İZ GAZETE- Eğitim Sen, 15 Temmuz 2016 sonra ihraç edilen KESK üyeleri için yaptığı oturma eyleminde 193. haftaya geldi. Karşıyaka İskelesi önünde gerçekleştirilen eylemde, basın açıklamasını Eğitim Sen İzmir 2 Nolu Şube Başkanı Veysel Beyazadam okudu.
Yapılan açıklamada şu ifadeler kullanıldı:
"KESK’li emekçiler olarak bu gün 193. kez bir araya geldik, “yılmıyoruz” demek için, “OHAL Komisyonu derhal lağvedilmelidir” diye haykırmak için, “haksız ve hukuksuz yere KHK zulmü ile işlerinden edilen arkadaşlarımız işlerine derhal geri döndürülmelidir” talebimizi bir kez daha hep birlikte dillendirmek için bir aradayız. Bu gün, dün birinci yılını dolduran Boğaziçi üniversitesi direnişini selamlamak için de bir aradayız!
20 Temmuz sivil darbesi sonrası yaklaşık 130.000 kamu emekçisi ihraç edildi. Kişiye özgü KHK’ler ile, isimsiz ihbar mektupları ile, nereden geldiği belli olmayan telefon ihbarları ile “eşitlik” diyen, “demokrasi” diyen, emekten yana duran, barışı savunan arkadaşlarımız bir gecede işlerinden oluverdiler. 685 Sayılı KHK ile kurulan OHAL İşlemlerini İnceleme Komisyonuna havale edilen ihraç işlemlerinin incelemesi sürmektedir. Ancak hep söylediğimiz gibi, OHAL komisyonu hukuksuzdur, çalışma ilkeleri ve karar alma mekanizmları belli olmayan OHAL komisyonu meşru değildir, OHAL komisyonunun yaptığı bir oyalamadan ibarettir. OHAL komisyonu derhal lağvedilmeli ve tüm arkadaşlarımız işlerine geri iade edilmelidir.
O dönemki uygulamalar, günümüzde de sürmektedir. Fişlemeler, güvenlik souşturmaları, nereden geldiği belli olmayan istihbarat bilgileri ile kamu emekçileri ötekileştirilmekte, işyerlerinde ayrımcılığa maruz bırakılmakta, disiplin soruşturmaları, savcılık soruşturmaları gibi mekanizmlarla yıldırılmaya çalışılmakta, kimi yerlerde de işlerinden olmaktadır. Biliyoruz ki OHAL koşulları hala kalkmamıştır, ve bu zulmü yapanlar bilmelidir ki “hesap vereceğiniz zaman günden güne yaklaşmaktadır!”. Çöken ekonomik sistem, kalmayan demokrasi, yitirilen barış ortamı, kayyumlarınızla kurumlarda bitirdiğiniz liyakat, kaçamayacağınız sonunuzu her gün biraz daha yaklaştırmaktadır. Çünkü yürüttüğünüz politikalar ile yitirdiğimiz tüm değerleri ve ilkeleri savunan ve ödediği her türlü bedele rağmen savunmaya da devam edecek olan emekçiler burada, alanlarda, işyerlerinde tüm mahallelerde ve her yerde! KESK’li emekçiler yılmadı yılmayacak!
Türkiye’nin her yerinde “hayır” diyen emekçilerin sesi gün geçtikçe daha da yükseliyor. Tıpkı Boğaziçi üniversitesi’nde “kayyum rektöre hayır” diyen hocalarımız gibi. Hepimzin bildiği gibi 2 Ocak 2021 tarihinde üniversite bileşenlerinin iradesi yok sayılarak kayyum rektör olarak atanan Melih Bulu’ya karşı 4 Ocak 2021 tarihinde eşi görülmemiş bir demokratik tepkiye dönüşen Boğaziçi direnişinin üzerinden bir yıl geçti.
Bir yıl içerisinde Boğaziçi Üniversitesi sadece onurlu bir direnişe sahne olmadı. Ne yazık ki siyasi tarihimize damgasını vuran baskılar, yasaklar, keyfi ve hukuksuz uygulamalar da Boğaziçi Üniversitesi’ni abluka altına aldı.
Bir gecede geldiği gibi giden Melih Bulu’nun yerine ikinci kayyum Mehmet Naci İnci atandı. Üstelik Naci İnci, üniversite bileşenlerinin katıldığı “güven oylamasında” %95 oy oranıyla istenmeyen kişi ilan edilmişti. Her fırsatta milli irade söylemine sarılanların, kendilerinin makbul görmediği durumlarda seçime, demokrasiye ve çoğulculuğa nasıl düşman kesildiklerini bir kez daha gösteren bu süreçte elbette hukuksuzca hedef alınanlar oldu.
'BOĞAZİÇİ TÜM TOPLUMA MESAJ VERDİ'
Ancak siyasi hesaplarla haksız ve hukuksuz biçimde işten atılan, ders vermesi engellenen akademisyenler; demokratik tepkilerini gösterdiği için “terörist” ilan edilen, gözaltına alınan ve tutuklanan öğrenciler üniversitenin tüm bileşenlerinin daha fazla birbirine kenetlenmesine, daha coşkulu ve kararlı bir duruş sergilemesine yol açtı.
Bu tavrıyla Boğaziçi Üniversitesi bileşenleri, tüm topluma bir mesaj verdi. Baskılara, hukuksuzluklara ve tehditlere karşı demokratik tepkiyi sürdürmekteki kararlılık olmazsa olmazdı!
Bizler biliyoruz ki üniversite rektörlerinin iktidar partisinin genel başkanı tarafından atandığı bir dönemde, üniversitelerin özerk, demokratik, katılımcı ve çoğulcu bir yönetim şekline sahip olması gerektiğini savunmanın, tek adam rejiminin arzu ettiği siyasal iklime denk düşmediği ortadadır.
Ancak umudumuz arttıkça, birbirimize daha sıkı kenetlendikçe, korkuya hükmettiğini sananların nasıl da iktidarlarını yitirme korkusuna kapıldıklarına tanık oluyoruz. Bu nedenle eğitim ve bilim emekçileri olarak Boğaziçi Üniversitesi bileşenlerinin yanında olduğumuzun, birlikte bu gidişatı değiştireceğimizin bilinmesini istiyor, Boğaziçi Üniversitesi’nin tüm bileşenlerini selamlıyoruz.
Sizler saraylarınıza, altın varaklı ofislerinize, tüm liyakat ilkelerini çiğneyerek getirildiğiniz makam koltuklarının arkasına saklanmaya devam edin, biz buradayız, sokaklarda, alanlarda, işyerlerinde, yaşamın her yerindeyiz! Aydınlık yarınları bizler kuracağız. İhraç arkadaşlarımız çalıştıkları kurumlarda savundukları değerleri savunmaya devam ediyor. Bizler arkadaşlarımız işlerine geri dönesiye kadar mücadelemizi sürdüreceğiz.
BİZ KAZANACAĞIZ, GERİ DÖNECEĞİZ!"