İzTV’de yayınlanan Nil Kahramanoğlu ile Gündem Özel programının konuğu çevreci Avukat ve EGEÇEP Hukuk Kurulu Üyesi Arif Ali Cangı oldu. Ekoloji gündeminin konuşulduğu programda Meclis’e getirilmesi planlanan İklim Kanunu’na da değinildi.
Termik santrallerin iklim krizinin en büyük sebeplerinden biri olduğunu söyleyen Cangı, “İzmir’in termik santrale karşı ciddi bir mücadelesi var. İzdemir’e ilişkin yürütülen tüm hukuksal mücadeleleri kazandık ancak sonradan dolaylı yollarla ÇED süreçleri olumluya döndü. AYM kararı olmasına rağmen termik santrale mühür vurulmadı ve faaliyetlerine devam etti. Geçtiğimiz aralık ayında alınan karar 5 Şubat’ta bakanlığa ve bize tebliğ edildi. En geç 7 Mart’a kadar mahkeme kararının uygulanması gerekiyor. Bakanlık ÇED olumlu kararı verirse bu termik santral kapanmadan faaliyetlerini sürdürmeye devam edecek. Öyle bir noktadayız. 7 Mart’a kadar direnmek gerekiyor. İzmirlilerin bunu dert edinmesi gerekiyor. Bu yaşamsal bir gündem” dedi.
Denetimler yapılmalı
Aliağa’daki gemi söküm tesisleri için kapasite artışı talebinin olduğun ifade eden Cangı, “Ne yazık ki Aliağa’daki tesislerin hiçbir denetimi yok. ÇED sürecinden muaf tutuluyorlar. Kapasite artırımı ÇED muafiyetinin içerisinde değildir. Bu yönetmeliği delmektir, kanuna karşı hile yoludur. Bakanlık ve İzBB’nin bu denetimleri yapması gerekiyor. Şu anki yöntem, yani gemileri kıyıya yanaştırıp sökme işlemi yapmaları hem deniz kirliliğine neden oluyor hem de karasal kirliliğe neden oluyor. Gemi sökümlerinin kapalı havuzlarda yapılması önerisi var. Tabii oradan çıkan atıkların bertaraf edilmesi konusu da denetlenmeli” diye konuştu.
İzmir alamadığı suyun parasını veriyor
Altın madenlerinin Türkiye’deki en önemli ekolojik sorunlarından biri olduğunu söyleyen Cangı, İzmir’deki Efemçukuru ve Çukuralan’daki altın madenlerinin çok uzun yıllardır ciddi tahribatlara neden olduğunun altını çizdi. Cangı, “Efemçukuru İzmir’in su havzasıdır. Dava sürecinde ortak bir görüş vardı; Çamlı Barajı yapılırsa bu maden o barajı kirletir deniyordu. Çamlı Barajı bu altın madeni yüzünden yapılmıyor ve İzmir’in suyu 200 kilometre öteden, Gördes’ten geliyor. Gördes’in dibi delik. Taahhüt ettiği suyu veremiyor ama İzmir taahhüt ettiği parayı veriyor. Yani alamadığı suyun parasını veriyor. Bu yüzden İzmir’de su faturaları bu kadar yüksek geliyor. Çukuralan’da da benzer şeyler yaşanıyor. 2039 yılına kadar ruhsatı uzattılar yani burayı kazmaya devam edecekler. Çevre hukuku Çukuralan’ın çukuruna gömüldü” dedi.
İklim kanunu sanayicilerle hazırlandı
Meclis’e getirilmesi planlanan İklim Kanunu’na dair de değerlendirmelerde bulunan Cangı şunları söyledi: “İki yıldır gündeme gelen bir teklif ancak taslağına ulaşamadık. İçeriği gizli tutuldu. Ankara Sanayi Odası web sayfasında yayınlandı ve sonrasında ‘yanlışlıkla yayınlandı’ denilip kaldırıldı. Yani İklim Kanunu Teklifi iş insanları, sanayicilerle birlikte hazırlandı. İklim bilimciler, bilim insanları, çevrecilerle hazırlanmadı. Nitekim sunulan teklif de bunu gösterdi. Teklif çok çabuk kabul edildi. Bugün yarın Genel Kurul’a getirilir. Çünkü bir an önce, çok gündem olmadan geçirilmek isteniyor. Yasa teklifine bakıldığı zaman bir zorunluluktan yapıldığı da belli. İklimi korumak için deniliyor ama öyle değil. Daha çok piyasa koşullarını oluşturmaya yönelik. Karbon ticaretiyle ilgili iklimle uyum kapsamında tanımlaması şu; doğacak fırsatların değerlendirilmesi. Yani iklim değişikliğiyle mücadeleyi bile fırsata çevirmeyi düşünüyorlar. Bu kanun teklifi içeriği itibarıyla birilerine fırsat yaratan bir teklif. İçeriği itibariyle hiçbir koruma içermiyor.”