İzmir'in en kalabalık ilçesi olan Buca, tarihi yapılarıyla da göz dolduruyor. Buca'da geçmişten günümüze gelmeyi başaran çok sayıda eser bulunuyor. Bu eserlerden bazılarını sizin için derledik.
Buca'nın tarihi yapıları
Amerikan Koleji: Şimdiki adıyla Şirinyer eski adı Kızılçullu olan bölgenin güneyinde Meles çayına bakan arazide 1912'de Amerikalılar tarafından yaptırılan ve yıllarca Amerikan Erkek Lisesi olarak kullanılan bu okul, İzmirli Levanten ailelerin okuduğu o dönemdeki sayılı okullar arasındaydı. Cumhuriyetin ilanından sonra bu okul Köy Enstitüsü olarak hizmet verdi. 1953 yılı sonlarında da Nato'ya devredilmiştir.
Kolej dikdörtgen planlı olarak zemin dışında iki katlıdır. Ayrıca köşelerdeki dikdörtgen dört bölümlü dışa çıkıntılı kule görünümlü bölümlerin arasına bir de çatı katı yerleştirilmiştir.
Bu yapının giriş kapısı dört katlı dikdörtgen kule şeklinde olup, dışarıya doğru taşırılmıştır. Kulenin katları arasında enine silmeler bulunmaktadır. Yuvarlak kemerli giriş kapısının üzerindeki iki katta ince uzun dikdörtgen pencereler bulunmaktadır. Üzeri balkonla sonuçlanan dördüncü katın üzerine yuvarlak kadranlı bir saat yerleştirilmiştir.
Baltacı Malikanesi: Demostanis Baltacı, Osmanlı Hamdi Bey' le çalışmış ve arkeoloji alanında varlık göstermiş bir kişidir. Nitekim gerek ana bina gerekse bahçe mimarisinde incelemiş bir kültürün varlığı bugün dahi hissedilmektedir.
Buca'nın en eski yapıtlarından birisidir. 1863' te Abdülaziz'in İzmir'e gelişinde Buca'da kaldığı yer burasıdır. Söylentilere göre Sultan, Aliotti Bahçesine bakan kapıdan kabul edilmiş ve adet olduğu üzere, kapı bundan sonra kapatılarak bir daha kullanılmamıştır.
Kesin bilinmemekle birlikte, muhtemel olarak 1890 larda Malikanenin Ispartalıyan adlı İzmirli bir zengin tüccarın mülkiyetine geçtiği anlaşılmaktadır. 19. yüzyılda Yunan Milli Bankası adına 120.000 kaimeye satın alınmıştır.
Daha sonra Venizelos burasını, savaşta ölenlerin çocukları için bir yetimhane yapılmak üzere İzmir Rum Toplumuna bağışlamıştır. 1922'de buradaki yetimler, Amerikan Kızılhaçı tarafından Yunanistan' a nakledildi. Bu tarihte Türk Devleti'ne geçen malikane Mustafa Kemal Paşa'ya bağışlandı. Fakat Paşa burasının okul yapılması istedi. Nitekim malikane 1930 lu yıllarda bu yana okul olarak kullanılagelmiştir. Buca Orta Okulu olmuş, asıl konak yatılı öğrenci yurdu, diğer müştemilat binaları da müsamere salonu v.s. olarak kullanılmıştır. Dimostanis Baltacı Malikanesi, bugün Buca Lisesi ek binası olarak kullanılmaktadır. Malikane içindeki havuz ve heykeller nostaljik yapısını korumaya devam etmektedir.
Papaz Okulu: Buca'da papazların eğitim için gittikleri bir merkez olup hakkında geniş bir bilgi bulunmamaktadır. Günümüzde kız yetiştirme yurdu olarak kulanılmaktadır.
Rees Köşkü: İzmir'in önde gelen Levanten ailelerinden olan Rees ailesinin özelliği birkaç kuşak boyunca Bucalı olarak tanınmalarıdır. İzmir'deki yaşamları boyunca Buca'da ikamet ettikleri bir süre başka bir yerde oturdukları,daha sonra Rees Malikanesi'ni inşa ettirip buraya yerleştikleri bilinmektedir.
Rees'lerin atlara meraklı olduğu Buca ile Şirinyer arasındaki düzlük arazide at yarışları için bir hipodrom yaptırmış olmalarından anlaşılıyor. Ayrıca köşk bahçesinin kuzeyindeki haralar günümüze kadar gelmiştir.
Malikanenin yapım tarihi kesin olarak bilinmemekle birlikte Stefania Farkoh köşkün, bugün Buca Belediyesi Kültür Merkezi olarak kullanılmakta olan Farkoh konağı ile aynı zamanda ve aynı yüzyıl dönümünden önce yapıldığının bilgisini vermektedir. Rees Malikanesinin mimari karakteri rasyonel ve ağırbaşlı bir ifade taşımaktadır. Gerek dış form gerekse iç mekanlar görkemli, yalın bir geometriye oturtulmuştur.Detaylar kullanılan malzemenin doğasına uygun ve özeldir. Ana giriş holünde bulunan şömineyi çevreleyen seramik kompozisyon bir heykeltıraş elinden çıkmışçasına sanatsal ifade taşır.
1. Dünya Savaşı sırasında İzmir Valisi Rahmi Bey zamanında devlet tarafından el konmuş ve malikane yatılı kız öğretmen okulu olarak kullanılmıştır. Savaş sonunda sahiplerine iade edilmiş 1930'lu yılların sonunda Rees'lerin İzmir'den ayrılmaları üzerine istimlak edilerek tekrar eğitim amacına yönelik kullanıma açılmıştır. şu anda Buca Eğitim Fakültesi olarak hizmet vermektedir.
Russo Köşkü: 1. Dünya Savaşı sırasında İzmir Valisi Rahmi Bey zamanında devlet tarafından el konmuş ve malikane yatılı kız öğretmen okulu olarak kullanılmıştır. Savaş sonunda sahiplerine iade edilmiş 1930'lu yılların sonunda Rees'lerin İzmir'den ayrılmaları üzerine istimlak edilerek tekrar eğitim amacına yönelik kullanıma açılmıştır. Russo köşkü olarak bilinen konutun asıl sahipleri bilinmemektedir. Buca konutlarının gelenekselleşmiş mimarisinden farklı, oyuncaklı ifadesi daha geç bir dönemde (XIX yüzyıl sonu XX yüzyıl başı) yapılmış olduğunu gösteriyor. Cephe kompozisyonlarında, malzeme seçimi ve işçiliğine büyük özen gösterilmiş. Buca Eğitim Fakültesi olarak hizmet vermektedir.
Forbes Köşkü: Buca'daki Levanten malikaneleri arasında en çarpıcı ve görkemli olanıdır. Kentsel dokunun dışında, zamanında çamlık bir koru ile örtülü tepenin üst noktasına yerleştirilmiş ve yapı formuyla tepeyi tamamlayan bir taç görünümündedir. İki kata ilaveten sivri çatısıyla yükseltilmiş ve bir kule biçimindeki köşe bloku yapıya başka bir değer katarak, çevresine egemen bir karakter vermektedir.
Forbes Köşkünün başka bir değeri de detaylarındaki çok kaliteli malzeme ve işçiliktir. Gerek taş gerekse ithal edildiği anlaşılan ahşap çok özenli detay incelikleri yansıtmaktadır. Köşkün bir başka özelliği strüktürel yapısıdır. Yığma taş duvarlar içine gömülmüş ahşap karkas sistem, alışılmamış karma bir konstürksiyon düzeni oluşturmaktadır. İzmir'in zaman zaman depremden büyük zararlar gören bir yöre olmasının mimar yada mimarları böyle bir önlem almaya yönelttiği anlaşılmaktadır.
Yapının gerek planı gerekse formu tamamen kendine özgü bir karakter taşır. Ancak bu karakteri belli bir mimari üsluba bağlamak güçtür. Köşkün 1908 yılında yapıldığı , bir yıl sonra yandığı ve 1910 yılında yeniden yapılarak bugünkü görünümüne ulaştığı bilinmektedir.
Manoly Oteli:
Bu binanın yapım yılı 1838'dir. Bu yapı birkaç yönden ilginçtir;
Kitabesi bulunan konutların en eskisidir.
Kontrüksiyon ahşap karkas arası kargir dolgu türündedir.
Eskiliğine rağmen yansıttığı mimari üst düzeyde ve kalitededir
Giriş, ulaşım aracı olarak binek hayvanlarının kullanıldığı dönem karakteristiğini çok açık belirtmektedir.
Kesin olmamakla birlikte Buca ya gelen laventenlerin kaldıkları Bucanın en eski oteli olarak bilinmektedir. Günümüzde özel huzurevi olarak kullanılmaktadır.
De Jongh Malikanesi: Zengin bir villa görümünündeki De Jongh Malikanesi'nin 1800'lü yıllarda yapıldığı tahmin edilmektedir. 20. yüzyıl başlarında Buca'dan ayrıldığı tahmin edilen De Jongh Ailesi malikaneyi o dönemde bir İtalyan işadamına satmıştı. Köşk bahçesinin bir süre tenis kulübü olarak kullanıldığı daha sonra çeşitli ilavelerle sanatoryuma dönüştürüldüğü bilinmektedir. Çeşitli dönemlerde restorasyondan geçen De Jongh Malikanesi bugün SSK'nın mülkiyetindedir.
Davut Fargoh Köşkü: Buca eşrafından Davut Farkoh'un konağıdır. Bahçenin arka kısmında hamam ve diğer servisler yer almakta idi.İstanbul konutlarındaki karnıyarık türü ile çağrışım yapan bir planı vardır.Üçe bölünmüş cephe üç kemerli ana girişi ve dış mimarisi Ispartalıyan Konağı ile benzerlik göstermektedir. Fargoh Köşkü uzun yıllar Buca Belediyesi Hizmet Binası olarak kullanılmış Buca Belediyesi'nin 2000 yılı Kasım ayında yeni hizmet binasına taşınmasıyla Davut Fargoh Köşkü, Buca Belediyesi Kültür Sanat Merkezi ve Kütüphane olarak hizmete açılmıştır.
Gavrili Köşkü: Mimar Vafiyedis'e ait bir yapıdır. Zemin ve üst katların yüzey dokularının kesin ayrımı, yapıyı dört yüzünde çeviren tuğla friz, pencere üzerindeki yarım daire kemer ve alınlıkları, pencere altlarındaki rozet motifler, tümüyle bu yapıya ait özelliklerdir. Yakın zamana kadar burada Pengelli Ailesi'nin oturduğu bilinmekte birlikte burasının Gavrili ailesine ait olduğu söylenmektedir.
Protestan Kilisesi: Kilise Binası 1834 yılında Protestan Anglikan kilisesi olarak hizmete açılmıştır.Kilise binası şafel “chpel” şeklinde küçük köy kilisesi olarak yapılmıştır 1865'te.Osmanlı Padişahı Abdülaziz hanın fermanıyla kilise binası yenilenmiştir.
Ufak ölçekteki bu yapının karakteristik bir konstrüksiyonu vardır. Haçvari planın bir ucunda koro ve kilise mihrabı karşı ucunda giriş ve vestiyer, diğer uçlarda org yeri ve rahip odası, bu odanın altında merkezi ısıtma tesisatı bulunmakta, merkez holünün iç kubbesi ilginç geometriye dayalı bir ahşap konstürsiyon sergilemektedir. Kilisenin neo-gotik pencerelerindeki sanatsal değer taşıyan renkli cam vitrayları 1961 yılında Alsancaktaki Protestan St. John Evangelist şapeline nakledilmiştir.
1961 yılında Türk Protestan cemaatinin ibadet ihtiyacını karşılamıştır.Bu tarihten sonra kilise müştemilatını belediyeye devretmiştir. Buca Belediyesi kilise binasını 2001 yılına kadar kültür merkezi olarak kullanmıştır.
Su Kemerleri: Şirinyer de şimdiki nato binasının olduğu yerde (tarihi tam olarak bilinmemektedir.) Kervanların çadır kurduğu bilinmektedir. Eski adı ile Kızılçullu'da Melez çayı üzerinde kurulmuş olan Kervan köprüsü adını bu kervanlardan almıştır. Günümüzde su kemerleri dışında herhangi bir kalıntısı yoktur. Geçmişteki adı "Paradiso" ve "Kızılçullu" olan, bugün ise Şirinyer olarak bilinen mevkiiye İzmir'den ilk girildiğinde, bugün bile ihtişamla ayakta duran Melez Çayı üzerindeki Su Kemerleri dikkati çekmektedir.
Romalılar tarafından inşa edilen ve eski çağ tarihçilerinin "Akvadük Kemerleri" olarak adlandırdığı bu kemerler, M.Ö 133 ile M.S 395 yıllarını kapsayan Romalılar döneminde İzmir'e gelen suyun akışını düzenlemekteydi. İki sıra halinde Romalılar tarafından inşa edilen bu su kemerlerinin yapımında tonlarca yumurta akı kullanılmıştır. Yapışkan özelliği çok yüksek olan yumurta akı sayesinde Kızılçullu Su Kemerleri Bizanslılar, Selçuklular ve Osmanlılar dönemlerini yaşamalarına karşın halen ayakta durabilmektedir.
Kız Kulesi: Yakın zamana kadar bağlar ve zeytinlikler içerisinde iken bugün kentleşmiş alan içinde kalan Levanten Hacı Andoniyadis'e ait kuledir.Aşağıda genişçe bir tabana oturan ve konik bir formda yapılmış olan bu taş yapının üst kısmına dıştan dolanan bir merdivenle çıkılmakta ve tepede dairesel, minare şerefesi şeklindeki teras üzerinde konik bir külah çatı bulunmaktadır. Hacı Andoniyadis öldükten sonra sahipsiz kalan bu kule ev, gençlerin buluşma yeri halini alır. Hafta sonlarında beldenin evlilik çağına gelmiş kızları kulede, erkekleri ise etrafında toplanmaktaydı. Tarihin akışında kule ev zamanla KIZ KULESİ adını almıştır.