Foça’nın duayen turizmcisi ve yerel tarih araştırmacısı Sebahattin Karaca ile birlikte, “Bir çift gözün görebileceği en güzel yer” olarak tanımladığı Foça’nın turizmini konuştuk. Foça’nın turizmdeki altın yıllarına da bugünlerine de tanık olan Sebahattin Karaca, turizmin geliştirilmesi için önerilerini sunarken Foça’yı bekleyen tehlikelere karşı da uyarılarda bulundu. Sebahattin Karaca; her şeye rağmen Foça’nın kimliğini koruduğunu vurguladı.

Altın yıllar yaşandı

Kentlerin de insanlar gibi kimlikleri ve karakterleri var. Tanımayanlar için Foça’yı biraz anlatır mısınız?

Türkiye’nin modern anlamda ilk tatil köyünün Foça’da yapıldığını düşünürsek buraya Türkiye’nin seçilmiş ilk turizm kenti diyebiliriz. Foça, ‘Fransız Tatil Köyü’ ile sonraki turizm kentlerini de bu anlamda etkiliyor, öncü oluyor. Öte yandan 80’li yılların ikinci yarısından sonra 3-4 tane yerel acentenin Norveç’ten, Almanya’dan, Hollanda’dan, Finlandiya’dan gruplar halinde getirdikleri turistlerle Foça turizmde altın yıllarını yaşıyor. Dolayısıyla Foça’da oteller doluyor, restoranlar, halıcılar, hediyelik eşyacılar, eğlence yerleri çok önemli işler yapıyor. Bu kadar turist hareketi yaşanınca iç turizmde de Foça’ya ilgi artıyor. Ama 2000’li yılların başında Fransız Tatil Köyü kapanınca ve acenteler da Alanya, Kemer, Kaş gibi güney sahillerine gidince uluslararası turizm Foça’da çöktü. Çünkü yurtdışındaki turistleri Foça’ya getirecek köprü yıkıldı. Ama yabancılardan doğan boşluğu yerli turist doldurdu. Çünkü Foça sıradan bir yer değil. Sahili, doğası, düzeni, temizliği, 5 bin yıllık tarihi ve insan dokusuyla Foça cennetten bir parça. Burada birkaç defa tatil yapan insan başka bir yere gidemiyor. Ayrıca Foça önemli bir çekim merkezi çünkü Datça ve Gökçeada gibi doğasını ve kimliğini korudu. Kuşadası ve Akçay ise koruyamadı. O yüzden Foça iç turizmde çekim merkezi.

Daha iyi de korunabilirdi

Bu kimlik nasıl korundu peki? Yerel yönetimlerin korumacı anlayışıyla mı başarıldı?

Yerel yönetimin anlayışı belirleyici oldu tabii. Nihat Dirim’in birinci döneminde kenti koruma fikri ve iradesi ortaya çıktı. Foça kimliğini insan dokusuyla, doğasıyla, deniziyle, kültürüyle ve imarıyla korudu. Çünkü Foça’da örgütlü bir yapı vardı ve Nihat Dirim’le beraber yaptığımız çalışmalarda imar meselesine özel önem verdik. Yani Foça’yı rastgele imara açmazsak, ihtiyaç doğrultusunda hareket edersek korumuş oluruz diye düşündük. Tabii bu arada tarih de korundu. Tarihi kazı çalışmalarına önem verildi en azından hangi yapının nerede olduğu belirlendi. Ancak yine de bir örnek vereyim; Adriyatik Denizi sahilinde, Orta Çağ’ı tam anlamıyla yansıtan Dubrovnik adında bir şehir var. O şehir çok güzel korunmuş mesela. Biz de Foça’yı çok daha iyi koruyabilirdik. Kaleiçi’ni camileri, kilisesi, sinagoguyla, evleriyle koruyabilseydik Foça da Dubrovnik gibi dünyanın her yerinden ödeme gücü yüksek turist çekerdi. Hatta belki de Foça özel bir pasaportla girilecek bir yer haline bile gelirdi. İşte biz hiç olmazsa geriye kalanları koruyalım diyerek tarih çalışmalarına önem verdik. O dönemde ilgili bakanlıklarla da beraber çalıştık. Çevre koruma alanlarını gerek arkeoloji gerekse doğa adına genişlettik. Mesela; o dönemde çoğu insan taş evlerinin yıkılmasını ve yerine 4-5 katlı apartmanlar yapılmasını istedi. Bunlara izin vermedik ve o dönem bize sinirlenen insanların torunları bugün teşekkür ediyor. Çünkü bugün bir tane taş ev, 7-8 tane apartman dairesine bedel.

Tüm ihtiyaçlar giderilmeli

Bir yeri korurken aynı zamanda geliştirmek de lazım. Mesela bugün Foça’nın büyük otelleri yok, bu bir eksiklik mi?

Bir turizm kentinde herkese hitap edecek türden yapılar olmalı. Yani 5 yıldızlı otel de olmalı küçük aile pansiyonları da olmalı. Ama bunu yaparken sokaklarınızın, meydanlarınızın da 5 yıldızlı olması gerekiyor. Binlerce insanı aynı anda yürütebilecek sokaklarınız, meydanlarınız yoksa binlerce araç için otoparkınız yoksa nasıl başarılı olacaksınız? Eğer yatak sayısını arttıracaksanız yepyeni bir imar çalışması yapmanız lazım. Foça’da şu an bu eksik. Tüm ihtiyaçlara cevap verecek eksikleri tamamlayarak gelişme sağlanmalı.

Foça’nın güzelliğini duyan Foça’ya akın ediyor. Özellikle İZBAN hattı ile birlikte Foça’ya binlerce insan geliyor ancak ihtiyaçları karşılanamadığında doya doya buradaki güzelliği yaşayamıyorlar. Günübirlik gelen insanlar tuvalet bulmakta zorlanıyor. Belediyemiz konteyner tuvalet getiriyor ama onu da kimse evinin, dükkânının önünde istemiyor… Yani özetle tüm ihtiyaçlar giderilmek zorunda. Ama bizim bunların hepsinden önce, Foça’nın önümüzdeki yıllarda yaşayabileceği tehlikeleri saptayıp ona göre hamle yapmamız lazım. Bunun ardından bir turizm kenti yaratmak için sil baştan 1960 ruhuyla yeniden kolları sıvamak lazım.

Foça'yı bekleyen tehlikeler var

Nedir o olası tehlikeler?

En büyük iki tehlike kuzeyden geliyor. İzmir-İstanbul yolu yapılıp 8 saatlik yol 4 saate düşünce İstanbul’dan akın akın insan gelmeye başladı. İmarı zorluyorlar, var olan evleri almak için konut fiyatlarını arttırıyorlar, böyle olunca Foça’nın yerlisinin Foça’da yaşaması zorlaşıyor, hepsinden önemlisi rant kapısı aralanmaya çalışılıyor ve her yerden baskı artıyor. İkinci tehlike; Aliağa’nın büyümesi ve Çandarlı Limanı’nın açılmasıyla bu bölgede oluşan nüfus ve talep baskısıdır. Üçüncü tehlike ise güneyden geliyor. İzmir, Foça’nın üstüne üstüne geliyor. Eskiden Karşıyaka ile Çiğli arası bomboştu. Çiğli dolduktan sonra Menemen’i doldurdular. Şimdi ise buraya doğru geliyorlar. Bu noktada şunu mutlaka söylemeliyim; Foça’nın planlanmamış bakir alanları kötü yönetimler için iyi bir sermayedir. Çünkü o bölgeleri istedikleri şekilde rant yaratarak planlayabilirler. Böyle bir endişem var. O yüzden bu riske karşı bugünden önlem alınmalı.
Ayrıca şunu da belirtmeliyim; Foça’nın kıyılarındaki resmi dairelere bir çözüm bulunmalı. Örneğin, askeri alanlar, jandarma, emniyet, eski hastane, milli eğitim müdürlüğü kıyılarda yer alıyor. Hâlbuki bunlar biraz daha içerilerde olabilir ve bu alanlar turizme açılabilir. Siyasi ya da atanmış inisiyatif bu konuda çaba göstermeli.

Turizmde çeşitlilik

Peki, Foça’da deniz-kum-güneş turizminin yanına başka neler eklenebilir? Yani Foça’da turizm nasıl çeşitlenebilir?

Burada ilk akla gelen deniz sporlarıdır; sörf, yelkenli, dalış turizmi büyütülebilir. Bisiklet, yürüyüş ve koşu parkurları ile spor turizmi büyütülebilir. Dünyanın ilk amfi tiyatrosu Foça’da; 5 bin yıllık tarihimiz daha da ön plana çıkarılarak kültür turizmi büyütülebilir. Biz tam da tarihin üstünde yaşıyoruz. Bir an önce tarihimizi daha da öne çıkarmalı ancak Foça’yı da tüm tehlikelere karşı koruyacak turizm imar planları yapmalıyız.

Başkan Duman'dan destek mesajı: Alevi kültürü bizim de kültürümüzdür Başkan Duman'dan destek mesajı: Alevi kültürü bizim de kültürümüzdür

Öte yandan Foça’da eskiden yat turizmi yapılırdı, yeniden canlandırılabilir. Foça-Dikili-Midilli hattı üzerinden haftalık yat turizmi yapılabilir.
Ancak Foça’da yerel halkın turizm bilgisi de eksik. Bunların hepsi için yerel yönetimler, bakanlıklar ve yatırımcıların bir araya gelmesi lazım. Bu üçayaktan biri eksik olduğunda herhangi bir turizm oluşumu doğru yürümüyor.

Bir zincirin halkaları gibi

Gastronomi turizmi de son dönemde oldukça revaçta?

Gastronomi bir yemek kültürüdür. O yüzden mutfağa ve aşçıya ihtiyaç var. Türkiye’deki “Her şey dâhil” sistemi ne aşçı ne garson ne de ürün çeşidi bıraktı. Her şey tek tip oldu. Dolayısıyla gastronomi kültür ve imkân meselesidir. Türk mutfağının nadide ürünlerini sunabilmek için iyi aşçılara ve garsonlara ihtiyacınız var. Bir de tabii o ürünleri sunacağınız müşterilere ihtiyacınız var. Foça’da bunu şu an başarmak zor. Çünkü o müşteriyi getirecek tesislere de ihtiyacınız var. Yani aslında turizmde her şey birbiriyle bağlantılıdır; bir zincirin halkaları gibidir. Biri olmadan diğeri olmuyor.

Sürdürülebilir olmak önemli

Hem gastronomiye hem de istihdama katkı olması için şöyle bir şey yapılabilir mi? Foçalılar evde ürettikleri doğal erişteyi, salçayı, tarhanayı vb. ürünleri restoranlara satabilir mi?

Elbette olabilir ama bir şeyi başlatmaktan ziyade onu sürdürülebilir kılmak zor oluyor her zaman. Bu noktada kooperatif kurulabilir belki, belediye ya da esnaf örgütleri bu konuda öncü olabilir. Fokoop mesela çok güzel ürünler üretiyor ve oradaki kadınlar ürettiklerinin karşılığını alabiliyor. Biz de o kooperatiften 40-50 tane ufak tefek hediyelik eşyalar alıp, otelimizde kalan misafirlerimize hediye ediyoruz. Bu bir dayanışmadır. Hem kooperatife bir katkı sunmuş oluyoruz hem de müşterilerimizi memnun ediyoruz. Sizin söylediğiniz gıda konusunda da bu yapılabilir ama Foça’yı bu şekilde kalkındırabilir miyiz bilmiyorum. Ancak yine de attığımız her taş bir kurbağayı ürkütür, denemekte fayda var.

Foça Tarımsal Ürünler Kooperatifi’nden benim herhangi bir alışverişim olmadı ama çevreden Foça’da faydalı işler yaptıklarını ve Foça için katma değer sağladıklarını çok duydum. Bu gibi girişimlerin; yerel halk, atanmış ve seçilmiş yöneticiler tarafından desteklenmesi gerekli olduğunu düşünüyorum.

Muhabir: YAĞIZ BARUT