Konak Belediyesi ve Konak Kent Konseyi’nin düzenlediği, İzmir Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Dilek Gappi’nin moderatörlüğünü yaptığı “Türkiye’de Gazeteci Olmak: Zorluklar ve Mücadele” panelinde basın özgürlüğü, bağımsız habercilik ve yerel medyanın geleceği ele alındı. Panele CHP Grup Başkan Vekili Doç. Dr. Gökhan Günaydın, Birgün Gazetesi Genel Yayın Koordinatörü Dursun Yaşar Aydın, Halk TV Ege Bölge Temsilcisi Mustafa Akbaş konuşmacı olarak katılırken, gazeteci Özlem Gürses online bağlantıyla görüşlerini paylaştı.

Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili Doç. Dr. Gökhan Günaydın, BirGün Gazetesi Genel Yayın Koordinatörü Dursun Yaşar Aydın ve Halk TV Ege Bölge Temsilcisi Mustafa Akbaş’ın konuşmacı olarak yer aldığı etkinlikte, Gazeteci Özlem Gürses de çevrim içi bağlantıyla katılım sağladı. Panelin moderatörlüğünü ise İzmir Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Dilek Gappi üstlendi.

Panelde, gazetecilerin karşılaştıkları baskılar, basın özgürlüğü mücadelesi ve Türkiye’de gazetecilik yapmanın zorlukları ele alındı. Konuşmacılar, medyanın demokratik toplumlar için vazgeçilmez bir güç olduğunu vurgulayarak, bağımsız ve özgür haberciliğin önemine dikkat çekti.

Başkan Nilüfer Çınarlı Mutlu, konuşmasında basın özgürlüğünün giderek daha fazla baskı altına alındığını belirterek, gazetecilere yönelik artan tehditlere ve tutuklamalara karşı dayanışmanın önemine değindi. “Gerçekleri kelepçeyle susturamazsınız” diyen Mutlu, gazetecilik mesleğinin onuruyla sürdürülebilmesi için mücadele etmeye devam edeceklerini ifade etti.

Panelde konuşan CHP Grup Başkan Vekili Gökhan Günaydın, Türkiye’de basına yönelik baskının her geçen gün arttığını vurgularken, bağımsız medyanın toplumun doğru bilgiye ulaşmasındaki kritik rolüne değindi. Katılımcılar, tutuklu gazeteciler için dayanışma mesajları verirken, adaletin ve basın özgürlüğünün sağlanması için ortak mücadele çağrısında bulundu.

Ev hapsinde tutulan gazeteci Özlem Gürses, panele çevrim içi olarak bağlanarak yaşadığı süreci ve basın özgürlüğüne yönelik baskıları anlattı.

İzmir’de bulunmayı çok istediğini ifade eden Gürses, Konak Belediye Başkanı Nilüfer Çınarlı Mutlu ile son ziyaretinde kenti gezdiğini ve Ege’nin güzelliklerini özlediğini dile getirdi. Ancak şu an ev hapsinde olduğunu vurgulayan Gürses, yaşadığı durumu şu sözlerle aktardı:

“Bugün üçüncü kez Adalet Bakanlığı’ndan görevliler geldi, elektronik kelepçemi değiştirdiler. Sürekli bir bahane: ‘Sinyal gitmiyor, makine bozulmuş, kayış kopmuş…’ Ama sonuç değişmiyor, ev hapsindeyim. O kadar tuhaf bir şeyin içindeyiz ki artık anlamakta zorlanıyorum. İşte buradan bağlanıyorum ve bu bile bir mücadele. Fakat biz bu baskılara rağmen geri adım atmayacağız. Basın özgürlüğü için, demokrasiyi savunmak için mücadeleye devam edeceğiz.”

Özlem Gürses, gazeteciliğin suç olmadığını, ancak bağımsız habercilik yapanların çeşitli baskılarla susturulmaya çalışıldığını belirterek, dayanışmanın önemine vurgu yaptı. Tüm baskılara rağmen gerçekleri anlatmaktan vazgeçmeyeceklerini söyleyen Gürses, “Gerçekleri kelepçeyle susturamazsınız” diyerek sözlerini tamamladı. Gazeteci Özlem Gürses, yaşadığı ev hapsi sürecinde toplumdan gördüğü desteğin kendisi için büyük bir anlam taşıdığını belirtti. Gözaltına alınmadan önce yalnız kalacağını, insanların korkup selam dahi vermeyeceğini düşündüğünü söyleyen Gürses, tam tersinin yaşandığını ifade etti.

“Beni ziyaret eden, arayan, soran, mesaj atan binlerce insan var. Gözaltına alındıktan sonra cep telefonuma 1600 mesaj geldi, 3000 mesajı okumam saatler sürdü. İnsanlar her mahalleden, her kesimden benimle dayanışma içinde olduklarını gösterdi. Gökhan Bey de oradaymış, annemi yalnız bırakmamışlar. Meğer ne kadar güçlü olduğumun farkında değilmişim. Eğer umutlarımız yeniden yeşerecekse, işte bu dayanışma sayesinde yeşerecek.”

Bu sürecin kendisine yalnız olmadığını, gazeteciliğin ve dayanışmanın ne kadar kıymetli olduğunu gösterdiğini belirten Gürses, baskılara rağmen umudun her zaman var olacağını vurguladı.

Hakikatin peşinde bir meslek

Birgün Gazetesi Genel Yayın Koordinatörü Dursun Yaşar Aydın, panelde yaptığı konuşmada Anadolu coğrafyasının tarih boyunca pek çok baskı, zorbalık ve iktidar değişimi gördüğünü ancak geriye her zaman direnenlerin ve güzel şeyler için mücadele edenlerin kaldığını vurguladı.

“Bu topraklar Ahmet Arif’in, direnişin ve umudun toprakları. Siyasal İslam, Anadolu’nun tarihinde dünkü çocuk bile sayılmaz. Nice hükümdarlar, nice krallar gelip geçti, ama geriye hep iyilik için mücadele edenlerin isimleri kaldı. Çocuklarımıza onların isimlerini veriyoruz, öykülerini anlatıyoruz. Bugün yaşadığımız baskılar da geçecek ve hakikatin peşinde koşan gazetecilerin mücadelesi anlatılmaya devam edecek.”

Gazeteciliğin kutsal bir meslek olmadığını, ancak işini hakkıyla yapan herkes gibi gazetecilerin de büyük zorluklarla karşılaştığını belirten Aydın, Türkiye’de meslek etiğine bağlı kalan doktorların sürgün edildiğini, öğretmenlerin atanmadığını, gazetecilerin ise sansür ve baskılarla mücadele etmek zorunda kaldığını söyledi.

“Bu ülkede iyi doktor ya sürgün ediliyor ya yakılıyor ya da öldürülüyor. İyi bir öğretmen, sınavları kazansa bile bir adamın iki dudağı arasına sıkışıyor. Gazetecilik de bundan farklı değil. Ama hakikatin peşinde koşmaktan vazgeçmeyeceğiz.”

Aydın, Türkiye’nin ekonomik ve sosyal krizlerine de değinerek, yoksulluğun artık toplumun kaderi haline getirildiğini ifade etti. Eskiden belirli kesimlerle sınırlı olan ekonomik sıkıntıların bugün toplumun yüzde 70’ini etkilediğini ve milyonlarca insanın açlık sınırının altında yaşadığını vurguladı.

“22 yıldır adalet yok, yoksulluk diz boyu. Eskiden beyaz yakalılar orta sınıf olarak görülürdü, şimdi toplumun büyük bir kısmı yoksulluk sınırının altında. İktidarın toplumsal rıza üretemediği, destek bulamadığı bir döneme girdik. Bu nedenle gazetecilik daha önemli hale geliyor, çünkü biz gerçekleri anlatmaya devam ettikçe bu düzen değişecek.”

Konuşmasını dayanışma vurgusuyla tamamlayan Aydın, gazetecilerin tüm baskılara rağmen mesleklerini onurla icra etmeye devam edeceklerini belirtti.

“Gazetecilik susturulamaz: Hakikatin peşindeki mücadele”

Halk TV İzmir Bölge Temsilcisi Mustafa Akbaş, Türkiye’de gazetecilik yapmanın giderek zorlaştığını, iktidarın baskılarıyla hakikati anlatmaya çalışan gazetecilere gözdağı verildiğini belirtti. Akbaş, özellikle bağımsız gazetecilerin sindirilmek istendiğini vurgulayarak şu ifadeleri kullandı:

“Bize, ‘Suat Toptaş gibi gazetecilik yapmayın’ deniyor. Peki ne yapalım? Yandaş medya dediğimiz yapıların, medya maymunlarının ya da trollerin bir parçası mı olalım? Hayır! Her türlü baskıya, sindirme politikasına rağmen gazetecilik yapmak isteyen insanlar asla bir trol olmayacak. Elimizden geldiğince bu mesleğin onurunu koruyacağız ve gazetecilik bayrağını yükseltmeye devam edeceğiz.”

Akbaş, gazetecilere yönelik baskıların ve bedel ödemek zorunda bırakılmalarının yeni bir durum olmadığını, 70’ler, 80’ler ve 90’larda da gazetecilerin büyük bedeller ödediğini söyledi. Mücadelenin nesiller boyunca sürdüğünü vurgulayarak şu sözleri ekledi:

“Şairin dediği gibi; ‘Ezilir un oluruz, ekilir ekin oluruz, ezilir un geliriz, ekilir ekin geliriz.’ Bu topraklarda hakikati arayan gazetecilik geleneği asla bitmeyecek.”

Son dönemde gençlerin umutsuzluğa kapılarak ülkeden gitmeyi düşündüğünü de belirten Akbaş, bu umutsuzluğu kabul etmenin yanlış olacağını söyledi. Türkiye’nin tarih boyunca zorlu süreçlerden geçtiğini hatırlatarak, Kurtuluş Savaşı dönemindeki dayanışma ruhunu vurguladı:

“1919’da bu ülke işgal altındaydı, yoksuldu, bir imparatorluk yıkılmıştı ama halk ayağa kalkmasını bildi. Bu sadece bir kişinin başarısı değildi; o mücadeleye omuz veren kadınların, dağlara çıkanların, emek verenlerin eseriydi. Bugün de aynı ruhu korumamız gerekiyor.”

Konuşmasını dayanışmanın önemine dikkat çekerek tamamlayan Akbaş, farklı kesimlerin bir araya gelerek güçlenmesi gerektiğini söyledi. Bilardo toplarının sıkıştırılmış kâğıtlardan yapıldığını öğrendiğinde çok etkilendiğini belirterek şu metaforla sözlerini noktaladı:

“Kâğıt zayıf gibi görünse de sıkıştırıldığında sert bir top haline gelebiliyor. Bugün de toplumun mağdur edilen kesimlerinin yan yana durması gerekiyor. Çünkü bu ülkede itiraz edenlerin toplamı artık %60’lara ulaşıyor. Önemli olan, bu itirazları birleştirmek ve güçlendirmek.”

“Muhalif basına yönelik baskılar artıyor”

CHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın, “Zor Zamanlarda Gazetecilik” panelinde yaptığı konuşmada, Türkiye’de gazeteciliğin tarih boyunca baskı altında olduğunu vurguladı. Günaydın, demokrasinin yalnızca sandıkta oy vermekten ibaret olmadığını belirterek şunları söyledi:

“İtalyan siyaset bilimciler de vurguluyor; demokrasi, yalnızca sandıkta oy kullanmak değildir. Gerçek demokrasi için bireylerin eğitim alması, sorgulayıcı bir bilinç kazanması ve dünyada olup bitenleri objektif şekilde öğrenmesi gerekir. Ancak Türkiye’de gazetecilik her zaman hedef alındı. Gazeteciler vuruldu, tehdit edildi, hapse atıldı. Bugün de içeride ve dışarıda baskı gören meslektaşlarımız var.”

Muhalif medyaya yönelik baskının arttığını ve iktidar medyasının tek sesli hale getirildiğini belirten Günaydın, yandaş basının izlenmediğini, ancak muhalif medyanın etkisinin iktidarı rahatsız ettiğini dile getirdi:

“Bugün televizyon kanallarını gezerken Erdoğan konuşmaya başladığında 30’dan fazla kanalın aynı anda onu yayınladığını görüyoruz. Bu durum, Azerbaycan, Rusya veya Macaristan gibi otoriter rejimlerde olabilir ama demokratik bir ülkede asla. Ancak insanlar artık yandaş medyayı izlemiyor, gazetelerini okumuyor. İşte tam da bu yüzden, geriye kalan yüzde 10’luk bağımsız medya, yüzde 90’dan daha fazla etki yaratıyor ve iktidar da bundan korkuyor.”

Günaydın, sansürün yalnızca fiziksel engellemelerle değil, zihinlere işlenmeye çalışılan bir baskı mekanizmasıyla da uygulandığını belirterek, gazetecilerin bu baskılara rağmen gerçeğin peşinde olmaya devam ettiğini söyledi.

“İktidar artık rıza ile değil zorla kontrol aşamasında”

CHP İstanbul Milletvekili Gökhan Günaydın, Türkiye’de ekonomik krizin derinleştiğini ve iktidarın toplumsal desteği kaybettiğini belirterek, artık rıza ile değil, zorla kontrol mekanizmalarına yönelindiğini söyledi.

“Bugün Kemeraltı’nda beş dükkâna girsek, üçünün siftah yapmadığını, birinin sadece iki ayakkabı sattığını görürüz. Ancak A Haber’i izleyen bir vatandaş, ekonominin kötü değil, düzelmekte olduğunu sanabilir. İktidar, sosyal yardımlar gibi araçlarla toplumsal rıza üretmeye çalıştı ama en iyi zamanlarında bile toplumun en az yüzde 50’si bu propagandaya inanmadı. Bugün ise bu oran yüzde 60-65’lere ulaşmış durumda. Artık rıza ile kontrol edemedikleri kesimleri zorla baskı altına alma aşamasındalar.”

Günaydın, geçmişte de benzer baskı süreçlerinin yaşandığını ve bunların aşılacağını vurguladı:

“Daha önce de belediye başkanları hapse atıldı, siyasetçiler hedef alındı. Bugün de belediye başkanlarımızı içeride tutuyorlar ve daha fazlasını yapmaya hazırlanıyorlar. Ancak geçmişte bu baskıları kuranlar nasıl kaçıp gittiyse, bugün bunu yapanlar da aynı akıbete uğrayacak. Halk, bu tabloyu ilk kez görmüyor ve yine direnecek.”

Günaydın, iktidarın baskı politikalarının karşısında halkın mücadele etmeye devam edeceğini ve tarihin bu tür girişimleri defalarca boşa çıkardığını sözlerine ekledi.

“Demokrasi dayanışmasını korumak zorundayız”

CHP İstanbul Milletvekili Gökhan Günaydın, iktidarın muhalefeti itibarsızlaştırma çabalarına ve siyasi oyunlarına karşı birlik içinde olunması gerektiğini vurguladı.

“Bugün iktidar, Cumhuriyet’i, Cumhuriyet Halk Partisi’ni ve muhalefeti terörle, yolsuzlukla, tacizle suçlayarak toplumda izole etmeye çalışıyor. Bunun sebebi açık: Erdoğan’ın karşısına tek bir muhalefet adayı konduğunda, anketlere göre 13 puan geride kalıyor. Ancak anketlerde Erdoğan’ın yanına farklı isimler eklenince, manipüle edilebilecek bir tablo ortaya çıkıyor. İktidar bunu görüyor ve bu yüzden topluma korku salarak ve muhalefeti bölerek iktidarını korumaya çalışıyor.”

Günaydın, CHP’nin ve diğer muhalefet partilerinin yükselişte olduğunu belirterek, iktidarın panik içinde olduğunu dile getirdi:

“İktidar, CHP’nin ve diğer muhalefet partilerinin çok daha yukarılarda, kendisinin ise çok daha aşağıda olması gerektiğini biliyor. Ancak 22 yıllık tek parti iktidarının kurduğu sistemden beslenen bir yapı var. Bu nedenle, önümüzdeki süreçte olağanüstü hamlelerle iktidarın yeni oyunlarıyla karşılaşacağız.”

Muhalefetin sadece CHP’den ibaret olmadığını ve demokrasi mücadelesinin tüm kesimlerin ortak çabasıyla kazanılacağını belirten Günaydın, iktidarın muhalefeti bölme çabalarına dikkat çekti:

“Erdoğan’ın yapabileceği şeylerden biri de muhalefeti bölmek, demokrasi dayanışmasını dağıtmaya çalışmaktır. Örneğin, Cumhur İttifakı’nın içindeki birlik ve beraberlik söylemi, aslında demokrasiyi savunduklarına dair bir illüzyon yaratma çabasıdır. Ama bu bir yanılsamadır. Çünkü bir yandan ‘kadife eldiven’ uzatırken, diğer yandan eldivenin altında ‘demir yumruk’ gösteriyorlar. Bu oyuna gelmemek, muhalefetin dayanışmasını korumak zorundayız.”

Günaydın, demokrasiyi savunmanın bir zorunluluk olduğunu ve bu mücadelenin sadece geçmişe değil, geleceğe karşı da bir sorumluluk olduğunu belirterek sözlerini noktaladı:

“Bizim, Mustafa Kemal Atatürk’e, yol arkadaşlarına ve isimsiz kahramanlara karşı sorumluluğumuz var. Ama aynı zamanda çocuklarımıza ve geleceğimize karşı da sorumluluğumuz var. Eğer bu topraklara demokrasiyi getireceksek, bunun tek yolu Cumhur İttifakı’nı tarihin çöplüğüne göndermektir.

İzmir'de sigara kaçakçılarına operasyon: 5 şüpheli gözaltına alındı İzmir'de sigara kaçakçılarına operasyon: 5 şüpheli gözaltına alındı

“Cezalandırılan sadece bizler değiliz”

Panelin kapanış konuşmasında, gazetecilerin  yönelik baskıların, toplumu cezalandırmak anlamına geldiğini belirten moderatör ve İzmir Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Gappi, şu ifadeleri kullandı:

“Mücadele kelimesi, bizim için bir yaşam biçimi. Bir ayda 14 gazeteci tutuklamıştı. Geçenlerde 15 oldu. 17 meslektaşımız cezaevindeydi. 18 meslektaşımız cezaevinde. Bizler, baskılara ve sıkıntılara alışkınız. Ancak medyanın ve iktidarın çalışma noktası, gelip Türk medyasının üzerinde sistematik olarak bir cezalandırmaya dönüştü. Bu noktada cezalandırılan sadece bizler değiliz. Türkiye’nin fikir ve ifade özgürlüğü. Türkiye, gerçeklerin ne olduğu hakkında fikir edinmenin güçleştiği, iktidarın kurgulayıp önümüze serpiştirdiği bir hakikat sorunu haline geldi. Ben konuşmacılarımıza hakikat savaşçısı olarak bakıyorum. Gazetecilik, erkelerin söyledikleriyle yaptıkları arasındaki uçurumu gösterebilmek. Bunu gösterdikleri için bedelini ödeyen meslektaşlarıma selam olsun.”

Muhabir: SEMRA İĞTAÇ