İstanbul Ümraniye'de motosiklet hırsızlığı suçundan yakalanan Yunus Emre Geçti, yaşanan arbede sırasında bir polis memurundan aldığı silahla 27 yaşındaki kadın polis memuru Şeyda Yılmaz'ı vurdu. Yılmaz şehit olurken, çatışma sırasında 1'i polis 2 kişi yaralandı. Yakalandıktan sonra adliyeye sevk edilen Geçti, çıkarıldığı mahkemece tutuklanarak cezaevine gönderildi.
Ümraniye'de hırsızlık operasyonu sırasında çıkan arbede sırasında kadın polis memuru Şeyda Yılmaz'ı şehit eden ve tutuklanarak cezaevine gönderilen 19 yaşındaki Yunus Emre Geçti ile ilgili İzmir Barosu şu açıklamalarda bulundu;
"23 Eylül 2024 tarihinde İstanbul ili Ümraniye ilçesinde kolluk kuvvetlerince düzenlenen operasyon sırasında kendisini yakalamaya çalışan memurların silahını ele geçiren Y.E.Ç çevreye ve kolluk kuvvetlerine ateş açmış, olay sonucunda polis memuru Şeyda Yılmaz hayatını kaybetmiş, biri polis memuru iki kişi ise yaralanmıştır. Bu menfur olay sebebiyle hayatını kaybeden polis memuru Şeyda Yılmaz’ın yakınlarına ve sevenlerine baş sağlığı diliyoruz. Failin, işlediği suça uygun cezayı alması için yargı organlarının gerekli soruşturma ve kovuşturmayı gecikmeksizin ve hukuka uygun şekilde yapmaları hususunun önemini belirtiyor, olayın takipçisi olacağımızı tekrar ediyoruz.
Bununla birlikte, 23 Eylül 2024 tarihinde, olayın şüphelisi Y.E.Ç’nin; kıyafetlerinin çıkartılarak kendisine “çöp poşeti” giydirilerek ve bu amaç için tahsis edilmiş kolluk kuvvetlerine ait araçlar yerine Hayvan Durum İzleme (HAYDİ) birimine ait bir araca bindirilmek suretiyle adliyeye sevk edildiği ardından adliye koridorlarında da aynı şekilde ters kelepçe ile saçlarından çekmek suretiyle kafasının kaldırılarak sorguya götürüldüğüne ilişkin video ve fotoğraflar basına yansımıştır. Söz konusu durum, kanuna aykırılığın ötesinde, hukuk devleti ilkesinin ve insan onurunun hiçe sayılması niteliğindedir. Suç niteliğindeki bu eylemler, her ne sebeple yapılmış olursa olsun hem iç hukuk bağlamında hem de uluslararası hukuk nezdinde hukuka aykırı niteliktedir. Bahse konu olayın yaşanmasının temel nedeni siyasi iktidarın işkenceye karşı etkin mücadele yerine cezasızlık politikasını sürdüren söylem ve uygulamalarıdır.
Suç ödüllendiriliyor
"Hukukun işletilmediği, suçun cezalandırılmadığı ve hatta bir şekilde ödüllendirildiği bir sistem ile karşı karşıyayız." ifadeleriyle açıklamalara devam eden İzmir Barosu devamında şu ifadeleri paylaştı; "Yetkililerin olaya dahli de bu durumu açıkça ortaya koymaktadır. İnfaz hukuku sorunlara çözüm üretmekten uzak, yeni sorunlar üretir hale gelmiştir. Cezaevlerindeki insan haklarına aykırı koşullar, buradaki hükümlü veya tutukluların dışarıdaki hayatlarında toplumla uyum içerisinde yaşamalarını engellemektedir. Hukuka uygun olmayan yargılamalar, kişilerin adalete inancını sarsmaktadır.
Sonuç olarak, Y.E.Ç’nin adliyeye sevk edilmesi sırasında maruz bırakıldığı hukuka ve insan onuruna aykırı muamelenin suç şüphesi altında olsa dahi istisnasız hiç kimseye uygulanmaması gerekmektedir. İşkence tartışmaya açık bir konu değildir. İzmir Barosu olarak Türkiye Cumhuriyeti'nin bir hukuk devleti olduğunu ve hukuk devletine aykırı uygulamalara müsamaha gösterilmemesi gerektiğini, bu nedenle sorumlular hakkında derhal yasal sürecin işletilmesi gerektiğini hatırlatıyoruz."