Yüksek enflasyon ve derinleşen ekonomik kriz, milyonlarca vatandaşı zor durumda bırakmaya devam ediyor. Açlık sınırının altında yaşam mücadelesi veren insanlar, artık en temel ihtiyaçlarını bile ikinci el pazarlarından karşılamak zorunda kalıyor.

İzmir’in Konak ilçesi Basmane semtindeki işporta pazarı, bu durumun çarpıcı bir örneği. Günlük olarak kurulan pazarda, düşük maaşlarla geçinmekte zorlanan emekliler ek iş yaparak gelir elde etmeye çalışıyor. Aylık 12 bin 500 lira maaş alan emekliler, işporta tezgahlarında satış yaparak ayakta kalma mücadelesi veriyor.

Hem alıcılar hem de satıcılar, ekonomik koşulların zorluğunu dile getiriyor. İşporta tezgahlarında temel ihtiyaç malzemelerini arayan vatandaşlar, çareyi uygun fiyatlı ürünlerde bulurken; emekli satıcılar ise artan yaşam maliyetlerine dikkat çekiyor. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “2024 yılı emeklilerin yılı olacak” sözlerini hatırlatan emekli tezgahtarlar, duruma tepkilerini şu ifadelerle dile getirdi: “Hani diyordu ya 2024 emekli yılı olacak diye. Hani nerede? Hep ölü millet.” 

“Bir ceket bin liraysa dışarıda burada 100 lira"

Pazarda tezgah açan satıcılardan Mehmet Ayata, işporta mallarının piyasadan çok daha hesaplı olduğunu belirterek şunları söyledi: “Burası Bit Pazarı. Her gün burada kuruluyor. İhtiyacı olanlar ikinci el falan ucuz alabiliyorlar yani. Bir ceket bin liraysa dışarıda burada 100 liraya bulabiliyorsunuz. Tişört 20-30 lira. Pantolon 50-100 lira. Her şeyi bulabiliyorsunuz.  Durumu pek olmayanlar alışveriş yapıyor. İzmir genelinden geliyorlar. Aradığınız her şeyi bulabiliyorsunuz yani ucuza.”

“12 bin lira maaş alan bir kişi anca böyle yapacak”

Emekli olup geçimini sağlamak için işportada tezgah açan 66 yaşındaki Mustafa Yılmaz, emekli maaşı geçinmeye yetmediği için mecburen tezgah açtığını belirterek şöyle konuştu: “Biz hükümete bir şey anlatamıyoruz. Burada çoğu 12 bin lira alır. Bunun dışında parası yok. Niye geliyor buraya? Bunlardan acaba alabilir miyim diye. Ben bir mont satıyorum ‘beş lira’ diyorum. ‘Yok burası bit pazarı’ diyor. Bit pazarı ama mağazaya gitsen dışarı çıkamazsın. Benim emekliliğim var. Böyle alıp satıyoruz bunlarla. 12 bin lira maaş alan bir kişi ancak böyle yapacak. Şuraya kim gelmişse bu durumda. Ben ne diyeyim? Herkes benim gibi. Geçimini 12 bin lirayla sağlayanlar buraya geliyor. Burada 25-35 bin lira maaş alan yok. Herkes böyle. Bakın, görün şu vatandaşın haline. Bir de Allah’tan korkun. Kendileri istedikleri zaman hemen maaşlarını 150 bin liraya çıkarıyorlar. Hani diyordu ya 2024 emekli yılı olacak diye. Hani nerede? Hep ölü millet.”

“Çöpten kazanırsam karnımı doyuruyorum”

Çöpten topladıklarıyla geçinmeye çalışan ve ikinci el eşya satan Şükrü Akkoç,“Ben çöpe çıkıyorum. Düştüğüm hal bu. Ekmek paramı kazanıyorum. İstediğimiz… Bize yer versinler. Biz rahat satalım. İstediğimiz bu. Vatandaşın alma gücü yok. Biz 25-30 liraya, bilemedin 100 liraya mal satıyoruz.  Benim bir güvencem yok. Çöpten kazanırsam karnımı doyuruyorum. Ben ne iş yapayım? Ben buraya geliyorum tezgahımı açtım. 250 lira olmuş bir otel. Ben nasıl rızkımı çıkaracağım? Buradaki arkadaşlarımız ihtiyacı olduğu için geliyor. İhtiyacı olmasa gider kafede oturur, maaşı varsa maaşını yer. Buraya gelen hep alt takım. Yani ihtiyacı var. Ben şu anda otel paramı çıkarmaya çalışıyorum. Çıkaramazsam gidip garajda istasyonda yatacağım. Dışarıda gördükleri zaman da ‘niye dışarıda yatıyor’ deniliyor. Kimse aç mısın tok musun diye sormuyor.”dedi.

“Çocuğu olanlar mecbur buraya geliyor”

Engelli maaşıyla geçinemediği için işportacılık yapan Yıldıray Turan, mevcut ekonomik düzende birçok vatandaşın mecburen işporta mallarına yöneldiğini belirterek şöyle konuştu: “2022 engelliyim ben. Engellinin aldığı… Ben en üst düzeyini alıyorum, 5 bin lira. Yeter mi? Hangisine yeter? Geçinmek için eşimle beraber burada herkesin olduğu gibi bir şeyler satmaya çalışıyoruz. Bu esasında arz talep meselesi. Bu vatandaş da geliyor buradan bir şey istiyor, alıyor. Çünkü almaya gücü yok ki. Bir eşofmanı git almaya kalk. 350 milyon. Burada 50’ye de buluyor, 30’a da buluyor, 10 liraya da buluyor. Çoluğu çocuğu olan insan mecbur buraya geliyor. Burada bütün arkadaşlar bir şeyler satıp evine ekmek parası götürmeye çalışıyor. Yani kısacası tabir-i caizse çöpten bir şeyler topluyoruz. Gelip burada satmaya çalışıyoruz. Bu iç acısı bir şey. Günden güne de daha zor oluyor. Enflasyon açıklanıyor, ‘şu bu’ deniliyor. Nereye düşüyor enflasyon? O başımızdakiler bir markete, bir bakkala girsin, kaç parayla çıkılıyor bir görsün. Küçücük bir şey alıyorsun. 200 lira gidiyor. Aldığın da bir şey yok. Ben kalp bypass ameliyatı oldum. Bana doktorun verdiği diyeti, doktorun verdiği yemek programını uygulamaya kalksam banka soymam gerekir. Her gün yumurtanı, beyaz peynirini yiyeceksin. Türkiye'nin şu an kanayan yarası çok büyük. Ama bunu da kimse dile getirmiyor. Herkes kendi görmek istediği pencereden bakıyor. Yetkililer kendine bakıyor. Çok zordayız. Söylenecek çok şey var ama… Söylediğiniz zaman Türkiye'de eleştirme hakkı da kalmadı. Yani eleştirdiğin zaman hemen insanları fişler gibi suçluyorlar.”

Kaynak: ANKA