Marul üretiminde yaşadığı zorlukları anlatan Kızıltepe, mazot, gübre, işçilik maliyetlerinin çok yüksek olduğunu, sulamanın bile saatine 250 lira para ödediğini ve diğer girdi maliyetleri ile birlikte yükselen fiyatlar karşısında zorluklar içerisinde kaldığını söyledi. Kızıltepe, şöyle konuştu: "Görüldüğü gibi marul şu anda örtü altında, henüz kesmedik. Henüz daha içerisinde kesilmiş bir tane bile marul yok. Marulumuz tarlada duruyor. Marulu almaya gelenler 3 lira, 5 lira fiyat veriyorlar. Ben buraya 6 bin 500 tane marul diktim. Fidanın tanesi 2 liradan sadece 13 bin lira marul fidanına para verdim. Görüldüğü gibi, serası, demiri, işçiliği, örtünün altındaki damlaması dahi çok pahalı; bunun bir topu 4 bin lira. Gübrenin, şeker gübresinin bir çuvalı 500 ile 600 lira arasında. Üre gübresinin bir torbası bin lira. Bu marulun dikilişi, damlaması var. Traktörle aralarını açmak bile maliyetli. Artık bu marulun otunu bile aldıramıyoruz. Biz bu marulu satamıyoruz, ne yapsak olmuyor. Marul tarlada duruyor. Ne yapalım, bu marulu hayrına komşulara mı dağıtalım?
"İthal marul bizi bitirdi"
Bu senenin senesi de var. Dışarıdan ithal marul getirilmesi bizi bitirdi. Bizler nereye kadar dayanacağız? Bizim de para kazanmamız lazım, çoluk çocuğumuzun rızkını kazanmak için. İthal marul getirip satıyorsunuz. Bunun bir maliyeti var; ithal marul nasıl bu kadar ucuz olabiliyor? Bizim bu bölgede marulun fidanının alış maliyeti 2 lira. Ben bu marulu 4 liraya, 5 liraya nasıl satayım? Ben bu marula ilacını, gübresini, işçiliğini koymayayım mı? Bir işçinin maliyeti yani çalışan bir kadının yevmiyesi şu anda 700-800 lira. Bu tarlaya dikilirken çok işçi kullanılıyor. Alıcı buraya geliyor, pazarcı kendisi buraya 20 bin lira fiyat veriyor. Burada 6 bin 500 tane marul var. Burada 13 bin lira zaten marulun fidan parası var. Dalga geçer gibi fiyat veriyorlar; pazarda 15-20 lira, İstanbul'da 40 lira. İşçi ezilsin, buradaki alıcılar para kazansın. Bu konuyu devletten takip etmesi lazım. Denetim yapması lazım; denetim yapılmadığı müddetçe çiftçi bu şekilde olur. Ben seneye marul falan dikmem. Her sene dikip de zarar ettikten sonra çoluğumun çocuğumun rızkını buraya yatırmanın bir anlamı yok. Bizlerin kendi aramız yok, bu tarlaların icar parası var. Geliyoruz, biz buraları iyice ağırlandırıyoruz; dönümüne 4- 5 bin lira icar parası ödüyoruz. Başkası artezyen çakmış, bu tarlanın da suyu olmadığı için başkasından para ile su alıyoruz; bunun saati 250 lira. Sulama olmadan bu ürünün marulun yetişme şansı yok.
"Çiftçiler haykırıyor"
Okula giden çocuklarımızın cebine harçlık koymayalım mı? Biz buradan çocuklarımızın rızkını çıkarmak için uğraşıyoruz. Onların da rızkını çıkarmadıktan sonra kıymeti yok. Her şeyin maliyeti olduğu gibi burada tarladaki naylonun maliyeti bile var. Naylonun maliyeti şu anda 70-80 lira. Bu sadece naylonla bitmiyor; buradaki tek bir demirin maliyeti 330 lira. Burada şu anda 350 kiloya yakın naylon var. Bununla birlikte burada 60 tane demir var. Demir bir seferlik değil ama buradaki masrafları bu ettiğimizden çıkarmak istiyoruz. Buradaki kullanılan naylonlar bu bölgede çok sıcak olduğundan en fazla 2 sene gidiyor. 2 senede bu naylonun parasını masrafları çıkarmak zorundasın. Kullanılan damlama tek yıllık. Buraya kullandığımız ana borunun sulama maliyeti bir tanesi 220 lira. Bu da 2 bin 200 lira sadece boru maliyeti. 4 bin liraya yakın damlama parası var. Artık devlet elini bir atsın çiftçilere. Daha ne kadar haykıracak bu çiftçiler? Her sene ettiğimiz zararları bir dahaki sene telafi ederiz diyoruz."