ÜMİT KARTAL- “Ne oluyor?” sorusunu cevaplayamamak, insana ciddi bir huzursuzluk veriyor. Şu sıralar kısa dönem siyasi gelişmeleri takip etmeye çalışırken, etrafımdaki bir çok kişinin benzer bir huzursuzluğun içerisinde olduğunu fark ettim. Sosyal medyada karşıma çıktı, bir Çin bedduası olduğu söyleniyor: “Acayip zamanlarda yaşayasın.” Çoğumuza ‘acayip’ gelen gelişmelere dair kişisel bulanıklığımı giderme ihtiyacından doğdu bu seri röportaj. İlk gençlik yıllarımdan beri yazılarını düzenli okuduğum, çokça kez konuşmasını dinlediğim "bilge gazeteci" İhsan Çaralan ile röportaj yapmak üzere, bir süredir yaşadığı Didim’e gittim. Emek Partisi Didim İlçe Binası’nda uzun denilebilecek bu röportajı yaptıktan sonra, ‘pazarın nabzını bile tuttuk’ diyebilirim Çaralan ile…

“Ne oluyor?” sorusunu Evrensel gazetesi yazarı, Emek Partisi Genel Yönetim Kurulu üyesi, gazeteci İhsan Çaralan ile cevaplamaya çalışınca, ‘acayip’ bulantının berraklaştığını fark ettim. Bu uzun röportajı 4 gün olarak planladık. İşte ilk günün Trump etrafında yoğunlaşan soruları ve cevapları…

Trump’ın yeniden seçilmesi ne anlama geliyor, ‘2. Trump Dönemi’nde bizi ve dünyayı ne bekliyor?

Dünya düne göre bile artık daha güvensiz hale geldi.Çünkü Trump öngörülemez davranışlara sahip bir kişi.

Elbette batı emperyalizminin baş patronu ABD gibi emperyalist bir ülkenin dünya ile ilgili amaç ve temel politikaları, bu kişi Trump gibi öngörülmez, çılgınlığa varan davranışları sürpriz olmayan bir kişi olsa da değişmez. Ama bu amaç ve politikaları gerçekleştirmek için kullanılan araçlar, bu araçların kullanma yöntemi değişebilir. Trump’ın öngörülemezliği de bu  “rezerv”le birlikte ele alınabilir. Ama öngörebildiğimiz davranışları var. Herhalde önceki dönemdeki gibi Avrupa ile ilgili gördüğü birçok meseleyi Avrupa ülkelerine yıkacak. Örneğin Avrupa’ya Ukrayna Savaşı ile ilgili ‘Bu Avrupa savaşı, hadi bunun masraflarını siz karşılayın, biz karışmıyoruz’, ya da ’Avrupa ülkeleri NATO’ya bütçelerinin yüzde 2’si oranındaki taahütlerini yerine getirmeli. Yapmayanlar ceza ödemeli!’ diyebilir. İsrail ile ilgili konularda desteği daha pervasız bir çizgiye çekerken bölge ülkelerini de İsrail’le ilişkilerini İbrahim Anlaşması’na  uymak için zorlayan bir tutumu öne çıkabilir. Önceki iktidarı döneminde gündeme getirdiği Arap NATO’sunu yeniden gündeme getirir mi bilmek zor ama İsrail’in Filistinlilerle ateşkes yapmasının arkasından İsrail’in de içinde olduğu yeni bir Ortadoğu düzeni kuracak bir proje ile ortaya çıkması beklenmeyen bir davranışı olmaz. İsrail’in bölgede tanınması ve İsrail’in istekleri doğrultusunda bir Ortadoğu düzeni kurulması bakımından da adım atması beklenir. Şartları değişti belki ama İran’ın etkinliğini kırmak bakımından Trump’ın gelmesi Suudi Arabistan gibi ülkeler tarafından iyi karşılanacaktır diye düşünüyorum. Öte yandan İran’ın  köşeye sıkıştırılması ve bölgede Şii kuşağı üstündeki otoritesini kıracak Husiler, Lübnan Hizbullah’ı ve Irak üstündeki etkisini azaltacak girişimler de yapabilir. Tabi Rusya’nın Ortadoğu’da kazandığı mevziyi geriye iteceği girişimler bekleneceği gibi Rusya’nın  İran’la olan ilişkilerinin bölgede güçlendirecek biçimde olmaması için de Rusya ile bir pazarlık yapması da herhalde beklenirdir. Ama Ukrayna savaşını bitirme konusunda Rusya ile bir uzlaşmaya gitmesi, Çin’le Rusya’nın ilişkilerini zayıflatacak girişimlerde bulunmasının işaretleri de yok değil. Çin’le “ticaret savaşını” kutsal bir savaş gibi gören Trump’ın Çin mallarına karşı ABD’de yeni vergiler belirlemesi, dünyanın her köşesinde Çin’in adımlarını engelleyecek hamleler yapması ise herhalde Trump’ın vazgeçemeyeceği vaatlerindendir. Bu aynı zamanda ABD’nin Uzak Doğu’daki yeni provokasyonlara girişme de dahil Uzak Doğu’da Çin’i  kuşatma adımların  had safhaya çıkarması Trump ve yönetiminin ayırt edeceği özelliği olacağını söylemek herhalde yanlış olmaz. Çünkü önümüzdeki dönemde Avrupa’nın içine sürüklenmeye başladığı kriz alametleri de dikkate alındığında, Trump-Putin yakınlaşması ekseninde bir ABD-Rusya  yakınlaşması bölgede paylaşım mücadelesi yürüten iki büyük emperyalistin arasındaki mücadelenin daha sertleşmesini de kapsayacak görünmektedir. Bunda bir çelişki var gibi görünse de rakip güçler arasındaki “yakınlaşma” mücadeleyi ortadan kaldırmayacağı gibi sertleşen bir sürece dönüşmesine, hatta yeni savaşlara yolaçacak gelişmeleri tetiklemesine  engel değildir. Türkiye ile ilişkilerinde ise Erdoğan ‘Trump’ın zaferi’ni en coşkulu kutlayanlardan oldu. Trump’a övgüler yağdırdı. Ama ben  Trump’ın Erdoğan’ın isteklerine onun  beklediği kadar olumlu yaklaşacağını beklemiyorum.  Trump’ın ‘at pazarlığı’ konusunda Biden’den daha hevesli olacağı açık ama  Suriye sorunu ve İsrail’le ilişkiler, Hamas’ı terörist değil “Filistin’in kuvayi milliyesi” olarak görmesi, Türkiye’nin BRICS’le flört etmesi,  S-400 sorunu, Çin’in Avrupa’ya sıçraması için Türkiye’yi kullanması için atılan adımlar konusundaTrump’ın Erdoğan’ı hayli zorlayacağını söyleyebiliriz. Nitekim Trump’ın adları açıklanan bakan adaylarının olağan koşullarda “Türk düşmanı”, “İsrail dostu”, “siyonist sever” ilan edilen kişiler olması Erdoğan’ın nasıl bir Trump yönetimi ile karşı karşıya kalacağını göstermektedir.

Daha saldırgan bir İsrail mi göreceğiz?

“Bu soru karşısında ilk akla gelen, ‘İsrail daha nekadar saldırgan olabilir?’ sorusudur. Ama söz konusu olan siyonist İsrail iktidarı olduğunda soruya açıkça “evet” demek de gerekiyor. Açıkça soykırım yapan İsrail’in bu girdiği yolda devam etmesi, bölgede savaşı Lübnan’a da sıçratması, İran’la kontrollü ve karşılıklı anlaşarak “düello” biçimindeki dron-füze atışlarının devam edeceği görülmektedir. Özellikle de Trump’ın 20 Ocak 2025’te koltuğuna oturana kadar da İsrail’in saldırılarını mümkün olduğu kadar artırarak sürdüreceği görünmektedir. Ama “İsrail savaşı bütün bölgeye yaymak istiyor” iddialarıysa savaşperver çevrelerin köpürttüğü bir propagandadan ibarettir. Tabi İsrail’in saldırıları onun ve İran’ın kotrolünü kaybettikleri bir aşamaya varırsa bir bölgesel savaş da çıkmaz değil. ABD (batılı emperyalist ülkelerin hükümetleri de) İsrail’in saldırganlığını sınırlayan girişimler yapsa da genel olarak destek sunmaya, bölgeye yeni savaş uçakları ve savaş gemileri göndermeye devam ediyor. Trump’la birlikte bu destek daha da artsa bile İsrail, Trump ‘ateşkes’le ilgili bir girişim yaparsa bu girişimi Biden’den gelen benzer çağrılara göre daha çok dikkate alınacaktır. Trump’la birlikte muhtemelen bölgede daha az savaş tercih eden ama bölgeyi daha çok bölge gericiliklerinin üstünde uzlaşacağı bir “PaxAmericana” ile müdahale eden, İbrahim Anlaşmaları zemininde girişimleri çoğaltan, plana uymayanları da cezalandırmaktan çekinmeyen bir ABD göreceğiz. Kısacası Trump, Biden yönetimi gibi belirsizlik yapmayacak, bir yandan İsrail’e tam destek verirken öte yandan da ABD’nin istek ve çıkarları bakımından da kontrolünü artıracaktır diye bakıyorum.”

İran – İsrail gerilimi açısından durum ne olur?

Aslında İsrail-İran sorunu olarak süren sorun gerçekte ABD’nin ve batılı emperyalistlerin bölgede İran etkisini kırma amaçlı girişimleriyle doğrudan bağlantılı. İran’ın Irak, Körfez, Yemen’den Lübnan’a kadar uzanan Şii Hilali bölgede oluşturduğu üstünlüğü kırma girişimi. Burada Rusya-İran iş birliği, arkasında Çin’in de bölgeye sızma girişimleri olan daha komplike bir sorun.  Sadece bu kadar da değil, aynı zamanda İran’ın İslam’ın kurtarıcısı olarak sahneye çıkmış olması, İslam’ın kurtarıcısı iddiasındaki Türkiye, Mısır ve Suudi Arabistan için de bir sorun. Bölgedeki emperyalistler arasındaki mücadelede aynı zamanda bölge gericiliklerinin de hangi emperyalistin arkasında yer alacağı da önemli. İran-İsrail gerilimi her ne kadar bugün Filistin’de giriştiği katliamın yarattığı trajik ortam bölge gericiliklerinin arkasında çelişkilerin üstünü örtse de İsrail-İran sorunu olarak tartışılan sorunun aslında emperyalistlerin bölgedeki hegemony amücadelesinin bir paçasıdır. Örneğin  Suudi Arabistan, Körfez ülkeleri, Mısır gibi ülkeler; İsrail’in İran’a yönelik saldırı girişimlerine çok da karşı değiller! Hatta sessizlikle destek de veriyorlar. Nitekim 57 ülkenin katıldığı İslam İşbirliği Ülkeleri Teşkilatı’nın İsrail’e karşı bir türlü birleşememesinin, ortak tutum alamamasının arkasında da bu tablo var..

Erdoğan, İsrail’in Türkiye’ye saldırabileceğini ortaya attı. Bu doğru olabilir mi?

İsrail’in Türkiye’ye saldıracağı iddiası uydurma bir iddiadır. 3 bin sene öncesine uzanan “vadedilmiş topraklar” efsanesine dayandırılıyor. İsrailli fanatiklerin, Siyonistlerin böyle hayalleri olabilir. Nasıl ki bizim şoven milliyetçi odakların “Çin Seddi’nden Adriyatik’e kadar bir Türk dünyası”ı ve dünyaya burada nizam vermeyi hayal etmesine, İran, Pakistan ve öteki pek çok ülkenin ‘Türkler bize saldırmak istiyor’ diye ayağa kalkması saçma olursa, ‘İsrail’in Türk topraklarında gözü var’, ‘İsrail’in sonraki hedefi Anadolu’dur’ iddiası etrafında savaş hazırlıkları yapmak, bir “savaş hali” varmış gibi ‘İç cepheyi güçlendirmek’  önlemleri almak, anlaşılır olmadığı gibi kabul edilebilir de değildir. Hem de Irak ve Suriye toprakların yönelik, Kuzey Suriye’de 30-40 kilometre deriliğinde bir ‘tampon bölge oluşturma’ iktidarın yazbaşından beri saklamadığı gündemde olduğu dikkate alındığındaİsrail saldırısı iddiasının bu amacın örtüsü olarak kullanılacağını  söylemek gerçeğe en yakın tespit olacaktır. Kaldı ki Erdoğan birkaç ay önce Rize’de vatandaşlarla yaptığı toplantıda, ‘Nasıl Azerbaycan’a ve Libya’ya girdiysek, İsrail’e de gireriz’ demiştir.

Burada bir amaç da halkın zihnine yapılmış bir operasyondur. Savaş korkusu uyandırmak, hem halkın geçim sıkıntısı, eğitim, sağlık, hayatın her alanında yaşadığı büyük sorunların yanısıra militarizm, şoven milliyetçilik propagandasına inandırıcılık kazandırmak, silahlanmaya ve silah sanayine yeni kaynaklar aktarmaya meşruiyet kazandırma amaçlanmaktadır.

YARIN:

-Bahçeli’nin Öcalan çıkışı… Dünyadaki çeşitli gelişmeleri okuyan bir aklın ürünü olarak mı ortaya çıktı yoksa bu meseleleri fırsata çeviren bir iktidarla mı karşı karşıyayız? Erdoğan ile Bahçeli arasında, Öcalan ile ilgili danışıklı dövüş mü var?

-‘Bilge lider’ Bahçeli Erdoğan’ı yönetiyor algısının altı boş mu?

- CHP bu hamle karşısında nerede durmalı?

-Öcalan, TUSAŞ Saldırısı, 3 tane Kayyum. Bu, önceden belirlenen bir senaryo mu yoksa karşılıklı hamleler mi?

-Bahçeli arada bir sembollerle mesaj veriyor. Sanki Erdoğan’ı birlikte hareket etmeye zorluyor gibi görünüyor.

-Bahçeli ve Erdoğan tüm bu tantana içerisinde, nihai olarak neyi amaçlıyor?

-Anayasa’nın değiştirilmesi gündemde, ilk 3 madde tartışmaları başladı. Ne anlama geliyor?

FOTOĞRAFLAR: ÖZLEM BAYRAK

Muhabir: ÜMİT KARTAL