Batuhan KAYA/İz Gazete- Basın Özgürlüğü ve Medya Araştırmaları Derneği tarafından düzenlenen 2. İzmir Basın Kampı’nda, Basın-İŞ Sendikası Genel Başkanı Turgut Dedeoğlu ve Türkiye Gazeteciler Sendikası İzmir Şube Başkanı Nil Kahramanoğlu, Medya ve Sendikal Örgütlülük hakkında konuştu. Dedeoğlu ve Kahramanoğlu, sendikal örgütlülüğün önemine vurgu yaptıkları konuşmalarında, sendikal örgütlülüğün Türkiye’de ne kadar zor sağlandığını ve sadece işverenlerin değil, Çalışma Bakanlığı’nın da sendikal örgütlülük karşısında durduğunu ifade etti.

Dedeoğlu konuşmasında, “36 yıl bu sektörde çalıştım, tam 7 kere işten atıldım. En son atıldığım yer sosyalist yöneticilerin hüküm sürdüğü bir iş yeriydi. Hakikaten örgütlenmek zor, bunun bedelini işsiz kalarak ödüyorsunuz. Türkiye medyasına baktığımız zaman gazeteciler için, ‘bayramı olmaz, her işi yapar, cumartesi-pazarı olmaz’ derler. Bizim iyi dediğimiz yasada bile 6 gün yaşıyoruz, normal iş yasasına göre haftanın 5 günü çalışıyorsunuz 2 günü izin yapıyorsunuz. Biz bunu nasıl aşıyoruz? Toplu iş sözleşmesine eklediğimiz bir maddeyle. Hak örgütleri sizin çıkarlarınızı koruyan örgütler” dedi.

Kahramanoğlu ise, şu ifadeleri kullandı: “Türkiye’de TİS imzalayan 3 tane yerel gazete var ve 3’ü de İzmir’de. Keşke olmasa, keşke yerel basının güçlü olduğu birçok ilde TİS imzalayan gazeteler olsa. Az önce bahsetmiştim mükemmel sözleşmeler imzalayamıyoruz ama salt ekonomi değil, sadece ücrete indirgenen bir sendikacılık anlayışı olmasını istemiyoruz. Örgütlü mücadeleyi göstermek ve örgütlü mücadele sayesinde bir şey kazanılabileceğini göstermek gerek.”

“Sendika haklarımızı koruyan şemsiyelerdir”

Sendikanın ne olduğunu ve nasıl çalıştığını açıklayarak önemine vurgu yapan Basın-İŞ Sendikası Genel Başkanı Turgut Dedeoğlu,“Ergün Babahan diyor ki, ‘212 sayılı yasa kaldırılsın’ böyle genel yayın yönetmenleriyle çalıştığınız zaman örgütlenmeniz sekteye uğruyor. Sadece kendi içimizde örgütlenmemiz değil, işyeri barajı var, sendika barajı var. Şimdi bunlar olunca, krala yaslanan gazetecilerin etkisiyle örgütlenmek çok zor. Çalışma Bakanlığı ‘şu kadar sendikalı, bu kadar toplu sözleşme var’ diye övünüyor ama bizim iş kolumuzda 5 sendika var barajı aşmış durumdalar ama kabul edilmiyorlar. Çalışma Bakanlığı’na sorduğumuz zaman, ‘biz rakamlarımıza güveniyoruz, siz isterseniz dava açın’ diyorlar. Peki ne yapacağız, örgütleneceğiz, örgütlenmek zorundayız. Sendikal sizlerin sosyal haklarınızı koruyan şemsiyelerinizdir. Bu şemsiyeden üye olup, iş yerinde çoğunluk sağlayıp faydalanabilirsiniz. Baktığınız zaman sol cenahta da sağ cenahta da işveren işverendir. Bugün hangi kanalın işverenine bakarsanız bakın sendikayı istemiyor. İşverenler sendikayı öcü olarak görüyor” diye konuştu.

“Özel yasamız olmalıdır”

Dedeoğlu, Çalışma Bakanlığı’nın yeni kanun çıkartarak tüm iş kanunlarını tek bir çatı altında toplama düşüncesine yönelik, şöyle konuştu:

“5953 sayılı yasadan memnunuz fakat son dönemde Çalışma Bakanlığı “Türk İş Kanunu” adında bir kanun çıkartmaya çalışıyorlar. Biz gazeteciler olarak başka mesleklerde olduğu gibi biz özel bir mesleğiz ve özel bir yasamız olmalıdır. Bu yasadan memnunuz ama bunun kadük olmuş yönleri var. Ücretin gününde ödenmemesi huşundaki maddeler, yıllık izin, tazminat hesabında giydirilmiş ücretin dikkate alınmaması gibi. Bize verilen hakların hepsini istiyoruz. 5953 sayılı yasanın uygulanması, uygulanamayan maddelerin uygulanabilir hale getirilmesini ve ayrı bir kanun olarak kalmasını istiyoruz”

Halk TV ekibine  2. İzmir Basın Kampı’ndan destek Halk TV ekibine 2. İzmir Basın Kampı’ndan destek

“Freelance yasasına ihtiyaç var”

Sektörde freelance çalışanlar için bir iş yasasına ihtiyaç olduğunu ifade eden ve Fransa’dan örnek veren Dedeoğlu, “Freelance çalışanlar için bir yasa çalışması yapalım dedik. Fransa’da freelance yasası var ve oldukça da iyi bir yasa. Diyelim ki siz CNN Türk’te çalışmak istiyorsunuz ve orada çalışanların tüm haklarına sahip oluyorsunuz. Fransa’da bir gazeteci arkadaşımla konuştum, işveren orada 3 bin euro teklif etmiş işveren fakat devlet, ‘sizin kıdeminiz 15 yılı geçkin olduğu için 5 bin euronun altında maaş alamazsınız’. Devlet şu an o 3 bin euronun üstünü ödüyor. Bu Türkiye’de de yapılabilir. Freelance çalışan gazetecilere bir yasa yapmalıyız çünkü bu arkadaşların sigortaları ödenmediği için büyük zorluklar çekiyorlar” şeklinde konuştu.

“Sektörün yüzde 70’inde örgütlüydük”

Geçmiş dönemde Türkiye Gazeteciler Sendikası’nın çok daha güçlü olduğunu aktaran Nil Kahramanoğlu, “90’lara kadar medya sektörünün yüzde 70’inde örgütlüydük. Ne yazık ki sendikasızlaştırma politikaları yüzünden başta AA olmak üzere birçok kurum ve kuruluştan yok olmaya başladı. Bu da ne yazık ki sendikanın biraz gerilemesine sebep oldu. 2013’te çıkarılan bir yasa sebebiyle biz de baraj altında kaldık ve 6 ay içerisinde barajı aşıp toplu sözleşme imzalar konumuna geldik. Bunu şu sebeple anlatıyorum, yalnızca örgütlenebilmek ve iyi örnekleri görünür kılmak sendikasız arkadaşlar için belki de fitili ateşleyebilir. İmzaladığımız toplu sözleşmeler çok mu mükemmel? Elbette değil. Ama burada asıl amacımız örgütlülüğü mümkün kılmak. 2013 ile 2019 yılları arası Türkiye’nin en problemli olduğu dönemlerden. Bu dönemde TGS ayağa kalkmaya çalıştı. Ekonomik taleplerin yanında basın özgürlüğü mücadelesini de en öne koymak zorunda kalıyor” dedi.

“Diğer kurumlara örnek olsun istiyoruz”

TGS’nin imzaladığı sözleşmelerde koyduğu maddelerin diğer kurumlara örnek olmasını istediklerini söyleyen Kahramanoğlu, şu ifadeleri kullandı:

“Bu sektöre örnek olabilecek madde sıralayabiliriz. Pozitif ayrımcılık güvencesi, toplumsal cinsiyet eşitliği güvencesi gibi. Bu saydığımız maddeler Avrupa’da çalışan gazetecilerin gündemine bile alamadığı maddeler. Biz özellikle toplumsal cinsiyet eşitliğini gözettiğimiz için bu konuda biraz daha hassas çalışıyoruz. Erkek egemen bir sektörde olduğumuz için saydığımız maddeler biraz daha kıymetli, diğer kurumlara örnek olmasını diliyoruz”

“Basın kartımı 3 yıl alamadım”

Basın kartını herhangi bir gerekçe gösterilmemesine rağmen 3 yıl boyunca alamadığını kaydeden Gazeteci Cihat Öztürk, sendika yöneticilerine bu gibi durumlarda nasıl bir destek verdiklerini şöyle sordu:

 “Basın Enformasyondan geçiş yapıldığında 3 yıl basın kartımı alamadım. Ortada bireysel şikayetler falan var deniyordu ama hiçbir şey çıkmadı. 3 yıl boyunca kartımı alamadım ve en son TGS avukatıyla görüştüm. Dilekçe verdik ve 30 gün süre içerisinde dava açacağımı beyan ettim ve basın kartımı verdiler. 20 yıllık gazetecilere basın kartını vermiyorlardı. Belki siz de basın kartını almayan gazetecilere ne türk destek veriyorsunuz bunları anlatabilirsiniz. Sonuçta basın kartı gazetecinin güvencesidir”

TGS İzmir Şube Başkanı Kahramanoğlu ise Öztürk’e şu yanıtı verdi:

“Avukatlar aracılığıyla dava açıyoruz, onun için sizin bireysel olarak yapabileceğiniz bir şey yok. Evrensel Gazetesi’nde çalışan bir abimiz çok uzun yıllar basın kartını alamadı ve sonunda dava açıp kartını alabildi”

“Umut beslediğim için sendikalıyım”

Sektöre ve mesleğe dair umut beslediği için sendikalı olduğunu kaydeden Gazeteci Burak Ütücü, sendika yöneticilerine, gazeteciler mağdur olduğunda değil mağdur olurken yanlarında olması çağrısı yaparak şöyle konuştu:

“Umut beslediğim için sendikalıyım. Biraz bizim de farkındalığımızla ilgili bir mesele bu. Türkiye’nin sosyal şartlarında, korku ikliminin olduğu bir ortamda hepimizin çekinceleri oluyor ama bunu kırabilmenin yolu da biraz bu gibi ortamlardan geçiyor. Bence sendikaların faaliyetlerini biraz daha somutlaştırması gerekiyor. Gazetecilerin davalarında sendikalar taraf oluyor ama gazeteciler mağdur olurken yoklar. Onun dışında bence gazetecilere sendikaların ulaşarak ‘bir sorun yaşıyorsanız bizimle iletişime geçin’ diyerek aktif olması gerekiyor.”

Basın-İŞ Genel Başkanı Turgut Dedeoğlu ise Ütücü’ye, “Genel kurulda bir yönetim seçiliyor, ‘haydi bakalım hayırlı olsun’ denip bütün yük yönetime yükleniyor. Aslında örgüt biziz, yönetim dahil olmak üzere o sendikanın üyesinden yöneticisine kadar yapılan ve yapılamayan her şeyden sorumluyuz. Bazı şeyleri atlıyoruz, göremiyoruz. Sendikanın yönetiminde çalışanların tamamına yakını profesyonel değiller, belli bir maaşla çalışmıyorlar ve işçiler. Vaktini ayırabilen arkadaşlar yönetime talip oluyor. Ayıramayanların da hafta da en azından bir 10 dakikasını ayırması gerekiyor. Yani seçip bırakmamak lazım, denetlemek, dürtmek, eksiklerini söylemek lazım” diye yanıt verdi.

Muhabir: BATUHAN KAYA