İzmir'de eczacılar yaşadıkları ekonomik sorunlara ilişkin bir basın açıklaması gerçekleştirdi. İzmir Eczacılar Odası'nda düzenlenen toplantısında konuşan İzmir Eczacı Odası Başkanı Tuncay Sayılkan; eczacıların artan maliyetler ve ekonomik sıkıntılar nedeniyle zor günler geçirdiğini belirtti. Sayılkan ayrıca, ilaç fiyatlandırma sisteminin değişmesi gerektiğini vurguladı. Türkiye genelinde 30 bin eczanenin faaliyet gösterdiğini ifade eden Sayılkan, enflasyon karşısında eczacıların büyük özverilerde bulunduğunu ancak artık işin sürdürülemez hale geldiğini dile getirdi.
Sayılkan, ilaç fiyatlarının belirlenme yöntemine yönelik eleştirilerde bulunarak şunları söyledi:
“Meslektaşlarımızın son iki üç yılda yüksek enflasyonla beraber yaşadığı sıkıntılar. Artan işletme giderleri, personel giderleri, kira giderleri ama ilacın piyasanın da baskılandığı bir sistem var. İlaçtan tasarruf, sağlıktan tasarruf ilgili bir anlayış var siyasi otoritede. Bunun doğru olmadığını biz yıllardır haykırıyoruz, söylüyoruz. Vatandaşı mağdur eden, vatandaşın cebinden daha çok para çıkan bir sistemden bahsediyoruz. Ama daha da önemlisi bizleri ilgilendiren kısmı ilacın bulunabilir olması gerekirken, ulaşılabilir olması gerekirken bu tasarruf amaçlı yapılan uygulamalarla, yasal düzenlemelerle ciddi sorunlar yaşanıyor ilaca ulaşımda. İlaç fiyat kararnamesi diye 2004 yılında euroya dayalı bir sistem bulundu. Bugün geldiğimiz noktada geçtiğimiz yıl boyunca euro endeksli kararnameyle yüzde 25, bu sene de yüzde 23,5 zam yapıldı. Enflasyon geçen yıl üç haneli rakamlara, bu sene de hedeflenen enflasyon yüzde 50 civarında olduğunu göz önünde tutarsanız bu şartlarda makasın gittikçe açıldığını, eczacıların bu işin içinden çıkmakla ilgili önemli özverilerde bulunduklarını ve ciddi sorunlar yaşadığını göreceksiniz. Bunun euroya dayalı sistemden ayrılıp Türkiye’ye gerçekten uygun, enflasyon odaklı ve yılda birkaç kere güncellenen bir sisteme dönülmesi geçmişte olduğu gibi gerekiyor. Bu yöntemin değişmesi gerekiyor.”
"Ateş düştüğü yeri yakıyor"
İlaç piyasasının yarısından fazlasının ithal ürünlerden oluştuğunu belirten Sayılkan, devletin uyguladığı fiyat politikası nedeniyle birçok hayati ilacın bulunamadığını söyledi. Sayılkan, “Bugün ilaç pazarının yüzde 52’si ithal ve ithal firmalara 38-39 lira olan euronun gerçek fiyatının Türkiye’deki karşılığını 38 lira olduğu bir yerde 21,5 lira ve bir yıl geçerli bir ilaç fiyatı belirleyen euro kuru ortaya koyduğunuzda bulunamayan ilaçlar sorunu çıkıyor. Ateş düştüğü yeri yakıyor. Kanser ilaçlarına ulaşamıyorlar. Yeni nesil ilaçlara ulaşamıyorlar. Hormon ilaçlarına, tüp bebek ilaçlarına, organ nakli ilaçlarına ulaşamıyorlar. İnsanlar kapı kapı ilaç bulmak durumunda kalıyorlar. Eczacı arkadaşlarımız da bu çaresizliğin içine itiliyorlar” dedi.
"Yeni bir anlaşma sağlanmadı"
Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) ile eczacılar arasında her yıl yapılan sözleşmenin süresi dolmasına rağmen yeni bir anlaşma sağlanamadığını belirten Sayılkan, mevcut şartların eczacılar için sürdürülebilir olmadığını dile getirdi. Sayılkan, şöyle konuştu:
“Sosyal Güvenlik Kurumu’yla ciddi bir sıkıntımız var. Her yıl imzalanan bir sözleşme var. Çünkü 85 milyon insana ilacı verebilmek için 30 bin eczanede bir anlaşma yapılıyor. Bu anlaşmada iskonto oranları ve hizmet bedelleri belirleniyor. Ekim ayında normal süresi bitti bu anlaşmanın. Dört ayın üzerinden geçmesine rağmen hâlâ bir anlaşma imzalanamadı. Çünkü taleplerimizin neredeyse yüzde 50’sine karşılık veriliyor. Bu durumda eczacılar biraz daha sıkıntıya sokacak bir protokol şu anda imzalanabilir bir durumda değil.”
Eczacıların yıllardır fedakârlık yaparak hizmet verdiğini, işlerini kredilerle döndürmeye çalıştığını belirten Sayılkan, şunları ifade etti:
“Ülkedeki ekonomik durumu biliyoruz. Ülkenin gerçeklerini biliyoruz. Bu ülkeyle ilgili yapılacak özverilerin hepsini de biz bulunduk. Hepsinde yer aldık. Ülkedeki vatandaşa destek olma noktasında sosyal boyutta her yerde varız. Ama bizim de ayakta kalabilmemiz için belli koşulların sağlanması gerekiyor. Sağlıkta tasarrufla ilgili anlayışın ne yazık ki değişmediğini görüyoruz. Çok uzun yıllardır. Ama bugüne kadar belli noktalarda eczacılar özverilerde bulundular. Masraflarını kıstılar bir yerlere kadar, personel sayısını azalttılar ama geldiğimiz noktada bu iş sürdürülebilir olmaktan çıkmıştır. Birçok meslektaşım banka kredileriyle bu işi döndürmeye çalışıyor. Türkiye’de 30 bin noktadaki eczacıların neredeyse yarısı şu anda ekonomik sıkıntıyı çok ciddi yakıcı olarak hissediyor. Eczacılar artık daha çok kazanmaktan ziyade ayakta kalmak, hizmeti sürdürülebilir olmakla ilgili kaygımız var. Eczanelerin Türkiye’de çok önemli bir misyonu var, en kolay ulaşılan, en yakın sağlık danışmanı olarak.”
"Muayene ücretleri üzerimizden tahsil ediliyor"
Hastanelerdeki muayenehane ücretlerinin eczaneler üzerinden tahsil edilmesine ilişkin ise Sayılkan, şöyle konuştu:
“2005 yılında SSK ile ilk anlaşma yapıldığında 25 milyon vatandaş Türkiye’deki serbest eczanelerden ilaç ve eczacılık hizmeti almaya başladığında, muayene ücreti 89-90 kuruştu. O zamanki bürokratlar, anlaşma olabildiğince çabuk olsun diye ‘Geçici olarak eczanelerden bunları tahsil edelim’ dediler. O süreç o şekilde yönetildi. Bugün geldiğimiz noktada tam 20 yıl olmuş ve bu süreçte o 90 kuruşlar inanılmaz rakamlara çıktı, en son yüzde 540’lık zam yapıldı. 50 liralara varan rakamlara geldi.”
Özellikle nöbetçi eczanelerde ciddi sıkıntılar yaşandığını belirten Sayılkan, kredi kartıyla yapılan tahsilatların eczacılara ek mali yük getirdiğini vurguladı. Sayılkan, şunları söyledi:
“Bir kısım vatandaş kredi kartıyla ödüyor. Bu, bizim olmayan bir parayı tahsil edip Sosyal Güvenlik Kurumu’na iletmekle ilgili üstlendiğimiz bir görev. Bir de kredi kartı tahsilatı yaptığımızda onun vergisini ve KDV’sini de biz üstleniyoruz. Zaten ekonomik sıkıntının içindeyiz, bir de bunu üstlenmek zorunda kalıyoruz. Şöyle söyleyeyim, biz sağlık hizmetlerinin ücretsiz ve eşit olmasını savunan bir meslek grubuyuz. Kurulduğumuz günden bu yana bunu savunuyoruz. Biz bunu savunurken, vatandaşın cebindeki muayene ücretinin tahsilatıyla ilgili bir yükün bize yüklenmesini hiçbir eczacı kabul etmez. Bizim bunu istemediğimizi, karşı çıktığımızı herkesin bilmesini istiyorum.”
"İşin ucu eczane çalışanlarına dokunuyor"
Sayılkan, eczane çalışanlarının da bu süreçten olumsuz etkilendiğini vurgulayarak şu ifadeleri kullandı:
"Biz büyük bir aileyiz eczane çalışanlarıyla, hastanede görev yapan arkadaşlarımızla, kamuda çalışanlarla. Ama bir tarafıyla eczanedeki gelir, gider tablosunda arkadaşlar bir şey yapmak zorundalar. Ama öyle bir noktaya geldik ki 2024 yılında enflasyonu TÜİK verilerine göre yetmiş 80-64. Ama gerçek enflasyonun yüzde yüzün üzerinde olduğu bir ülkede ilaç fiyatlarına yapılan yüzde 25 zamla bu işi döndürmeye çalıştık. Devamında bu sene içinde yüzde 23,5 buçuğu getirdiğinizde şöyle bir şey çıkıyor ortaya. Geliriniz sürekli sabit ya da çok az artarken giderlerinizin katlandığı bir süreç. Şimdi bu işin ucu bir şekilde tabii eczane çalışanlarına dokunuyor. Eczanede eskiden üç eleman çalıştıran arkadaşların istemeden iki elemana düşmek zorunda kaldığını görüyorum. Çünkü bir süre sonra aileden gibi oluyorlar, evlat gibi oluyorlar. Onlarla vedalaşmak da çok kolay işler değil. Ama bu ekonomik koşullar ne yazık ki işin bir defa boyutu var, herkese dokunuyor."
"Sağlıktan tasarruf olmaz"
Sağlık alanındaki ekonomik sıkıntıların sadece eczacılarla sınırlı olmadığını ifade eden Sayılkan, şöyle devam etti:
"Aile hekimlerinin yaptığı eylemlere bakıyorum. Kaçıncı defa tekrarlıyorlar ama kimse 'Onlara gelin ne yapıyorsunuz, Ne derdiniz var?' demiyor şu ana kadar. Bizim için de ne yazık ki tablo bu şekilde gidiyor. Şu ana kadar kimse arayıp sorup 'ya bir gelin bakalım şu işi bir halledelim' demiyor. Bu aslında sadece eczacıların, aile hekimlerinin değil birçok meslek grubunun ülkede yaşadığı ekonomik sıkıntıyla ilgili. Biz bu ülkenin evlatlarıyız. Ülkenin ekonomik durumunu biliyoruz. Ülkenin kaynaklarından doğru kullanılması anlamında ne talep edeceğimizi de biliyoruz. Ama bizden istenilen fedakarlığı fazlasıyla bugüne kadar yaptığımızı düşünüyoruz. Sağlıktan tasarruf amacını biraz aşmış birçok sektörde bu tasarrufun yüzde 10'u bile yapılmazken sağlık alanında eczacılık alanında ciddi bir tasarruf baskısı var. İlacın yüzde 90 alıcısı Sosyal Güvenlik ve bu fiyatları da kendisi belirlediği iskontoları da kendisi belirlediği için fiyat baskısıyla beraber eczanelerdeki işleyişi aksatıyor. İlaca ulaşım, ilacın temini, ilacın Türkiye'de bulunabiliyor olmasını aksatıyor. Biz sağlık çalışanıyız. Yaşamın temeli sağlıktır, sağlıktan tasarruf olmaz."
"Mücadelemize devam edeceğiz"
Eczacı Yonca Sokullu Tıraş tarafından okunan açıklamada ise "Mevcut ekonomik koşullar ve artan maliyetler karşısında eczanelerimizi koruyan, onları ayakta tutan gerçekçi önlemlerin alınmadığı bir noktadayız. Haklı taleplerimizi defalarca dile getirmemize, her platformda ısrarla ifade etmemize rağmen eczanelerdeki kan kaybı görmezden gelinmiştir" denilerek özetle şu ifadelere yer verildi:
"Bölge Eczacı Odalarımızın Başkanları ve Türk Eczacıları Birliği yöneticileri yaşadığımız bu zorlukları konunun yetkililerine, siyasi partilerin değerli temsilcilerine defalarca aktarılmış, ancak ne yazık ki ne hastalarımız ne de meslektaşlarımız adına kalıcı ve gerçekçi bir çözüme henüz ulaşılmamıştır. Bugün sessiz kalırsak, hastalarımız ilaçlarına erişimde çok daha büyük sorunlar yaşayacak. Bugün sessiz kalırsak, eczanelerimiz birer birer kapanacak. İlaç ve sağlık hizmetlerinde bilginin, emeğin ve güvenin ilk adresi olan eczanelerimizin bu şartlarda ayakta kalması mümkün değildir. Acil önlemler alınmazsa eczane iflaslarının başlaması an meselesidir. Bu talebimiz sadece meslek grubumuz adına yapılan bir çağrı değildir. Bilinmelidir ki, ülkemizde halk sağlığı sisteminin etkinliği ve sürdürülebilirliği ancak bu şekilde mümkündür. Biz eczacılar, halkımızın sağlık kapısını açık tutmak için buradayız ve mücadelemize devam edeceğiz. Haklı taleplerimizin karşılanması için gerekli adımlar atılsın, sağlık kapınız açık kalsın."