CHP Grup Başkanvekili Ali Mahir Başarır, bugün TBMM’de basın toplantısı düzenledi. Başarır’ın açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:
“Bugün basında sansürün kaldırılışının 116’ncı yıl dönümü. Ve biz, 1948 24 Temmuz'dan bugüne kadar basın özgürlüğü için mücadele ediyoruz ve o günü kutluyoruz. Ama ülkeme baktığım zaman gazeteciler, televizyonlar, gazeteler büyük bir baskı altında. Birçok gazeteci soruşturma ve kovuşturma tehdidi altında mesleğini yapmak zorunda kalıyor. Tutuklanıyor, gözaltında alınıyor, işsizlik tehdidi altında kalemini, düşüncesini kullanmak zorunda kalıyor. Tam bugün bu özel günü kutlarken bir partinin genel başkanı, 154 tane gazeteci, aydın, siyasetçiyi bir anlamda fişledi. Türkiye'nin en önemli davalarından birine dilekçe vererek ki buradaki gazetecileri 63 kişi, ne şüpheli ne de tanık sıfatına sokmaksızın isimlerini verdi. Evet, bu şartlarda bugünü kutluyoruz. Ben Sayın Bahçeli'ye sormak istiyorum: O verdiğin 154 kişi içerisindeki 63 gazetecinin herhangi birine, bu süreçte bir zarar gelirse bunun hesabını verebilecek misin? Çünkü sen, onları tarafı olmadığı bir davada dilekçe vererek fişledin, hedef gösterdin. Bu fişlemeyi yapan, gazetecileri hedef gösteren bir siyasi parti liderini kınıyorum ve tüm kamuoyunu buna tepki vermeye davet ediyorum.
Melih Gökçek’e soruşturma açın
Bugün Lozan Antlaşması'nın 101’inci yılı. Onurla, gururla kutluyoruz. Lozan, Türkiye'nin kurucu senedi, tapu senedi. Ben bu anlaşmayı yapıp, Sevr’i yırtıp bir kenara iten Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve en önemli yol arkadaşı İsmet İnönü'yü saygıyla anıyorum. Lozan’da boğazlar, İstanbul kurtuldu. Hiçbir batılı ülkenin artık boğazlarla ilgili hayali kalmadı, hepsini bir kenara attık. Yani boğazlarımızı, ülkemizi bağımsızlaştıran, tam bağımsız Türkiye Cumhuriyeti'nin tapusunu keskin bir şekilde sağlamlaştıran metindir Lozan. Üzülerek söylüyorum, sosyal medyaya bakıyorum, bazı hadsizlere bakıyorum, bazı kirli insanlara bakıyorum, AKP'nin 25 yıl başkentini yönetmiş bir isme, Melih Gökçek gibi bir tipe bakıyorum. İsmet Paşa'yı, Lozan'ı imzalayan bu önemli devlet adamını dinsizlikle suçluyor. Oysa ben Melih Gökçek ve benzerlerine şunu söylüyorum: Eğer Gazi Mustafa Kemal Atatürk, İsmet Paşa ve silah arkadaşları, mücadele kahramanları olmasaydı adı ne olacaktı? Bilemiyorum. Camilerimiz olacak mıydı bilemiyorum. Bugün özgürce insanlar bu ülkede yaşayabiliyorsa, tam bağımsız Türkiye Cumhuriyeti dimdik ayaktaysa bunu Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve İsmet Paşa'ya borçluyuz. Bu arkadaşlar sürekli dinden, ahlaktan bahsediyor. Bu ülkeyi soyacaksın, hırsızlık yapacaksın, her ahlaksızlığa imza atacaksın, kirli mal varlığın hesabını veremeyeceksin; sonra bu ülkede en keskin Müslüman olarak geçinip insanlara vaaz vereceksin. O yüzden ben savcılara sesleniyorum: Bu ülkede göreviniz sadece gazetecileri ve muhalefete soruşturma açmak değil; Lozan'a, İsmet İnönü’ye, devlet büyüklerine hakaret eden Melih Gökçek gibi bir ahlaksızla lütfen resen soruşturma açın. Onlar toplumu ayrıştırıyor, bu topluma zarar veriyor.
Beyefendilere yol açmayacağız
Dün muhalefetin tüm çabasına, direncine, toplumun direncine rağmen hayvanların katledilmesini öngören hayvan koruma kanunu Meclis Tarım ve Hayvancılık Komisyonu’ndan geçti. Bunu Genel Kurul’a getirmeyin. Bunu önümüzdeki yasama döneminde tekrar değerlendirelim. Tüm komisyonlar yazın çalışsın. Daha insancıl, hayvanların yaşam hakkını koruyan, yerel yönetimlerle merkezi yönetimin el ele vereceği ve birlikte yürüteceği aşı ve kısırlaştırma kampanyasını nasıl yapacağımızın sınırlarını çizen bir çalışmayı yapalım. Bu yasa, toplumun hatta küçük ortağın bile vicdanını ki Devlet Bahçeli’nin bir yasa vicdanını rahatsız ediyorsa bir değil, bin kez düşüneceksin. Bu kolay olan bir şey değil. Beş tane önemli yasa, üç tane uluslararası anlaşma şu anda Meclis’te. Yasama tatilinden önce kanunlaşmayı bekliyor. Biz, Hayvan Koruma Kanunu geri çekilmeden, bu konuda geri adım atılmadan hiçbir yasayla ilgili beyefendilere yol açmayacağız, önünü açmayacağız. İçtüzük’ün, Anayasa’nın bize vermiş olduğu tüm yetkileri kullanacağız.
Bu yasa geçse de uygulanamaz
Toplumu ayrıştırıyorlar, kirli algılarla maalesef ki Meclis’i susturmak istiyorlar. Evet, 4 milyon sokak hayvanının bulunması bir sorun. Ama bunun çözümü toplayarak, katlederek değil; yaşatarak, aşılatarak, kısırlaştırarak yapılabilir. Tamamen sorumluluğu yerel yönetimlere atmaya çalışıyorlar. Tüm bu sıkıntıların çözüm odağı olarak belediyeleri görüyorlar. Hayır, 2004’ten beri oluşturduğunuz kurul, bakanlık, valilik hiçbir şey yapmadı. Müftü, il sağlık müdürlüğü, tarım müdürleri hepsi bu komisyondaydı. Belediyeler hiçbir şey yapmadı. Yıl 2024, 4 milyon hayvan var, belediyeler çözsün. Böyle bir mantık yok. Burada samimiyseniz hep beraber el ele vereceğiz. Bu hayvanları aşılayıp, kısırlaştırıp, doğaya bırakacağız. Ortalama bu sorunu yedi-sekiz yılda çözmüş olacağız. O yüzden ben buradan AKP, MHP grubu mensuplarına sesleniyorum: Bu yanlıştan dönün. Bu hatayı yapmayın. Bu vahşeti yapmayın. Bu yasa geçse de uygulanamaz. Belediyelerin ne bunu çözecek yeterlilikte bütçesi ne de kadrosu var. Ancak bunu birlikte, tüm Türkiye, 85 milyon, tüm idare beraber çözebiliriz. Burada da kaybettiğin yerel seçimlerin intikamını almak için bari hayvanlarla ilgili, köpeklerle ilgili, doğayla ilgili belediyeleri suçlama.
Bu borçlar 1999’dan bugüne kadar nasıl geldi
Belediyelerimizi takıntı haline getirmiş, son seçimlerdeki büyük mağlubiyeti hazmedemeyen Cumhurbaşkanı, belediyenin borçlarının hepsinin tahsiline başlayacakmış. Sayın Cumhurbaşkanı, sen bu kadar tahsile meraklıydın da bu borçlar 1999’dan bugüne kadar nasıl geldi? Hala senin döneminden gelen borçlar var İstanbul'da. Niye bu yetkiyi kullanmadın da bugün bu yetkiyi kullanıyorsun? Sen bunu yaparak Denizli'yi, Mersin'i, Adana'yı, İstanbul'u, Ankara'yı, Muğla'yı, Kilis'i, Adıyaman'ı cezalandıracaksın. Niye, beyefendimiz kaybetmiş? Sen kaybettin ve bundan sonra da kaybetmeye mecbursun Recep Tayyip Erdoğan. Çünkü sen bu ülkenin, 85 milyonun cumhurbaşkanı olamadın, olmaya da niyetin yok. Suların musluğunu keseceksin, asfaltın musluğunu keseceksin, hizmet yaptırmayacaksın. Buna izin vermeyiz. Ben buradan Türkiye'ye, Cumhurbaşkanı'nı halkımıza şikayet ediyorum. Belediye başkanlarımızı tehdit ediyor. Ve yaşadığımız şehirleri yaşanmaz hale getirmek istiyor. O belediyeler, o bütçeyle mahalle mutfaklarını, halk ekmek fabrikalarını, sosyal yardımları yani bütçeyi zaten halka veriyor. Bundan da rahatsızsan sana yazıklar olsun.
Hiçbir AK Partiliyi ziyan etmiyorsun
Yine Cumhurbaşkanı, ‘Eş, dost tuttuklarını belediye yönetimine getirip işe yerleştiriyorlar’ demiş. Tek bir şey söylüyorum: Bunu söyleyen zatı muhterem, tek adam biricik damadına Hazine ve Maliye Bakanlığı’nı teslim etmiş adam. Bir bunu söyleyen adama bakın, bir damadına bakın, bir de Ziraat Bankası'nın, Vakıfbank'ın, Halk Bankası’nın yönetim kurullarına bakın. Sen zaten kamu kurumlarını çiftlik gibi yönetiyorsun. Hiçbir AK Partiliyi ziyan etmiyorsun. Bence bundan utan.
Haram olsun
Vergi Kanunu’nu görüşüyoruz ve bir vergi yasası Meclis’e sunuldu. İlk imza Denizli Milletvekili Nilgün Ök’ündü. Sonra bir baktık ki eşinin şirketi, kendisi yönetim kurulu üyesi. Abisinin şirketi, Doğa Plastik. Kendisi yönetim kurulu üyesi hala. Hiç vergi vermemiş. Peki ne kazanmış? Toplam, döviz hesabı olarak baktığımız zaman bugünkü değerinden paranın 70 milyon ciro yapmış dört buçuk yılda. Niye ödememiş? Zarar etmiş. AK Partili olup da şirketi olup tek zarar eden bu, türünün son örneği. Zarar falan etmemiş. Bunlar vergi vermez. Bunlar ihaleleri alır. Dünya bunların etrafında döner. ‘Vergide adalet’ deyip ‘Fakirden az, zenginden çok vergi alacağım’ diyen bir milletvekili, ilk imzayla Meclis’e vergi yasasını getiriyor. Bir bakıyoruz ki bugünkü kurdan şirketleri 70 milyon ciro yapmış, tek kuruş vergi ödememiş. ‘Ödeyemedim’ diyor. Niye ödemiyorsun? Bunlar vergi vermez. Almış olduğu işlerin vergisini bile vermekten aciz, utanmaz insanlar. Emekliye yaptığınız 2 bin 500 liralık zamla övünen, bunu biz yük olarak gören iktidarsınız, Plan Bütçe Komisyonun’daki milletvekiliniz, şirketlerinin vergisini vermemiş. Haram olsun.”