Batuhan KAYA/İz Gazete- İzmir Katip Çelebi Üniversitesi’nde (İKÇÜ) Dr. Araştırma Görevlisi olarak çalışan Sibel Bekiroğlu’nun iş akdine, “kadro yenilenme talebinde bulunmadığı” ve “hizmetine ihtiyaç duyulmadığı” gerekçesiyle son verildi. Bekiroğlu, iş akdine son verildiğini aktararak, kendisinden bir de tazminat istendiğini ifade etti.
İKÇÜ Sosyoloji bölümü, geçtiğimiz aylarda da mobbing iddialarıyla gündeme gelmiş, Sosyoloji bölümünde Araştırma Görevlisi Damla Topbaş, uzun süredir sistematik mobbinge maruz kaldığını ifade ederek istifa etmişti. Topbaş’ın istifasının ardından Bekiroğlu’nun iş akdine de son verilmesi, İKÇÜ hakkındaki mobbing iddialarını güçlendirdi.
İz Gazete ’ye konuşan Bekiroğlu, İKÇÜ hakkındaki mobbing iddialarını ve yaşadığı süreci, şöyle anlattı: “Hem işimden edip hem de mecburi hizmetimi yapmadığımı iddia ediyorlar. İnanılmaz bir akıl tutulması. Şu anda mecburi hizmet hükmü üzerinden çok büyük bir tazminat isteniyor. Bu aslında kötü niyeti de ortaya çıkardı.”
“1 yıldır mobbing görüyorum”
İKÇÜ’de 1 yıldır mobbing gördüğünü söyleyen Bekiroğlu, “İlk geldiğimde o zamanki bölüm başkanı Osman Konuk, sonrasında ise mevcut bölüm başkanı Saim Parladır ile görüşmemde, bana burada kadro vermeyeceklerini, başkalarını düşündüklerini söylediler. Mobbing içerisinde düşünülebilecek davranış ve tutumlarla karşı karşıya kaldım. Kurumsal yollarla ilettiğim pek çok talebim görmezden gelindi ve muhatap alınmadım.
“Görev talep etmeme gibi bir durumum yok”
İşten atılma gerekçelerinden olan “görev talep etmeme” gibi bir durumu olmadığını ifade eden Bekiroğlu, “Son olarak da ilişiğim kesildi. 2 gerekçe sundular, bir tanesi “görev talep etmemem” diğeri de “hizmetine ihtiyaç duyulmaması” idi. Görevi talep etmeme gibi bir durumum yok çünkü ben burada ders açmak istediğimi belirttim. Hem 2023-2024 eğitim-öğretim yılının bahar dönemi için hem de 2024-2025 eğitim-öğretim yılında ders açmak istediğimi belirten kurumsal yazışmalarım var. Projelerim var, burada devam edeceğime yönelik Doktora sonrası araştırma programı başvurum var. Bunların hiçbirine cevap alamadım. Bu iletişimsizlik meselesi üzerine Dekan Yardımcısı Ceren Pilevneli Çubuk ile de iletişime geçmek istedim ve ondan da cevap alamadım” diye konuştu.
“Görmediğim belge için cevap istemişler”
Dekan tarafından kendisinin cevap vermesi için Sosyoloji bölümüne gönderilen bir belgeye cevap vermediği için işten atıldığını söyleyen Bekiroğlu, şöyle konuştu:
“İlişiğimin kesildiği gün Dekan ile karşı karşıya geldik, benimle görüşmek istedi. Yanımda bir hocamla beraber hem Dekan Şaban Doğan hem de Dekan Yardımcısı Ceren Pilevneli Çubuk'un ofisinde resmi olmayan bir şekilde görüştük. Bu görüşmede bana yapılanların kötü niyet taşıdığını ve hukuki olmadığını belirttim. Ayrıca İKÇÜ’de mesai dayatması olduğunu ve bana ulaşamamaları gibi bir durum olmadığını ve ulaşamasalar bile bunun işten atma gerekçesi olmadığını söyledim. Bizzat Dekan Şaban Doğan bana bir belge gönderildiğini söyleyerek bu belgeye cevap vermeyen bir personelden de hizmet almak istemediğini söyledi. Ben de bunu tutanak altına aldım. Önce tutanağı almak istemediler. Devamında dilekçe olarak sunmak istedim, onu da almayacaklarını söylediler. Mesai saatinin bitimine 3 dakika kala biri geldi ve evrağımızı işleme koydu
“TEM polisleri müdahale etti”
Rektörün talebiyle Terörle Mücadele Polislerinin üniversiteye geldiğini söyleyen Bekiroğlu, “Dekan Özel Kalemi Özlem Hanım, olayı kriminalize ederek, ‘odayı terk edin, burası makam odası’ dedi. Bizi apar topar odadan çıkardılar, devamında onu gerektirecek hiçbir durum olmamasına rağmen birden 6-7 güvenlik görevlisi geldi. Onlar da durumu anlayamadı ama dışarı çıkarıldık. Güvenlik amiri olduğunu düşündüğüm bir görevliden kamera kayıtlarını talep ettim, o kişi bana, terör biriminden geldiğini ve dolayısıyla kayıtların onlarda olmadığını, rektörün talebiyle geldiklerini söyledi. Absürt bir olay yaşandı. Terör birimi tarafından okuldan çıkarıldım. Şu anda mecburi hizmet yükümlülüğü üzerinden çok büyük bir tazminat isteniyor. Bu aslında kötü niyeti de ortaya çıkardı” diye konuştu.
Hem kovdular hem tazminat istediler
Bekiroğlu, üniversite yönetiminin kendisinden daha önce katıldığı Öğretim Elemanı Yetiştirme Programı nedeniyle tazminat talep ettiğini ifade ederek, üniversitenin talebinin neden absürt olduğunu şu şekilde açıkladı:
“2015 yılında Öğretim Elemanı Yetiştirme Programı kapsamında İKÇÜ Sosyoloji bölümünde Araştırma Görevlisi olarak çalışmaya başladım. İşe başladığımda ÖYP’li kadrolar 33/A denen nispeten güvenceli kadrolardaydık. Biz, öğretim elemanı yetiştirilmesi için işe alınmış, iyi üniversitelerde eğitim görüp yeni açılan üniversitelere eğitim vermek için gidecek akademisyenlerdik. ÖYP’ye başvurursanız mecburi hizmet yükümlülüğünüz oluyor, görevlendirildiğiniz üniversitede ne kadar süre eğitim görüyorsanız o kadar mecburi hizmet süreniz oluyor ve taahhütname imzalıyorsunuz. Bu taahhütnameler ben imzaladığımda dahi yüz binlerce liralık senetlerdi. 2016’da bir Kanun Hükmünde Kararname ile bütün kadrolarımız 33/A’dan 50/D kadrosuna geçirildi. 2018’de bir KHK daha yayınlandı ve isteyenlerin 33/A’ya geçebileceğini ama senetlerin ve mecburi hizmet hükümlülüğün devam edeceğini söylediler. Eğer geçmezsek de “mecburi hizmet” ve “tazminat” yükümlülüklerinin kalkacağı hükmü bulunuyordu. Ben o tarihte 33a kadrosuna geçmedim ve bu yükümlülüklerim kalktı. 2023 yılında bir KHK geldi ve talep edilmesi durumunda tüm 50/D’lerin 33/A’ya geçebileceğine dair bir karardı. Ben o durumda 33/A’ya geçmiş oldum. Dolayısı ile İKÇÜ'de işe başladığımda senet yükümlülüğüm yoktu. ODTÜ’de eğitim gördüm, Barış için Akademisyenler imzacıları arasındaydım. Bu nedenle yargılandım ve beraat ettim. Sonrasında bir öğrencimin gizli tanıklığı nedeniyle hakkımda dava açıldı. 2 yıla yakın süren bu davadan da beraat ettim."