İnşaat Mühendisleri Odası İzmir Şubesi, 30 Ekim İzmir Depremi’nin yıldönümünde, “Depremlerin Afete Dönüşmemesi İçin Önlem Alınmalıdır” başlığıyla basın açıklaması düzenlendi. Basın açıklamasında, depremlerin büyük afetlere dönüşmemesi ve 30 Ekim’de yaşadığımız can kayıplarının yaşanmaması için önlem alınması gerektiği vurgulandı. Basın açıklamasını okuyan İnşaat Mühendisleri Odası Afet İşleri Başkanı Abdullah İncir, “Kentin yapı stokunun durumu dikkate alındığında deprem riskine karşı alınacak önlemler, kentin ana gündemi haline gelmelidir” diye konuştu.
“Samos bir uyarıydı”
İncir, 117 yurttaşın hayatını kaybettiği Samos Depremi’nin sadece bir uyarı olduğunu ifade ederek, şöyle konuştu:
“İzmir’de 117 yurttaşımızı kaybettiğimiz ve çok sayıda binanın hasar aldığı depremin 4. Yıldönümündeyiz. Bir uyarı olarak gelen bu depremden sonra, kent merkezinde bir depremden sonra ortaya çıkacak tablonun daha endişe verici olduğunu düşündürmektedir. Kentin yapı stokunun durumu dikkate alındığında deprem riskine karşı alınacak önlemler, kentin ana gündemi haline gelmelidir”
“Alınmayan önlemlerin faturasını ağır ödüyoruz”
On yıllar önce deprem için alınmayan önlemlerin bedelinin ödendiğini kaydeden İncir, “Dünyanın sismik olarak en hareketli topraklarından birinde yaşamalıyız. Erzincan, Afyon, Marmara, Düzce, Bingöl, Van, Samos, Elazığ ve Maraş depremleri, bu depremlerin ardından alınmayan her önlemlerin faturasını ağır bedellerle ödemekteyiz. Deprem olacak mı ya da ne zaman olacak sorusunun yerine depremi afete dönüştürmemek için, biz ne yaptık sorusunun cevabını aramalıyız” dedi.
“Her şantiyeye bir şef istiyoruz”
İncir, depreme karşı alınması gereken önlemlerin başında “her şantiyeye bir şef atanması” geldiğini ifade ederek, “Yapıların güvenliği, doğru tasarım ve denetim süreçleriyle sağlanabilir. Projeler mutlaka alanında uzman ve yetkin mühendisler tarafından tasarlanmalı, denetim süreçleri bağımsız kuruluşlar tarafından yönetilmelidir. Şantiyelerde görev alan şantiye şefleri, yetkin ve tam zamanlı olarak projelerinin başında bulunmalı, yapım işlerinin niteliği ve büyüklüğüne göre görev dağılımı yapılmalıdır. İMO’nun 2021 yılının başlarından beri yürüttüğü “Her Şantiyeye Bir Şef” kampanyasında da vurguladığı gibi, keyfi uygulamalara son verilmeli ve şantiye şefliği titizlikle uygulanmalıdır” diye konuştu.
“Bağımsız kurumların denetimine ihtiyaç var”
Bağımsız kurumların TOKİ’nin yaptıkları dahil tüm inşaatları denetlemesi gerektiğini belirten İncir, “Yapı üretimi, proje aşamasından imalatın tamamlanmasına kadar uzman mühendisler tarafından mevzuat hükümlerine göre ciddi şekilde denetlenmelidir. Her aşama, şeffaf ve denetlenebilir olmalı, üretilen işin kalitesi sorgulanabilmelidir. Yapı üretim sürecinin tüm aşamalarında yer alan aktörler, yasa ve yönetmeliklere uygun hareket etmeli ve bu süreçler bağımsız kuruluşlar tarafından denetlenmelidir. TOKİ gibi kamu kurumlarının ürettiği yapılar da ayrıcalıksız olarak benzer denetime tabi olmalıdır” şeklinde konuştu.
“Projeye aykırı tadilat yapılmamalıdır”
Birçok konut ve yapıda proje ve mevzuata aykırı tadilat ve eklemeler yapıldığını aktaran İncir, bunlara müsaade edilmemesi gerektiğini söyleyerek, şu ifadeleri kullandı:
“Yapı kullanma izin belgelerinin ilgili ilçe belediyesinden alınması sonrasında, yerinde izin alınmadan yapılan inşaat ruhsatı ve eklerine aykırı imalatlar 3194 sayılı Kanunun 32.maddesine istinaden imar kirliliğine sebep olmaktadır. Kolon, kiriş, perde duvar gibi binanın ana taşıyıcı sistemine zarar vererek yapılan tadilat adı altındaki uygulamalar özellikle de zemin katlarda binanın deprem performansına ciddi zararlar vermektedir. Dolayısıyla, izinsiz, kontrolsüz bir şekilde yapılarda tadilat işlemleri yapılmamalı, binalar periyodik kontrollere tabi tutularak bu tip bilinçsiz müdahalelerin önüne geçilmeli, bu konularda vatandaşın bilinçlendirilmesi ve farkındalığın arttırılması çalışmalarının gündemde olması gerekmektedir”
“İmar Affı istemiyoruz”
İncir, bir kez daha İmar Affı istemediklerini belirterek, “Yapı güvenliğini zedeleyen, şehirlerimizde olumsuz yapı kültürü oluşturan ve büyük can kayıplarına neden olan imar affı ve benzeri istisna uygulamaları kesinlikle yasaklanmalıdır. Bu uygulamalar ile, izinsiz yapılaşmaların önü açılmakla birlikte, mevcut yapı stoğu da ciddi bir risk ile karşı karşıya kalmaktadır. Bu nedenle yasalar ve yönetmelikler net bir şekilde uygulanmalı, tüm sürecin ciddiyeti korunmalıdır” dedi.
“Yapı Stoku Envanterine ihtiyacımız var”
Mevcut yapı stokunun acil olarak envanterinin çıkartılması gerektiğini ifade eden İncir, “Mevcut yapı stoğunun durumu tespit edilmeli ve hızlı bir şekilde Yapı Stoku Envanteri oluşturulmalıdır. Risk altındaki yapılar belirlenerek hazırlanacak önceliklendirme alanları üzerinden eylem planları harekete geçirilmeli, sadece dönüşüm değil güçlendirme seçenekleri de yaygın hale getirilmelidir. Teknik açıdan uygun olan yapılarda, güçlendirme hem ekonomik hem de hızlı bir çözüm olarak değerlendirilebilir. Yapı bilimi ilkeleri gözetilerek üretilecek akılcı çözümlerin uygulanmasında ihtiyaç duyulan finansal kaynak için devlet kurumları iş birliği içinde hareket etmelidirler. İçinde bulunduğumuz ekonomik koşullarda, vatandaş bu konuda kaderine terk edilmemelidir” şeklinde konuştu.
“Toplumu bilinçlendirmeliyiz”
Sadece fiziki önlemlerin yetersiz olacağını, toplumun da deprem konusunda bilinçlendirilmesi gerektiğini aktaran İncir, “Deprem afetlerine karşı toplum bilincini yükseltecek eğitim programları oluşturulmalı ve mahalle bazlı örgütlenme sağlanmalıdır. Tüm bu önlemler geleceklerdeki afetlerde yaşanacak kayıpların önüne geçmek için hayati önem taşımaktadır. 30 Ekim 2020 tarihinde kaybettiğimiz vatandaşları saygıyla anıyor, İMO İzmir Şubesi olarak şehrimizin depremle mücadelesinde daha fazla görev almaya hazır olduğumuzu ifade ediyoruz. Deprem afete dönüşmesin, güvenli bir gelecek inşa edelim” dedi.
“İzmir’de yeniden deprem olacak”
İnşaat Mühendisleri Odası İzmir Şubesi Eylem Ulutaş Ayatar, İzmir ve Türkiye’de yeniden deprem olacağını ve bunlara hazırlık olmamız gerektiğini ifade ederek, “Hem meslektaşlarımıza hem de kentin afetlere daha dirençli hale gelmesi için çalışmalarımız var. Biz her zaman bilgi ve birikimimizi paylaşma niyetinde olduğumuzu ifade etmek isteriz. İzmir’de yeniden bir depremle karşılaşacağımızın farkındayız. Umarım bir sonraki depremde daha hazırlıklı oluruz” dedi.
“Umarız bir daha İmar Affı çıkmaz”
Ayatar, yeni bir İmar Affı çıkmaması gerektiğini belirterek, şöyle konuştu:
“Her zaman yapılan çalışmaların bilimin ışığında ilerlemesi gerektiğini söylüyoruz. İmar Affını da her zaman bilime ters bir yasa olarak görüyoruz. Bu yasa, hiç mühendislik hizmeti almamış yapıların legal hale gelmesini ifade ediyor. Bu yapılar barınma amaçlı inşa edilmiş olabilir ama devletin sorumluluğu yurttaşlarını güvenli konutlarda yaşatmaktır. İmar aflarının bir daha gündeme gelmemesi gerektiğini düşünüyoruz. Haklı çıkmak istemediğimiz bir konu aslında ama maalesef acı gerçekle karşı karşıya kalıyoruz. Doğru olan tektir, imar aflarının asla gündeme gelmemesi gerekiyor. 6 Şubat depremlerinden önce meclise yine bir yasa gelmişti ve komisyondaydı ancak deprem olunca geri çektiler. Umarız bir daha böyle bir yasayla karşı karşıya kalmayız. Yurttaşlar olarak da daha fazla bilinçle ‘yapılarımızı nasıl daha fazla güvenli hale getiririz’ diye düşünmemiz gerekiyor.”
“Yasal değişiklikler yapılabilir”
Ayatar, yasal değişiklikler olabileceğini ancak mevcut yasa ve mevzuatların eksiksiz bir şekilde uygulanmasının da önemli olduğunu kaydederek, şu ifadeleri kullandı:
“Anayasa’nın ilk 4 maddesinin dahi tartışılabilir olduğu yönünde ifadeler var. Keşke olsa, gündeme alınmaması ile ilgili sağlık yapıların inşa edilmesinin önemi, buradaki mühendislik hizmetinin anlamı yasalarımıza girse ve yetkin mühendislik hizmeti yasalaşsa ya da keşke her ilde bir üniversite olmasa. Keşke her şantiyede bir şef olsa, bunlar yasalarımıza girse ve değiştirilemez maddeler olsa. Bunlar tabi ki temennimiz ve isteğimiz ancak bunların devlet politikası haline gelmesi lazım. Elbette bunun için bu bakışa sahip yöneticilerin olması gerekiyor. Tabi sadece yasaların olması bunların önlem olacağı anlamına gelmiyor çünkü boşluklar oluyor. Toplumsal bilincin artması gerekiyor. Meclis raporlarındaki eksikliklere bakılıp yasal değişiklikler yapılabilir diye düşünüyorum”
“Karşıyaka, Konak, Bayraklı ve Bornova depremi daha çok hissedecek”
İzmir merkezli bir depremde, depremden en çok etkilenecek ilçeleri aktaran Ayatar, basın açıklamasını şu ifadelerle noktaladı:
“Kent bütününe dair bir envanter çalışmasının tamamlanması gerekiyor. Yapının alacağı kuvvet, deprem etkisi ve buna yapının nasıl davranış göstereceği meseledir. En güçsüz, zayıf diye tahmin ettiğimiz zeminlerden başlamak üzere oradaki yapıları inceleyip ya güçlendirme ya da çalışmalarına başlamak gerekiyor. İzmir merkezinin dışında olan bir depremde Bayraklı’da yıkım oldu, Karşıyaka’da etkilendi. Karşıyaka’nın zemin özelliklerini düşündüğümüzde, Bayraklı ve Bornova’daki zeminin etkisini düşündüğümüzde, Konak’ın bir bölümünü düşündüğümüzde bunlar depremi daha çok hissedecek ilçeler diye düşünüyoruz.”