İzmir geçmişten günümüze birçok uygarlığa ev sahipliği yaptı. Bu yüzden İzmir'in birçok noktası buram buram tarih kokar. Peki İzmir'de ziyaret edilecek tarihi yerler nereler? İzmir'in antik kentleri hangileri? İşte hafta sonu ailenizle birlikte gidebileceğiniz İzmir'deki 12 antik kent...
1- Efes – Selçuk Antik Kenti
Selçuk İlçesi sınırları içindeki antik Efes kenti’nin ilk kuruluşu M.Ö. 6000 yıllarına dayanmaktadır. Son yıllarda yapılan araştırmalar ve kazılarda Efes çevresindeki höyükler (tarih öncesi tepe yerleşimleri) ve kalenin bulunduğu Ayasuluk Tepesi’nde Tunç çağları ve Hittitler’e ait yerleşimler saptanmıştır. M.Ö. 1050 yıllarında Yunanistan’dan gelen göçmenlerin de yaşamaya başladığı liman kenti Efes, M.Ö. 560 yılında Artemis Tapınağı çevresine taşınmıştır. Bugün gezilen Efes ise, Büyük İskender’in generallerinden Lysimakhos tarafından M.Ö. 300 yıllarında kurulmuştur. Hellenistik ve Roma çağlarında en görkemli dönemlerini yaşayan Efes, Asya eyaletinin başkenti ve en büyük liman kenti olarak 200.000 kişilik nüfusa sahipti. Efes, Bizans Çağında tekrar yer değiştirmiş ve ilk kez kurulduğu Selçuk’taki Ayasuluk Tepesi’ne gelmiştir. 1330 yılında Türkler tarafından alınan ve Aydınoğulları’nın merkezi olan Ayasuluk, 16.Yüzyıl’dan itibaren giderek küçülmeye başlamış, 1923 yılında Cumhuriyetimizin kuruluşundan sonra Selçuk adını almış ve bugün 30.000 kişilik nüfusa sahip turistik bir yerdir. Antik dünyanın en önemli merkezlerinden biri olan Efes, İ.Ö. 4.bine dek giden tarihi boyunca uygarlık, bilim, kültür ve sanat alanlarında her zaman önemli rol oynamıştır. Doğu ile Batı (Asya ve Avrupa) arasında başlıca kapı durumunda olan Efes önemli bir liman kenti idi. Bu konumu Efes’in çağının en önemli politik ve ticaret merkezi olarak gelişmesini ve Roma Devrinde Asia eyaletinin başkenti olmasını sağlamıştır. Ancak, Efes antik çağdaki önemini yalnızca büyük bir ticaret merkezi olarak gelişmesini ve başkent oluşuna borçlu değildir. Anadolu’nun eski anatanrıça (Kybele) geleneğine dayalı Artemis kültünün en büyük tapınağı da Efes’de yer alır. Bu tapınak dünyanın yedi harikasından biri olarak kabul edilir. Efes tarihi boyunca birçok kez yer değiştirdiğinden kalıntıları geniş bir alana yayılır. Yaklaşık 8 km²lik bir alana yayılan bu kalıntılar içinde kazı-restorasyon ve düzenleme çalışmaları yapılmış, ziyarete açık olan bölümlerdir.
2- Meryem Ana
19. yüzyılda Katolik rahibesi olan Anne Catherine Emmerich (1774-1824)'in rapor edilmiş rüyalarını takiben keşfedilmiştir. Görümleri ölümünden sonra Clemens Brentano'nun kitabında toplanmıştır. Katolik Kilisesi evin gerçekten Meryem Ana'nın olup olmadığı hakkında bir yorum yapmamıştır, fakat ev keşfedildiğinden bugüne düzenli olarak hac ziyaretleri almaktadır. Anne Catherine Emmerich 3 Ekim 2004 tarihinde Papa II.İoannes Paulus arafından kutsanmıştır. Katolik hacılar İsa'nın annesi Meryem'in, Havari Yuhanna tarafından bu taş eve getirildiği ve cennete alınışına kadar (Katolik doktrinine göre Assumption, Ortodoks doktrinine göre Dormition) bu evde yaşadığına inanarak ziyaret etmektedirler. Meryem'in mezarının da Bülbüldağı'nda olduğu düşünülür.
Efes antik kentin üst kapısının yanından geçilerek çıkılan Meryem Ana ören yerinde, küçük bir Bizans kilisesi bulunmaktadır. Burada İsa 'nın annesi Meryem'in yaşadığına ve öldüğüne inanılır. Hristiyanlar tarafından kutsal sayılır ve ziyaret edilir, hastalara şifa aranır, adaklar adanır.
3 – Artemis Tapınağı
Artemis tapınağı aynı zamanda Diana tapınağı olarak da bilinir. Tanrıça Artemis'e ithaf edilmiş tapınak Efes'te Milattan önce 550 yıllarında tamamlanmıştır. Tapınak tamamen mermerden inşa edilmiştir. Dünyanın yedi harikasından biri sayılan tapınaktan geriye bugün sadece bir iki mermer parçası kalmıştır. Türkiye'deki antik kent Selçuk İzmir'de bulunmaktadır.
4-Domitian Tapınağı
Domitian Meydanının güney ucunda bulunan ve bugün yıkık halde olan tapınak, M.S 1.yy'da Roma İmparatoru Domitian için inşa edilmiştir. Tapınağın en büyük özelliği, Efes şehrinde bir imparator için inşa edilen ilk tapınak olmasıdır ve bu özelliğinden dolayı şehri Neokoros yani imparatorların şehri denen farklı bir seviyeye taşımıştır.
5 - Smyrna Antik Kenti
Büyük İskender’den sonra MÖ 4. yüzyılın sonunda kurulan Smyrna Antik Kenti’nin agorası, günümüzde de İzmir tarihi kent merkezinin kalbine konumlanıyor. Dünyada kent merkezinde bulunan en büyük agoralardan biri olan Smyrna Agorası, aynı zamanda dünyanın en zengin Yunanca yazılı grafiti koleksiyonunun yer aldığı sivil bazilikası ile Roma dünyasının eşsiz bir tanığıdır.
6- Eski Smyrna - Bayraklı Höyüğü (Tepekule)
Eski İzmir kenti (Smyrna) körfezin kuzeydoğusunda yer alan ve yüzölçümü yaklaşık yüz dönüm olan bir adacık üzerinde kurulmuştu. Son yüzyıllar boyunca Meles Irmağı Sipylos (Yamanlar) Dağı'ndan gelen sellerin getirdikleri mil ile bugünkü Bornova Ovası'nın oluştuğu ve yarım adacık bir tepe haline dönüştüğü bilinmektedir.
7 – Kadifekale
Rivayete göre Doğu Seferi sırasında Smirni'ye gelen İskender, Pagos Tepesi'nde avlanırken uyuyakalır ve bir rüya görür. Rüyasında kendisine şehri bu tepenin eteklerine taşıması gerektiği söylenir. aşınma süreci İskender'in ölümünden sonra, sırasıyla I. Antigonos Monophtalmos ve Lisimahos'un yönetiminde MÖ 4. yüzyılın sonu ile MÖ 3. yüzyılın başında gerçekleşmiştir. Kaledeki ilk surların da bu dönemde inşa edildiği bilinmektedir. İzmir Körfezine 'ne hâkim 186 m rakımlı Pagos Tepesi'nde yer alır.
8-Metropolis (antik kent)
Metropolis, kuruluşu günümüzden yaklaşık 5000 yıl öncesine dayanan, İzmir 'in Torbalı ilçesinin 5 km güneybatısında bulunan bir antik kenttir.
9 – Phokaia
Phokaia, İzmir'in Foça İlçesi'nin Antik Çağ'da ve Bizans Dönemi'ndeki adı. On iki İon kentinden biridir. Önceleri kentin kuruluşu MÖ 11. yüzyıl Aiol'ler tarafından gerçekleştiği, MÖ 9. yüzyılda ise kentin İon tarafına geçtiği düşünülüyordu.
10 - Pitane (Aeolis)
Pitane antik kenti, İzmir ili Dikili ilçesi Çandarlı mahallesi içinde kalan Antik çağ'da Aiolis bölgesi antik kent yerleşimlerinden biridir. İzmir şehir merkezine 95 km uzaklıkta, Dikili ilçesi sınırları içinde yer alan Pitane antik kenti, Aiolis kentlerinin kuzeyinde kalan Hemeros'un kitaplarında bahsettiği 12 Aiol antik kentinden birisi olarak tarih sayfalarında yerini almıştır. Antik kent Pitane tarihi hakkında en geniş bilgiler 1910-1911 Bergama kazılarında görevli arkeologlar tarafından yapılmış,yapılan yüzey araştırmaları ve arkeıolojik kazılarda çıkan veriler ışığında Arkaik dönem keramikler, çanak, çömlek ve yortan tipi kaplara rastlanmıştır.
11 – Pergamon Antik Kenti
Günümüzde İzmir iline bağlı Bergama ilçesinin merkezinin yerinde kurulu antik kentin adıdır. Pergamon, eski çağlarda Misya bölgesinin önemli merkezlerinden biriydi. MÖ 282-133 arasında da Pergamon Krallığı'nın başkentiydi. Pergamon adı, bir söylence kahramanı olan Pergamos'tan gelir. Pergamos'un, Teuthrania kralını öldürdükten sonra kenti ele geçirdiği ve kendi adını verdiği sanılır. Başka bir söylenceye göre de Teuthrania Kralı Grynos savaşta Pergamos'tan yardım istemiş, zaferden sonra iki kent kurdurarak birine onun onuruna Pergamon, ötekine de Gryneion adını vermiştir.
Yazılı belgelerde Pergamon'dan ilk kez MÖ 4. yüzyılın başlarında söz edilir. Kent daha sonra Pergamon Krallığı'nın başkenti oldu. Bu dönemde saray, tapınak, tiyatro gibi yapılarla yapıldı, kent kule ve surlarla çevrildi. Pergamon, krallığın Roma'ya bağlanmasından sonra da Batı Anadolu'nun sayılı kentlerinden biri olarak kaldı.Eski kentin kalıntılarını, 1870'lerde Batı Anadolu'da demiryolu döşenmesinde çalışan Alman mühendis Carl Humann buldu. Pergamon'da ilk araştırma ve kazı çalışmalarına da 1878'de başlandı. Kazılar ve onarım çalışmaları günümüzde de sürmektedir. 2011'de UNESCO tarafından Dünya Mirası Geçici Listesi'ne dahil edilen Pergamon, 2014'te ise Dünya Mirası olarak tescil edildi.
12- Asklepion – Şifa Tapınağı
Asklepion, Antik Yunanistan'da tıp tanrısı Asklepios adına kutsanmış şifa tapınağıydı. Bu tapınaklar, hastaların ister tedavi ister bir çeşit şifa olsun, ister ruhsal ister fiziksel olsun, ziyaret edeceği bir yerdi. Asklepion adını Sağlık Tanrısı Asklepios’tan almıştır.Asklepios, Sağlık Tanrısı Apollon ile Koronis adlı bir perinin çocuğuydu. Zamanla Asklepios ünlü bir doktor olur ve ölüleri bile dirilttiği düşünülür. Zeus buna çok kızar ve Asklepios’u öldürür. Asklepios adına pek çok tapınak yapılmıştır.Bu tapınaklara Asklepion adı verilmiştir.Bunlar; Titan-Trika, Rodos, İstanköy, Epidauros, Atina ve Bergama’da olanlardır. Günümüze kadar ayakta kalan tek Asklepion Bergama’dakidir.
İzmir‘in Bergama ilçesinde yer alan bu Asklepion’un MÖ 4.yy’de kurulduğu düşünülüyor. 9 yüzyıl boyunca şifa dağıtmaya devam etmiştir. Geyikli Dağı’ndaki bir vadi içinde konumlanan, şifalı su kaynakları bulunduğu düşünülen bir konuma sahiptir. Bu şifalı sular ile insanların iyileştirilmesi sağlanmıştır. Bergama Asklepion ‘u Galenos gibi ünlü hekimlerinin yetiştiği bir tıp okuludur ve dünyanın ilk psikiyatri hastanesidir.
Bergama Asklepionu’nda en önemli yöntemlerden telkin ve fizyoterapinin dışında su-çamur banyoları, masajlar, şifalı otlar,müzik, çeşitli törenler de tedavi yöntemlerindendi. Asklepion ,şifalı sulara, akıl hastalarının su ve kuş sesleri eşliğinde gezinebileceği koridorlara tünellere ve mermer tiyatrolara sahipti. Helioterapi (güneşle tedavi), teatroterapi (tiyatro), teoterapi (inanç), jimnoterapi (spor); Asklepion’un ünlü tedavi yöntemleri olarak bilinir.Bir hasta, bu merkeze geldiğinde önce şifalı sularla temizlenirdi daha sonra tanrıya sağlık dileyip çeşitli adaklarda bulunurdu. Uyunur ve görülen rüyanın rahip hekimler tarafından analiz edilmesiyle tedavi programı çıkarılırdı.
Bergamalı doktorların hastaların rüyalarını yorumlayıp psikoterapiyi kullandıkları görülmüştür.Ayrıca ağrıları dindirmek amaçlı ilk kez afyon maddeli ilaçlar Asklepion’daki bu doktorlar tarafından kullanılmıştır. Asklepeionlardaki hekimlere “Asklepiad” ya da Rahip-Hekim deniliyordu. Asklepion’un hastaları ve hastalıkları çeşitliydi .En çok kadınlar buraya iyileşmeye gelirdi.Felç, göğüs darlığı, mide ağrıları, delilik gibi ağır hastalarla, en hafif yarası, beresi olanlar da gelmekteydi.Ölüm riski olan hastalar bu sağlık merkezine giremezdi yoksa merkezin iyileştirici gücünün kaybolacağına inanılırdı.