Denizlerin akciğerleri olarak tanımlanan ve Akdeniz’e özgü deniz bitkileri olan deniz çayırları, denizlerdeki canlı yaşamı için en verimli bölgeleri oluşturur. Deniz çayırları kıyılarımızı fırtına hasarından korur, büyük miktarda karbon depolar ve çok çeşitli yaban hayatı için yaşam alanı sağlar. Bu nedenle korunması ve aynı zamanda onarılması, iklim değişikliğinin azaltılması ve adaptasyonunda hayati bir role sahiptir.

Deniz çayırları, tamamen okyanus ortamına adapte olmuş 4 familya (Posidoniaceae, Zosteraceae, Hydrocharitaceae ve Cymodoceaceae) ve 60 türden oluşmaktadır. Bir deniz çayırının da hangi türe ait olduğunu anlamak için DNA’sına bakmak gerekecektir. Belli bir araştırma kapsamında, Batı Avustralya’daki Shark Körfezi’nde bulunan deniz çayırları üzerinde çalışmalar yapan araştırmacılar bunu yapınca ilginç bir sonuca ulaşacaklardı.

Deniz çayırı kendisinin eşeysiz klonlarını üreterek ürer. Dolayısıyla çayırlar genetik olarak aynıdır ve tek bir organizma olarak sayılır.

Dünyanın en büyük bitkisi nasıl keşfedildi?

Batı Avustralya’daki Shark Körfezi’nde bulunan deniz çayırları, ilk bakışta binlerce ayrı parça gibi

görünüyordu. Çalışma esnasında araştırmacılar 10 ayrı bölgeden örnek aldılar. Ancak elde ettikleri sonuç son derece şaşırtıcıydı. Karşılarında tek bir fideden büyümüş ve yaklaşık 200 kilometrekarelik bir alana yayılan tek bir bitki vardı. Ayrıca bu deniz çayırı bitkisini diğerlerinden ayıran, devasa büyüklüğü dışında, akrabalarının iki katı kadar kromozoma sahip olmasıydı.

Normal koşullarda bir deniz çayırı fidesi ebeveynlerinin her birinin genomunun yarısını miras alır. Ancak bu bitkiler ebeveynlerinin genetik kodunun tamamını taşıyor gibi gözüküyordu. Patates, kanola ve muz gibi birçok poliploid bitki türü vardır. Doğada genellikle aşırı çevresel koşulların olduğu yerlerde yaşarlar

Poliploidler müdahale edilmediği takdirde süresiz olarak büyümeye devam edebilirler. Bu deniz çayırı tam da bunu yaptı. Diğer bir deyişle, tam olarak 4500 yıl boyunca kendini klonlamıştı. Bunun sonucunda da 4.500 yıl içince yüz ölçümü bakımından dünyanın en büyük bitkisi hâline gelmişti.

Bu deniz çayırları “kök filizler” bırakarak yayılıyordu. Bu süreçte yeni kökler salıyorlar ve bunlardan yeni filizler büyüyordu. Kök filizler kopsa bile tıpkı bir bitkiyi kestiğinizde olduğu gibi, kopan iki parça genetik olarak hâlâ aynı oluyordu.

Deniz çayırları da günümüzde tehlike altındaki türler arasında

Deniz çayırları iklim değişikliğinin etkilerinden muaf değildir. Artan sıcaklıklar, okyanus asitlenmesi ve aşırı hava olayları onlar için de önemli bir sorundur. 2010-11 yazında şiddetli bir sıcak hava dalgası Batı Avustralya kıyı şeridi boyunca kara ve deniz ekosistemlerini vurmuştu. Bu süreçte Shark Bay’in deniz çayırları da sıcak hava dalgasından büyük hasar görmüştü. Ancak bu deniz çayırları, değişen koşullara da başarı ile uyum sağlamış gibi gözüküyorlar.

Araştırmacılar bu bitkinin 180 km’lik menzili boyunca yerel koşullar altında varlığını sürdürmesine yardımcı olan az sayıda somatik mutasyona (yavrulara aktarılmayan küçük genetik değişiklikler) sahip olduğunu varsayıyorlar. Ancak bu henüz bir varsayım olduğu için Shark Körfezi’nde bir dizi deney yapılmaya devam ediliyor.

Editör: Duygu Kaya