Batuhan KAYA-Kısa Dalga Gazetesi’nden Cengiz Erdinç ve Gazeteci Bahadır Özgür, “Organize Suç, Suç Ekonomisi ve Gazetecilik” konulu panelde, organize suç alanında çalışmak isteyen gazeteciler tecrübelerini aktararak, mafya-devlet, yeni nesil mafya ve organize suçun yükselişini tartıştı.
Özgür, yeni nesil mafyanın dinamiklerini açıklarken, “Bir kartele, bir klana bağlılık duymuyor ama ağabeyine bağlılık duyuyor. Bunlar çok küçük gençler, tepedeki Barış Boyun kardeşini ortada bırakmıyor. ‘Annem hasta, kanser’ diyor, karşısındaki ‘şuraya git’ diyor. Para vermeme gibi bir şey de yok, rant aşağı doğru kısmen dağıtılıyor. Çakıcı’nın tetikçisi onu arayamıyor ama Boyun’un tetikçisi hergün onu arıyor. Burada canlı bir ekonomi var ve o yüzden de gizleme gereği duymuyorlar. Vuracağı kişiye meydan okuyorlar, şarkılarını yayınlıyorlar, kliplerde oynuyorlar. Orada ne yok? Devlet var ama nasıl var? Başka büyük çetelerle bağlantılı olarak var ve o yüzden devleti de çete olarak görüyorlar. Polis var, güvenlik yok. Savcı var, adalet yok. Bir terslik var. Biz bu dünyanın dışında kalmışız” ifadelerini kullandı.
Yeni nesil mafya ihaleci oldu
Yeni nesil mafyanın her illegal gruptan her türlü işi aldığını ifade eden Özgür, “Yakuza iflas etti, İtalya’da bir asırlık Camarro motosiklet çetesini dönüştü ve ne yapacağını bilemiyor, Hindistan öyle ama kesin dönüşüm Türkiye’de. Yanılmıyorsam ilk kez Türkiye’de ‘yeni nesil mafya’ tabiri bir iddianamede kullanıldı. Cinayet, uyuşturucu ve silah kaçakçılığı gibi işler kimdeyse bunu üstleniyor. Kim iş verirse ondan iş alıyorlar. Beyoğlu’ndaki bir bakkalı da tarayıp öldürebiliyor, dünyanın en büyük mafyalarından birini de öldürebiliyor” dedi.
2000 ve sonrasında doğanlar çete üyesi oluyor
Özgür, çete lideri Barış Boyun’un iddianamesindeki birçok kişinin 2000 ve sonrası doğumlu olduğunu belirterek, “Barış Boyun Çetesi’nin 580 sayfalık bir iddianamesi çıktı, 380 kişi yargılanıyor ve ciddi bir kısmı da 2000 ve sonrası doğumlular. İçlerinde 3-4 tane rap şarkıcısı var, içlerinden biri de Heijan, Youtube’da 115 milyon izlendi ve en hızlı çıkış yapan isim oldu. Sizin tetikçileriniz sizin kafanıza sıkacak ve sizin isyanınız başlayacak gibi şeyler söylüyor ve buradan sloganlar çıkıyor. Çok çarpıcı bir örnek var. Barış Boyun Çetesi ile başka bir çete savaşıyor, karşı çete lideri Fransa’da öldürüldü ve onu öldüren 23 yaşında Nurtepeli bir genç. O genç Nurtepe’de Uyuşturucu ile Mücadele Derneği’ne üye oluyor, o dernek basılıyor ve bu genç cezaevine giriyor. 2022 tahliye oluyor ve sonra bir anda Fransa’da bir mafya babasını öldüren genç olarak karşımıza çıkıyor. Binlerce genç bu durumda” şeklinde konuştu.
Kuşak yarılması yaşanıyor
Önceki kuşaklarla 2000 ve sonrası kuşaklarla çok ciddi bir fark olduğunu anlatan Özgür, “Kelimenin gerçek anlamıyla bir kuşak yarılması yaşanıyor. Ebeveynlerin yaşadığı hayattan bu kadar kopmuş bir kuşak ortaya çıktı. Daha yoksullar, sosyal statünün niteliği kayboldu. Osmanlı’dan beri bu kopmamıştı. Bu kuşağı çok tartıştık ve tartışırken ‘eğitimli, yurtdışına gitmek isteyen’ dedik ama bu ancak 2 milyonu ilgilendiriyor. Bunun yarısından fazlası MESEM’de, Organize Saniye’de çalışıyor ancak bunun geri kalanı kamusal faaliyette bulunmuyor. Hiçbir şey bilmiyoruz, bakmadık. O bakmadığımız şey mafyanın tabanı olarak karşımıza çıktı. Devlet yapısı da çok değişti. Öyle ya da böyle devletin temel eğitimi, sosyal politikaları ve en azından bir bakışı vardı ancak devlet sermaye transferi yapan ve güvenlik sağlayan bir araca dönüştü. İhale dağıtın bir şirket oldu devlet. 550 bin şirket Türkiye’den ihale alıyor ve devlet giderek para dağıtan bir yapıya dönüştü. Devletin kurumsal kapasitesi de sonuç olarak bu insanların gözünde yok oldu. O yüzden rahat rahat bunları yapabiliyorlar” diye konuştu.
Organize suç nasıl yükseldi?
Organize suçun Türkiye’deki yükselişini açıklayan Özgür, şöyle konuştu:
“Finansal değişim olağanüstü, EFT’yi her yere yapabiliyoruz, kripto paralar çıktı ve para transferi inanılmaz hızlandı. Hackerlar birazcık fantastikken para transferinden, istihbarat toplamaya kadar gelişti. Çin’den telefon kabı isteyebiliyorsanız Meksika’dan da uyuşturucu alabiliyorsunuz. Bu değişim bir sürü iş modeli yarattı. Suç her zaman yeniye en hızlı uyum sağlayabilendir. Konteyner taşımacılığı her tarafa yayıldı ve çok hızlandı. Bir sürü liman kuruldu ve o limanlardan bir sürü şey geçmeye başladı. Venezuela’dan tonlarca uyuşturucu bütün limanlara gelebiliyor. Bence 6’ncı nokta kentlerin yeniden haritalandırılması oldu. Bir imar rantı yaratma, emekçi kesimlerin kent dışına sürülmesi gibi tanımlıyoruz. Suç ekonomisini toplumsal tabanın sağladığını görüyoruz. Fikirtepe binlerce kişinin yaşadığı bir yerdi ve bir mahalleydi. Belli etnik aidiyette olan insanların dayanışması vardı. Önce torbacılar girdi, belediye hizmetleri kesildi, sağlıklı barınma sunulmadı. Nereye gitti binlerce insan? Nurtepe’ye gittiler, Gazi’ye gittiler ve onların çocukları tetikçi olarak karşımıza çıkmaya başladı. Okmeydanı dönüşüyor, Zeytinburnu dönüşüyor. Buralar küçük atölyelerden oluşurdu, Cemevleri vardı onlar gidiyor. Devletin mekanizmaları dışında insanları bir arada tutan kültürel ögeler gittiği için aidiyet gidiyor.”
İnteraktif bir gazeteciliğe ihtiyaç var
Yeni nesil mafyayı anlayabilmek için interaktif bir gazeteciliğe ihtiyaç olduğunu belirten Özgür, şu ifadeleri kullandı:
“Örnek verdiğim tetikçi öldürüldü, Barış Boyun çetesi bu çocuğu Türkiye’ye getirdi ve Tunceli’de defnedildi. Yeni nesil mafyaların her biri çelenk gönderdi ve ailesine 300 bin euro verdiler. ‘Gelecek ihtiyaçlarınızı da karşılarız’ dediler. Bu açıdan izlenmesi gereken sadece gazeteciliğin ortaya çıkaramayacağı, interaktif bir gazetecilik lazım. Yeni nesil mafyanın suçlarıyla ekonomi arasındaki bağlantıyı kurmaya çalışan kimse yok. İtalya’daki gazetecilerle Milano’daki akademisyenler bir otaklık yaptı. Kentteki kira artışları, imar planlarının suç oranına etkisi ne diye bir araştırma yaptılar. Şunu tespit etmişler, suç bir yeri değersizleştiriyor, devlet oraya kentsel dönüşüme giriyor, mülkler el değiştiriyor ve suç başka bir semte kayıyor. Suçtan kazanılan para eski mahallede rezidans yatırılıyor.”
Bu yıkımı bir süre daha yaşayacağız
Yozlaşma, suçun yükselişi gibi sorunları daha uzun süre yaşayacağımızı söyleyen Özgür, “Ancak ben de sizin gibi birtakım tahminlerde bulunabilirim. Biz hep rejim diye tartışıyoruz ama eski statülerin dağıldığı bir zamandayız. Israrla bilgisayar oyunları, TikTok’a suç atılıyor ama bu doğru değil. O mahalleler çok ihmal edildi. O mahallelerde devlet yoktu, PKK vardı, Kürt Siyasi Hareketi vardı, DHKP-C vardı, Sedat Peker vardı. Bu mahalledekilere ulaşabilecek bir politik söylem kalmadı. Cemevleri kalmıştı, şimdi onlarda kentsel dönüşüm ile AVM’ye çeviriyorlar. Hiçbir tarikat buralarda ciddi yuvalanamamıştı. Mafya yuvalanabildi. Çözümün park mücadelesi, çevre mücadelesi ile gelmesi lazım. Olağanüstü zor, hatta imkansıza yakın çünkü o tren kaçtı. Maalesef biz bu yıkımı bir süre daha yaşayacağız. Z kuşağı diye kaç yıldır çok yanlış bir konuyu tartışıyoruz” dedi.
Yeni nesil mafyanın ortaya çıkışı
Yeni nesil mafyanın nasıl ortaya çıktığını açıklayan Cengiz Erdinç, şu ifadeleri kullandı:
“Avrupa ile ilişkili olarak gelişen, Papa 1970’lerden itibaren mafyayı anlatıp bütün dünyayı etkilemiştir ama bu işin çok daha öncesi İstanbul’dur. Ruslar, Arnavutlar, Türkler, Yahudilerle organize suçta başkent olmuştu, böyle bir tarihten geliyoruz. Mesela ‘Baba’ karakteri Mario Puzzo’nun annesidir. Oradaki ritüelleri falan biraz uyduruyor ama bu sonra mafyayı biçimlendiriyor. Filmi çekildi sonrasında, o film çok etkiledi, biçimlendirdi. Mesela ‘Çukur’ dizisi çok başarılıdır. Yeni nesil mafyayı uyaran bir rol model yanı da var. Türkiye’ye dönecek olursak mafyanın başlangıcı aslında bugünkü bildiğimiz ailelerin kökeni kamu rantına dayanıyor, hallere dayanıyor. Hal mafyaları bunlar aslında, daha sonra bunların güçlenmesi, kumarhane açması, polislerle ortak olması işi geliştiriyor. Türkiye’de afyon üretimi var ama bu sık yasaklanıyor ve yer altına iniyor. Daha sonra afyon mafyaları oluşuyor, ondan sonra Karadenizlilerle bir araya geliyor. Daha sonrasında da Türk mafyası doğuyor. Petrol krizinin önemli bir yanı var, döviz krizi büyük burjuvazinin Kapalıçarşı’daki gruplar üzerinden mafyayla bir araya gelmesine yol açıyor. Arçelik gibi Tofaş gibi büyük fabrikaların hammadde ihtiyacıyla büyük burjuvazi ve mafyanın ilişkisine yol açıyor. 80 darbesinde kollanan birtakım mafyalar var, sonrasında 87’de hesaplaşma var. Sonrasında ‘Susurluk’ dediğimiz Kürt iş insanlarının tasfiyesine dayanan bir iş var. Bütün bunlar hem Rahşan Affı hem de AKP’nin iktidara gelmesiyle birlikte kaldırılıyor ve yerini ceza yasası alıyor. 2011’den sonra da motoru uyuşturucu kaçakçılığı olan bir organize suç gelişmeye başlıyor. Bunun çok boyutu var, bu, 2020’lerde aşağı yukarı zirveye çıktı fakat uyuşturucuyla birlikte bölgeselleşti, yerelleşti ve bir tür yeni formun ortaya çıkışına yol açtı.”
Devlet organize suçu istihdam etti
Devletin 2010’dan sonra organize suçu istihdam ettiğini kaydeden Erdinç, “2010 itibariyle bir manzara çizdiğimizde Rahşan Affı olmuş, içeri girip çıkmışlar fakat cemaatçiler yargı ve polise hakim olmuş ve onların yol verdiği bir tür figürler ortaya çıkmış. Klasik, Karadenizli ailelerin dokunulmazlığı, Cevahirler, Çakıcılar gibi grupların hakimiyeti var. Sedat Peker’le başlayan bir kırılma noktası var. Devletin organize suçu istihdam etmesi, iç politika için onları kullanması, muhalifleri korkutmaya çalışması ve mafyaya da onun için bir izin verilmesi. Orada Peker’le ilgili olay sekteye uğrayınca, yerini Alaattin Çakıcı aldı. Çakıcı da yerel grupları stabilize etmeye çalıştı. Açıkça ‘bizimle misiniz?’ sorusunu sorduğu söyleniyor. Adana’da 5 gruptan 3’ünü bağladı 2’si ‘hayır’ dedi. Bir başka boyut da şu, ben Roman ve solcu mahalleler dediğimiz Gazi, Kadifekale, Sarıgöl gibi yerleri dolaştım. Orada ortaya çıkan bir şey vardı, devlet sol örgütlerin etkili olduğu yerlerde bazı yasadışı çetelere yol vererek bunu kırmaya başlamıştı. Bu bir devlet politikası mıydı, üst taraftan bunu bilmiyorum. ‘Evet, bu devlet politikasıdır’ diyen olmadı ama bu mahallelerde uyuşturucu gözükmeye başladı. Sol örgütler o dönemde hala güçlüydü ve bu çeteleri bastırabiliyordu. Çok ilginç bir örnek, Gazi Mahallesi’nde Halk Cephesi olması lazım, bir evlendirme dairesini işgal edip tedavi merkezi açmıştı. Bir anda 160 kişi falan başvurdu oraya. Birtakım mafyanın kontrolünde olan çay bahçeleri gibi yerleri de tasfiye etmişti ama polis buraları dümdüz etti, hepsini geri aldı” dedi.
Taraftar grupları çete oldu
Çeteleşmenin taraftar gruplarında çeşitli rantlar sebebiyle yanşadığını açıklayan Erdinç, “Taraftar grupları oluştu. Futbolun biletlerinin paraya dönüşmesiyle birlikte taraftar grupları için de çetevari oluşumlar çıktı ve ilk cinayet Çarşı Grubu içerisinde işlendi ve bu kesinlikle mafya cinayetiydi. Daha sonra Fenerbahçe’de yönetimi protesto etmesinler diye taraftar gruplarını kontrol altına almak için dağıtılan biletler çatışmalara neden oldu. Buradan en az 2-3 grup birden çıktı. Öbür yandan mahallelerde ya da birtakım semtlerde basit mahalle çetelerinin evrimleşerek giderek daha büyük boyutlu işlere giriştiği, paraya, sonra silaha sahip olduğu ve etki alanlarını genişlettiği bir süreç başladı. Şimdi yeni nesil çete denince bunun başlangıcı 2017 denebilir. Bu sürecin çok ortalarında bir yerde, henüz asıl gövdesini görmediğimizi düşünüyorum. 2022 yılında 200’den fazla saldırı 50 civarında cinayet var. Bu giderek yayılan bir süreç, bunların yayılacağını, artacağını düşünüyorum” dedi.
Çeteler ulusötesi bağlantılara sahip oluyor
Yeni nesil çetelerin ulusötesi bağlantılara sahip olarak son noktaya eriştiğini kaydeden Erdinç, şöyle konuştu:
“Yeni nesil çete aslında dünyada da konuşulan bir şey. İlk kez CİA raporlarında görüyoruz. Onlar 2000 yılında, Zapatista ayaklanmasında, El Kaide’den yola çıkarak nedir bu yeni nesil çeteler, biz neyi göreceğiz diyerek araştırıyorlar. Orada Los Angelesli bir polis müdürünün araştırması var ve bu çetelerin evrimleştiğini anlatıyor. Bu Türkiye’ye çok benziyor. Bir mahalle çetesi uyuşturucu satıyor, öbür mahalledeki çeteyle kapışıyorlar ve biri hakim geliyor sonra diğer mahallede de uyuşturucu satmaya başlıyorlar. Daha sonra işler profesyonelleşiyor ve kendi adamlarına uyuşturucu satmayıp denetletiyor, para büyüyor, finansçılar gerekiyor. Bu evrimin son halkası ulus ötesi bağlantılar. Doğrudan ABD’de deki bir çete direkt Meksika’dan Kolombiya’dan uyuşturucu getirmeye başlıyor. Bu evrim sürecini burada da görüyoruz, Barış Boyun çetesi gibi. Tarlabaşı’nda, Kasımpaşa gibi yayılan bir grup. Bunlar başta esnaflar, haraç işleri başlıyor, gece kulüplerinin kapı tutma, otopark gibi işlerini alıyorlar. Uyuşturucu işleri büyüyor, rakiplerle çatışmaya başlıyorlar. 2014’te solcu mahallelerindeki dinamik buralarda birleşiyor. Yeni nesil denmesinin sebebi, Meksika Kartellerinin temsil ettiği katı hiyerarşi ve güç kullanımına dayanan ama bir holding gibi davranan yapılar. 4. Kuşak mafya ise ağ yapısı içinde hareket eden ve politikleşen bir yapıya sahip. Politikleşen dediğimiz belli bir alanı mottolarla savunma, bir tür mafya ideolojisini savunma ve propagandasını yapmak gibi. Bunun Türkiye’deki tezahürü ise beyaz yakalı suçlara karşı varoşlarda geçmişlerdeki o sol birikimler, ama o sol birikimler olmadan fakat yöntemlerini kopyalayarak gelişen, gayrimeşruyu savunan bir kuşak.”
Mafya kolay kolay gazeteci öldürmez
Mafyaların kolay kolay gazeteci öldürmediğini ifade eden Erdinç, şu ifadelerle konuştu:
“Bizim sokakta bir dükkan açacaktık orada olmadı. Eroinman çocuklar vardı, onlar ardı ardına öldü. Biraz ‘niye öldüler’ sorusuyla başladı. O zaman buzdağının çok ufağını gördüğünüzü anlıyorsunuz. Şu anda da neyi bilmediğimi görüyorum. Okudukça, baktıkça hep bir buzdağı var ve dibi bir türlü bulunmuyor. Bulmak da gazetecilik imkanlarıyla çok kolay değil. Böyle bir yanı var bu işin ve bir de soruşturmalar var, sokak var, sosyal medya var. Bu kaynakları çok dikkatli bulmak lazım. Bu kolay doğrulama yapacağınız ya da tekzibi kolay olan bir alan değil. Bir mafyayla ilgili bir şey yapıyorsanız ve polisin ya da rakibin adamı değilseniz, bir de karısına kızına laf etmiyorsanız kolay kolay bir şey olmaz. Ama bunları siz olarak yapacaksınız, gazeteci olarak yapacaksınız, birinin adamı olmayacaksınız. Geçmişte gazetecilere saldırılar oldu, biraz bu yanı çiğnediği için oldu. Bu işin de böyle bir raconu var. Yeni nesilde bu var mı bilmiyorum. Meksika’da 2006’dan bu yana gazeteciler öldürüldü. 1 örneği var. Sabah muhabirleri öldürüldü, izleri bile yok. Mafya onları öldürdü. Onun dışında da çok örneği yok.”