Gizem TABAN/İZGAZETE- Cumhuriyetin kuruluşu öncesinde; yurdun dört bir yanından işçi, sanayici, tüccar temsilcilerinden oluşan bin 135 delegenin bir araya gelerek ortak akılla Türkiye Cumhuriyeti’nin ekonomi politikalarına yön verdiği İzmir İktisat Kongresi, yüz yıl sonra yeniden hayat buluyor. Günümüzde İzmir Büyükşehir Belediyesi ve merkezi hükümetin düzenlediği iki farklı kongre ile ilgili siyasi tartışmalar yaşanırken ‘Geçmişten günümüze İzmir İktisat Kongresi’ temasıyla kaleme aldığımız yazı dizimizin üçüncü ve son bölümünde; Dokuz Eylül Üniversitesi (DEÜ) Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Enstitüsü’nden Doç. Dr. Mehmet Emin Elmacı’nın görüşleri yer aldı.
Saraydan bakmıyordu
17 Şubat-4 Mart tarihleri arasında gerçekleştirilen 1. İzmir İktisat Kongresi’ne yönelik değerlendirmelerde bulunan Tarihçi Doç. Dr. Mehmet Emin Elmacı, İktisat Kongresi’nin düzenlemesiyle ilgili Türkiye Cumhuriyeti’nin Kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün, ‘Siyasi ve askeri zaferler ne kadar büyük olursa olsun, ekonomik zaferlerle taçlandırılmazlarsa kazanılacak başarılar yaşayamaz ve sürekli olamaz’ şiarına vurgu yaptı.
Elmacı, “Atatürk’ün iktisat konusundaki bazı görüşleri çok daha önceden biliniyor. Ama önemli olan şu ki; daha Lozan Antlaşması başlamadan önce ekonomik anlamda ülke için artık büyük bir yük olan ‘kapitülasyonlardan kurtulma amacının’ ilk planda taviz verilmeyecek şartlar arasında görülmesi önemlidir. Batının da bu konuda çıkarları gereği direneceğinin de farkındadırlar. Hatta işin bir anlaşmazlığa giderek Lozan’ın dağılacağı bile düşünülmektedir ki; bir İktisat Kongresi toplanması için çalışmalara başlanması için İktisat Vekili Mahmut Esat Bey’e talimatını konferans başlamadan önce vermiştir. O, bazıları gibi Boğazda saraylardan bakmıyordu ülkenin durumuna... Tam da halkın arasındaydı. Yokluğun, açlığın içindeki halkı ekonomik olarak da arkasına almıştı ve askeri karakteri sayesinde de emperyalizmin sadece siyasi değil ekonomik zaferle yenileceğini de farkındadır.”
Tüm dünyaya mesaj
Dönemin şartlarında, İktisat Kongresi’nin en doğru zamanda gerçekleştirildiğini belirten Doç. Dr. Elmacı, “En doğru zamandı. Savaş kazanılmıştı ancak ekonomik olarak halkında bilinçlendirilmesi gerekiyordu. Ayrıca; Lozan’da emperyalistler Osmanlı’dan kalan ve her padişahın kendi çıkarına verdiği imtiyazlarından vazgeçmeyi istemiyorlardı. Konferansta da en şikâyet edilen konu ‘Kapitülasyonları kaldıralım ama bizim ülkenizde fabrikalarımız, iş yerlerimiz var bunlara ne olacak?’ sorusuydu. İsmet Bey’den gelen telgraflarda bu çok net görülüyor. Nitekim Atatürk de bunun bir sıkıntı olacağının farkında… Bu nedenle geniş bir iktisat kongresi ile devletin bu konudaki düşüncelerini açıkça ortaya koymak istiyor ve daha delegeler Lozan’a gitmeden önce bunun emrini veriyor. Ve nitekim konferans bu anlaşmazlıkla sonuçsuz kalıp herkes evine döndüğünde de mesajı tüm dünyaya vermek için İzmir’de Türkiye İktisat Kongresinin toplanmasını sağlıyor” diye konuştu.
Neden İzmir seçildi?
‘İlk İktisat Kongresi için neden İzmir seçildi?’ sorusuna da yanıt veren Doç. Dr. Elmacı, “Çünkü İzmir o sırada bütün yabancı diplomat ve gazetecilerin toplandığı bir şehirdi. Bu sayede tüm dünyaya mesaj çok net verilebilirdi. O mesaj da çok net verildi. İktisadi yemin olarak 1135 delegeden oluşan ekonomik anlamda Türkiye’nin tüm paydaşlarının toplanıp ortaya koydukları iktisadi yemin maddeleri arasında Türkiye’nin artık ekonomik anlamda da bağımsız olacağı bulunmaktaydı. Ama tam da Lozan’a ara verildiği bir dönemde asıl verilen mesaj, ‘Halkın yabancı sermayeye düşman olmadığı ancak bizim kanunlarımıza uyduğu sürece bunlara saygı göstereceği’ mesajıydı ve tüm dünyaya bu mesaj çok çok net verilmişti. Nitekim Lozan Konferansı ikinci kez toplandığında artık emperyalist devletler halkın “cehennem zebanisi” olarak gördüğü kapitülasyonların kaldırılmasına karşı çıkmaktan vaz geçmişlerdi” açıklamalarında bulundu.
Lozan’ı kazandırmıştır
Kongrenin, Cumhuriyet için nasıl bir vizyon ve temel oluşturduğunu değerlendiren Doç. Dr. Elmacı, “Lozan’da tüm dünyanın gözü önünde, bir başka ülkeye işgal ve sömürmek için gelen emperyalist güçlerin yenilmiş olmasının yeni kurulacak devleti de dünya kamuoyunda güçlendirdiği bir gerçekti. Bu nedenle ekonomik anlamda İktisat Kongresi ile verilen mesaj da hem Lozan’ı kazandırmış hem de yeni Cumhuriyetin temeli olmuş, devrimlere gidişi de kolaylaştırmıştır. Bu bile İktisat Kongresi ile ülkenin nereye geldiğini çok açık göstermektedir. Ayrıca ülkenin uzun yıllar süren savaşlardan sonra ekonomik kesiminin toplanıp, kendilerinin katılımıyla kararlar alacağının gösterilmesi de çok önemli toplumsal bir noktadır” ifadelerini kullandı.
Emperyalizm yeniden…
Doç. Dr. Elmacı, ‘İlk İktisat Kongresi’nin etkileri ve kararları Türkiye’de ne zaman silikleşmeye başladı? Silikleşmesinin gerekçeleri artık yeni düzene yetersiz gelmesi miydi yoksa siyasi tercihler miydi?’ soruları üzerine şöyle konuştu:
“Daha Lozan’da bile emperyalist güçler Türkiye’nin ellerinden kaçışını unutmamışlardı. Yine ellerine düşeceğimizi düşünüyorlardı. Ancak Atatürk’ün İzmir İktisat Kongresi’nin açılışında yaptığı konuşmayı iyi okumamışlardı. Atatürk, sabanın her zaman kılıcı yeneceğini belirtmiş ve kendi üretimimizi kendimizin yaparak milli bir ekonomi oluşturulmasını istemişti. 1933’te, 10. Yıl Marşı’nda, ‘Demir ağlarla ördük anayurdu dört baştan’ cümlesi geçer. Bunun tek nedeni ülkenin şaha kalkması, eğitim, siyasi ve hukuki devrimlerle halka güven gelmesi ve elbette sadece maddi katkının tüm halka yayılması... Nitekim bu 1950’lere kadar devam etti. Ama sonra emperyalizm yüzünü yine gösterdi ve üretim yerine tüketime önem verilmeye başlandı. Özellikle 1980 sonrası 24 Ocak kararları ile Osmanlı’nın son dönemlerinde olduğu gibi denetimsiz bir yabancı sermaye ve maalesef bugün geldiğimiz duruma dönüştü.”
İkileşme her yere yansıdı
Mevcut siyasi iktidar ve İzmir Büyükşehir Belediyesi iki ayrı İktisat Kongresi düzenlemesini değerlendiren Doç. Dr. Elmacı, “Aslında beklenen tüm milli ve önemli günlerde herkesin ortak hareket etmesi. Çünkü bunun tüm ülkeyi ilgilendirmesi gerekir. Ancak maalesef son yıllarda yaratılan ikileşme her yere yansımış durumda… Sanırım en önemli sıkıntı; Cumhuriyetin başlangıcından itibaren siyasi tecrübeler sonucunda rafineleşmiş olan veya olması gereken Cumhurbaşkanlarının devletin en tepesinde tarafsız ve toparlayıcı olması düşüncesinin, sistemin değişmesi nedeniyle ortadan kalkmasıdır. Bu nedenle bu ayrışma maalesef her noktaya olduğu gibi bu konuya da girmiş durumda… Şunu da söylemek gerekiyor; 100 yıl önce İzmir/Türkiye İktisat Kongresi gelen delegeleri konaklatan, yemek veren İzmir Belediyesi’dir. Hatta açılış konuşmalarından birini de İzmir Belediyesi’ni temsilen Anadolu Gazetesi sahibi Haydar Rüştü Bey yapmıştır” açıklamalarında bulundu.
Kongrenin ruhudur
Doç. Dr. Elmacı, ‘Türkiye tarihinde çok önemli yer tutan bu kongrenin hükümet ve yerel yönetim tarafından ayrı ayrı yapılması etkilerini azaltır mı?’ sorusuna şu yanıtı verdi: “Bu, devlet ile siyasetin birbirine girmesinin ve ayrışamamasının sıkıntılarından biri… Ülkeyi yöneten hükümetin ekonomik politikasının ortaya konulması önemli olduğu gibi İzmirli ticaret ve sanayici kesimlerin de mutlaka işin içinde olması gerektiği de bir gerçek… Cumhuriyetimizin ve devletimizin kuruluşuna giden yolda önemli bir kilometre taşı olan İktisat Kongresi’nin 100.yılı… Bu anılacak ve tarihe verilen değer gösterilecek. Belki de ekonominin sıkıştığı şu günlerde yol da gösterecek. O nedenle herkesin ortak ya da ayrı kutlasa da 1923 yılındaki İktisat Kongresi’nin ruhunu ve önemini anladığını ve değer verdiğini göstermesi yetecektir diye düşünüyorum. Bence herkes, 1923 yılındaki İzmir’deki iktisat Kongresi’nin açılış konuşmasındaki Atatürk’ün ekonomik bağımsızlıkla, ekonomik sömürüye karşı duruşu ile ilgili bir tarihçi bakış açısıyla yaptığı açılış konuşmasını okumalı… Bugün bile geçerliliği olan evrensel bir konuşmadır. Ayrıcalık içeren antlaşmalara karşı duruşu, köylünün üretimine verilen değer ve ekonomik bağımsızlığın önemi ile ilgili görüşleri, o kongrenin ruhudur”
Ders alınırsa sırtımız yere gelmez
‘Türkiye’nin ‘kader seçimi’ olarak nitelendirilen 2023 seçimleri öncesinde ve Cumhuriyet’in ikinci yüzyılında İktisat Kongresi’nin önemi’ başlığı altında değerlendirmelerini aktaran Doç. Dr. Elmacı, şunları söyledi: “Atatürk, kongredeki açılış konuşmasında; Osmanlı’da yapılan hataları, padişahların tek başına yabancı bir devlete verilen imtiyazların halkın sırtına nasıl yük edildiğini çok net anlatıyor. Aynı şekilde tek olarak padişahın dış politikada verdiği imtiyazların halkın üzerine sonradan nasıl yük olduğunu da... Sonrasında da bu mantıkla, her alanda olduğu gibi ekonomik anlamda da devrimi gerçekleştirmiş. Cumhuriyetin ilanından bir gün sonra İsmet Bey’e de dediği gibi ‘yoksul ve geri’ bir ülke devralınmıştı. Osmanlı’nın son döneminin ekonomik yapısı bilinir ve ders alınırsa sırtımızı kimsenin yere getiremeyeceği açık. Bu nedenle öyle bir dönemden kendi kendine yeter bir noktaya getirilen ve sanayileşme ile fabrikalar ile istihdamın artırıldığı milli bir ekonomi… Sanırım ülkenin içinde bulunduğu ekonomik sıkıntı sürecin ve bu kader seçimi öncesi hangi kongre olursa olsun, toplumun her alanına seslenecek bir iktisat kongresinin oluşturacağı en azından yeniden yapılandırma politikası bile yetecektir diye düşünüyorum.”