İzmir Barosu, 12 Haziran Dünya Çocuk İşçiliği ile Mücadele Günü nedeniyle açıklama yaptı. Açıklamada, "18 yaşının altında herkesin 'çocuk' olduğunu, çocukların uluslararası sözleşmeler ve yasalarla güvence altına alınmış haklarını kullanmalarında temel sorumluluğun devlette olduğunu bir kez daha hatırlatarak yetkilileri uluslararası sözleşmelere, yasalara, BM kararlarına ve yapılan ulusal planlara uymaya, bu konuda samimi ve kararlı olmaya davet ediyoruz. Çocuklara yaşanabilir bir dünya bırakmak hepimizin borcudur" denildi.
İzmir Barosu, 12 Haziran Dünya Çocuk İşçiliği ile Mücadele Günü kapsamında baro önünde açıklama yaptı. Çocuk Hakları Merkezi Yürütme Kurulu Üyesi Avukat Sena Gökçe Tutguner tarafından okunan basın açıklaması şöyle:
"Uluslararası Çalışma Örgütü’nün (ILO) 12 Haziran’ı 'Çocuk İşçiliği İle Mücadele Günü' olarak belirlediği 2002 yılından bu yana ne yazık ki dünyada ve Türkiye’de milyonlarca çocuğun büyüme ve gelişme dönemlerinde olmalarına karşın sistematik emek sömürüsüne maruz bırakılarak ihmal, istismar ve her türlü şiddete açık halde olma hali devam etmektedir. 2021 yılı Birleşmiş Milletler tarafından 'Çocuk İşçiliğinin Sona Erdirilmesi Uluslararası Yılı' olarak ilan edilmiştir. BM Genel Kurulu'nun oybirliğiyle aldığı karar ile de üye devletlerin 'çocuk işçiliğinin en kötü biçimlerinin ortadan kaldırılmasını sağlamak için etkili acil önlemler alma ve 2025 yılına kadar her türlü çocuk işçiliğine son verme' taahhüdü ortaya konulmuştur. Bu taahhüde uygun olarak da üye devletlerin 2025 yılına kadar her türlü çocuk işçiliğine son vermek için etkili acil önlemler alması istenmiştir. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığınca hazırlanmış olan Çocuk İşçiliği ile Mücadele Ulusal Programında (2017-2023), öncelikli hedef grupları 'Sokakta Çalışma, Küçük ve Orta Ölçekli İşletmelerde Ağır ve Tehlikeli İşlerde Çalışma, Tarımda Aile İşleri Dışında, Ücret Karşılığı Gezici ve Geçici Tarım İşlerinde Çalışma' olarak belirlenmiştir. Bugüne gelindiğinde, alınan kararların uygulanmadığı, yapılan programların hayata geçirilmediği, ilan edilen mücadele günlerinin sadece birer tarih olarak kaldığı ne yazık ki acı bir gerçeklik olarak ortadadır.
"MESEM’lerde 8 çocuk yaşamını yitirdi"
TÜİK’in Nisan 2024’te yayınladığı 'İstatistiklerle Çocuk' 2023 yılı verilerine göre 15 ile 17 yaş arasındaki çocukların üretim sürecine dâhil olma oranı yüzde 22,1’e yükselmiştir. Bu veriler içinde mülteci çocukların ve kayıtsız çalıştırılan çocukların yer almadığı düşünüldüğünde buzdağının görünmeyen kısmı daha iyi anlaşılabilecektir. Üstelik TÜİK, 2024’te yayınladığı çocuk istatistiklerinde pek çok alan değerlendirmesinde kaynak olarak güncel bilgileri/sayıları değil 'TÜİK, Çocuk İşgücü İstatistikleri, 2006, 2012' verilerini kullanmaya devam etmektedir. Güncele dair verilerin yayınlanmaması da ayrıca ciddi bir sorundur. İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi’nin verilerine göre 2013-2024 (İlk dört ayı) yılları arasında 689 çocuk çalışırken yaşamını yitirmiştir. Eylül 2023 ayından bu yana MEB’e bağlı Meslek Edindirme Merkezlerinde (MESEM) kayıtlı çocuk sayısı 1,5 milyona yaklaşmıştır. Bu merkezlerde çocukların 1 gün okulda 4 gün işyerinde eğitim alması modeliyle çocuk emeğinin sömürüsü meşrulaştırılmıştır. Yoksulluk her geçen gün derinleşirken bu yoksulluğun devredildiği çocuklar da çok düşük ücretlerle sömürü çarklarına dâhil edilmişlerdir. Bugüne değin MESEM’lerde çalıştırılan 8 çocuk yaşamını yitirmiştir.
"Öncelik çocuk yoksulluğunu ortadan kaldırmak olmalı"
Çocukların başta yaşam hakkı olmak üzere tüm haklarının korunarak, sağlıklı ve güvenli ortamlarda eğitimlerini sürdürmeleri Milli Eğitim Bakanlığı’nın yasal sorumluluğundadır. MESEM’lerdeki kazaların önlenmesinde de işveren olarak en üst düzeyde Millî Eğitim Bakanlığı’nın yükümlü olduğu gerçeği ortadayken bizzat Bakanlığın yaptığı açıklamalara göre çocukların aylarca iş sağlığı ve iş güvenliği koşullarına uygun olmayan 8 bin 406 işyerinde ölümle burun buruna çalıştırıldığı ortaya çıkmıştır. Çocukların ucuz işgücü olarak kullanılmalarına yol açan ve bunun alt yapısını oluşturan eğitim politikalarına derhal son verilmeli, mesleki eğitim çocukların yaşama hakkı, laik, bilimsel, çağdaş eğitim hakkı ile sağlıklı büyüme ve gelişme haklarının ihlallerine yol açmayacak şekilde çağdaş ve bilimsel ilkelerle planlanmalıdır. Merkezi ve yerel yönetimlerin önceliği çocuk yoksulluğunu ortadan kaldırmak olmalıdır.
"Çocuklara yaşanabilir bir dünya bırakmak hepimizin borcu"
İzmir Barosu Çocuk Hakları Merkezi olarak 18 yaşının altında herkesin 'çocuk' olduğunu, çocukların uluslararası sözleşmeler ve yasalarla güvence altına alınmış haklarını kullanmalarında temel sorumluluğun devlette olduğunu bir kez daha hatırlatarak yetkilileri uluslararası sözleşmelere, yasalara, BM kararlarına/ taahhütlerine ve yapılan ulusal planlara uymaya, bu konuda samimi ve kararlı olmaya davet ediyoruz. Çocukların doğuştan sahip oldukları her türlü haklarını kullandıkları, hiçbir alanda araçsallaştırılmadıkları, sömürülmedikleri çağdaş, bilimsel, laik eğitim süreçlerinde ve güvenli ortamlarda sağlıklı gelişimlerinin sağlandığı bir dünya ve ülke talebimizden ve umudumuzdan asla vazgeçmeyeceğiz. Çocuklara yaşanabilir bir dünya bırakmak hepimizin borcudur."