İşçi düşmanlığını anlamak mümkün değil. Bakanlardan Merkez Bankası başkanlarına kadar birçok kişi asgari ücret enflasyona neden oluyor diyor! İşçinin de bir ailesi olabileceğini ve onları geçindirmek zorunda olduğunu görmezden geliyorlar. Asgari ücret zaten açlık sınırının altında.

Açlık sınırı, dört kişilik bir ailenin sağlıklı, dengeli ve yeterli beslenebilmesi için aylık gıda harcaması tutarı olarak tanımlanıyor. Türk-İş’in Nisan sonu itibari ile açıkladığı açlık sınırı 17 bin 725 lira oldu.  Asgari ücret halen 17 bin 2 lira. Çalışma Bakanı temmuz ayında asgari ücrete zam yapılmasının düşünülmediğini ikinci kez söyledi. Zaten bu konuda mektupla kendisine başvuran Merkez Bankasının yeni başkanıydı. Yani temmuz ayına gelindiğinde açlık sınırı daha da yükselecek. O zaman asgari ücretle çalışan işçi ne yapsın?

Bir kişi asgari ücretle çalışıyorsa 4 kişiye bakmakta oldukça zorlanır. Kendisine evlenmeseydin diyebilir miyiz? Sosyal medyada iktidar yanlısı bazı gençlere “emekli 10 bin lira ile geçinemiyor, nasıl olmalı” diye sorulduğunda hanım kızımız emekli olmasın diyebiliyor. Çalışma yaşamı nedir, emeklilik nedir, en ufak bilgisi yok. Böyle milyonlarca yandaş var.

Kamuoyuna verilen bir başka yanlış mesaj ise çalışma saatleri. Özellikle sosyal medyada, kanımca yine yandaşlar, utanmadan işçilerin sabah ve öğlenden sonra verilen çay molasının mesaiden sayılarak para ödenmemesi gerektiğini söylüyor, yazıyor.

Yasaya göre sekiz saat çalışma süresi sabah 8-12 ve öğlenden sonra 13-17 arasında tanımlanınca 8 saat olur. Öğlen bir saat yemek arası vardır. Şimdi şu soruyu soralım; dışarıda bedenen çalışan bir işçi, içeride masa başında veya tezgâhta çalışan birisi 4 saat durmaksızın çalışabilir mi? Tabii ki hayır.

Bu nedenle firmaların nerede ise hepsi bu 4 saatlik süreç içinde genelde 15 dakika bazıları 30 dakika çay molası verir. Bu molanın bedeli de ödenir, zira işçi veya çalışan, makine değildir. Performans için de bu gereklidir. Yurt içinde ve dışında çalıştığım şantiyelerin tamamında çay molası vererek işçilerin fiziken ve ruhen dinlenmelerini sağlamak bizlere de huzur verdi.

İşçiye karşı patron yanlısı olan kişileri her yerde bulmak olası. Böylece patrondan olumlu puan aldıklarını düşünüyorlar. Böyle birisi de şirketinde tuvalete giden işçilerin ayda ne kadar tuvalette kaldığını hesaplamış ve bunu parasal olarak hesaplamış. Yani bunu işgücü kaybı olarak bir maliyet olarak hesaplıyor.
Bu yaklaşıma salaklık sözü bile az kalır. İşçinin işi üretmek. Üretmemek için işe giren bir kişi olabilir mi? Üretimi yavaşlatan işçinin neden olduğu üretim kaybını önlemek için üretimi hızlandırmak gerek. Bunun için çalışanlara “toplam kalite” anlayışı ile yaklaşmak gerek. Bunun içinde çay molası da var, yaşanabilir bir yemek salonu ve hijyenik tuvalet de.

İktidar işçi ve çiftçi hakkında olumlu gelişmeler yaratacağını söylese de ne asgari ücrete zam yapacak ne de çiftçinin mazot, gübre gibi girdilerine katkı yapacak.
Bir sonraki seçime kadar iktidar kendini aynada iktidar gibi görse de 1 Mayıs’ta olduğu gibi yasak ve polisiye kısıtlamalarla iktidarsızlığını göstermekle dolu bir 4 yıl geçireceği açık. Dün İşçiler Saraçhane’de biber gazı ve plastik mermilere maruz kaldı. Yakında emekliler sırada, çiftçiler ve öğrenciler de onu takip edecek.
Demokrasiye inanmayanların, anayasayı uygulamayanların günleri dilerim huzurlu olmaz.