Semra İĞTAÇ- İklim bilimci Prof. Dr. Doğan Yaşar, İz Gazete'ye yaptığı açıklamada, Tahtalı Barajı'nın su seviyesinin yüzde 24.33’e düştüğünü belirterek, kuraklık tehlikesine dikkat çekti.
Tahtalı Barajı'nda tehlike çanları
Prof. Dr. Yaşar, "Maalesef şu anda Tahtalı Barajı 2008 sonrasının en düşük seviyesinde. Yüzde 24.33'tü. Dün itibariyle çok düştü. Ki daha Temmuz'un da ortalarındayız yani. Daha Temmuz bitmeden bu ne demektir? Bu, Ekim-Kasım aylarında yüzde 10'lara düşecektir. Bu tehlike çanları çalıyordur," dedi.
Kuraklığın boyutu endişe verici
Yaşar, kuraklığın boyutlarına dair endişelerini dile getirerek, "Umarım benim beklediğim kadar sert bir kuraklık yaşamayız. Çünkü geçen sene yağış alırken İzmir, Denizli, Aydın ve Muğla ekseninde biz yağış alamadık. Oysa Türkiye genelinde gayet güzel yağış alındı. Hatta İstanbul'un barajları yüzde 82'ye kadar çıktı. Şu anda yüzde 60 doluluk oranında. İnanılmaz hızla düşüyor," dedi.
Kıyı bölgelerinde ciddi yağış eksikliği var
Prof. Dr. Yaşar, kıyı bölgelerinde ciddi bir yağış eksikliği olduğunu belirtti. "Biz kıyıda hiç yağış alamadığımız için ciddi olarak bütün sistemler çöktü. Barajların doluluk oranı yüzde 24-30'lara düştü. Tahtalı bizim ana barajımız. En büyük barajımız. Ve suyun yaklaşık yüzde 30'unu falan aldığımız yer orası. Bizim yüzde 25-30 gibi ciddi anlamda suyu oradan alıyoruz," şeklinde konuştu.
En büyük hata geçmişte yapıldı
Yaşar, geçmişte yapılan hataları vurgulayarak, "En büyük hata şuydu: 2020'lerde barajlar ful doluyken, daha öncesinde de aynı şekilde barajlar ful doluyken oradan çeksek ya bütün suyumuzu. Niye kuyulardan çekiyoruz? Biz ısrarla suyun yüzde 60 gibi büyük bir oranını kuyulardan çektik. Oysa ki bunlar rezervdir. Zorunlu olmadıkça kullanılmamalıdır," dedi.
Su ortak maldır
Prof. Dr. Yaşar, dünyadaki su yönetimi uygulamalarına dikkat çekerek, "Örneğin, geçen sene İspanya'da elma ve armut gibi çok su isteyen bitkilerin sulanması yasaklandı. Yalnızca kurumaya kadar su verildi, hasat için değil. Arkadan 256 kaçak kuyu açılmış, hepsini yakaladılar ve kapattılar. Çünkü su ortak maldır," dedi.
İklim krizi mutlaka kuraklık getirecek
Yaşar, Fransa'nın da su kullanımı konusunda sert önlemler aldığını belirtti. "Fransa'da yüzme havuzlarından su çekmek, çim ekmek ve çim sulamak yasaklandı. Dünya bu adımları atarken biz hala kuyulardan su çekmeye devam ediyoruz. 2004'te uyarılar yapıldı, 2020 sonrası kuraklık geleceği öngörüldü. Şimdi kuraklığa hazırlıklı olmak kötü bir şey mi? İklim krizi mutlaka kuraklık getirecektir," dedi.
En büyük barajımız Tahtalı
Prof. Dr. Doğan Yaşar, Tahtalı Barajı'nın önemini vurgulayarak çözüm önerilerini sıraladı. "Tahtalı İzmir'de çok büyük bir barajdır aslında, 300 milyon metre küplük kapasitesi ile İzmir'e yaklaşık 1,5-2 yıllık su sağlayabilir. Neden hep biz Tahtalı'yı konuşuyoruz? İzmir'in başka su kaynağı yok mu? Tahtalı bu kadar mı önemli bizim için? Ana Barajımız Tahtalı. Ana Barajımız, en büyük barajımız Tahtalı," dedi.
Alternatif barajların önemi
Yaşar, diğer barajların da önemine dikkat çekti. "Balçova Barajı diyoruz ama Tahtalı'nın altmışta biri. Çok çok küçük . Ya da Kutlu Aktaş Barajı, aynı şekilde Çeşme civarında. Hepsi önemli. Bütün barajlar önemli, hepsi önemli. Yapılabilecek her yere baraj yapılmalı, özellikle yeraltı barajları," dedi. Ayrıca, "9 Eylül Üniversitesi'nde Jeoloji ve Jeofizik bölümleri var. Bunlar bir araya gelip yeraltı barajlarının yerlerini tespit edebilirler. Küçüktür barajlar ama yeraltı suyu için çok önemlidir. Bunlar mutlaka yapılmalı," şeklinde konuştu.
İzmir'in su potansiyeli düşüyor
Yaşar, İzmir'in nüfus artışına dikkat çekerek, "İzmir nüfusu, 2007'de 3 milyon 750 bin iken şu anda 4 milyon 500 bin Yani 700 bin fazlamız var. Türkiye'deki kişi başı su potansiyeli 1960'lı yıllarda nüfus 27 milyon iken 4 bin 500 metreküp kişi başı iken şu anda 85-90 milyonlara geldik ve bu oran 1340 metreküplere düştü. İzmir ise 600 metreküp kişi başı su potansiyeline sahip ve bu oran 8-10 yıl içinde 500'lere düşecek," dedi.
En pahalı suyu biz kullanıyouz
Prof. Dr. Yaşar, enerji ve su kullanımı arasındaki ilişkiye de dikkat çekti. "Enerjiye olan ihtiyacınız arttıkça su ihtiyacı da artar. Elektrik üretimi dahil tüm enerji üretim süreçleri su kullanır. Şu anda İzmir Büyükşehir Belediyesi'nin bütçesinin dörtte biri su için elektriğe gidiyor. Yer altından ne kadar çok su çekersek o kadar yüksek elektrik faturası öderiz. En pahalı suyu biz kullanıyoruz. Neden? Çünkü yer altından su çekiyoruz ve bu suyun maliyeti yüksek," dedi.