İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu hakkındaki "ahmak davası” ve Adnan Oktar operasyonuyla ilgili yazıları nedeniyle hakkında davalar açılan gazeteci Barış Terkoğlu bugün hakim karşısına çıktı. Duruşmalar, ileri bir tarihe ertelendi. Adliye önünde ANKA'ya açıklama yapan Terkoğlu, "HSK'ya çağrı yapıyorum, hakim Hüseyin Zengin'e çağrı yapıyorum. Lütfen hakim Hüseyin Zengin konuşsun. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu hakkında verilen cezanın arka planını bütün Türkiye öğrensin. Yargı baskı altına alındı mı alınmadı mı? Öğrensin" dedi.
İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu hakkında hapis cezası ile siyasi yasak kararı verilen "ahmak davası"nın Anadolu 7. Asliye Ceza Mahkemesi sürecinde mahkemenin ilk hakimi Hüseyin Zengin'in, İmamoğlu'na iki yıldan fazla ceza vermesi için baskıya maruz kaldığı iddialarını köşesine taşıyan Cumhuriyet gazetesi yazarı Barış Terkoğlu hakkında, Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı'nca İsmail Uçar'a yönelik "basın yoluyla iftira" suçundan 1 yıldan 4 yıla kadar hapis istemiyle açılan davaya devam edildi. Uçar’ın şikayeti üzerine, “iftira” suçlamasıyla açılan davanın üçüncü duruşması ile Terkoğlu’nun, eski İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Hadi Salihoğlu'nun şikâyeti üzerine, “kamu görevlisine alenen hakaret” iddiasıyla yargılandığı davanın beşinci duruşması İstanbul 2. Asliye Ceza Mahkemesi’nde görüldü. Duruşmalarda karar çıkmadı, ileri bir tarihe ertelendi.
"Yazdığımdan eminim"
Duruşma sonrası adliye çıkışında ANKA Haber Ajansı'na açıklama yapan Terkoğlu şunları söyledi:
"İstanbul Adliyesi'nde bugün iki tane davam vardı. Bir tanesi İstanbul Cumhuriyet eski Başsavcısı Hadi Salihoğlu’nun taraf olduğu öteki ise İstanbul Anadolu Cumhuriyet eski başsavcısı İsmail Uçar'ın taraf olduğu davaydı. Yani iki eski başsavcıyla iki ayrı dava. Aslında bunlardan bir tanesi son dönemde konuştuğumuz İsmail Uçar'la ilgili olan Ekrem İmamoğlu'yla ilgili ahmak davasını ilgilendiriyor. Çünkü ben Ekrem İmamoğlu'nun 'ahmak davası'nda karar vermek üzere olan, ancak kendisinden istenilen iki yılın üzerindeki ceza ve siyasi yasak kararını bu anlamda vermeyecek olan hakim Hüseyin Zengin'in baskı altına alındığını, mahkemesinden sürüldüğünü ve yerine getirilen hakim aracılığıyla daha sonrasında istenilenin yapıldığını yazmıştım. Bu yazdıklarım nedeniyle bana dava açıldı. Ve bugün ilk kez savunma yaptım. Ben başlangıçtan beri diyorum ki ben yazdığımdan çok eminim. Çünkü ben yazdıklarımı kafadan uydurup yazmadım. Hakim Hüseyin Zengin'in aslında etrafına, yargıda, mahkeme salonlarında, adliye kulislerinde bunu anlattığını söyledim. Başından beri savcıya da, bugün mahkemede de dedim ki, lütfen hakim Hüseyin Zengin'i buraya çağırın, acaba gerçekten böyle bi şeyi anlatıyor mu, anlatmıyor mu? En önemli talebim buydu. Bu talebim bir daha ki celsede değerlendirilmek üzere şimdilik geçti.
"Lütfen hakim Hüseyin Zengin konuşsun. bütün Türkiye öğrensin"
Ama düşünün biz gazeteci olarak Türkiye'nin en büyük şehrinin belediye başkanını ilgilendiren bir davada olası usulsüzlüğün peşinden koşuyoruz. Burada varsa usulsüzlük bir an önce açığa çıkması lazım. Kimin konuşması gerekiyorsa konuşması lazım. Ancak neden bilmiyorum, aslında biliyorum bu hakim Hüseyin Zengin konuşturmak istenmiyor. O yüzden ben buradan sizin aracılığınızla HSK'ya çağrı yapıyorum, hakim Hüseyin Zengin'e çağrı yapıyorum. Yargının yargı aracılığıyla gerçeğe ulaşmaya çalışan herkese çağrı yapıyorum. Lütfen hakim Hüseyin Zengin konuşsun. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu hakkında verilen cezanın arka planını bütün Türkiye öğrensin. Yargı baskı altına alındı mı alınmadı mı? Öğrensin.
"Bu yargılanmayı ülke meselesi olarak görüyorum"
Çünkü bugün benim davamda taraf olan İsmail Uçar, bu dava bir süredir devam ediyor ama bu dava açıldıktan sonra bizzat başsavcı kendisi Hakimler ve Savcılar Kurulu’na (HSK) dilekçe vererek benim yönettiğim adliyede bazı mahkeme kararları para karşılığı alınıyor. Bazı tahliye kararları, bazı erişimi engelleme kararları, para karşılığı baskı altına alınarak hakimler alınıyor diyerek. Bizzat kendisi YSK'ya dilekçe verdi. Yani bana karşı dava açan kişi de aslında adliyelerde böyle şeyler olduğunu doğruladı. Gelin gazeteciler nasıl gerçeğin peşindeyse bütün ülke olarak hepimiz bu gerçeğe kavuşalım diye ben bugün burada yargılandım. O yüzden bu yargılanmayı kişisel bir mesele olarak görmüyorum. Ülke meselesi olarak görüyorum.
"Yazdıklarımı doğrulayan, Hadi Salihoğlu yargılanmaya başladı"
İkinci davada eski Cumhuriyet Başsavcısı, İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Hadi Salihoğlu'yla ilgiliydi. Ben Adnan Oktar operasyonunda dosyanın içeriğinde kendisinin bu örgütle temasa geçtiğini gösteren belgelerle bilgileri olduğunu, bazı itirafçı ifadeler olduğunu yazmıştım. Yargılanmaya başladım. Uzun süredir yargılanıyorum. Son aşamada. Ben yargılanırken HSK, Hadi Salihoğlu'yla ilgili bir müfettiş raporu hazırladı. Yazdıklarımı doğrulayan, şimdi de kendisi Yargıtay'da yargılanmaya başladı. Yani ben onun hakkında yazı yazdığım için yargılanırken hakkında yazı yazdığım kişi yazdığım yazının içeriği doğru olduğu gerekçesiyle yargıda yargılanıyor. Aslında bu Türk yargısının ne hale düştüğünün de kanıtı gibi. Ben bugün burada yargılanmayı kendi adıma bir şeref addediyorum."