EGE ŞENOL ÇALIŞKAN- Çiftçi-Sen, geçtiğimiz günlerde Resmi Gazete'de yayımlanan İzmir'de bitkisel üretime destek modeli hakkında bir basın açıklaması yayınladı. Yayımlanan kararla birlikte yürürlüğe giren uygulamanın çiftçinin yararına olmadığının altını çizen açıklamada, "Kararname, zor durumda olan küçük çiftçilerin ve köylülerin değil, tohumdan başlayarak, tarımsal üretimi, girdilerin sağlanmasını, gıdanın ticaretini giderek daha çok kontrol eden şirketlerin isteklerine uygundur" dendi.

Çiftçi-Sen tarafından yayımlanan açıklamada şu ifadeler yer aldı:

Üreterek kazanamayan çiftçilerin iki yıl toprağını ekememesi durumunda, kendi isteklerinin dışında kiraya verilmesini zorunlu kılan yönetmeliğin ardından “Bitkisel Üretimde Yeni Destekleme Modeli” adında Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi yayınlandı. Bu Yönetmelik ve Kararname, zor durumda olan küçük çiftçilerin ve köylülerin değil, tohumdan başlayarak, tarımsal üretimi, girdilerin sağlanmasını, gıdanın ticaretini giderek daha çok kontrol eden şirketlerin isteklerine uygundur.

Çiftçinin ne ekeceğine bakanlık karar verecek

AKP, 2006 yılında Çiftçilerin; binlerce yıl ıslah ederek, geliştirerek bugünlere taşıdığı tohumları onların elinden alarak, onları her yıl tohum almaya mahkum edecek, tohumun kontrolünü şirketlere verecek “Tohumlukların Kaydı, Üretimi, Sertifikasyonu, Ticareti ve Piyasa Denetimi”ni sağlama gerekçesiyle “Tohumculuk Kanunu” çıkartmıştı. Şimdide şirketlerin gıdayı denetlemelerini sağlayacak son adımlar Tarım ve Orman Bakanlığı’nın tarım arazilerine el koyma ve şirketlere kiraya verme yönetmeliği ve Cumhurbaşkanlığı’nın “Bitkisel Üretimde Yeni Destekleme Modeli” Kararnamesi ile atılmış oluyor. Halkın kendi kültürlerine uygun gıdaya erişim hakları görmezden gelinerek, gıdayı bir kar aracı olan gören, ihracat hedefli, şirketlerin uluslararası piyasa için üretim yapmalarını hedefleyen “Tarımsal Planlama”yı yaşama geçirmeye çalışıyor. Bu Kararname ile Tarım ve Orman Bakanlığı hangi bölgede ne dikileceğine ne ekileceğine karar verecek. Yerel halkın kendi kültürlerine uygun ürünleri üreten çiftçiler, Bakanlığın belirlediği ürünü üretmediği için desteklemelerden yararlanamayacak, belki de bir ileri aşamada biyoçeşitliliği korumaya, yerel halkın taleplerine uygun ürün üretmeye devam edenlere cezai yaptırımlar devreye girecek. Tıpkı “Tohumculuk Yasası” sonrası atalık, sertifikasız tohumları satanlara para cezası uygulamaları getirildiği gibi. Bakanın açıklamasına göre “planlı üretim yapan” yani Bakanlığın dayattığı ürünleri üreten üreticilerin “mazot maliyetinin yüzde 100’ü ve gübre maliyetinin yüzde 50’si karşılanacak”. Tabii “gübre maliyeti” diye bahsedilen “kimyasal gübre” maliyetidir. Ve görüldüğü gibi bütün destekler endüstriyel üretim içindir. Bir yandan “küresel iklim krizi”nin ve susuzluğun yarattığı sorunlardan bahsedilirken diğer yandan enerjiye, suya ve kimyasala bağımlı bir üretim sistemi geliştirilmek istenmektedir.

Bu Kararname’nin amaç bölümünde “çevreci yaklaşımların benimsenmesi”nden bahsedilirken, daha az su, daha az gübre, daha az enerji gerektiren yerel tohumlarıyla doğaya uyumlu ekolojik tarım yapanlara hiç destek verilmemekte, desteklenmelerden yararlanabilmek için sertifikalı şirket tohumları kullanılması şart koşulmaktadır. Ürününü hasat ettikten sonra kendi ambarında bekleten çiftçiler ise bu desteklemeden yararlanamamaktadır. Destekleme den yararlanabilmesi için için ürününü Lisanslı Depoculuk yapan şirketlerin depolarında kira vererek bekletmesi gerekmektedir.

Baştan aşağıya şirketler lehine bir kararname

Kısacası Bakanlığın “Bitkisel Üretimde Yeni Destekleme Modeli” ve “Planlama” diye ifade ettiği şey yukarıdan aşağıya şirketler lehinedir. Planlama başta gıdayı üreten çiftçilerin, gıdayı tüketenlerin, bilim insanlarının ortak katılımı ve kararıyla olur. Her halk kendi kültürüne uygun gıdayı üretme ve tüketme hakkına sahiptir, bu hak yukarıdan aşağıya dayatmalarla yok edilemez. Her üreticinin toprağa, suya erişim hakkı vardır, bu BM Genel Kurulunda kabul edilen “Köylü Hakları Deklarasyonu”nda belirtilmiştir, demokratik bir hak’tır ve yönetmeliklerle, farklı zorlayıcı yöntemlerle görünmez kılınamaz.

Gıdayı şirketlerin kontrolünden ve küçük çiftçileri/köylüleri girdi kıskacından kurtaracak olan agroekolojik üretimdir. Çiftçi bağımsız olabildiği oranda çiftçidir. Her halkın kendi gıda sistemlerini kurma hakkı olan Gıda Egemenliği için mücadele edilmesinden başka çare yoktur. Gıda egemenliği hemen şimdi! Köylü hakları hemen şimdi!
 

Muhabir: Ege Şenol Çalışkan