Bergama'nın Atçılar, Seklik, İsmailli köylüleri ciddi tepki göstermiş ve yaşam alanlarına yapılmak istenen Güneş Enerjisi Santralini engellemişlerdi. 

Daha doğrusu engellediklerini düşünmüşlerdi. Öyle ya, 6 bin 100 futbol sahası büyüklüğündeki yaşam alanları ve geçim kaynakları bir şirketin çıkarları için nasıl yok edilebilirdi? Tarlaları ve meraları ellerinden alınabilir, 10 bin fıstık aşılı Menengiç ile 400 yıllık tarihi Palamut ağaçları kesilebilir miydi? Olamazdı böyle bir şey!

Hem milletvekili hem de Cumhurbaşkanlığı seçimleri vardı. Proje bu nedenle bekletilmişti. Atçılılar, Seklikliler ve İsmailliler bu süreyi tepkilerinin yanıt bulduğu zannıyla rahat geçirdiler.

Seçimler sonuçlanmış ve sermaye iktidarı yoluna engelsiz devam edebilir sonucu almıştı. Şimdi sıra Aziz Kocaoğlu'nun İBB Başkanlığı sırasında fıstık aşılattığı ağaçların kesilmesine gelmişti!

Enerji fazlası olan Türkiye'nin gereksinimi olmayan enerjinin üretimi için Güneş Enerjisi Santrali alanı oluşturulmağa çalışılıyor.

Güneş enerjisinin temiz enerji olduğu söyleniyor. Hangi ölçütlere göre temiz? 6 bin 100 futbol sahası büyüklüğündeki alanda bulunan 10 bin fıstık aşılı Menengiç ağaçlarının kesilip yok edilmeleri mi "temiz"? Yoksa 400 yıllık palamut ağaçlarının kesilmeleri mi?

Enerjinin hangi kaynaklardan ve hangi yöntemlerle üretildiği elbette önemlidir. Ama en önemlisi enerjinin hangi amaçlarla ve nerelerde, kimlerin çıkarı için kullanıldığı daha da önemlidir.

Örneğin, hadi kabul edelim, rüzgâr gibi güneş gibi temiz olduğu savlanan kaynaklardan enerji üretildi. Bu enerjiyi enterkonnekte sisteme verildi ve demir çelik fabrikaları, çimento fabrikaları gibi yerlerde kullanıldı. Şimdi bu fabrikaların gittikçe artan kapasiteleriyle daha da yıkılan, çöken ekosistemler için enerjinin hangi kaynaktan ve yöntemle üretildiğinin ne önemi var? Üretilen bu enerjilerin bu yıkıcı üretimlerin gerçekleştirilmelerinde payları yok mudur?

Aliağa'nın hâli ortada. Enterkonnekte sistemle, herhangi bir bölgede üretilen enerji Türkiye'nin veya enerji ihraç ettiği bir başka ülkede tüketilebiliyor. Oralarda da hangi teknolojilerle neler üretiliyor? O üretim süreçleri ve sonuçlarında nasıl ekolojik yıkımlar gerçekleşiyor?

Sorun sadece Bergama ve köylerinin değildir. Sorun ülkemizdeki tüm canlıları ve halkları ilgilendirmektedir. 

Bu ülkede yaşamayı hak edebilmek için yaşamın sürdürülebilirliğini savunmak, direnenlerin yanında yer almak, dayanışmada bulunmak zorundayız.

Bergama'daki ekolojik yıkım, ülkemizdeki diğer yıkımlardan çok daha fazladır. Altın madenciliği ve işletmeciliğinden sonra GES yatırımları, yaşamı yok eden sermayenin çıkarı için gerçekleştirilirse, Bergama büyük bir yoksulluğa ve kültürel yıkıma da uğrayacaktır. 

Az bir düşünür irdelerseniz siz de böyle olduğunu göreceksiniz.