Foça, Çeşme, Menderes, Urla, Seferihisar, Selçuk, Söke, Didim, Kuşadası, Samos ve Sakız Adaları... İzmir'de 3000 yıllık bir yolculuğa çıkmaya hazır mısınız? Seferihisar Belediyesi öncülüğünde oluşturulan proje ile gezmeyi sevenlere yeni bir gezi rotası oluşturuluyor.
Dünyanın en güzel coğrafyalarından biri olan Ege Kıyıları’nda, 12 şehrin bir araya gelmesi ile kurulan İonia, aradan geçen 3000 yıl sonra bile tüm dünyaya rehberlik etmeye devam ediyor.
İon Rotası’nda tüm sokaklar yalnızca denize çıkmıyor; aynı zamanda dünyayı şekillendiren tarihe, kültüre, edebiyata, matematiğe, felsefeye, sanata ve mimariye de çıkıyor. İnsanlık tarihinin ilk zamanlarından başlayarak şairler, sanatçılar ve filozoflar ile bugüne doğru birlikte yürüyorsunuz.
İon rotası nerelerden geçiyor?
İon rotası Foça, Çeşme, Menderes, Urla, Seferihisar, Selçuk, Söke, Didim, Kuşadası, Samos ve Sakız Adaları gibi Ege'nin en güzel kentlerini kapsıyor.
İon Rotası kentleri
Foça: Kentte yapılan kazılar, erken yerleşimin bronz çağına kadar uzandığını göstermiştir. Adını kenti çevreleyen foklardan alan Foça, İzmir’in yaklaşık 70 km kuzeybatısında yer alan bir ilçedir. Erken dönemde İyonya’nın en önemli yerleşim yerlerinden biri olan Phokaia Antik Kenti ve günümüzdeki Foça kasabası tam olarak aynı noktadadır. Ayrıca Phokaialılar, İyonya’da doğal altın-gümüş karışımı kullanarak “Elektron Sikke” basan ilk kişilerden biri olarak bilinmektedir. Bir denizci şehri olan Phokaia kolonileri ile ünlüdür. Phokaialı denizcilerin bugün Fransa’nın Marsilya kentini kurdukları bilinmektedir.
Sakız adası: Vrontados bölgesindeki Daskalopetra plajında yer alan Daskalopetra kayası, adanın en iyi bilinen arkeolojik alanlarından biridir ve her zaman turistik bir cazibe merkezi olmuştur. Rivayetlere göre burası Homeros’un öğretmenlik yaptığı yer olarak kabul edilir. Ayrıca adadaki Daskalopetra kayasının bir pagan tanrısının sunağı olduğu da düşünülmektedir.
Çeşme: Çeşme’nin 20 km kuzey doğusunda yer alan Ildırı Köyü’nün antik dönemdeki adı Erythrai’dir. Kentte ele geçen bulgular bu yörede İlk Tunç çağından bu yana yerleşimin olduğunu göstermiştir. Erythrai, Ion kentlerinin aralarında kurdukları Panionion dinsel ve siyasal birliğe katılmışlardır. Payhagoras’la birlikte kısa süreli tiranlık dönemi yaşamışlardır. Erythrai, antik dönemde ticaret faaliyetleri ile adından söz ettirmiştir. Yapılan kazı çalışmalarında M.Ö. 3.yüzyıl sonralarında yapıldığı sanılan Akropol’ün kuzey yamaçlarındaki antik tiyatro toprak altından çıkarılmıştır. Akropolün en yüksek düzlüğünde yapılan araştırmalarda da Athena Tapınağı’na ait kalıntılar bulunmuş ve şehrin etrafının 5 km uzunluğunda surla çevrili olduğu anlaşılmıştır.
Urla: Klazomenai, günümüzün Urla’sında yer almaktadır. Erythraean yarımadasının tabanına yakın anakarada kurulmuş ve İyon Dodekapolis’inin bir parçası olmuştur. M.Ö. 6. yüzyıla kadar uzanan boyalı pişmiş toprak lahitleriyle ünlüdür. Daha sonra, Pers istilalarından endişelenen sakinleri, şehri kıyıdan 400 metre uzakta bir adaya taşımıştır. Büyük İskender adayı anakaraya bağlamak için bir iskele yaptırmıştır. Günümüzde zeytin bahçeleri ile çevrili olan Klozemenai aynı zamanda dünyadaki ilk zeytinyağı fabrikasyon sisteminin kurulduğu yerleşimdir. Klazomenai’den çıkan eserlerin çoğu İzmir Müzesi’nde sergilenmektedir.
Seferihisar Teos: Teos, bazı tarihçilere göre M.Ö. 1050-1000 yıllarında kurulmuştur. Kurucusu Dionysos’un oğlu Athamas olarak bilinir. Dionysos Tapınağı M.Ö. 2. yüzyıl başlarında Prieneli Hermogenes tarafından inşa edilmiştir. Anadolu’daki Dionysos adına yapılan tapınakların en büyüğüdür. Kuzeybatıda; Helenistik surlar, Tiyatro, Akropolis ve Gymnasium yer almaktadır. Bulunan yazıtlardan üç sınıflı Gymnasium’da ikisi spor, biri müzik olmak üzere üç öğretmenin bulunduğu anlaşılmıştır. M.Ö. 3. yüzyıl sonuna doğru Dionysos Sanatçılar Birliği Teos’a yerleşmiş ve Teos’u merkez olarak kullanarak çeşitli yerlerde temsiller vermişlerdir. Böylelikle Teos, dünyadaki ilk sanatçılar birliğinin kuruluşuna ev sahipliği yapmıştır.
Seferihisar Lebedos: Gümüldür-Ürkmez arasında bugün Kısık adı ile bilinen yarımada üzerinde kurulan kent, Ion kentinden biri olup M.Ö.7. yüzyılda kurulmuştur. Efes’ten zorla getirilen kişilerin yerleştirildiği bu antik kent, hiçbir zaman etkin bir yaşama ulaşamamıştır. Ancak tarihte, kenti adına para basan şehirlerdendir. Antik kentten pek bir şey kalmamıştır. Limandaki Hellenistik duvarlar Gymnasium ve arkasındaki tepenin yamaç ve üzerinde günümüze kadar varlığını koruyabilmiş tapınak terası ve konut kalıntılarına ait izler görülebilir. Lebedos, Teos’tan kovulan Dionysos Sanatçılar Birliği’ne kapılarını açmış ve sanatçıların sığınağı olmuştur.
Menderes: Kolophon, M.Ö. 7.yüzyıl sonunda ya da 6. yüzyıl başında yaşadığı bilinen İzmirli ya da bu kentin bir yerlisi olan, ozan Mimnermos’un bir şiirinde geçmektedir. Kolophonlular, topraklarının verimliliği ve denizcilikteki ustalıkları nedeniyle çok varlıklıydılar. Kentlilerin zenginliği, rahat yaşam biçimini aşırı lükse dönüştürdü. Antik yazarların düşüncesine göre lüks yaşam, Kolophon’un gücünü yitirmesine neden olmuştur. Buna karşın Kolophonlular, M.Ö. 8. ve 7. yüzyıllarda savaşçı olarak ve özellikle binici olarak ünlüydüler.
Selçuk: Kentin kuruluşu Cilalı Taş Devri’ne, M.Ö. 6000 yıllarına dayanmaktadır. 1994 yılında UNESCO tarafından Dünya Mirası Geçici Listesi’ne dahil edilen Efes, 2015 yılında UNESCO Dünya Mirası olarak tescil edilmiştir. Dünyanın yedi harikasından biri olan Artemis Tapınağı, antik dünyanın mermerden inşa edilmiş ilk tapınağı olup temelleri M.Ö. 7. yüzyıla kadar gitmektedir. Ayasuluk Tepesi’nde yapılan son kazılarda, bu bronz çağı kentinin ve aynı tepe üzerinde bir Miken yerleşiminin izlerine rastlanmıştır. Küçük Menderes Vadisi’nde yapılan diğer kazılar, Efes’te Neolitik bir yerleşim olduğunu ortaya çıkarmıştır. En eski tapınağın tarihi M.Ö. 8. yüzyıla kadar uzanmakla birlikte en az üç kez daha yeniden inşa edilmiştir. Sonunda M.Ö. 4. yüzyılda inşa edilen tapınak antik dünyanın harikalarından biri olarak kabul edilmiştir. Tiyatro 30.000 kişilik kapasitesiyle Türkiye’nin en büyük antik tiyatrosudur. Mermer sokaklar, Celsus Kütüphanesi, Agora kapısı, Hadrian tapınağı ve teras evler Efes’teki olağanüstü restorasyon ve koruma çalışmalarıdır.
Söke priene: İyon Birliği’nin bir üyesi olan ve birliğin merkezi Panionion’u topraklarında barındıran Priene hakkında antik kaynaklardaki ilk bilgilere M.Ö. 7. yüzyıl ortalarında rastlanmaktadır. Antik Çağ’ın yedi ünlü bilgesinden biri olan Bias, M.Ö. 6. yüzyılda Priene’de yaşamıştır. Bizans döneminde Piskoposluk merkezi haline gelen kent, M.S. 13. yüzyılda tamamen terkedilmiştir. Priene, antik çağdan bugüne kadar en iyi korunan şehir planlama örneği olması nedeniyle, Anadolu’da şehir planlamasının gelişimini anlamak ve modern planlama çalışmaları için bir model olarak oldukça önemlidir.
Söke myus: Myus, günümüzde Avşar Kalesi olarak bilinen ve antik dönemde deniz kıyısında olan bir yarımadadır. Ionia Birliği kentlerinden biri olmasına rağmen Milet’in egemenliğinde kalmıştır. Pausanias, Menderes Nehri’nin taşıdığı çamurlarla Myus Körfezinin bataklığa dönüşmesiyle halkın hastalık yüzünden kenti terk ettiğini ve Milet’e yerleştiğini belirtir.
Didim Miletos: Milet’te ilk yerleşimin M.Ö. 2000 ortalarından başlamak üzere Myken kolonisi varlığı ile görüldüğü bilinmektedir. Daha sonra Milet, Atina Kralı Kodros’un oğlu Nekus önderliğindeki Ionialılar tarafından tekrar kurulmuştur. Ionia’nın en önemli liman şehirlerinden birisidir. Dört limanı vardır. En parlak dönemini M.Ö 7. ve 6. yüzyılda yaşamıştır. Ören yerinde bu dönemlerden kalma; Milet Tiyatrosu, Faustina Hamamı, Agora, Tören Caddesi, Anıtsal Çeşme, Gymnasium, Virgilius Capito, Hamam, Türk hamamı, Athena Tapınağı Stadium, Delphinion, Liman Anıtı, Zeus Olympios Temenosu, Bouleuterion (Senato Binası), Mısır Tanrılarının Temenosu kalıntıları bulunmaktadır. Miletli Thales, Anaximander ve Anaximandros antik dünyanın ilk doğa filozofları olarak kabul edilmektedir. Thales, ilk kez doğa olaylarını yalnızca merakı ve günlük pratik ihtiyaçlarını sağlamak amacıyla incelemiştir. Müritleri, Anaximander ve Anaximandros, olayları pagan tanrıların eylemi olarak kabul etmek yerine doğayı gözlemleyerek açıklamaya çalışmışlardır. Günümüz modern bilimi, Miletos’u modern bilim ve felsefenin doğum yeri olarak kabul etmektedir.
Kuşadası Panionion: Panion, eski Yunanlılarla Persler arasında geçen meşhur Mykale Savaşını’nın yapılmış olduğu Mykale Dağı’nın kuzey eteğinde, Samos Adası’nın karşısındadır. İyonya şehir devletlerinin oluşturduğu federasyonun delegeleri, belli zamanlarda “Panionion” adıyla bilinen Güzelçamlı’da toplanıp federasyonun geleceğinin, gücünün, etkisinin artırılması yönünde önemli kararlar almışlardır. Panionion’da düzenlenmeye başlanmış ve günümüzde süregelen yansıması Olimpiyat Oyunları (Panionia Festivali veya Panegyris) ile özdeşleşmiştir. Bu festivalin başlangıcı muhtemelen buradaki ilk tapınağın kurulması ile eş zamanlıdır.
Samos: Arkeolojik araştırmalara göre Samos Adası’nda M.Ö. 3000 yılından itibaren yerleşim başlamıştır. İlk yerleşimciler Pelasgia’lılar, Cares’ler ve Lelegler’dir. Sonrasında adada Ionlar ve Epidaurianslar yaşamaktaydı. Mitolojideki kadın ve evlilik tanrıçası Hera’nın Samos’ta doğduğu rivayet edilmektedir. Ada köklü bir tarihe sahiptir ve Roma, Bizans ve Osmanlı dönemine ait izler barındırır. Ayrıca Meşhur matematikçi Pisagor başta olmak üzere ünlü düşünürleri de zamanında misafir eden Samos Adası’nda; Pisagor Mağarası, Hera Tapınağı ve Panagia Spiliani Manastırı gibi gezilip görülmesi gereken pek çok tarihi mekân bulunmaktadır.