CHP’nin ön seçimle belirlenecek cumhurbaşkanı aday adayı, Türkiye Belediyeler Birliği (TBB) ve İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, İzmir’den başlattığı seçim çalışmaları kapsamında, bugün Diyabrakır’da partililerle bir araya geldi. İmamoğlu’nun Diyarbakır’da yaptığı konuşmadan öne çıkanlar şöyle:

“Kürtler ‘bizim sorunumuz var’ dediği müddetçe ortada bir Kürt sorunu vardır. Bu sorun, diyalogla, şeffaflıkla ve mutlaka her kesimi dinleyerek şehit ve gazi yakınları başta olmak üzere tüm kesimlerin gönül rızasıyla, özellikle Türkiye Büyük Millet Meclisi zemininde çözülmelidir. Ancak biz bunları söylerken çoğu zaman taraflardan ağır eleştiriler de alıyoruz. En ağır saldırıların muhatabı da oluyoruz. Toz zerresi kadar hak etmediğimiz halde terörist yaftası yiyoruz. Ama biz doğru bildiğimizden asla dönmeyiz. Doğru bildiğimizi söylemekten bir adım geri durmadık, durmayacağız."

"Olacak iş değil"

Kayyım atamalarına da değinen İmamoğlu, görevden alınan belediye başkanlarının "teröre destek olmakla" suçlanmasına ilişkin açıklamalarda bulundu. İmamoğlu, "Hakkımızda davalar açılıyor. Örneğin, Esenyurt Belediye Başkanımız Ahmet Özer, kayyum atandı görevinden alındı. Ovacık Belediye Başkanımız Mustafa Sarıgül aynı şekilde uyduruk sebeplerle görevden alındı. Neymiş? Teröre destek olmakla suçlanıyor, görevden alınıyor, hapse atılıyor. Yuh olsun bu karara! Türkiye'mizde en büyük Kürt nüfusunun yaşadığı şehir olan İstanbul'da 2019’dan bu yana İstanbul ittifakı dediğimiz Allah'ın izniyle Türkiye ittifakı diyeceğimiz bir sandık ittifakı yaptığımız için, diğer yurttaşlarımız gibi eşit ve onurlu vatandaşlar olarak gördüğümüz Kürt hemşehrilerimin de belediye meclislerinde temsil edilebilmesini sağladığımız için belediye yöneticilerimiz, belediye başkanlarımız, meclis üyelerimiz tutuklanıyor. Bizde göreve başlayana kadar evine, işine giden insanlar. Olacak iş değil." dedi.

"Bu milleti bölemeyecekler"

İmamoğlu, açıklamalarını şöyle sürdürdü:

"Esenyurt Belediye Başkanımızın ve meclis üyelerinin tutuklandığı davanın iddianamesinde savcı şöyle yazmış; ‘batıdaki Kürtler nasıl kendi kimlikleriyle çoğunluk olmadıkları yerde belediye meclislerinde temsil edebilirler, söz sahibi olurlar’. Ben doğdum doğalı, bu topraklar var oldu olalı, cumhuriyet kuruldu kurulalı ‘batıdaki Kürtler’ diyen birini duydunuz mu? Kürt’ün, batıda olanı, doğuda olanı olur mu? Kürt, Kürt'tür. Bu memleketin temel taşıdır, temel direğidir. Nerede olursa olsun benim vatandaşımdır, yurttaşımdır, hemşehrimdir. Bunu bir savcı iddianamesine yazıyor. Bu sözleri yazanların ortaya koymak olduğu zihniye, gelecekte adil bir Türkiye'de yargılanacak size söz veriyorum. Bu milleti bölemeyecekler. Bu aklı kim soktu bunların kafasına? Bu ülkede Türkler, Kürtler aynı haklara sahipler nerede olursa olsunlar. Böylesi bir metni iddianameye yazmak nasıl bir aklın ürünü bakacağız. Zannetmesinler o insanları ve o insanlardan kurmak istedikleri düzen üzerinden bizi yargılayabilecekler. Bizi yargılasanız ne olur? Biz, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin kadim aklının ve 86 milyon insanın vicdanındaki mahkemeye aitiz.

Bu bakış açısına göre Kürtler ancak Güneydoğu'daki meclislerde temsil edilebilir. O da kayyum atanana kadar. Batıdaki belediye meclislerinde temsil edilirse bu terörist faaliyet olacak. HSK ne iş yapıyor? Buradan HSK'daki temsilcilere duyuruyorum, siyasi parti temsilcilerini de duyuruyorum. O savcı bunu yazıyorsa, HSK görev yapacaksa, Adalet Bakanı size de duyuruyorum; hemen orada bunu tartışmalı ve yargılamalısınız. Ben avukat değilim ama benim vicdanım var, adaletim var. Evrensel hukuka inanırım. Bu memleketin hukukuna, yargısına inanırım. Böyle bir yaklaşım, barışın da demokrasinin de özüne aykırıdır. Bu zihniyeti hep beraber hukuktan da siyasetten de temizleyelim. Güven ve adalet çok önemlidir. Bugün ak dediğine yarın kara diyenler, güven ve adalet sağlayamazlar. Güvencemiz, Cumhuriyet ve yeni bir paydaşlık, eşit hissedarlık üzerine yürünen bir yol olmalıdır ve 'kadife eldiven içinde demir yumruk' bu memleket için en büyük tehlikedir. Buna fırsat vermeyeceğiz.

"Adaletin terazisi kimsenin elinde oyuncak olmasın"

Selahattin Demirtaş'ın mahkumiyeti hakkında da açıklamalarda bulunan İmamoğlu, "Bugün burada yeni bir dönemin kapısını aralamak için bir aradayız. Onun için diyorum ki; gelin birlik olalım. Bu bozuk düzeni, bu korku düzenini hep birlikte değiştirmeye söz verelim. Hukuksuzluğu bitirmeye söz veriyor muyuz? Adaletsizliği bitirmeye söz veriyor muyuz? Ayrımcılığı bitirmeye söz veriyor muyuz? Yoksulluğu, umutsuzluğu bitirmeye söz veriyor muyuz? Bu düzeni değiştirme söz veriyor muyuz? İşte tüm haksızlıklara, tüm hukuksuzluklara karşı dimdik ayakta durursak bu sözümüzü yerine getireceğiz. Söz verelim ki artık halkın seçtiği yöneticiler halkın iradesi dışında görevden alınamasın. Söz verelim ki demokrasiye darbe vuran kayyum düzeni bu memleketin hafızasından silinip gitsin. Adaletin terazisi kimsenin elinde bir oyuncak olmasın. Hiç kimse, bir partinin genel başkanı olan Selahattin Demirtaş gibi bir siyasi rehine olarak haksız yere hapiste tutulmasın. Haksızlığı, hukuksuzluğu biz aynı dille İstanbul'da, Trabzon'da da Malatya'da da Diyarbakır'da da konuşuruz. Onun için yakışmıyor. Bir partiye genel başkanlık yapmış insanı siyasi rehin olarak orada tutuyorsunuz. Şimdi aynı şeyi Ümit Özdağ için de yapıyorlar. Ben zalimliğe karşıyım, ben mazlumun yanındayım, haklının yanındayım, onun için mücadele ediyorum. Bütün bunları yaparsak Türkiye bundan böyle sonsuzluğa kadar barışın ülkesi olsun." dedi.

"Eşitlik, özgürlük, adalet isteyen herkes iktidar olacak"

23 Mart'ta gerçekleşecek ön seçime dair de açıklamalarda bulunan İmamoğlu, sözlerine şöyle devam etti:

"Bu söylediğim her hususun teminatı siz genç kızlarımız ve oğullarımızsınız. ‘İmamoğlu gelecek’ diyorsunuz, İmamoğlu, milletle birlikte gelecek ama kim tarih yazacak? Bu cennet vatanın gençleri, sizler tarih yazacaksınız. İşte Cumhuriyet Halk Partisi bu inancın, bu kararlılığın partisidir. Tarih boyunca bu yolda öncülük üstlenmiştir. 23 Mart'ta da öncülük üstleneceğiz. Bir demokrasi devrimine hep birlikte imza atacağız. Ve partimizin Cumhurbaşkanı adayını, bütün üyelerin katılacağı ön seçimde belirleyeceğiz. Parti içi demokrasiyi tam anlamıyla hayata geçireceğiz. Ülkede gerçek demokrasiyi hakim kılacağız. Onun için bu bir devrimdir diyoruz. 23 Mart'ta önce biz CHP'liler ayağa kalkacağız. Sonra milletimizin değişim umudu, dalga dalga büyüyecek ve iktidar olacağız. Yalnız biz değil, eşitlik, adalet, özgürlük isteyen herkes iktidar olacak. Türkiye Cumhuriyeti'nin cumhuriyetçileri, demokratları, yurtseverleri iktidar olacak. Devlete çöreklenmiş bir avuç insan kaybedecek, Türkiye kazanacak. Bunun için üyelerimizi tek tek arayıp onları ikna edip onları mutlu bir biçimde sandığa götürüp 23 Mart'ı demokrasi şölenine dönüştürmeye hazır mıyız?

Bir hafta öncesine kadar son seçime ne gerek var? Böyle ön seçim mi olur diyenler, iktidar adına konuşanlar, bizim ön seçimi aşağılayanlar şimdi telaşlanmaya başladı. Her gün bir şey yumurtluyorlar. Başlattığımız bu büyük demokratik katılım sürecini evlerde, iş yerinde, tarlada, fabrikada, ovada, şehirde her yerde umut olduğunu, ülkenin her yöresinde kıvılcım ateşlerini nasıl hızla yaktığını gördüler. İşte bu kıvılcım ateşlerinin birleşerek gelecek pazar günü nasıl büyük bir umuda dönüştüğünü görecekler."

"Üşüştüler, saldırıyorlar"

İktidarın CHP'ye yönelik aceleci bir saldırıya geçtiğini öne süren İmamoğlu, "İktidar, bu gidişi çok iyi gördüğü için yargı eliyle partimize ve bana karşı daha kapsamlı ve geniş açıdan aceleci bir saldırıya geçti. Üşüştüler, saldırıyorlar. Ben birden bire, hakkında 25 yıl cezası, 5 kez de siyasetten yasaklanma talep edilen bir siyasetçiye döndüm. Nasıl saldırıyorlar. Sezgin Tanrıkulu vekilimiz ifade etti, 35 yıllık diplomamı geçersiz ilan etmek üzere kimileri adeta seferberlik ilan ettiler. Saraylardan kimlerin arandığı bizim de kulaklarımıza geliyor. Belediyemizin hepsi iktidarın kontrolündeki kurumlar tarafından binden fazla denetlenmiş, şeffaf ihaleleri birden bir suç örgütünün faaliyetiymiş gibi gösterilmeye, onun altyapısı yapılmaya başlandı. Bu kurumsal vesayet hakkının, haksız ve gayrimeşru kullanımıdır. Ve açık söyleyeyim, bu yargı eliyle siyaset mühendisliğidir, siyasete müdahaledir. Bütün dertleri, benim Erdoğan'ın karşısında seçime girmemi engellemek. Çünkü korkuyorlar, korkusunlar. Daha önce seçimlerde İstanbul'da başlarına geleni gayet iyi biliyorlar. Onun için bütün gayrimeşru yöntemlerle beni saf dışı bırakıp muhalefetin adayını kendileri belirlemek istiyorlar. Derdi belli, planları ortada. Ne demişti bu güzel toprakların ozanı rahmetle Ahmed Arif; ‘Bunlar, engerekler ve çiyanlardır. Bunlar, aşımıza, ekmeğimize göz koyanlardır. Tanı bunları, tanı da büyü’" ifadelerini kullandı.

"Bir kez daha meydan okuyorum"

İmamoğlu, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Buradan bir kez daha meydan okuyorum; ben böyle namertliklere pabuç bırakmam. Şart olsun ki nefes aldığım sürece, sesim çıktığı sürece adaletsizliğe, zalimliğe direnirim. Hak yemem, hakkımı da yedirmem. Milletimin hakkını da yedirmem. Böyle biline. Ama bu artık benim şahsi meselem olmaktan çıktı. Muhalefete aday gösterme hakkı bile tanımayan bir iktidarın sonraki adımları ülkemize çok acılar yaşatır. Onun için demokrasi isteyen, adalet isteyen herkesin bu konuda çok duyarlı olması şarttır. Bu ülkenin geleceği, istikrarı ve güvenliği için önce tüm Cumhuriyet Halk Partili üyelerin, sonra da tüm demokratların birleşmesi şarttır. Cumhuriyet Halk Partili yol arkadaşların sandıklara koşacağından eminim. İktidara hak ettiği dersi vereceğinden eminim. Sonra da bu ülkeye değişim umudunu hep birlikte örgütleyeceğimizden eminim. Onlar yenilecekler ve gidecekler. Tevazumuza, hoşgörümüze yenilecekler. Göreceksiniz bu güzel vatanda, bu cennet vatanda Türkiye kazanacak. Cumhuriyet Halk Partisi başaracak.

Peygamberlerin, sahabelerin, bilgeliğin şehri Diyarbakır, sen çok acılar gördün biliyorum, çok sınandın, çok direndin. Ama biz biliyoruz ki eninde sonunda bahar gelir. O bahar geliyor. Karanlık ne kadar uzun sürerse sürsün, güneş mutlaka doğar. İşte biz onun için buradayız. Kürt’ün, Türk'ün, Arap'ın, Süryani'nin, Alevi'nin, Sünni'nin ortak geleceği için, doğan güneşin müjdecisi olmaya geldik. Hep birlikte nefes aldığımız, halaylarla, türkülerle, kucaklaşmalarla güçleneceğiz. Aydınlık günleri haber vermeye geldik, güzel günlere haber vermeye geldik. Tüm ülkemizi, bütün cennet vatanımızı karanlıktan kurtarmaya geldik. Kara bulutları bu ülkenin üstünden defetmeye geldik."

"Bir kez daha kınıyorum"

İmamoğlu, 16 Mart Halepçe katliamını anarak, "Sözlerime son vermeden önce bize birimizin acısının diğerinin olduğunu tam hatırlatan 16 Mart Halepçe'deki katliamı bir kez daha kınıyorum. Bir daha bu coğrafyada böyle katliamların yaşanmamasını diliyorum. Dilemekle de kalmıyorum, hayatını kaybedenleri rahmetle anıyorum. Ama unutmayın; Türkiye Cumhuriyeti Devleti, yakın coğrafyamızda yaşayan herkesin teminatı olmalıdır. Türkiye yanı başımızdaki, Tartus'taki Alevi katliamına karşı da dimdik ayakta durmalıdır. Türkiye Cumhuriyeti Devleti, yanı başımızda Alevi'nin de Kürt'ün de Arap'ın da Yezidi’nin de Türkmen'in de hepsinin yaşam kalitesi için vardır." dedi.

"18 Mart Çanakkale Zaferi'ni kutluyorum"

İmamoğlu, konuşmasını şöyle noktaladı:

"Bizi aynı zamanda doğusuyla, batısıyla bir araya getiren, tüm emperyalistlere ders veren bir direniş destanı olan 18 Mart Çanakkale Zaferi'ni kutluyorum. Başta Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere bu büyük direnişin bütün kahramanlarını rahmetle, minnetle anıyorum.

TBMM’de haftanın gündemi: Emeklilerin bayram ikramiyesi Meclis'e geliyor TBMM’de haftanın gündemi: Emeklilerin bayram ikramiyesi Meclis'e geliyor

Kendinize güvenin, bu aziz millete güvenin. Güzel günlere olan inancınızı hiç yitirmeyin. Dayanışmanın ve umudun önünde hiçbir güç duramaz. Hele de o bir avuç insan ve o asla duramaz. Kurtuluş yok tek başına. Haydi herkes görev başına. İnançla, sevinçle, azimle, 23 Mart'ta sandık başına. Yolumuz açık olsun. Cumhuriyet Halk Partisi başaracak, Türkiye kazanacak.”

Kaynak: ANKA