Aliağa’daki gemi söküm tesislerinin kullanacağı alanların artışı için uygulamaya konulan, “Gemi Söküm ve Gemi Geri Dönüşümü Faaliyeti Alan Artışı Projesi” için ÇED sürecinin başladığı duyurusu Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği İl Müdürlüğü sayfasında paylaşıldı. Türk Mimar ve Mühendis Odaları Birliği (TMMOB) Çevre Mühendisleri Odası İzmir Şubesi, Aliağa’da çevre, halk ve işçi sağlığı konusunda kendini muhatap alan tüm kurum ve kişilere çağrı yapmak adına konuya dair basın açıklaması gerçekleştirdi. İzmir Mimarlık Merkezi’nde gerçekleşen açıklamayı, İzmir Gemi Söküm Koordinasyonu adına okuyan TMMOB İzmir İl Koordinasyon Kurulu Dönem Sözcüsü Aykut Akdemir, ÇED sürecinin kâğıt üstünde kalmaması gerektiğini vurgulayarak, “ÇED süreci ‘yasal prosedürün kâğıt üzerinde tamamlanması’ şeklinde gerçekleşmemeli, bu süreçte çalışma yöntemi, alınması gereken önlemler, kontrol ve denetim mekanizmaları sorgulanmalıdır” ifadelerini kullandı.

İzmir’de tarih canlanıyor: Antik seramikler yeniden hayat buldu! İzmir’de tarih canlanıyor: Antik seramikler yeniden hayat buldu!

“ÇED muafiyeti iptal edilmelidir”

Bölgedeki gemi söküm tesislerinin ÇED muafiyetinin iptal edilmesi gerektiğini de söyleyen Akdemir, “Gemi söküm sektöründe sorunların çözümü için tek başına ÇED prosedürünün işletilmesi yeterli değildir. Gemi söküm tesislerinin çevre ve işçi sağlığı açısından en az riskle faaliyet göstermesi için kuru havuz yöntemi zorunlu tutulmalıdır. Gerekli çevresel önlemler alınmalıdır. Bu kapsamda öncelikli olarak bölgenin ihtiyaçları belirlenmeli, bu doğrultuda bir ÇED süreci planlanmalı ve ÇED muafiyetlerinin halihazırda mevcut koşullar dikkate alınarak iptali gerekmektedir” diye konuştu.

“Tesislerin koşulları, uluslararası düzenlemelere uygun şekilde yayınlanmalıdır”

Tesislerin koşullarının uluslararası düzenlemelere uygun şekilde denetlenip kamuoyuyla paylaşılması gerektiğini ifade eden Akdemir, “Gemi geri dönüşüm tesisleri Çevre İzin ve Lisans Yönetmeliğine göre çevreye kirletici etkisi olan işletmeler olarak tanımlanmasına rağmen, gemi geri dönüşümü ile ilgili özel mevzuat düzenlemesi yapılmadığı için lisanstan muaf, denetimsiz ve kontrolsüz olarak çalışmaya devam etmektedir. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı tarafından; Gemi Geri Dönüşümü ile ilgili usul ve esaslar, tesislerin özellikleri, işletme koşulları, çevre kirliliği kapsamında alınması gereken önlemler, denetimi ile ilgili hususları içerecek şekilde uluslararası düzenlemelere uyumlu olarak yayınlanmalıdır. Gemilerin sökülmesi sürecinde tehlikeli madde envanter raporları, söküm planları, atık yönetim planları, asbest ve radyoaktivite ile ilgili özel mevzuat kapsamında gerekli envanter ve ölçüm raporları istenmeli ve konusunda uzman olan personel tarafından titizlikle incelenmelidir. Söküm için getirilen tüm gemilerin fiziki koşullarının sunulan belgelerle uyumlu olup olmadığı, söküm işlemleri sırasında gerekli önlemlerin alınıp alınmadığı denetlenmelidir. İşçi sağlığı ve güvenliği ile ilgili İLO tarafından hazırlanan rehber dokümanlar ışığında ve yasal mevzuat kapsamında gerekli önlemler alınmalıdır” dedi.

“Tesislerde kapasite artışına gidilmesi kabul edilemez”

Akdemir, Aliağa’daki çevresel kirliliğin halihazırda aşıldığını ve bu tesislerde yapılacak kapasite artışının kirlilik yükünü olması gerekenden çok daha fazla yükselteceğini ifade ederek, “Çevresel yük ve kirlilik taşıma kapasitesi aşılmış olan Aliağa’da gemi geri dönüşüm tesislerinde kapasite artırımına gidilmesi kabul edilemez.  Çevresel etki değerlendirmesi yapılmadan, çevre izin lisansı olmadan denetimsiz ve kontrolsüz olarak çalışan gemi söküm tesisleri faaliyetten men edilmelidir. Kentimizin ve bölgemizin doğal ve kültürel değerlerinin, müşterek varlıklarının korunmasının takipçisi olan meslek odaları, sivil toplum örgütleri, yaşam savunucuları olarak; çevre ve halk sağlığını tehdit eden gemi söküm faaliyetlerine ve yarattığı kirliliğe karşı mücadelemize devam ediyoruz. Aliağa bölgesindeki gemi söküm çalışmaları başta olmak üzere, kentte insan ve çevre sağlığını tehdit eden tüm çalışmaların bilime, hukuka, kamu ve çevre sağlığına uygun hale getirilmesi nihai hedefi ile kararlılığımızı bir kez daha kamuoyu ile paylaşıyoruz” şeklinde konuştu.

“Belediyeye devir sürecinin takipçisiyiz”

Akdemir ayrıca, gemi söküm tesislerinin içinde bulunduğu alanın Aliağa Belediyesi’ne devredildiğine dair iddiaların da takipçisi olduklarını açıklayarak, şu ifadeleri kullandı:
“Geçtiğimiz günlerde ise Aliağa Gemi Söküm Bölgesi alanının Aliağa Belediyesine devredildiğine dair haberler paylaşıldı. Devir işlemlerinin hangi koşullarda gerçekleştiği, Aliağa Belediyesi tarafından alanla ilgili ne planlandığına dair henüz resmi bir açıklama yapılmadı. Bu sürecin takipçisi olduğumuzu; mülk sahibi değişse de gemi söküm faaliyetini yürüten işletmelerin ve denetleyici kurumların yükümlülüklerinin devam ettiğini belirtmek isteriz.”

“İzBB’den denetleme yapmasını talep ediyoruz”

Akdemir ayrıca, büyükşehirden denetleme yapmasını talep ettiklerini açıklayarak, “İzBB görevleri arasında bulunan denetlemeler, atık suların deşarjı için yapması gereken denetlemeler, ruhsata uygun olmayan binalar için de yeniden denetleme yapması konusunda talepte bulunuyoruz. ÇŞİM’ne çağrıda bulunuyoruz, faaliyetlerin hiçbir zaman denetlenmemiş olmasından dolayı sorumlulukları vardır, denetim görevlerini yerine getirsinler. Sao Paulo’da olduğu gibi İzmir’in tüm bileşenleri bu mücadeleden asla geri adım atmayacak” dedi.

“ÇED süreci işlemesi tesisleri aklamaz”

İzmir Gemi Söküm Koordinasyonu Üyesi Av. Arif Ali Cangı, ÇED süreci işlemesinin tesisleri aklamayacağını belirterek, “Gemi söküm tesislerine ilişkin şimdiye kadar ÇED’den muaf tutulmaları üzerine, bu kararın iptali için dava açtık. Açılan dava ilk inceleme aşamasında, yürütmeyi durdurma konusunda karar çıkacağını umuyoruz. Çıkacak karar bundan sonraki süreç için de belirleyici olacak. Diğer yandan gemi söküm tesislerinin kapasitesi defalarca artırıldı. Zira ÇED’den muaf tutulmasını nedeni 7 Şubat 1993 tarihinden önce faaliyete başlamasıdır. Gerçekten 1993’ten önce faaliyete başlayan tesisler aynı kapasitede mi çalışıyor? Şimdiye kadar defalarca kez kapasite artırıp büyüdüler ve ÇED’den muaf tutuldular. Bugün yapılan başvuru yanlışlarını örtmek için yaptıkları değerlendirmesi yapılabilir. ÇED başvurusu yapılmış olması ve formalite gereği ÇED süreci işlemesi de tesisleri aklamaz. Burada kapalı havuz sistemini tartışmaya başlıyoruz. Yapılacaksa ÇED sürecinde tüm tarafların da katılımıyla çevreye olan etkinin nasıl 0’a indirileceği tartışılmalıdır” dedi.

İzBB bu tesisleri faaliyetten men etmelidir!

Büyükşehir belediyesine de İZDEMİR Termik Santrali hatırlatmasında bulunarak tesisleri faaliyetten men etme çağrısı yapan Cangı, “Bu tesislere ruhsat verme ve denetleme yetkisi büyükşehrin uhdesindedir. Dolayısıyla bu tesislerin işyeri açma ve çalıştırma ruhsatı veren İBB’ye çok büyük bir sorumluluk düşüyor. Şu anda ÇED olmadan çalışan bu tesislerin açılma koşullarını taşıyıp taşımadığı İzBB tarafından derhal denetlenmeli ve faaliyetten men edilmelidir. Sözün özü gemi söküm tesislerinin yarattığı kirliliğe karşı duran İzBB’ye büyük bir iş düşüyor. Derhal bu tesisleri denetlemesi ve ruhsatlarını iptal edip, faaliyetten men etmesi gerekiyor diye düşünüyorum” diye konuştu.

“Etkin denetim mekanizmaları oluşturulsun”

Çevre Mühendisleri Odası İzmir Şube Yönetim Kurulu Üyesi Selma Akdoğan ise, etkin denetim mekanizmalarının oluşturulması yönünde çağrı yaparak, “ÇED prosedürü normalde bir işletme faaliyete geçmeden önce olası çevresel etkilerin değerlendirilmesi ile verilecek izin prosedürüdür. Burada 1976’dan bu yana çalışan işletmeler görüyoruz ve ÇED’den kapsam dışı olarak öngörülmüş. Şu andaki ÇED başvurusunda da mevcut koşullarında çalışacaklarını, söküm yöntemi olan yöntemin devam edeceği bir süreç görüyoruz. Burada önlemlerin alınacağını ve denetleneceğine dair birtakım taahhütlerden bahsediliyor ama daha önce gördük ki bu taahhütler hiçbir şekilde yerine getirilmedi. Bu süreçler sonucunda, ‘yürütmeyi durdurma’ kararı aldık çünkü tesislere izin verilmemeliydi. Bu karar alındığında gemi sökümü tamamlanmış gemilerle karşılaştık. En son mücadelemiz Sao Paulo’ya karşıydı, onu engelledik ama bu süreç başlı başına gemilerin getirilmesi için sunulacak ilk belgeden bu yana hatalar içeriyor. Bu süreç, çözüm yönteminin güvenli yöntemlere çevrilmesi ve etkin denetim mekanizmalarının oluşturulması yönünde görüşlerimizi tekrarlıyoruz” ifadelerini kullandı.

Muhabir: BATUHAN KAYA