Semra İĞTAÇ- İzmir’de uzun yıllar faytonculuk yapan ve "Değirmandağ’ın ağası" olarak anılan Mehmet Vasip Gözükara, işleri bozulunca Halil Rıfat Paşa Caddesi’nde bir kahvehane açtı ve çok sevdiği faytonunun adını verdiği 95'in Kahvesi'ni kurdu. 19. yüzyılın sonunda açılan bu kahvehane, semtin meşe takımlarının bir araya gelip turnuvalar düzenlediği bir buluşma noktası haline geldi. Zamanla sahip değiştiren ve eski geleneklerini yitiren 95'in Kahvesi, bugün sadece çay ve kahve içilen sıradan bir mekan olarak eski parlak günlerini özlemle anıyor. 

Değirmendağı ağasının iz bırakan mirası

Mehmet Vasip Gözükara'nın oğlu Mahmut Vasip Gözükara, İz Gazete'ye verdiği demeçte, kahvehanenin meşe oyunları için özel alanlara sahip olduğunu, her semtin bir meşe takımı bulunduğunu ve bu takımların aralarında yarıştıklarını anlattı. Ahmet İrfan Gözükara babasının Değirmendağı’nda yardımsever biri olarak tanındığını, öğrencilere destek verdiğini, bilye ve meşe turnuvaları düzenlediğini belirtti.

Meşe turnuvalarının merkezi

Ahmet İrfan Gözükara, babası Mehmet Vasip Gözükara'nın dönemine dair hatıralarını paylaşarak, o yıllarda meşe kahvelerinin İzmir’in sosyal yaşamında önemli bir yer tuttuğunu dile getirdi. Sözlerini şöyle sürdürdü:

“Üç Yol'da bir meşe kahvesi vardı, Ballukuy'da ise Kibar Ali'nin meşe kahvesi vardı. Bu kahvehaneler hep babamın arkadaşlarının yerleriydi. Her biri sırayla bir gün bizim kahvehanede, bir gün Üç Yol'da, bir gün Ballukuy'da rövanş maçları yaparlardı, tıpkı futbol maçları gibi. Meşe oynarken, taşlarla belirlenmiş bir alan vardı. Kemikten aşıkları devirmek önemliydi ve kim daha önce devirebilirse o sayıyı kazanırdı. Bu gelenek, 1960-1970 yılları arasında devam etti. Sonradan bizim meşe kahvesinin olduğu çardak, bir kıraathane haline getirildi, diğer tarafı ise kapatıldı ve camlı çerçeveli bir yer yapıldı. Ancak ilk olan yer, Mandara olarak başka bir ülkeye kiraya verildi."

Yoksulların koruyucusu ve sesi

Ahmet İrfan Gözükara, babasının Değirmendağı’nın önde gelen isimlerinden biri olduğunu belirterek, "Babam, herkes tarafından tanınır, sevilir ve saygı görürdü. Yardımsever bir insandı, kimin nerede oturduğunu, kime ne gönderildiğini defterine tek tek yazardı. Bana sık sık, 'Oğlum, kurban kesildi, şu parçayı şuraya götür,' derdi ve ben de tepsilerle dağıtırdım. Mahallede kimin neye ihtiyacı var ise bilirdi. Giyim eşyası, para yardımları yapardı, öğrencileri çok severdi ve birçok öğrenci okuttu," dedi.

Muhabir: SEMRA İĞTAÇ