Dünyanın en iyi restoranlarını takip eden ve onları çeşitli derecelerle ödüllendiren Michelin Rehberi'ne İzmir Alaçatı'da bulunan Asma Yaprağı isimli restoran da girmeyi başardı.
Asma Yaprağı restoran, bohem tarzı ile ve otantik el yapımı porselenleriyle farklı bir karaktere sahip.
Restoranın kurucusu ise Ayşe Nur Mıhcı ve oğlu Kerem Mıhçı. Bir anne oğul başarısı olan Asma Yaprağı, son 15 yıldır tarladan sofraya felsefesi ile hizmet veriyor.
Restoran, çiftçilerden ve yerel üreticilerden aldığı ürünleri müşterilerine sunuyor. Aynı zamanda atalık tohumlar da restoranda önemli yer tutuyor.
Restoranın sahibi Ayşe Nur Mıhcı, hikayesini şu sözlerle anlatıyor:
Çocukluğum kocaman bir ailede geçti… Her bireyin kendi tariflerini pişirdiği uzun sofralarda…
Kadın erkek fark etmez herkes mutfağa girerdi bizim ailede…
Mutfaklar evin en neşeli en bereketli en büyülü yeriydi…
Yemek pişirirken herkes şakalaşır büyükler can kulağı ile dinlenir; eski adetler gelenekler hep kulağa küpe yapılırdı…
Yıllar sonra…
Oğlum Kerem ve ben ve şahane ekibimiz ailemizin sofralarını kuruyoruz Asma Yaprağı’ nda…
Ve de yıllar sonra…
Evimin mutfağından lokantamızın mutfağına geçti aile tariflerimiz…
Şimdi Asma Yaprağı tarifleri de eklendi aile tariflerine…
Sofra adabımız geleneklerimiz göreneklerimiz hep bizimle zaten…
En güzeli ise bu tarifler bu sofralar bizleri sizlerle buluşturdu…
Her geçen gün ailemiz genişledi…
İnsanın evladı ile iş yapmasının ve ortak olmasının güzel bir duygu olduğunu belirten Mıhcı, oğlu Kerem'in işin operasyon kısmında kendisininde mutfak ve dekorasyon kısmında olduğunu dile getiriyor.
Asma Yaprağı'nın felsefesi
Ayşe Nur Mıhcı Asma Yaprağı felsefesini ise şöyle açıklıyor:
Asma Yaprağı kapılarını ilk açtığı gün babam bize elinde bir alıntı ile geldi… Biz de hemen gözümüzün önüne duvardaki aynanın kenarına iliştirdik… Gelip geçerken gözümüz takılsın okuyalım hatırlayalım diye…
‘Kişinin ASMA ya da İNCİR AĞACI altını
Yaşam Mekanı yapması… Kendi toprağında SULH… SUKUN içinde yaşamasıdır…’
Evet Asma Yaprağı felsefesi böyle doğmuştur…
Sulh ve sukun içinde yaşamak…
Gerçek gıdayı aramak…
Çiftçini üreticini tanımak…
Sevgiyle pişirmek…
Paylaşmak…
Önce vermek sonra almak…
Yaşadığın yeri tanımak…
Adetlerine sahip çıkmak…
Onlarla gurur duymak…
Baş tacı yapmak…
Hayatta ki bütün meselenin kendimiz olduğunu bilmek…
‘İçinde başlangıç yapılan her an doğru andır… Her şey doğru anda başlar, ne erken ne geç… Hayatımızda bir şeyler olmasına hazırsak, o da başlamaya hazırdır…’