Batuhan KAYA- Cumhuriyet Halk Partisi Bornova İlçe Başkanlığı, Bornova’daki 99 okula ÇEDES Projesi kapsamında, imam, müezzin, müezzin kayyım ve din görevlisi atamasını, Bornova İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü önünde gerçekleştirdiği basın açıklamasıyla protesto etti. CHP Bornova İlçe Başkanı Ertürk Çapın, Alevi Dernekleri ve STK’ların da katıldığı açıklamada, bu olayın peşini bırakmayacaklarını ifade ederek, “Bir basın açıklamasıyla bu olayın peşini bırakacağımızı kimse düşünmesin, velileri de örgütleyerek mücadelemizi büyüteceğiz” açıklaması yaptı. Basın açıklamasını ise, CHP Bornova Belediye Meclis Üyesi Av. Yağmur Yurdakul Özkan okudu. Özkan açıklamasında, “Bugün burada sizlerle birlikte olmaktan çok mutlu olsam da toplanma sebebimizden utanç duyduğumu belirtmek isterim. Cumhuriyetin 101. Yılında, eğitimin bütün kademelerinde eğitimin niteliğini yükseltmek, çocukların nasıl daha özgür ve daha sağlıklı bireyler olarak yetiştirileceğini konuşmak gerekirken, ÇEDES i konuşuyor olduğumuz için tüm çocuklarımızdan özür dilerim” ifadelerini kullandı.
“Çocuklar kimlerin eline bırakıldı?”
ÇEDES Projesi kapsamında “temsilci öğretmenler” getirildiğini söyleyen Özkan, “çocuklar kimlerin eline bırakıldı” sorusunu yönelterek, şöyle konuştu: “Proje, din görevlilerinin öğrencilere “Değerler Eğitimi” vermesinden bahsetmektedir. Hem MEB’e hem Diyanet’e hem de Gençlik ve Spor Bakanlığı’na sorumluluklar yüklemiştir. Örneğin okullarda, değerler eğitimi verilmek üzere “değerler kulübü” kurulması ve katılımcı öğrencilerin “temsilci öğretmenler” tarafından belirlenmesi şartı getirilmiştir. Rehber öğretmenlerin görevi kimlere teslim edilmiş, çocuklar kimlerin eline bırakılmıştır. Peki bu değerlerin kimler tarafından belirleneceği ve kapsamının ne olacağı bildirilmiş midir? Hayır. Projeye adını veren "DEĞER" kavramı insanların sosyal, ekonomik, kültürel yapılarına, inançlarına göre değişecek, oldukça soyut bir kavram iken bu kavramı belirlemede ne eğitiminden geçtiği belli olmayan din görevlilerinin kriteri ne olacaktır?”
“ÇEDES Uygulama Mekanları” hangi mekanlardır?”
Özkan, projede “ÇEDES Uygulama Mekanlarından” bahsedildiğini ve bu mekanlara açıklık getirilmediğini, ayrıca yine proje kapsamında çocuklara travmalar yaşatacak olaylar yaşandığını kaydederek, “Gördük ki bahsedilen değer kavramı, çocuklara travma yaratacak nitelikte olaylardan ibarettir. Ders saatinde sınıfta yaşanan, mezar başında ağıt yakma gibi bir okulda yeri olmayan görüntüler, yine ders saatinde, okulun dışında bir mezarlıkta ve bir camide temizlik yapan çocuklar gündeme gelmiştir. Çocuğun sosyal kültürel gelişimine, aldığı pedagojik eğitimler çerçevesinde katkı koyma görevi öğretmenlerden alınarak, ne eğitimi aldığı belli olmayan din görevlilerine verilmiştir. Velilerin okula diye gönderdiği çocuklarının nereden çıkacağı ve ne yaptığı ve başına ne geleceği belli değildir. Çünkü bu protokolde “ÇEDES Uygulama Mekânları” diye tarif edilen bu mekanların hangi mekanlar olacağı yönünde ise herhangi bir tarif ya da kısıt bulunmamaktadır” dedi.
“Abi-abla modelini anımsattı”
Projedeki “gönüllü öğrenciler rol modellik yapabilecek” açıklamasını, FETÖ’de görülen abi-abla yapılanmasına benzeten Özkan, “Yine bir başka sorun protokolün 9’uncu maddesi, cemaat örgütlenmelerinde karşımıza çıkan, 'Abi ve abla modelini' anımsatmaktadır. Maddeye göre, gönüllü öğrenciler, 'Proje uygulama mekanlarında' öğrencilere rol modellik yapabilecek denmiş ve yine bu mekanların nereler olduğu da belirtilmemiştir. Maalesef ki bu proje, eğitimi ve dini ideolojik bir istismar aracı haline getirmektedir. Milli eğitimin bir mevzuatı varken ve o mevzuat içerisinde her türlü eğitim öğretim süreç planlanmış, programlanmış ve yürüyorken, rehberlikle ilgili okullarımızın servisleri varken, rehberlik öğretmenlerimiz varken, bu anlamda uzmanlarca eğitim verilirken, din kültürü ahlak bilgisi dersi müfredat kapsamında alanında uzmanı öğretmenleri tarafından verilirken Milli eğitim bakanlığı böyle bir projenin oluşumuna neden ihtiyaç duymaktadır?” dedi.
“ÇEDES’i kabul ettirebileceğinizi mi zannediyorsunuz?”
Özkan açıklamasını, şu ifadelerle noktaladı: “Bilimsel eğitim anlayışını yok etmeyi hedef alan bu proje, çocukların kimlikleri ve inançları nedeniyle ötekileştirilmesine ve ayrımcılığa uğramasına da yol açmaktadır. Alevilerin yaşam alanlarını yok etmekte bir beis görmeyen iktidara sesleniyorum, Alevi çocuklarına ve ailelerine yüzyıllardır hangi karanlık fikrinizi kabul ettirebildiniz de ÇEDES’i kabul ettirebileceğinizi sanıyorsunuz? Bizim çocuklarımızı yok sayma hakkını size kim verdi? İnanç özgürlüğü bu işin neresindedir? İnanç özgürlüğü çerçevesinde tarafsız olması gereken devlet nerededir? Tek mezhep anlayışını yerleştiren ve eğitim alanı ile inanç alanını iç içe geçiren, toplumun inanç ve kimlik bakımından çeşitliliğini yok sayan, bu tek tipleştirme projenizi çocuklarımızın üzerinden çekin! Süresiz olarak getirilen ve bütün Türkiye’yi kapsayan , Diyanet İşleri Başkanlığının açıkça kamusal eğitim alanını gasp etme niyetini barındıran, tarafı olduğumuz birleşmiş milletler çocuk hakları sözleşmesine, ayrımcılık yasağına açık açık aykırılık teşkil eden bu protokolü derhal sonlandırın!”