Türkiye'de işsizlik, 2024 yılında da gündemdeki yerini koruyor. CHP Genel Başkan Yardımcısı Burhanettin Bulut, işsizlik ödeneği şartlarının ağır olduğunu belirterek, vatandaşların gelirsiz bırakıldığını dile getirdi.
CHP Genel Başkan Yardımcısı Burhanettin Bulut, Türkiye'de işsizliğin geldiği noktaya ilişkin dikkat çeken açıklamalarda bulundu. 2024 yılının ilk 10 ayında toplam 1 milyon 494 bin kişinin işini kaybettiğini ifade eden Bulut, bu kişilerin yarısının işsizlik ödeneği alamadığını belirtti.
Bulut, “İşsiz kalan 1,5 milyon kişinin 770 bini, işsizlik ödeneği şartlarının ağır olması nedeniyle maaşsız bırakıldı. İş-Kur'a kayıtlı işsiz sayısının azalması, iş bulanların artmasından değil, iş aramaktan umudunu kesenlerin sayısının yükselmesinden kaynaklanıyor. Bugün 4 milyon 550 bin kişi, iş bulma umudu olmadığı için son dört haftada iş aramadığından TÜİK tarafından işsiz kabul edilmiyor” dedi.
İşsizlik ödeneği şartları
İşsizlik ödeneği almak için mevcut düzenlemelerde son 120 gün çalışmış olmak ve son 3 yıl içinde 600 gün prim ödemiş olmak gibi koşullar bulunuyor. Ancak Bulut’a göre, bu şartlar birçok vatandaşın işsizlik maaşı almasını engelliyor. “Asgari ücretle çalışan emekçiler, geçimlerini sağlamakta zorlanırken birikim yapamıyor. İşsiz kaldıklarında ise hem maaşsız hem de birikimsiz kaderlerine terk ediliyorlar. İşsizlik ödeneği şartları mutlaka esnetilmeli” diyen Bulut, sosyal destek mekanizmalarının güçlendirilmesi gerektiğini savundu.
Umudu tükenen milyonlar
Bulut, açıklamasında iş bulmaktan umudunu kesenlerin sayısına da dikkat çekerek “İş bulma umudunu kaybetmiş 4 milyon 550 bin kişi var. Bu insanlar iş bulsa hemen çalışmaya başlayacak durumda, ancak mevcut koşullarda istihdam olanaklarına erişemiyorlar” ifadelerini kullandı.
İşsizlik ödeneği şartları hafifletilmeli
CHP, işsizlik ödeneğinden yararlanma koşullarının esnetilmesi gerektiğini vurguluyor. Özellikle son 120 gün çalışma zorunluluğunun ve prim ödeme şartlarının yeniden düzenlenmesi talep ediliyor. Burhanettin Bulut, işsizliğin sadece ekonomik değil, toplumsal bir sorun olduğunun altını çizerek, daha kapsamlı ve erişilebilir sosyal politikaların hayata geçirilmesi gerektiğini belirtti.