AKP iktidarının “Hazine ve Maliye Bakanlığına Mehmet Şimşek’in getirilmesiyle ekonomide olumlu adımların atılacağı”na yönelik propagandasını, Millet İttifakı’na yakın bazı medya kuruluşlarının da dillendirdiğini görüyoruz. Oysa seçimden sonra döviz kuru iki hafta içinde rekor üstüne rekor kırdı. Elbette bu durumdan büyük sermaye çevreleri memnun olabilir. Mehmet Şimşek’in gelişi, ulusal ve uluslararası sermayeye sevinç kaynağı da sağlamış olabilir. Ancak işçi ve emekçiler için bu geliş, yoksulluğu derinleştirmek anlamına gelecektir.
İki haftada asgari ücretin 63 dolar erimesi, ekonomide “rasyonel bir zemin”, “ortodoks politikalar”la ifade edilen sürece dair bugünden ipucu vermektedir. İktidar temsilcileri Asgari Ücret Tespit Komisyonunun toplanacağını açıklarken patronlar asgari ücretin 400 doların üstünde olmasını istemiyor. Uluslararası rekabete dikkat çekerek işçilerin ücretlerine göz diken patronların, Mehmet Şimşek’ten beklentileri büyük!
Patronlar tarafından yapılan açıklamalara bakıldığında, süslü grafikler eşliğinde asgari ücretin olabildiğince düşük tutulması, “ülke ekonomisi”, “milli çıkar” gibi sözlerle izah edilmeye çalışılıyor! Dolar bazlı ücreti reddeden İstanbul Ticaret Odası Başkanı Şekib Avdagiç, yılın ilk beş ayında yüzde 15.26 olan resmi enflasyon oranının dikkate alınmasını istiyor! Türkiye İhracatçılar Meclisi Başkanı Mustafa Gültepe de “Asgari ücrette maksimum dolar bazında 300-400 dolar arasındaki seviyeyi koruyabilmeliyiz” diyerek sürece katılıyor!
Güvenilir olmayan TÜİK rakamlarını baz alarak, “işçiyi enflasyona ezdirmedik” nutukları atmak isteyen hükümet yetkilileri ve patronlar açık biçimde işçi ve emekçilerin daha fazla yoksulluğu üzerinden zenginliğini arttırmak istediğini açıklıyor! Asgari ücret 8 bin 500 lira, en düşük emekli aylığı 7 bin 500 lira iken Türk-İş’in mayıs ayı verilerine göre, dört kişilik bir ailenin aylık gıda harcamalarını kapsayan açlık sınırı 10 bin 362 lira; kira, fatura, eğitim, giyim, ulaşım gibi tüm giderlerini kapsayan yoksulluk sınırı ise 33 bin 752 lira. Bu tabloya bakıldığında bile patronların düşündüğü, işçilerin refahının r’sinin yanından bile geçmiyor!
Tek yol mücadele!
Geçtiğimiz günlerde Bademli köyünde yapılan bir eylem için hazırlanan dövizde şöyle yazıyordu: Umut yaratan tek şey eylemdir. Çalışma ve yaşam koşullarının iyileştirilmesi, ücret ve maaşların artırılması, asgari ücretten vergi alınmaması, sağlanan gelire oranlı vergi sistemi ve zenginlerden servet vergisinin alınması, kıdem tazminatı, sendikal ve siyasal örgütlenme, söz, basın-yayın hakkı önündeki tüm yasakların kaldırılması gibi bir dizi talebin hayata geçmesi, umut yaratması için tek yol mücadele ve eylemdir.
Sömürülen ve ezilen sınıf ve kesimlerin patronlar ve hükümetin içine soktuğu ablukadan çıkışa acil ihtiyaç vardır. İş yerlerinde yapılacak eylemlerden, sendikaların mitingine, siyasi partilerin faaliyetlerine kadar uzanacak geniş bir alanda, verilecek her bir mücadele ablukaya gedik açma potansiyeli taşımaktadır. Ya mücadele edilecek ya da biz açlığa mahkûm edecekler!
İşçilerin, mücadeleci sendikacıların talepleri sadece belirli zamanlarda ve sözle sınırlı tepkilerle ifade etmeleri yetmemektedir. Sendikaların yapacağı basına yönelik birkaç demeç, hiçbir sorunun çözümüne fayda sağlamamıştır, sağlamayacaktır. Her işçi işyerinde başlatacağı mücadeleye inanmalı, kaldıysa mücadeleci sendikacılar da işyerlerinden başlayarak eylemler yapmalıdır. Toplumun geniş kesimleriyle doğrudan ilişkili olan asgari ücretin belirlenme sürecine, toplumun tüm kesimleri nasıl katılabilir kafa yormalı!