Batuhan KAYA- Halkların Demokratik Kongresi, “İzmir Barışı Konuşuyor” adlı bir panel düzenledi. Paneldekonuşmacılar, Kürt Siyasetçi Gültan Kışanak, HDK Eş Sözcüsü Meral Danış Beştaş ve Eski İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer ve İnsan Hakları Savunucusu Coşkun Üsterci oldu. Panele, Barış Anneleri, Musa Anter’in kızı Rahşan Anter, Şair İlhan Sami Çolak, STK Temsilcileri ve çok sayıda yurttaş katıldı. Kürtçe ve Türkçe gerçekleştirilen panelin parolası, “Umutla, direnişle hep birlikte özgürlüğe” oldu.

Panelde konuşan Eski İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer, ‘çözüm süreci’ sonucunda federatif bir devlete ulaşma niyetinin Türkiye’yi tuzağa çekebileceğini kaydetti. HDK Eş Sözcüsü Meral Danış Beştaş ise, Öcalan’ın özgür olması gerektiğini söyledi.

“Kürt meselesi devam ettiği sürece birçok sorun paralel olarak büyüyor”

HDK Eş Sözcüsü Meral Danış Beştaş, Kürt meselesinin Türkiye’deki birçok sorunu kendisiyle paralel olarak büyüttüğünü kaydederek,“Kürt meselesi varlığını koruduğu sürece bu ülkede birçok sorunumuz paralel olarak büyüyor. Bugün yaşadığımız birçok sorunun kaynağında bu mesele yatıyor. Sadece son yıllarda 3 trilyon dolar savunma harcamalarına gitti. Bu para yurttaşlara harcanıyor olsaydı neler olabileceğini hesaplayabiliriz. Hepimizin evinden, ocağından ‘savunma’ adı altında büyük bir alımlar var. Sanki savaş olmadan yaşamazmışız gibi, sanki savaşı mecburen kaldırmak zorundaymışız gibi, sanki bu savaş hepimiz açısından kaçınılmazmış gibi sunuluyor. Neden? Çünkü iktidarlar bu kutuplaşmayla, ayrımcılıkla ve savaş söylemeleriyle iç ve dış düşmanlar yaratarak kendi iktidarlarına devam etmenin yollarını inşa ediyorlar” dedi.

“Bu ülkede ‘Öcalan Yasaları’ var”

Beştaş, PKK Elebaşı Öcalan için özel olarak çıkarılmış yasalar olduğunu ifade ederek, “Türkiye’de şu anda bir hukuki zemin kalmamıştır. Türkiye hukuk devleti olmayı çoktan bıraktı ve şu an itibariyle anayasasız bir ülkeyiz. AİHM ve AYM kararları uygulanmıyor. Bu ülkede ‘Öcalan Yasaları’ var. Kürtlere yönelik özgün düzenlemeler var. Biri, bir tweet atar, bir işaret yapar, hemen ertesi gün terörist ilan edilir. Bunun temel sebebi de Kürt meselesi etrafında örülen totaliter sistemdir. Şu anda yasalarda size onlarca madde verebilirim. Sadece Kürt meselesine yönelik yaklaşımla ilgilidir” diye konuştu.

“Tecridin hukukta yeri yok”

Öcalan’a uygulanan tecridin hukukta yeri olmadığını aktaran Beştaş, “Tecrit bu ülkenin en büyük hukuksuzluklarından bir tanesidir. Sayın Öcalan’a uygulanan tecridin ne uluslararası hukukta ne iç hukukta bir yeri ya da karşılığı yok. İmralı’da başlayan tecrit ve hukuksuzluk Türkiye’nin bütün cezaevlerine tezahür ediyor. İnsanlar Cezaevi İzleme Kurulu adı altında mahkeme olmadan ceza alıyor. İşte bunların tamamının tecrit sistemi ile alakasını görmek zorundayız. Bir yandan iktidarın diğer yandan Öcalan’ın tutumu var. 90’lı yıllardan bu yana Sayın Öcalan hep barış çağrısında bulunmuş. Bu meselenin demokratik ve siyasi diyalog yoluyla çözülmesi gerektiği yönünde insanüstü bir sabır, dirayet ve kararlılık ortaya koydu. En yakın dönem 2015 yıllarındaydı, o dönem neden bitti hepimiz gördük. Şu anda bir iletişim durumu yeniden vücut buldu. Türkiye toplumunun aradığı barışa kavuşması için bu 7 maddelik deklarasyonun çok önemi var” şeklinde konuştu.

“Sayın Öcalan’ın özgür olması gerekiyor”

Beştaş son olarak, PKK Elebaşı Öcalan’ın heyetlerle görüşmesinin yeterli olmayacağını savunarak, Öcalan için özgürlük çağrısında bulundu. Beştaş çağrısında, şu ifadeleri kullandı: “Sayın Öcalan’ın özgür olması gerekiyor. Bu sürecin başarıya ulaşması için sadece birkaç heyetle görüşmesi ve mesaj vermesi yetmez. Öyle bir aşamaya geldik ki Bahçeli bile ‘Umut Hakkı’ dedi. Bütün bunları söylerken ben hukuka dayanıyorum, hukuksuzluk yapanlar onlar. Şu anda yüzlerce siyasi mahpusun cezaevinde kalması için bir sebep yok.”

“Barışı tesis etmeye çok yakınız”

Uluslararası risklere rağmen barışı tesis etmeye çok yakın olduğumuzu kaydeden Eski İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer, “Dünyanın birçok yerinde savaş çığırtkanlığı yapan sayısız insan savaş uzadıkça o haykırışlarından pişman olmuştur. Barışı yaşarken varlığını çok hissetmeyebiliriz ancak kaybettiğimiz anda bütün acımasızlığıyla kıymeti kendini gösterir. Bu coğrafyada Mustafa Kemal Atatürk’ün kurduğu ülkede süresiz barış yaşarken komşularımızda neler olduğunu gördük. Kürt meselesini görmezden gelmiyorum. Bunun bir iç savaşa göre daha düşük ölçekli bir çatışma olduğunu düşünüyorum. Ben, kavramsallığa değil içeriğe odaklanacağım. 50 yıla yakın süredir yaşanan kayıpların ne kadar büyük olduğunu herkes biliyor. Çeşitli defalar bu durumun bitirilmesi için hamleler yapıldı ancak bu defa uluslararası risklere rağmen barışı tesis etmeye çok yakınız” diye konuştu.

“DEM Parti inisiyatif alıp müzakereyi devam ettirmek zorundadır”

Öcalan ile devam eden görüşmelerde DEM Parti’nin inisiyatif alıp görüşmeleri devam ettirmek zorunda olduğunu ve sürecin TBMM’de meşruiyet kazanmasının sağlanması gerektiğini anlatan Soyer, “DEM Parti mutlaka inisiyatif alıp kendi liderliğinde bir müzakereyi devam ettirmek zorundadır. DEM Parti Eski Genel Başkanı Selahattin Demirtaş ve mevcut Parti Eş Başkanlarının müzakere sürecinin liderliğini üstlenmeleri gerekmektedir. Sürecin meşruiyeti TBMM’ye taşınmasıyla sağlanabilir” dedi.

“Federatif bir devlet kurma niyeti, Türkiye’yi tuzağa düşürebilir”

Soyer, Kürt meselesinin çözülmesi için Federatif bir devlet önerisinin Türkiye’yi tuzağa çekebileceğini kaydeden Soyer, “Her ne olursa olsun Türkiye Cumhuriyeti’nin sınırları korunmalıdır. Unutulmamalıdır ki bölgedeki tüm Kürtlerin gözü Türkiye’nin üzerindedir. Burada başarıyla sonuçlanacak bir demokrasi mücadelesi tüm bölgeye örnek olabilir. Federatif bir devlet kurma niyeti, Türkiye’yi bir tuzağa düşürebilir. Yerel demokrasinin güçlendirilmesi, ekolojik demokrasinin, ekonomik demokrasinin geliştirilmesi gerekiyor” ifadelerini kullandı. Soyer konuşmasında, Üniter devlet vurgusu yaptı.

“Kürt meselesini buzdolabına koyamazsınız”

Kürt Siyasetçi Gültan Kışanak, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ilk çözüm sürecinin bitişi sonrası “Buzdolabına koyduk” ifadelerine karşın, “2015’te masayı devirdikleri gün, bugünün hazırlığını başlattılar. Kürt sorunu öyle başıboş bırakabileceğiniz bir sorun değil. Ortadoğu büyük hegamon güçlerin çatışma sahası, böyle bir coğrafyada Kürt meselesini alıp buzdolabına koyamazsınız. Onlar ancak diyalog sürecini buzdolabına koydular ancak onlar kendi mutfaklarında çalışmaya devam ettiler. Biz 10 yıl boyunca barışla ilgili çalışmalarımızı bir kenara bıraktık ve ne olacak diye beklemeye başladık. Bence bu büyük bir hataydı” diye konuştu.

“Herkes, ‘Ben ne yapabilirim?’ demeli”

Çözüm süreci içerisinde herkesin sorumluluk alarak katkı sunması gerektiğini vurgulayan Kışanak, “Acaba Sayın Öcalan mı çözecek, acaba Kandil ne diyecek, acaba öbürü ne diyecek? Bütün bunlar yetmedi bir de şimdi herkes, ‘Acaba Colani’yi kim ziyaret edecek?’ başladı. Biz seyirci miyiz? Barış konusunda hepimiz kendimize, ‘ben ne yapabilirim?’ demeliyiz. Seyirci olmaktan çıkıp aktif yurttaşlar haline gelmeliyiz. ‘Yurttaş’ kelimesi ‘haklarla donatılmış insan’ oluyor. En büyük hakkımız barış içerisinde yaşama hakkıdır. Bu hakka sahip çıkmalıyız” ifadelerini kullandı.

“Sınırlarla bir derdimiz yok”

Kışanak, Türkiye’nin sınırlarıyla bir dertleri olmadığını, sadece eşit, özgür ve demokratik bir yaşam istediklerini kaydederek, şöyle konuştu: “Sınırlarla bir derdimiz yok. Biz ayrımcılığın ortadan kalkmasını, eşit, özgür ve demokratik bir yaşamı istiyoruz. Benim oyum da herhangi bir kimlikte insanın oyu kadar kıymetli olsun istiyoruz. Seçtiğimiz belediye başkanı, milletvekili cezaevine atılmasın istiyoruz. Herkesin çok ciddi derecede kaygısı olduğunu biliyoruz. Mevcut iktidar ve iktidar ortaklarının topluma daha iyi bir çözüm konusunda güven bunalımı yaşattığını biliyoruz. Meseleyi sadece muhalefetin küçücük alana sıkıştırmasının bize hiçbir faydası olmayacağını düşünüyorum. ‘Acaba bu bir al-ver süreci mi?’ gibi konular çok küçük konulardır”

Muhabir: BATUHAN KAYA