SERCAN YALÇINKAYA/ İZ GAZETE- Mülkiyeliler Birliği İzmir Şubesi, ODTÜ Ege Mezunlar Derneği, TMMOB Mimarlar Odası İzmir Şubesi ve TMMOB Jeoloji Mühendisleri odası İzmir Şubesi'nin düzenleyicisi olduğu İzmir, Yerel Seçimler ve Toplumcu Belediyecilik Sempozyumu başladı.

Sempozyum düzenleyicileri adına açılış konuşmasını yapan Osman Gülmez, aday adaylarına ve isimlerle sıkışan yerel yönetim tartışmalarında yeni bir yol ve tartışma alanı açmak için bu sempozyumu düzenleme ihtiyacı duyduklarını belirtti. Gülmez, "Kent yoksulları, kent hakları, toplumcu planlama konuları yerine sadece kimin aday olacakları konuşuluyor” dedi.

5 temel ilke vurgusu

Gülmez ayrıca şunları söyledi:

1970'li yıllarda toplumcu belediyecilik olarak tanımlanan belediyeciliğin üretici, kaynak yaratıcı, tüketim düzenleyici, demokratik katılımcı belediyecilik, birlikçi belediyecilik olarak 5 temel ilkeyle ayağa kalkmıştır.

12 Eylül darbesinin hedeflerinden biri de Fatsa örneği gibi devrimci, toplumcu belediyelerin engellemekti. Darbemin bu hedefine rağmen 80,90 ve 2000’li yıllarda gerçekleşen örnekler halk için umut olmaya devam etmiştir.

Güvenli kentler ve güvenli gelecek için güçlerimizi birleştirmeliyiz. Bu bağlamda sempozyumun başlığı olan forumda birlikte gerçekleştireceğimiz tartışmalar ile ortak aklı arayacağız.

Yol aramalıyız

Mülkiyeliler Birliği İzmir Şubesi adına Nazlı Kayı ise şunları söyledi:

İçinden geçtiğimiz zor durumlarda, kentin dinamiklerinde etkin söz sahibi olmak için yol aramalı, söz söylemeliyiz. Yeniden kalkınmak ancak toplumcu belediyecilik ile mümkün. Bugün değerli katılımcılar ile yol haritası çizmek için bir aradayız.

Tüm paydaşları ile yönetilmeli

ODTÜ Ege Mezunları Derneği Başkanı Özgür Topaç ise, "Merkezi yönetimlerin yerel yöneticiler üzerindeki baskısı artmış durumda. Güçlü ve demokratik yerel yönetimler, siyasi denge kurmak açısından şarttır. Kentler sivil toplum kuruluşları ve kentin tüm paydaşları ile yönetilmelidir" dedi.

Gezi Tutuklularından sempozyuma mesaj

TİP Hatay Milletvekili Can Atalay, Şehir Plancısı Tayfun Kahraman yolladıkları mesajlarda rant yerine halk için belediyecilik için birlik ve dayanışma mesajları okundu.

Sempozyumda ilk oturum Toplumcu Belediyecilik ve Siyasal Mücadeleler olurken; oturum, Yüksek Jeoloji Mühendisi Hulusi Sarıkaya'nın oturum başkanlığında gerçekleşti. TMMOB'nin her zaman bilim ve teknik ile toplumun yanında olduğunu belirten Sarıkaya, Teoman Öztürk'ün 'Bilimi ve tekniği emperyalizmin ve sömürgenlerin değil, emekçi halkımızın hizmetine sunmak için her çabayı güçlendirerek sürdürme yolunda inançlı ve kararlıyız' sözlerini hatırlattı.

Yol göstericiydi

Yazar ve Fatsa deneyimi tanığı Pertev Aksakal döneme ilişkin halk komitilerinin kurulduğunu, çamurlu yolların düzeltildiğini, su ve elektrik probleminin kısa dönemde çözüldüğünü belirtti. Fatsa deneyiminin yurt içi ve yurt dışında yakı uyandırdığını belirten Aksakal, Fatsa'nın sadece geçmiç bir deneyim olarak algılanmasının yanlış olduğunu, geleceğe dair bir yaşam tahayyülü olduğunu ve eşitlik, özgürlük mücadelesinde yol gösterici olduğunu belirtti.

Osman Özgüven belediyeciliği anlatıldı

Gazeteci ve CHP Dikili Belediye Başkan Aday Adayı Gökmen Ulu ise, Osman Özgüven belediyeciliği Dikili örneğini anlatmak için etkinliğe katıldığını belirtti. Ulu, Osman Özgüven'in askeri darbenin gerçekleştiği ilk seçimde hemen Dikili Blediye Başkanı seçildiği, seçim öncesi Dikili'de büyük bir moral bozukluğu olduğu, kazanılan seçimin yeniden halkı umutlandırdığını söyledi.

Ulu şunları söyledi:

Osman Özgüven herhangi bir niteliği olmayan şenlikleri, toplumsal sorunlar tartışıldığı emek, özgürlük ve dayanışma festivallerine çevirdi, forumlarda Dikili halkı sorunlarını tartıştı. Ege'nin iki yakasında barış için çaba sarfetti, bu çabası ülkemizde komşu Yunanistan'da yankı uyandırdı. Yurttaşların neredeyse tüm sorumları çözüldü.

30 bin M3 suyu vatandaşa ücretsiz verdiği için yargılandığı davada Özgüven, 'Belediyeler ticarethane değildir. Su temel insan hakkıdır. Bu suçsa suçu işemeye devam edeceğim' dedi.

Belediye başkanlığı döneminde belediye emekçilerinin hep yanında olan Osman Özgüven'in şu anda tek gelir kaynağı emekli maaşı."

Gereksinimler tespit edildi

Siyaset Bilimci Dr. Turgay Gülpınar, İzmir Gültepe'in fabrikalarda çalışan ve kente yeni göçmüş kırsal kökenli insanlar tarafından kurulduğunu belirterek, Gültepe belediyesi’nin ilk başkanı Hüseyin Polat'ın TİP destekli bağımsız aday olarak seçildiğini, imece yoluyla halkın yönetime katılması ile yönetildiğini söyledi. Gülpınar, “1973 yılında CHP'li Aydın Erten, halk ile birlikte çalışmalar yaptı. Belediye, yerel sosyalist gruplar ve yerel halk ile üçlü gücün birleşmesi ile halk komiteleri kuruldu ve gereksinimlerin tespiti ve çözümlerin gerçeklemesi sağlandı” dedi.

Toplumsal çürümeyi durdurabiliriz

Araştırmacı, eğitmen ve önceki dönem Halkevleri Eş başkanı Dilşat Aktaş ise şunları söyledi:

Kentsel dayanışma ağlarının yeni örgütlenme modelinde yeni bir kavram. Paris komününden bu güne tartışılan ve zamanın koşullarına göre değişimler geçiren dayanışma kavramı bugün yeni bir biçim kazanmayı dayatıyor. İklim değişikliği, ekonomik kriz, savaş, otoriter rejimler ve afetlerin yıkıcı bir şekilde var olduğunu hem toplumsal örgütlenmelerin hem de yerel yöneticilerin ajandalarında mutlaka dikkate alınması gerekiyor. Gezi sürecinde, pandemide, depremde ihtiyaçlara göre farklı dayanışma ağları oluşturuldu ve toplumun ihtiyaçları böyle karşılandı.

Doğru bir yöntem ile yeniden özneleşebilirsek toplumsal çürümeyi durdurabiliriz. Dayanışma geleneği çok güçlü bir toplum olarak dayanışma temelli tüm hareketleri kucaklamamız, destek vermemiz gerekiyor.

Sempozyumun ikinci oturumunda ‘Toplumcu Kentsel Politikalar’ işlendi.

Oturum başkanlığını TMMOB Mimarlar Odası İzmir Şube Başkanı Dr. İlker Kahraman yaptı.

Gençler geleceğe karşı umutsuz

Sosyal Psikolog Prof. Dr. Melek Göregenli; kentsel katılım, çoğulculuk ve depreme karşı kollektif dayanıklılık konusunu şu ifadelerle işledi:

İnsanların toplumsal meselelere karşı ilgisini yitirdiği dönemde bu etkinliğe bu kadar yoğun katılımın olması çok sevindirici.

Yerel yönetimler merkezin çevreye ‘bir şey’ verdiği, halkın sadece hizmet bekleyen noktasında olduğu bir anlayışı terk etmeli.

Gençler geleceğe dair umut besleyemiyor. Bu nedenle de bağımlılık artıyor. Cumhuriyet’in ilk dönemlerindeki örnekler gibi gençlerin yetenekleri ve becerileri noktasında kamusal destek alabilmeleri onları kurtarabilir. Yerel yönetimler bu kamusal destekleri verebilir.

Geçici devlet politikaları ile bu sorunlar çözülmez

Yazar ve insan hakları savunucusu Hacer Foggo ise, yerel yönetimler ve yoksulluk politikalarına ilişkin şunları işledi:

Kentsel dönüşüm kavramının literatüre girdiği Sulukule Mahallesi'nde bir soylulaştırma çalışması başlamıştı. Sulukule platformu örgütlenmesinde 7 yıl boyunca yer aldım. Sulukule halkı ‘kentsel dönüşümü istemiyoruz’ demiyordu. Kentsel dönüşüm sürecine katılıp fikrinin önemsenmesini istiyordu.

Ülkemizde tüm günahlar yoksulların sırtına yükleniyor. Bunun en büyük nedeni yoksulluğu tanımıyor olmamız.

İzmir uyuşturucu kullanımının en fazla olduğu il. Bir tane ANATEM var. Derin yoksulluk bu durumun en büyük sebeplerinden biri. Geçici devlet politikaları ile bu sorunlar çözülemez.

Bakanlıklar ve yerel yönetimler yoksul aileleri yılda bir ziyaret ederek durumu takip ediyor. Ama burada daha sık bir takip yapılsa yoksulluktan kaynaklı yaşanan problemlerin önüne geçilebilir.

Belediyelerin yapamayacağı hiçbir şey yoktur. Doğru politik bakış açılı belediyeler oluşursa sosyal konut da , kreşler de sosyal donatılar da oluşturabilir.

Kalkınma iktisatçısı Nihat Uçukoğlu ise, “Yerel yönetimler, yerel kalkınmaya destek verebilirler. Kooperatifleşmede hem üretim hem de tüketim noktasında destek verebilir. Yerel yönetimler sosyal kalkınmayı desteklemeli. Eğitime, sağlığa, gençlerin gelişimine katkı verebilir” dedi.

Bu yıkımın sebebi...

JMO İzmir Şube Başkanı  Koray Önalan da, “Toplumcu belediyecilik bilimden ayrı tutulamaz. Bilimsel araştırmalar ve kararlar teknik olarak bir yerel yönetimin ne yapacağını zaten gösteriyor. 30 Ekim depreminde bu kadar yıkım ve can kaybının sebebi yanlış yerleşim yeri tercihi. Bu yıkımın sebebi Bayraklı'yı Manhattan yapacağım diyen zihniyettir” dedi.

Eşim 'Bırakmadın mı bu işleri' dedi

Sempozyumun üçüncü oturumu, Yeniden Umut ve Mücadele Mekanları oldu.

Oturum Başkanı Ercan Kesal, “Biliyorsunuz ben bu yerel seçimler konusunda sabıkalıyım. Buraya gelirken eşim oturum başkanı olduğumu duyunca, ‘Bırakmadın mı sen hala bu işleri’ dedi. Biz olmasak olmaz diyeceğimiz bir yerel seçime gidiyoruz. O nedenle bu tartışmaları önemsiyorum” açıklamasında bulundu.

Toplumcu belediyeler üretmezse var olamazlar

Şehir Plancısı Dr. Engin Bozkurt ise antik çağdan bugüne belediyeciliği ve toplumcu belediyeciliği ele alarak, “Belediyeler üretmeli, toplumcu belediyeler üretmezse var olamazlar.  Merkezi hükümetler belediyenin kaynaklarını ve yetkilerini arttırmıştır fakat bunu sermayenin faydasına olacak biçimde planlanmıştır” açıklamasında bulundu.

Kentin bir neferiyim

Fındıklı Belediye Başkanı Ercüment Çervatoğlu, şöyle konuştu:

“CHP Fındıklı olarak biz değişim ve dönüşümü çok önceden yaptık. Yapımızı gençleştirdik ve kadınlaştırdık.

Ben ne belediye başkanıyım ne de kenti yöneten biriyim. Ben kentin bir neferiyim.

Belediye başkanlarının büyük yetkileri var. Bir başkan ‘insan asamaz, para basamaz’. GeRi kalan tüm yönetsel haklara sahip.

Fındıklı'da göreve başladığımızda başkan odasının kapısını, makam masasını koltuğunu çıkardık. Orayı bir çalışma ofisine çevirdik. Tüm müdürlükleri formalite düzeyine çevirdik ve hiyerarşisi ortadan kaldırdık.

Kadın, gençlik, esnaf, engelliler meclislerini oluşturduk. Tüm kararlarını belediye meclisinde birlikte tartıştık, karara bağladık.

Belediye başkanı olmadan önce birçok farklı deneyimi okumuştum ama göreve gelince gerçekliğin okumalarımdan farklı olduğunu gördüm. Sorunları tek tek görüştük ve kendi deneyimimizi ve kendi hikayemizi yazdık. Bu pratikle ‘Meci Deklarasyonu’nu yayınladık.

İhalesiz belediyeyiz. İhale yapmıyoruz. İhtiyacımız olan her şeyi birlikte üretiyoruz. Bütçeyi katılımcı biçimde halk ile yapıyor. Her ay harcamaları yayınlıyoruz.

Özetle şimdiye kadar belediyecilikle o kadar kötü şeyler yapılmış ki, hiçbir şey yapmasak bile başarılı görünürdük.”

Aynı hataları yaparsak yereli de değiştiremeyiz

Tunceli Belediye Başkanı Fatih Mehmet Maçoğlu ise şunları söyledi:

Bizden önceki tüm toplumcu belediyecilik örneklerinden faydalandık. Mehdi Zana, Fikri Sönmez, Osman Özgüven’den beslendik. İspanya'dan Juan Manuel Sánchez 'in yaptıklarına baktık.

Bu dünyayı değiştireceksek önce bulunduğumuz yerdeki sisteme yönelmeliyiz. Bizden öncekilerin yaptıkları hataları aynısını biz de yaparsak yereli değiştiremeyiz.

Bütün dost ve yoldaşlar bir araya gelerek geleceği planlayan örgütleyen bir anlayışı örmeliyiz. Gelecek ellerimizde.

Yılmaz Güney' in sözüyle bitirmek istiyorum; Kazanacağız, mutlaka kazanacağız!

Hayat bizi davet ediyor

"Kayyumlar ile belediye başkanlıklarının ve belediye meclislerinin iradesi gasp edildi. Sadece bu makamlar değil halk iradesi de gasp edildi" diyen Mithat Sancar, şu ifadeleri kullandı: 

Kayyum anlayışı toplumcu belediyecilik anlayışının tepesinde dolaşan bir kılıçtır. Kayyum sorunu Kürt sorunundan bağımsız değildir. Aynı zamanda kentleri talan etmenin de bir yöntemidir.

Toplımcu belediyecilik teorik bir kurgu değil, pratik bir deneyim geliştirme biçimidir. Hiçbiri birbirine benzemez. Bu deneyimlerin en büyük örneği de Paris komünüdür.

Toplumcu belediyeciliğin alternatifi kenti bir rant ve kar alanı olarak görmektir.

Önümüzde bir imkan var. Çoğulcu, demokratik katılımcı bir belediyecilik anlayışını örmek zorundayız.

Kazanacağız, kazanmak için de şartlar mümkün. Hayat bizi davet ediyor.

Editör: Duygu Kaya