CHP Genel Başkan Yardımcısı ve İzmir milletvekili adayı Yüksel Taşkın, hakkında yapılan eleştirilere yanıt verdi. Karar TV'ye açıklamalarda bulunan Taşkın, “Hemen hemen her seçimde istismar siyaseti yapılır. Bu sistemden kurtulmak için fedakarlık yapmamız gerekiyor. Algı operasyonları sanki ben böyle paraşütle gelmişim, pat diye milletvekili adayı olmuşum üzerinden kuruluyor. Bir de 15 yıl önceki bir söyleşim, 22 yıl önceki bir makaleden hakikata kolajlanarak, dolaştırılarak, her dolaştırıldığında içeriği çarpıtılarak birşey yapılıyor. Anlaşılan çok çaresiz kalmışlar” ifadelerini kullandı.
Algı oluşturmaya başladılar
Taşkın kendisi üzerinden yapılan, Cumhur İttifakı’na zaman zaman Memleket Partisi ve Zafer Partisi’nin de katıldığı eleştirileri ise şu sözlerle yanıtladı:
Çok ciddi farklı kanallar özellikle iktidara yakın kanallar bu kez çok abartarak Kemalizm, Atatürkçülük ve Cumhuriyet üzerinden bir algı oluşturmaya başladılar. Bu duruma düşmemeli insanlar. İnsan rakiplerinde de belli bir etik seviye istiyor. Çok enterasandır ki Memleket Partisi, Zafer Partisi ve iktidar cephesi aynı şey üzerinden üzerime yüklendiler. Ve ben sahada her gün görev yerime gitti ve enterasan bir şeyi tekrar deneyimledim. Toplumla, sokaktaki hayatla sosyal medyada beğeni siyasi arasında büyük bir uçurum var. Söz konusu partilerin sahada tek elemanını göremedim, sosyal medyaya para vererek algoritmalar yaratarak algı oluşturmayı oya dönüştürecek sandılar. Hiç olmuyor, dokunup kaçan bir seçmen kitlesi oluşuyor. Bir partiden diğerine geçiyor ama bir aidiyeti var mı? Bu seçimde bunu göreceğiz. Hemen hemen her seçimde bu tarz istismar seçimi yapılır. Örneğin bir belediye başkanı adayımıza tırnak içinde söylüyorum PKK’lı denir, bir bakarsınız oy neticelerine çok yüksek teveccüh görmüştür. Toplum aslında bu istismar siyasetini 2019 yılında boşa çıkardı. Benim üzerimden de yapılan çok açıktır. Ben 2011 yılından beri CHP’ye destek veriyorum. 2014 yerel seçimlerine katkı verdim. 2016 kurultayını 14 oyla kaçırdım, 2018 kurultayında parti meclisine girdim, 2020’de tekrar girdim, MYK oldum. Algı operasyonları sanki ben böyle paraşütle gelmişim, pat diye milletvekili adayı olmuşum üzerinden kuruluyor. Bir de 15 yıl önceki bir söyleşim, 22 yıl önceki bir makaleden hakikata kolajlanarak, dolaştırılarak, her dolaştırıldığında içeriği çarpıtılarak birşey yapılıyor. Başka da bir malzeme yok ellerinde. Ben sivri dilli bir insan değilim. Çok boyutlu analiz yapmaya çalışan bir insanım. Akademisyenlikte zaten hayatınız boyunca her analiziniz doğru diye birşey olmaz ama bana ait olmayan bir uslüpla içerikler dolaştırıyorlar. Anlaşılan çok çaresiz kalmışlar. Bir de buradaki hedef CHP seçmeninin kafasını karıştırmak.
Ben siyaset yapmayacağım da ne yapacağım?
Taşkın açıklamasını şu sözlerle tamamladı: "Ben Barış Akademisyenleri bildirisini imzaladığım için üniversiteden atıldım. Ben siyaset yapmayacağım da ne yapacağım? Bu sisteme karşı bir mağdur olarak dikleniyorum ama hiç kimseyi düşmanlaştırmadan. Ali İzzet Begovic’in dediği gibi “Düşmanımıza vereceğimiz en büyük ceza adalet”... Ben siyaset yapıyorum, CHP üyeleri beni tanır, örgüt tanır. İzmir’de tabiki bu liste hazırlanma sürecinde çok candan, gayretli çalışan arkadaşımızı dışarıda bırakmak zorunda kaldı. Çünkü bu sistemden kurtulmak için fedakarlık yapmaya çalışıyoruz. Ve insanlar bunu çok iyi kavrıyor. Yaşananlardan, sokaktan baktığımızda örgütlerimiz çok canlı ve diriler. Diğer partilerle, DEVA ile, SP ile karşılaştıklarında birbirleriyle yol arkadaşlığı için ciddi samimiyet kuruyorlar. Bir de birileri siyasetin meşru sınırlarını tanımlama cüretinde bulunuyor. ‘Şu olacak, bu olmayacak’ diye... Siyasetin sınırlarını genişletmek her zaman bir mücadele alanıdır. Ben de bu partiye emek veren birisi olarak, MYK’sına gelmiş birisi olarak, Sosyal Politikalardan Sorumlu Genel Başkan Yardımcılığı sürecinde 12 kez İzmir’e gelmiş birisi olarak çalışmalarımı yürütüyorum. Sahadaki çalışmalar da çok da iyi gidiyor. Bana yüklenenlerin söyleyeceği başka birşey yok ki! Şunu söyleyeyim, bu reaksiyonal siyaset dediğimiz bir siyaset tarzı var. Kendileri ahlaken kemale erdiklerini düşünerek başkalarının zaafları üzerinden konuşurlar. Bazı siyasi liderlerinin grup konuşmalarına bakın, yüzde 85’i Kılıçdaroğlu ile ilgili. Eskiden sınıf arkadaşım diye övdüğünüz kişiyi şimdi yermek zorundasınız çünkü ittifak değiştirdiniz. Bence siyasal düşmanlığı değil siyasal rakebeti öğrenmek zorundayız. Bu seçim siyasal düşmanlık üzerinden ağustos böceği siyaseti yaparak, hiç birşey üretmeden oy alacağını düşünenler için bir hüsrana dönüşecek. Böyle olursa siyaset bir seviye atlar. Hiç bir şey önermeyen partiler yüksek oy alabilir mi? Ne zaman alabilir? Kutuplaştırma ve kimlik siyaseti abartıldığı zaman. Peki biz 6 parti ne yapıyoruz? Soğuk savaşın, 90’ların farklı renkleri yan yana geliyoruz, seccadesiyle de ilgilenen var, içkisini içen insan da var. Öbür tarafın ezberleri bozuldu. Özellikle AK Parti ile ilgili şunu düşünüyorum. Yaptığı bazı yaftalamalara kendileri de inanmıyor. Mesela ABD elçisi randevu alır partileri gezer, CHP’ye geldiğinde darbe yapmaya çalışıyor olur, AKP geldiğinde sessiz sedasız görüşme yapılıyor. Bunlar bence çok fena sıkıştığını gösteriyor. 14 Mayıs’ta seçim yapıyoruz, 14 Mayıs’ın tarihi anlamını biz sahiplendik."