Türkiye İşçi Partisi (TİP) Genel Başkanı Erkan Baş, "Ses ver Kadıköy sandalyeni kap gel" etkinliğinde Kadıköy Yoğurtçu Parkı'nda öğrencilerle bir araya geldi. Baş, Yoğurtçu Parkı’ndaki etkinlikte yaptığı konuşmada, alandaki öğrencilere şöyle seslendi:
Biz artık temsil siyasetini bir kenara bırakıyoruz
"19 Mart darbe girişimi sonrası başlayan süreç, aslında bir taraftan o darbe girişimine karşı bir halk direnişiydi ama öbür taraftan da galiba özellikle boyutu itibariyle gençlerin önderlik ettiği Türkiye'nin hakim siyaset anlayışına da bir isyanı içinde barındırıyordu. Bugüne kadar hep alışıldık bir biçimde bir takım liderlerin, önderlerin izlendiği, alkışlandığı, seçimden seçime onlara oy verilen ama onun dışında yurttaşın daha çok izleyici ya da taraftar haline geldiği bir siyaset anlayışı vardı. Şimdi bu dönem kapanmıştır. Artık Türkiye'de söz, yetki, karar her şey meydanlara çıkan halkın kendisindedir. Biz artık temsil siyasetini bir kenara bırakıyoruz. Siyasette bizi temsil edenlerle yetinmiyoruz, doğrudan siyasete müdahalil oluyoruz, dahil oluyoruz. Kendi sözümüzü kendi eylemimizi ortaya koyuyoruz."
Oysa bugün örgütlenmediğimiz için başımıza ne kadar büyük felaketler geliyor
Örgütlenmenin önemine dikkat çeken Baş, "Bize ne dediler; 'aman örgütlenmeyin, örgütlenirseniz başınıza felaketler gelir' Oysa bugün örgütlenmediğimiz için başımıza ne kadar büyük felaketler geliyor. Bakıyoruz memlekette tarikatlar, cemaatler, gericiler, faşistler örgütlü, her boydan işbirlikçi, gerici, faşist kendi örgütlenmelerini yaratmışlar, Türkiye'de bir tek emekçiler, bir tek halk, bir tek bizler örgütsüzüz. O yüzden mutlaka örgütleneceğiz. Bu mücadelenin zafere ulaşması hepimizin elinde. Bu memleketi, bizi kurtaracağını söyleyenlerden de kurtarmamız lazım. Kurtuluş bizim elllerimizde. Sadece biz yan yana geldiğimizde, omuz omuza verdiğimizde, aklımızı, yüreğimizi ve bileğimizi birleştirdiğimizde bu karanlık gidişata son verebiliriz." diye konuştu.
Bu halk isyanı 'Burası Tayyip efendi çiftliği değildir' diyenlerin isyanıdır
Bir avuç azgın azınlığın hergün servetlerine servet katıklarını söyleyen Baş, "Türkiye'nin yüzde 1'i bile etmeyen küçücük bir topluluğu her gün daha zengin oluyor. Onların hergün zengin olmasını bizim yarattığımız değerleri gasbetmeleriyle ilgili, bu ülkeye çökmüş olmalarıyla ilgili. Bizim artık buna son vermemiz lazım. İstedikleri şey şu; onlar burayı Tayyip efendi çiftliğine çevirecekler, biz de onların köleleri olacağız. İşte bu halk isyanı 'Burası Tayyip efendi çiftçliği değildir' diyenlerin isyanıdır." şeklinde konuştu.
Eğer bu halk isyanı ortaya çıkmamış olsaydı, İBB'ye de kayyum atanacaktı, CHP'ye de
Ekrem İmamoğlu'nun da arasında bulunduğu bazı kişilere yönelik operasyonlara değinen Baş, "Bu operasyon önümüzdeki dönemin en güçlü Cumhurbaşkanı adayı Erkem İmamoğlu'na, belki o vesileyle CHP'ye dönüktü. Eğer bu halk isyanı ortaya çıkmamış olsaydı, yaşanmasaydı İstanbul Büyükşehir Belediyesine de kayyum atanacaktı, CHP'ye de kayyum atanacaktı, İstanbul Barosuna da kayyum atanacaktı ve dümdüz AKP istediği gibi bir ülke yaratacaktı. Fakat biz kalktık, direndik, mücadele ettik, bir adım geri atmak zorunda kaldılar. Şimdi muhtemelen yine o karanlık, kötü planlarını yapıyorlardı. Bunun için bir örgütlenme çağırısı yapıyoruz. Emeğiyle, alın teriyle yaşayan bu ülkenin onurlu, namuslu, başı dik insanları, biz mahallelerimizde, sokaklarımızda, iş yerlerimizde, kampüslerimizde hayatın her alanında biz, bizim gibilerle yan yana gelmeli ve artık bu ülkede, bu karanlık gidişata bir son vermeliyiz" diyen Baş, mücadelenin uzun soluklu olduğunu söyledi.
Bu mücadele uzun soluklu
Baş, sözlerini şöyle tamamladı:
"Bu mücadele uzun soluklu. O yüzden bazen eyleme çıkacağız, bazen parkta toplanacağız, bazen evimizde, komşularımızda yan yana geleceğiz, sokağımızda kahvehanede oturacağız, konuşacağız. Ama sizden bir şey rica ediyorum. Birbirimize sabır göstereceğiz. Farklı fikirler var mıdır? Vardır. Birbirimizle oturacağız sabırla dinleyeceğiz, konuşacağız. Aynı şeye sevindiğimiz, aynı şeye üzüldüğümüz insanları görüşlerimiz farklı da olsa sabırla dinleyeceğiz ve buradan hep beraber ortak akıl, ortak irade, bir ortak inisiyatif çıkartacağız. Bu memleketin geleceğine buralardan başlayarak el koyacağız. Ben büyük bir değişimin ilk habercilerinden bir tanesi olarak görüyorum. Üniversiteli arkadaşlar o barikatı yıkarken sadece polis barikatını açmadılar, ülkenin önünü açtılar aslında. Bize düşen görev onların koluna girmek, onların yanında durmak, onların arkasında durmak, onlarla beraber yürümektir. Bu birliğimizi daha güçlü hale getirelim. Bu ülkeyi yobazlardan, gericilerden, şeriatçılardan, patronlardan kurtaralım."
Direnişimiz bu karanlık rejim sona erene kadar devam edecek
Buluşmada konuşan Boğaziçi Üniversitesi öğrencisi, "Beyazıt'ta yıktığımız bir barikat bu kadar büyüyeceğini hiç düşünmediğimiz şekilde farklı sonuçlara yol açtı. O günden beri on binler olup sokaklara aktık. Bir darbe girişimine karşı, yıllardır bizi sindirmeye çalışanlara karşı, AKP'ye karşı, saraya karşı, tek adam rejimine karşı hep beraber on binler olup sokaklara aktık ve akmaya da devam edeceğiz. Umut ediyoruz ki bu karanlık rejim sona erene kadar da direnişimiz devam edecek. Ancak bu geçtiğimiz son bir ayda aslında gençlik yalnızca barikat yıkmadı, gençlik örgütlendi." diye konuştu.
Aynı öğrenci, "Recep Tayyip Erdoğan'ın istifasını, Ekrem İmamoğlu'nun diploma iptal kararının geri çekilmesini, kampüslerin polislerden arındırılmasını, rektörlerin akademisyenler ve öğrencilerce seçilmesini ve zincir kahve şirketlerinin kampüslerden çıkarılmasını" da isteyen taleplerini sıraladı.