Şermin Çolak'ın yazısı şöyle:
Doktor Bey’in odasındayım, kontrollerim yapıldı, reçeteyi yazmasını bekliyorum. Gözüm sürekli masasının üstünde; masasının üstünde duran beyzbol sopasında! İçimden ‘Maç var herhalde çıkışta’ diye takılmak geçiyor ama biliyorum; o sopanın güzel bir iş çıkışı aktivitesi için orada olmadığını biliyorum. Ne de olsa ‘doktor dövüyoruz biz artık, o rahatlıktayız!’
Sonunda soruyorum ‘Hocam bu sopa ne için?’, buruk bir gülümsemeyle bakıyor yüzüme, ‘Sence?’ diyor. Gazeteci kimliğimi açıklayıp, başına bir şey geldiyse yazabileceğimi aktarıyorum. Fiziki olarak gelmemiş, tehdit edilmiş. O da önlem olarak hem sopayı getirmiş hem de benim fark etmediğim göz yaşartıcı spreyi. ‘Bak’ diye uzatıyor spreyi, ‘Bu da var burada, sağlıkçılara yapılanlar malum, bu da benim kendimce önlemim.’ Bu sefer doktorun yüzüne bakıp buruk gülümseyen ben oluyorum…
Bu yazdıklarımın bir kurgu hikâye girişi olmasını isterdim ama maalesef gerçek, 2023 Türkiye’sinin gerçeği.
Sağlıkta şiddet vakalarıyla ilgili kısa bir araştırma yaptım. Ekrem Karakaya, Edip Kürklü, Göksel Kalaycı, Melike Erdem, Aynur Dağdelen… Bazı isimleri siz de çok net hatırlıyorsunuzdur. Ben de hatırlıyordum ama hafızamı tazelemek için tekrar okudum yaşananları. Bunun için arama motoruna Dr. Ekrem Karakaya cinayeti, Dr. Edip Kürklü cinayeti yazmak zorunda kalmak, bu cinayetleri tekrar okumak, tekrar okudukça bu cinayetlerin önlenebileceğini hatırlamak, hatırladıkça sinirlenmek… Bu ülkede sağlıkta şiddet her zaman önlenebilirdi ve bu tercih edilmedi!
Onun yerine ‘sağlıkta dönüşüm’ adı altında, sağlıkçılara yapmadığımızı bırakmamak daha kolaydı çünkü! Sağlık çalışanlarının çalışma koşullarını iyileştirmemek, 36 saatlik nöbetleri zorunda kılmak, atamalarını yapmamak, hatta AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın söylemiyle ‘Giderlerse gitsinler’ diyerek onları beyin göçüne zorlamak, ‘Biz AKP sayesinde rahat rahat doktor dövüyoruz’ diyen kadın için ‘ifade özgürlüğü’ deyip takipsizlik kararı vermek daha kolaydı çünkü… Bu ülkede sağlıkta şiddet her zaman önlenebilirdi ve bu tercih edilmedi!
Cinayet, darp, sözlü şiddet, mobbing… Son 10 yılda 110 bin şiddet vakası yaşanmış. 2012’nin ilk dört ayında yurt dışına gitmek için Türk Tabipler Birliği’nden ‘iyi hal belgesi’ alan hekim sayısı 14 iken, 2023’ün ilk dört ayında bu rakam 881 olarak kayıtlara geçmiş. Bunların içinde pek çok hemşire de bulunuyor. Çünkü sağlık çalışanlarımız, güvenlik sorunu olan yerde çalışmak istemiyor artık! Elinde bıçakla odasına dalınıp, “Kardeşime nasıl rapor yazmazsın?” diye tehdit edilmek istemiyor. Ameliyat sonrası “Annemi hayatta tutamadın” diye üstüne kurşun yağdırılsın istemiyor. Yöneticinin mobbingine ve çalışma saatlerine dayanamayıp intihar etmek istemiyor. Sağlık çalışanlarımız, yanlarında beyzbol sopaları, göz yaşartıcı spreylerle “Başımıza bugün bir şey gelir mi acaba?” korkusu yaşamak istemiyor!
Unutmayın, bu ülkede sağlıkta şiddet her zaman önlenebilirdi ve bu tercih edilmedi! Ama artık bunu değiştirme zamanı, ‘her şey’ ile birlikte sağlık politikasını da değiştirme zamanı.