2. İzmir Basın Kampı’nda Gazete Duvar Genel Yayın Yönetmeni Barış Avşar, Fikir Gazetesi İmtiyaz Sahibi Murat Büyükyılmaz ve Avrupa Gazeteciler Sendikası Başkanvekili Mustafa Kuleli, gazetecilikte yeni mecralar üzerine düzenlenen panelde, gazetecilik için yeni oluşturulan mecraların sorunları hakkında konuştu. Kuleli, medya organlarında işlemeyen bir model olduğunu ve Basın İlan Kurumu bu gece kapandığı takdirde tüm gazetelerin batacağını ifade ederek, “Acımasız ve kolaycı bir yerden kalite sorununu tartışabiliriz. Gazetecilik bağlı bir iş, haber üretimi çok iyi finanse edildiği zaman ancak olabiliyor. Batı’ya bakıp neyi görüyoruz. NY Times geldi deprem zamanında bir haber yaptı ve ödül aldı. Hepsinin 4-5 bin dolar maaşı var, o kadar masraf ettiler buraya gelerek. Benim farklı toplantılarda her vesileyle anlattığım bir ‘medyanın kısır döngüsü’ teorisi var. İşlemeyen bir gelir modelimiz var. Medya şirketleri para kazanamıyor, aslında hepsi batık. BİK bu gece kapansa ülkede gazete kalmaz. Fişi çeksek gidiyor, ortada vücut kalmayacak. Para kazanamıyorsun, kazanamayınca veremiyorsun” diye konuştu.

“‘Gazeteci’ dediğimiz isimler televizyon tartışmacısı!”

Avrupa Gazeteciler Sendikası Başkanvekili Mustafa Kuleli,toplumun ‘gazeteci’ olarak gördüğü birçok ismin aslında ‘televizyon tartışmacısı’ olduğunu belirterek, şu ifadeleri kullandı:
“Türkiye medyasında son 10 yıldır çok sayıda yeni medya girişimi kuruldu. Bunların bir kısmı hormonlu, normal iklim ve toprak koşullarında yetişemeyecek ama AB fonları gibi fonlar enjekte edilerek büyütüldü. Bir kısmı gerçekten ticari motivasyonla kuruldu ve gerçekten başarılılar. Bir kısmı da gönüllülük esasına dayalı ve daha aktivist kurumlar. Bu düşünceyi belki de kamçılamak için ufak etkileşim oyunu yapmak istiyorum. En beğendiğiniz gazeteciler kimler? Nevşin? Bahadır? Timur Soykan? Barış? Hangi Barış, 4 tane var. Murat Ağırel? İrfan Aktan? Nilay Örnek? Filiz Gazi? Bu en beğendiğimiz gazetecilerin ürünlerine bakalım. Mesela Ağırel’in hangi haberini hatırlıyoruz? Bahadır’ın? İrfan’ın? Nevşin’in hangi haberlerini hatırlıyoruz? Burada bizim işimiz haber üretmek. Farklı yerlerde sorduğumda da farklı isimler geliyor. Benim gördüğüm bu isimlerin çoğunun ekran önü, tartışmalarıyla bildiğimiz ve kendimize ideolojik olarak yakın gördüğümüz isimler. Ama ‘şu haberiyle ülkeyi salladı’ dediğimiz birisi yok. Mesela Ensar Vakfı dendiği zaman herkesin aklına bir şey geliyor ama bu haberi yapan kişinin adı kimsenin aklına gelmiyor. Bizim ‘gazeteci’ olarak bellediğimiz kimseler aslında televizyon tartışmacısı veya popüler isimler.”

“Romantizmle bir yere varamayız”

İyi gazeteciler için iyi maaş ve çalışma şartlarına ihtiyaç olduğunu aktaran Kuleli, gazeteler için yeni ve güçlü finans modellerine ihtiyaç olduğunu söyleyerek şöyle konuştu:
“İyi para veremediğin zaman en iyi üniversitelerin en parlak çocukları gazeteci olmuyor. Niye gelip seninle çalışsın? En parlak çocuklar gazeteci olmayınca ürünün kalitesi düşüyor. Kötü üretim olunca müşteri, okur, izleyici almıyor, para vermiyor ve işlemeyen gelir modeli ortaya çıkıyor. En iyi üniversitelerin en parlak çocukları bu işi yapmadığı zaman ortaya başka bir soru çıkıyor. Bu işi kim yapıyor? Varlıklı gruplar yapıyor. Aktivist olanlar yapıyor ama gazeteciliği siyasi kariyerine bir basamak olarak yapıyor. Bunların ikisi de gazeteciliğin bir. Bu modelde çıkan yeni mecralar da sakatlanıyor. Bir kısmı gerçekten aktivizm tutkusuyla kurulmuş ve gerçek haber üretmek gibi bir derdi yok. Mali tarafı hiç düşünmeden kuruyorlar. Bunların hiçbiri yok 15 kişiyiz, hepimiz gazeteciyiz. Diyorlar ki ‘bize para verin’. İsmail Arı gibi bir gazeteci varsa bunu finanse edeceksin ki işine devam etsin. Yoksa bu adam mesleği bırakır. Ki bir dolu başarılı gazeteci de sektörden ayrılıyor. Yeni mecralar kurulurken ‘iş’ bakışıyla, girişimci bakışıyla şirket mantığıyla kurulmalıdır. Gazetecilik öyle bir romantize edildi ki sanki bizim paraya ihtiyacımız yok ve bu bir iş değil. Bu romantizmle bir yere gidemeyiz. Gazeteciler süper kahraman olmak zorunda değil. Bu yüzden yeni mecralarda bu finans modellerine odaklanmamız gerekiyor. Son 10 yılda Türkiye’de gerçekten kar eden bir medya girişimi var. İsmini bilen var mı? Oksijen. Hiçbir hafta net satışı 45 binin altına dönmüyor. Aldığı reklamlar Gucci, Mercedes’in reklamları. Belirgin bir politik tutumu ya da aktivizmi yok. Kendilerince iyi içerikler üretiyorlar ve ben müşterileriyim. Haftalık 50 TL verip alıyorum, Türkiye’nin en pahalı gazetesi. Beğenin beğenmeyin bu bir model.” 

“Yurttaşların güvenebileceği sadece gazeteciler kaldı”

Türkiye’de yurttaşların güvenebileceği sadece gazetecilerin kaldığını aktaran Fikir Gazetesi İmtiyaz Sahibi Murat Büyükyılmaz, “Gazeteciliğin, basının nasıl hayatta kalacağı, nasıl modeller oluşturacağı ve kendi iş kültürünü nasıl yeniden üretebileceği gibi, bunlar aslında iş kurarken düşünmeniz gereken temel basamaklar. Medyanın bugün Türkiye’de 100 yıl önce olduğu gibi siyaset, ekonomi, toplum, devlet, o toplumun içinde etken olan hangi özne varsa bunlarla nasıl ilişkiye giriyor. 15 Temmuz’dan sonra akademi bitirildi, yani toplumun yönünü ararken dönüp bakacağı güven unsurlarından bir tanesi yok edildi. Siyaset kendini farklı bir mecraya soktu. Türkiye’deki yurttaşlar siyasete de güvenmiyor. Yüzde 55 gibi bir kesim erken seçim istiyor ama yurttaşlar güvenebileceği bir siyasi kurum görmüyor. Sonuç olarak yurttaşların güvenebileceği sadece gazeteciler kaldı” dedi.

“Şirket gibi değil kooperatif gibi olmalıyız”

Gazetelerin şirket gibi değil kooperatif gibi bir modelle hayatta kalabileceğini ifade eden Büyükyılmaz, şöyle konuştu:
“Elbette bütün modelleri deneyip araştırıp, soruşturup basının nasıl mali olarak bağımsız devam edeceğini bulmalıyız. Şirket gibi değil de kooperatif gibi düşünmenin yollarını aramalı ve bir şekilde bulmalıyız. Bütün bunların üzerine bence toplumsal işlevimizi yeniden tanımlamak zorunda olduğumuzu düşünüyorum. Biz Kitap’tan çıkan Dijital Tufan kitabı Haluk Hoca’nın, bu konuda aklımızı kolaylaştıran bir işlev görüyor. O Dijital Tufan, diyor. Dijitalin gelişimiyle habere ulaşımımız çok rahatladı. Anlamak için bir yerlere bakıyoruz, mesela yeni anayasa tartışması olacaksa bunu Twitter’dan görüyoruz ve sonra güvendiğimiz gazeteciler ne demiş ona bakıyoruz. Basının toplumsal rızanın yeniden üretilmesindeki rolü hem Türkiye’nin gelişmesinin yolu hem de yol açacak bir pusula işlevi görecektir diye düşünüyorum.  Bildiğimiz, sevdiğimiz gazeteciler haber yapsa dahi biz haberleri unutuyoruz. 1 hafta gibi bir sürede Türkiye’nin gündemine bir şey giriyor bir şey çıkıyor ve yeni şeylerle karşı karşıya kalıyoruz. Burada gazeteciliğin güven verici rolü, toplumun üzerinde egemenlik kurmuş güçlerin değil de toplumun çıkarları için üretme rolü ortaya çıkıyor. Biz gazete aradığımız için ortaya çıkarak öyle konuşa konuşa bir yere vardık. Burada tabi ki önümüzü açan Gazete Duvar gibi bazı mecralar işimizi çok kolaylaştırdı. Dolayısıyla Fikir Gazetesi biraz böyle bir yol izliyor. O dezenformasyon ve kandırmaca içerisinde biraz daha gürültüden ayrılıp gerçekten ne oluyor, toplum neyi talep edebilir bunları konuşmayı tercih ediyoruz. Fikir Gazetesi henüz 7’nci ayını doldurdu. Yavaş yavaş anlamaya çalışıyoruz. Burada basının hem yok olmak hem de rıza üretiminde bir araç haline gelmesine karşın toplumun üstlenmesi gereken role katkı sağlamaya çalışıyoruz.”

“Kupon satarak hayatta kalmaya çalışan medyaya dönme riskimiz var”

Bugün faaliyet gösteren gazetelerin, 30 yıl önce kupon satarak hayatta kalmaya çalışan gazetelere dönme riski olduğunu belirten Gazete Duvar Genel Yayın Koordinatörü Barış Avşar, “Yeni Mecralar başlığı altında konuşurken mecraları kullandığımız platformlar gibi de anlayabiliriz ama Türkiye’de yakın zamanda kurulmuş ağırlıklı internette çalışan mecralar da diyebiliriz. Yaşananlar mesleğin bir finans kaynağı bulup bulmamasıyla olan gazeteler de değil. Bugün geldiğimiz nokta internet yayıncılığında, basılı mecralarda bir iş yapmaya çalışıyoruz ama bunun yaşayıp yaşamayacağı, devam edip etmeyeceğiyle alakalı. Eğer finans gücüne sahip olmaksa mesele, evet Oksijen başarılı. Bugün mevcut mecralara finans sağlasak, güçlü patronaj bulsak ve sürekli bir patronajın desteğini bulsak da 10 yıl sonra işte 30 yıl öncenin kupon satarak devam etmeye çalışan medyasına dönüşme riskimiz var. Teknoloji değişiyor ve gelişiyor, buna uygun davranabiliyor musun? Hayır, o zaman sen de gidiyorsun. Özellikle Gezi Parkı’ndan bu yana orada değişen siyasetle, sosyolojiyle çok hızlı bir şekilde görmüş olduk. Buralarda dönüp geriye bakacak, tekrar yapacak olursak medya için yeni bir model ortaya çıkarabilir miyiz gibi bir durum olmuyor” dedi.

“Nasıl yeni mecralar yaratacağız?”

Avşar, sermayenin ciddi bir bölümünün etki yaratmak için gazetelere ihtiyacı kalmadığını belirterek, “Sermayenin ağırlıklı bölümünün kendi reklamını yapacağı bir basın aracına ihtiyacı yok çünkü kararları etkileme imkanı kalmadı. Alınacak tüm kararların mercii belli ve bu durumda medyanın ya da diğerlerinin etkisi kalmadı. Türkiye’de dünyanın geri kalanına göre kağıt gazete daha hızlı bitti. Biz buradan nereye gideceğiz? Nasıl yeni mecralar yaratacağız? Depremden bu yana verdiğim örnek, sevilen bir sosyal medyacı ‘baraj depremden ötürü yıkıldı’ diye haber yaptı. Bizim yürüyeceğiz nokta bu” dedi.

“Medyayı daha güven veren bir yere dönüştürebilecek miyiz?”

Medyanın güven veren bir yere dönüşmesi gerektiğini kaydeden Avşar, “Her şeyin anlık ve hızlı olduğu bir yerde kağıt gazetedeki disiplini arayamıyorsanız ama teyit arıyorsunuz. Eğer bir mecra kuracaksak içinde iş geliştirme uzmanlarının olduğu ya da tek başımıza çalıştığımız kurumlar olacak. Bir konu sosyal medyada gündem olursa ses getiriyor. Acaba gerçekten böyle mi oluyor? Bir hukuk düzeni böyle işlememeli, bu da bir etki yaratıyor ama bunun böyle olmaması gerektiğini biliyoruz. Bunu nasıl değiştireceğiz? Medyanın, geleneksel gazetecilikten gelecek gücün sosyal medyada çok paylaşımların yerine geçebilecek, daha güven veren bir yere dönüştürebilecek miyiz? İşin finansal boyutu belki bu olmadan olmuyor ama buraya geçtikten sonra ne yapacağız. Duvar başlangıçtan bu yana memlekete dair sözü olan, siyasete dair farklı cepheden olan insanların görünür olmasını sağlamak istedi. Medyanın aslında ne kadar gerekli olduğunu, uzun süreli yayın yaparak güven sağlamış kurumların ne kadar gerekli olduğu pandemi döneminde görüldü. Söylenen meselelerin ortak tartışma platformuna dönüşüyorsunuz. İnsanların bir araya gelip bu işi nasıl değiştireceğiz derdinin konuşulduğu mecra oluyorsunuz” şeklinde konuştu.

“Eskiler yenilere yol açmalı”

Tele 1’den Fırat Yeşilçınar,medya sektöründe eski gazetecilerin yeni gazetecilere yol açması gerektiğini ifade ederek, şöyle konuştu:
“İçerikten bağımsız bir proje var ama gazete çöp. Okur desteğiyle gazete tabi ki kurulabilir. Tele 1, Halk TV gibi kurumlar kendi alanlarını oluşturdular. Özellikle yeni mecrada nasıl para kazanılır, hakikaten televizyon kanallarının nasıl bir kuruma dönüştüğünü gördük. Gazeteciliğin eski yöneticiler olduğu için yaşlı kaldığını düşünüyorum. Kuleli’nin anlattığı bütün senaryolar şunu anlatıyor gibi; eski gazeteciler gelecek yönetimi ele geçirecek ve gençlere şans tanıyacak. Artık eskilerin yenilere yol vermesi gerektiğini düşünüyorum. Meslek büyüklerimizin bize yol açması gerektiğini ama gençlerin de öncülük etmesi gerektiğini düşünüyorum. Bu yeni modellerde eskiyi örnek alarak değil de dünyada geliştirilen modeller üzerinde çalışması gerektiğini düşünüyorum. Oksijen Gazetesi, bir Fatih Altaylı kadar dönüşüm alabilir mi? Mümkün değil. Yeni platformlar oluşturmamız gerektiğini düşünüyorum. Bahsettiğiniz çoğu isim yalan haberlerle anılan isimler.”

“Bir bakış açısına, bir fikre ihtiyacımız var”

Medya sektöründeki rıza üretimi üzerine konuşan Büyükyılmaz, “Siyasette tek adam, medyada tek adam, genel yayın yönetmeni her şeyi belirliyor. Toplumdan uzak bir şekilde hak gasplarına sebep oluyor. Diğer taraftan da Oksijen örneğinde konuştuğumuz şey var. Para kazanan tek gazete dediler ama kazanıyor olsa da bir şey yaptığı için değil yapmadığı için bu kadar reklam alabiliyor. Bence alan kapatıyor. Çocuklar artık kalıcı sağlık problemleri yaşıyor karınlarını doyuramadıkları için ve Oksijen Amerika’daki bilmem ne restoranının tarifini veriyor. Sosyal medyada pek çok şey öğrenebiliyorsunuz ama ne anlama geldiğini anlayamıyorsunuz. Dolayısıyla bir bakış açısına, bir fikri bakışa ihtiyaç duyuyoruz. Orada da böyle daha sakin yayın yapan Oksijen gibi kurumlara ihtiyacımız oluyor ya da yön tayin eden yazılar çıkıyor ve topluma, muhalefete yön veriyor. Rıza üretiminde böyle bir ilişkiden çıkmamız ve bireysel performansa dayalı iş ilişkilerinden çıkmamız gerekiyor” ifadelerini kullandı.

“Solcunun solcuya propagandasıyla gidecek bir yol yok”    

Yeni yüzlerin Youtube ve diğer platformlarda nasıl başarılı olabileceğini açıklayan Kuleli, şöyle konuştu: 
“Youtube’a başladığında yüz sermayen olmuyor. Peki bunu nasıl kapatabilirsin, daha yaratıcı yöntemler daha duyulmamış fikirler ve daha çok çalışarak. Bu tip toplantılarda bana hep ateş edilir, zaten ateş edilmiyorsa ben işimi iyi yapmıyorum demektir. Bu, solcunun solcuya propagandasıyla gidecek bir yol yok. Ancak fikirlerin çatışmasıyla bir şey ortaya çıkar. Konfor ilerlemenin önündeki engeldir. Ne söylersem Cumhuriyet ya da Evrensel’deki arkadaşlarımız mutlu olur biliyorum ama burada gidecek bir yol yok”
 

Muhabir: BATUHAN KAYA