NİL KAHRAMANOĞLU- İzTV’de Nil Kahramanoğlu’nun sunduğu Mühendis Gözüyle İzmir programının konukları, TMMOB İnşaat Mühendisleri (İMO) İzmir Şubesi Yönetim Kurulu Başkanı Bengi Atak ve İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü İnşaat Mühendisliği Bölümü Doktor Öğretim Üyesi Doğan Kısacık oldu. Programda Kordon’a örülen beton duvar konuşuldu. 

Geçtiğimiz yıl deniz seviyesinin 1 metre yükselmesi ve yaşanan yoğun yağmur sonucunda Karşıyaka ve Konak’ta çok sayıda binada su baskınları yaşanmıştı. Bu sene de bu tarz bir taşkın olmaması, böyle bir mağduriyet yaşanmaması için İzmir Büyükşehir Belediyesi bir dizi önlem aldı. Geçtiğimiz haftalarda Kordon Acil Eylem Paketi kapsamında Alsancak Liman’dan başlayan ve Cumhuriyet Meydanı’na kadar uzanan bin 700 metre yüksekliğinde ‘Fırtına Duvarı’ örüldü. Taşkınlara bariyer olması amacıyla örülen duvara hem meslek odalarından hem de yurttaşlardan ciddi tepkiler gelmişti. 

İzmir Körfezi’nde son yıllarda sürekli taşkınlar yaşanmasının nedenlerine dair konuşan Atak, küresel iklim değişikliği ve Körfez’in iç yapısı olarak özetledi. Kısacık da taşkının nedeni sadece yağışlar olmadığını, yağışların taşkının bir parçası olduğunu dile getirdi. Taşkının iklimle ilgisi olduğunu ifade eden Kısacık, “Son yaşanılan taşkın bir metre civarındaydı ancak önümüzdeki yüz yılda daha fazla yükselme ihtimali var. Altyapıda da şöyle bir sorun var; geriye gelmiş suyun kanallarla, borularla geri boşalabilmesi gerekiyor ama su seviyesi yükseldiği için boruların önü tıkalı. Taşkın süresince boşaltma gerçekleşmiyor. Taşkın bittikten sonra sistem çalışıyor, yavaş yavaş yapıyor. Ama o sırada taşkın veriş olduğu zararı veriyor. 

"Yıllardır çalıştığımız bir konu"

Kordon’a kurulan bariyerlerle ilgili projenin fikir vericilerinden olan Kısacık, “Bizim çalışmamız tek bir proje değil ve sadece İzmir Büyükşehir Belediyesi’yle yapılmış bir proje de değil. Taşkınlar ve dalga aşması 2013’ten beri çalıştığımız bir konu. Çözüm kısmında nelerin yapılması gerektiğiyle ilgili tüm kombinasyonların farkındayız. Şu anda Körfez’in kıyılarına baktığımızda iki tip kıyı koruma olduğunu görüyoruz. Birisi dik kıyı duvarları, şu anda mevcut Kordon, Alsancak’ı koruyan duvarlar. Diğeri de daha çok kuzey kıyılarında Bostanlı, Karşıyaka’da olan eğimli tip taş dolgu tahkimatlar. Asıl sorunumuz şu; kent kıyı çizgisini doldurarak alan elde etmiş. Bu alan dolgu alan olduğu için deniz burayı geri almak ister. Böyle olunca dalga enerjisini kaybetmeden kıyıya vurmuş oluyor. Şiddetli dalgaların olduğu fırtına zamanında da kurulan duvarı aşıp taşkına neden oluyor. Kıyı çizgisini doldurmayacaktık. Şu anda geri almamız pek mümkün değil” diye konuştu.

"Önerdiğimiz proje bire bir uygulanmadı"

Geliştirdikleri Durgun Dalga Havuzu sistemine dair konuşan Kısacık, şunları söyledi: "Mevcut durumda neler yapılabilir bunun üzerine tüm senaryoları ortaya koyduk. Temel olarak iki durum söz konusu. Birincisi, trek yüksekliğini yükseltmemiz gerekiyor. İkincisi de gelen dalgayı düşürmemiz gerekiyor. Önerdiğimiz projede dalganın kıyı çizgisini biraz aşmasına izin veriyoruz. Dalga eğilimli bir alanda enerjisini kaybederek ilerliyor. En sonunda da iyice zayıflayan dalga enerjisini ikinci duvarla geri yansıtıyoruz, denize tekrar boşatıyoruz. İzmir Büyükşehir Belediyesi bizim önerdiğimiz projeyi birebir uygulama şansı ve fırsatı bulamadıklarını söyledi. Bu kışa yetişebilmek için çok daha basit çözümle, tek sıra, kıyı çizgisinden 10 metre geride bir duvar inşa ettiler. Son taşkında işe yaradı ancak hiç estetik değil. Aslında bu taktik Mustafa Kemal Atatürk’ün Kurtuluş Savaşı taktiğidir. “Hattı müdafaa yoktur, sattı müdafaa vardır” anlayışı. Düşmanı İzmir’de durdurmuyor, Afyon’a kadar ilerlemesine izin veriyor. İçe kadar gelen ve enerjisi tükenen düşmanı, tekrar taarruza geçerek püskürtüyor. Durgun Dalga Havuzu da böyle bir yöntemle yapıldı.”

"İki hassas nokta var"

Bariyer sisteminin geçici olduğunu ifade eden Kısacık, “Mevcut olan duvar geçici, yerinden sökülecek, sonradan tekrar tasarlanacak.İki hassas nokta var; Cumhuriyet ve Gündoğdu meydanları. Bu iki meydanının özellikleri hem daha alçak hem de tarihi bir değer. O yüzden bu tarz yapısal çözümler için izin almak çok daha zor. Bubölgelerdeki duvarı daha minimum tutmak gerekiyor. Bu iki lokasyon için ek önlemler gerekli. Bizim bahsettiğimiz çözüm hidrolik bir çözüm. Bu hidrolik çözümün peyzajla, mimariyle işlevli hâle dönüştürülmesi gerekiyor. Bahsettiğimiz bu duvar çok güzel bir kent mobilyasına dönüştürülebilir” şeklinde konuştu.

"İş birliğine hazırız"

Proje yapılırken meslek odalarına danışılmadığını söyleyen Atak ise ortak akıl vurgusu yaparak şöyle konuştu: “İnşaat Mühendisleri Odası olarak Kıyı Kurullarımız var. Onlarla dolaylı olarak bir etkileşim halindeler ama TMMOB camiasını kapsayacak şekilde bir çalıştay olmadı. Ancak aldığımız duyumlara göre bu ihtiyaç farkındalığı oluştu. Yakın zamanda bir çalışma gerçekleştirilebilir. Bu duvarların bu şekilde kalması çok kabul dilebilir görülmüyor. Peyzaj çalışmalarının ihtiyaç olduğu çok açık.Ortak akıl çalışmasının çok önemli olduğunu düşünüyorum. İnşaat Mühendisleri Odası olarak sorumluluk olmaya istekliyiz. İş birliği yapmaya hazırız.”

"Estetik kaygılar hayati"

Projenin yarattığı en büyük sorunların başında halkın denize ulaşımının engellenmesi olduğuna dikkat çeken Atak, “Benim de en keyif aldığım şeylerden biri o çim alanda vakit geçirmek. İzmir’i İzmir yapan bir oldu. Çözüm için talihsiz bir nokta. Hidrolik kaygılar kadar estetik kaygıların da hayati olduğunu düşünüyorum. Sadece taşkından korumak yetmez, peyzaj projelerinin de oluşturularak insanların daha kolay erişebileceği donatılar haline gelmesi için inisiyatif kullanılması gerekiyor. Özellikle geçiş alanlarıyla ilgili takıldığım noktalar var. Bir konuyla ilgili zafiyetiniz varsa isterseniz bin 500 metre duvar yapın yine arka alana taşkını alabilirsiniz. Dolayısıyla bütüncül çözüme yönelik çalışılmalı” dedi.

"Taşkınlara karşı bir direnç gösteriyoruz"

Taşkına karşı bir direnç oluşturulduğunu ve bu yüzden bazı konularda ödün vermek gerektiğini dile getiren Kısacık, “Hidrolik çözümlerimiz var. Peyzaj ve mimari çözümlerin kent dokusuna oturtulması lazım. Bahsettiğimiz duvar bu kadar yüksek ve önde değil. Bu tarz çözümlerle yapılacak bir duvar görünmez hale gelir. İzmir halkı hiçbir sıkıntı yaşamaz. Şunu unutmayalım; taşkına karşı bir direnç gösteriyoruz. Biraz keyfimiz kaçacak. Bunu kabul etmek zorundayız. Deprem gibi bir durum. Sadece estetik bir kaygı değil. Eğer taşkını bertaraf etmek istiyorsak birazcık ödün vermek zorundayız” ifadelerini kullandı.

Muhabir: NİL KAHRAMANOĞLU