Batuhan KAYA/İz Gazete- İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu, İzmir programı kapsamında gerçekleştirdiği İYİ Parti İzmir İL Başkanlığı ziyareti sonrası, gündeme dair değerlendirmelerde bulunarak basın mensuplarının sorularını yanıtladı.

Dervişoğlu, “Ben bütün programını İzmir Fuarı’nın açılışı 31 Ağustos’ta olacak diye ayarladım ama Özgür Özel Bey’in özel programı nedeniyle bu açılış 30 Ağustos’a çekildi. Özgür Bey belediye başkanı ve CHP’li arkadaşlarıyla beraber fuarın açılışını yaptığı sırada vali, 30 Ağustos resepsiyonunda bulunuyordu. İzmir Fuarı’nı bir belediye panayırına çevirmek kimsenin haddine değildir” ifadelerini kullandı.

“Koku İzmir halkının kaderi değildir”

İzmir Büyükşehir Belediyesi’ni Körfez’deki koku üzerinden eleştiren ve büyükşehir belediyesinin görevini iyi yapmadığını ifade eden Dervişoğlu, “İzmir’de çok ciddi bir problem var. Körfez kokuyor! 25 yıldan beri bu kenti yönetenler, bu olumsuzluktan kendilerine pay çıkarmak yerine, hala suçlayacak birilerini arıyorlar. Bunu yerinde görmüyoruz, bu kokunun sebebi bellidir. İzmir’de kanalizasyondan arıtmaya giden kirli sular, uygun bir biçimde arıtılmıyor ve hiç arıtılmadan İzmir Körfezi’ne deşarj ediliyor. Otomatik olarak o sulardaki oksijene zarar veren unsurlar, balıklara bile yaşam alanı bırakmayacak bir ortama sebep oluyor. O oksijensizlik körfezde kenti rahatsız eden çok kötü bir koku rüzgarla mahallelerimize yayılıyor. Bunu çözmek, arıtma tesislerini doğru bir şekilde çalıştırmaktan geçiyor. İzmir Körfezi’ndeki bu koku İzmir halkının kaderi değildir. Bundan başta büyükşehir belediye başkanı olmak üzere herkesin üzerine düşen sorumluluğu üstlenmesi gerekir. Yalnızca büyükşehir belediyesinin katkı ya da çalışmalarıyla bu sorun ortadan kalkmıyor ise burada merkezi hükümetle eş güdüm içerisinde bir faaliyete de ihtiyaç duyulabilir. İzmir halkının şikayetini doğru bir biçimde dile getirmesi ve yönetenlerin de bunu çözmesi gerekir” dedi.

“Fuarı belediye panayırına çevirdiler”

31 Ağustos’ta yapılması planlanan ancak son dakika değişikliğiyle 30 Ağustos Zafer Bayramı’nda açılışı yapılan 93. İzmir Enternasyonal Fuarı’nın, “Belediye Panayırına” çevrildiğini söyleyen Dervişoğlu, “Belediye kendi işinden daha çok başka işler yaptığına şahitlik ediyoruz. Bunlardan biri de İzmir Fuarı’ndan önce yaşanan krizdir. Bu fuarın programında bize yaklaşık 3 ay önce gönderildi. 31 Ağustos tarihinde açılış töreninin olacağı ifade edildi. Dün aldığımız bir bildirimle fuar açılışını 30 Ağustos tarihinde gerçekleşeceği ifade edildi. Siyasi konuşmaların da 30 Ağustos’ta yapılması hususuna vurgu yaptılar. Böyle bir ciddiyetsizlik olamaz. Tarihi 3 ay önce belirlenmiş organizasyonun takviminin kişilere göre değiştirilmesi kabul edilemez. Ben bütün programını İzmir Fuarı’nın açılışı 31 Ağustos’ta olacak diye ayarladım ama Özgür Özel Bey’in özel programı nedeniyle bu açılış 30 Ağustos’a çekildi. Özgür Bey belediye başkanı ve CHP’li arkadaşlarıyla beraber fuarın açılışını yaptığı sırada vali, 30 Ağustos resepsiyonunda bulunuyordu. İzmir Fuarı’nı bir belediye panayırına çevirmek kimsenin haddine değildir. Fotoğraflara bakın, sanki bir siyasi partinin organizasyonuna çevrilmiş. Fuara ve fuarın anlam ve önemine sekte düşürmemek için çok fazla laf sarf etmek de istemiyorum. Herkes söylediklerimden bir anlam çıkarmalıdır diye de düşünüyorum” diye konuştu.

Dilruba yorumu: Semboller yaratmaya gerek yok

30 Ağustos’ta farklı semboller yaratmaya gerek olmadığını söyleyen ve Dilruba Kayserilioğlu’nun 93. İzmir Enternasyonal Fuarı’na davet edilmesini eleştiren Dervişoğlu, “Katılmayacağımı ifade etmiştim çünkü bu ciddiyetsizliği kabul etmem mümkün değildi. İzmir Enternasyonal Fuarı’na yerel yönetim yeterli ciddiyeti göstermemiş demektir. Katılırsam ben de onların safında olmuş olurum. Dilruba Hanım ile ilgili olarak, söylediklerine katılmıyor olabilirim ama böyle bir şey yüzünden bir kadının tutuklanmasının uygun olmadığına vurgu yapmıştım. Böylesine önemli bir günde yeni tartışmalar yaratacak sembolleri yerinde görmüyorum. Böyle bir açılış törenine gölge düşmesini engellemek benim kadar Sayın Özel’in de Sayın Tugay’ın da görevi olmalıydı” dedi.

Dine de milli değerlere de biz sahip çıkarız

30 Ağustos Zafer Bayramı’nda verilen hutbede, Atatürk’ün anılmaması nedeniyle Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş’ı istifaya davet eden Dervişoğlu, “Bazı zaferler vardır ki unutulmaz. Ağustos ayı da biliyorsunuz Türklerin zafer ayıdır. Bu ay içerisinde hem Anadolu’yu yurt yapan Malazgirt zaferini hem de Anadolu’nun vatan kalmasını temin eden 30 Ağustos’u farklı bir biçimde ele almamız gerekiyor. Konuyla ilgili yapılan konuşmalar, tarih şuurundan yoksun bazı çevrelerin yarın neye sebep olacağını kestiremedikleri kelamları sarf ettiklerini duyuyoruz. Bu coğrafya 6’ncı yüzyıldan itibaren Türkiye olarak bilinir. Bu coğrafyada elde edilmiş zaferler Türklerin zaferleridir. Başta Sultan Alparslan’a, Selçuklu Devleti’ni kuran Tuğrul Bey’e ve onların mirasını yaşatan Gazi Mustafa Kemal’e şükranlarımızı bildirmek milli sorumluluğuzdur. Görüyoruz ki dün 30 Ağustos’u kutlarken Cuma hutbelerinde Gazi Mustafa Kemal’in adı yine zikredilmedi. Kim ne yaparsa yapsın Gazi Mustafa Kemal’i bu milletin gönlünden söküp atamayacaklar. Onlar bir Fatiha’yı çok görse bile bu millet Allah’a ne zaman yakarırsa o duanın içinde Gazi Mustafa Kemal’e rahmet olacaktır. Bütün uyarılarımıza rağmen Atatürk’ün bir kurumu, Atatürk’ün kurduğu kurumun başında bulunan zatın kendisini iç siyasetin malzemesi yapacak işler, bütün uyarmalarımıza rağmen Ali Erbaş bu olumsuz tavrını sürdürmeye devam ediyor. Atatürk’ün kurduğu bu kurumun başındaki zat, eğer Atatürk’e bir Fatiha’yı çok görüyorsa istifa etmelidir. Bu şahsın arkasında kim olursa olsun istifa etmelidir. Mukaddes dinimiz de bizimdir milli değerlerimiz de bizimdir. İkisini de kimsenin kullanım alanına sunmayız” şeklinde konuştu.

“Türkiye Türklerindir”

Anayasa değişikliği tartışmalarına dair konuşan Dervişoğlu, “Yaşadığımız toprakların bir yurt oluşu, vermiş olduğumuz kurtuluş mücadelesinde ve cumhuriyette hiç kimse kendisine bir etnik farktan ötürü fayda sağlamaya çalışmasın. Türkiye Cumhuriyeti Türklerin kurduğu bir devlettir. Bu topraklar Türklerin fethettiği topraklardır, bayrak da Türklerin bayrağıdır. Sonsuza kadar da böyle devam edecektir. Önümüzde bazı anayasa değişikliklerinden bahsediliyor. Bu milletin millet olmasına, yurdun yurt olmasına dair birtakım farklı görüşler ifade ediliyor. Bunu da özgürlük ve demokrasi adına yaptığını söyleyenler var, buradan da onlara çağrım olsun; Türkiye Türklüğü kabul edenlerin ülkesidir. Onun dışındaki bütün unsurlar kökü kökeni ne olursa olsun bu topraklarda yaşayacaklar, asırlarca yaşadılar” dedi.

“Bir yılda 400 yangın gerçekleşti”

İzmir’de 1 yıl içinde 400 yangın gerçekleştiğini söyleyen ve İzmirli yurttaşların çevreye duyarlı olduğunu ifade eden Dervişoğlu, “Bu yangınlara ne kadar erken müdahale ediliyor olsa bile yangınların yarattığı tahribatı ortadan kaldırabilmek kısa zamanda yapılabilecek iş değil. Bu yangınların tamamı orman yangını diye tarif ediliyor ama ormanların dışında başlayıp ormana giren yangınlardır. Sabotaj vs. yoktur, tamamen duyarsızlıktan kaynaklanan yangınlardır. İzmir halkının çevre duyarlılığına sahip bir halk olduğuna inanıyorum. Ormanlarına, sokak hayvanlarına, nehirlerine ve doğal yaşama katkı sağlamak için sorumluluk duygusuyla hareket edeceği hususuna dair güvenimi ifade ediyorum” ifadelerini kullandı.

Erken seçim yorumu

CHP’nin erken seçim çağrılarını değerlendiren Dervişoğlu, şu ifadeleri kullandı:
“Muhalefet erken seçimi talep etmek de her zaman haklıdır. Vadesi olan bir seçim erken seçim olmaktan çıkar. Erken seçimi talep edenler, bir buçuk yıl içinde olur diyorlarsa bu Türkiye’nin gündemine seçimle ilgili yeni tartışmalar taşıyacaktır. Ben erken seçim konuşmalarını kendi içinde spekülasyona dayalı birtakım talepler olarak görüyorum. Erken seçim istiyorsanız bu doğrudan doğruya hemen olması gereken bir şey olmalıdır. CHP’nin genel başkanı ne zaman erken seçim vurgusu yaptıysa, ‘bugün olmazsa yarın’ diyor. Bunun bir buçuk yıl sonra gerçekleştirileceğini de söylüyor, bu erken seçim tanımlaması değil. Muhalefet ne zaman erken seçim isterse istesin TBMM’de çoğunluğa ihtiyacı var dolayısıyla iktidarın da buna katılması lazım. İktidarın istediği şartlarda erken seçim yapmayı da muhalefetin bir tartışması gerekir. Erken seçim kararı da çıkarsa ve bu sistemde devam edeceksek Erdoğan’ın aday olmasının da önü açılıyor. Bu, tartışmaları da beraberinde getirecek ve Türkiye’nin gündemini işgal edecektir. Bu tartışmalar gerçek tartışmaları da ortadan kaldırıyor. Çiftçiler ve üreticiler emeğinin karşılığını alamıyor. Sadece üretenlerin kaybettiği bankaların kazandığı bir ülke konumuna geldik. Bu sorunlar yapay tartışmalar yüzünden konuşulmaz hale geliyor. Gençler eğitimden çekiliyor kimse farkında değil. Barınma ihtiyacını karşılayamayan okulu bırakıyor, vize kuyruklarında istikbal arıyor. Bu sorunların konuşulması lazım. Türkiye sorunlarını doğru bir dil ve gerçekçi bir dille ifade etmek gerekir. Muhalefetin de doğru yapılması lazım.”

Muhabir: Batuhan Kaya