İzmir’in en küçük ilçesi olan Beydağ, Küçük Menderes Havzası’nın verimli toprakları üzerinde, Beydağ Dağı’nın eteklerinde yer almaktadır. Nazilli, Ödemiş, Kiraz ve Sultanhisar gibi komşu ilçelerle çevrili olan Beydağ, doğaseverler için çeşitli aktivite imkanları sunarken, yaz aylarında Beydağ Barajı ve Ovacık Yaylası ile dikkat çeker. Baraj çevresindeki tesisler, ziyaretçilere dinlenme ve yemek fırsatları sağlar.

Beydağ, tarihi ve doğal zenginlikleriyle ön plana çıkıyor. Beydağ Kalesi, Kemerli Köprü ve Taş Köprü, bölgenin önemli tarihi yapıları arasındadır. Ayrıca, olta balıkçılığı ve yamaç paraşütü gibi doğa aktiviteleri için de ideal bir yerdir. Özellikle Aydın Dağları ve Karlık Mevkii, yamaç paraşütü tutkunları için cazip alanlar sunuyor. Beydağ’ın tarihi, M.Ö. 3000 yılına kadar uzanmaktadır. Hititler, Frigler, Lidyalılar ve Persler gibi pek çok uygarlığın izlerini taşıyan ilçe, M.Ö. 334’te Büyük İskender’in, M.Ö. 133’te ise Roma İmparatorluğu’nun egemenliği altına girmiştir. Bizans döneminde "Palaiapolis" olarak bilinen Beydağ, Türkler’in hâkimiyetine geçtikten sonra Aydınoğulları ve Osmanlı İmparatorluğu’na bağlanmıştır.

Cumhuriyet dönemi, Beydağ için önemli bir dönüm noktasıdır. Kurtuluş Savaşı sırasında bir direniş merkezi haline gelen ilçe, 30 Ağustos 1922’de Yunan kuvvetlerinin bölgeden çekilmesiyle özgürlüğüne kavuşmuştur. 1987’de ilçe statüsü kazanarak, tarım ve hayvancılıkla geçimini sürdüren Beydağ, bugün verimli topraklarıyla bölgenin önemli tarım merkezlerinden biri olma özelliğini taşımaktadır.

Beydağ'ın adı nereden geliyor?

Beydağ ilçesi, coğrafi konumu ve doğal zenginlikleriyle tarihi boyunca pek çok uygarlığa ev sahipliği yapmıştır. İlk çağlardan itibaren bu bölge, farklı kavimlerin yerleşim alanı olmuş, günümüz Beydağlıları da bereketli topraklarda yaşamlarını sürdürmüştür. Ancak, yerleşik halkın geleceği düşünmemesi, bölgenin tarihiyle ilgili araştırmaların zorluğunu artırmıştır. Beydağ’ın isminin kökenine dair birçok teorinin olduğu belirtilmektedir. Prof. Dr. Bilge Umar’ın açıklamalarına göre, “Palaipohs” terimi Helen dilinde “eski kent” anlamına gelmektedir. Bu ad, geçmişte Balyambolu olarak biliniyordu ve Osmanlı döneminde Palaiapolis olarak çeşitli şekillerde kullanıldı. M.S. 4. yüzyılda Piskoposluk merkezi olarak bilinen Beydağ, Evliya Çelebi’nin 1671’deki ziyaretinde de dikkate değer bir yerleşim alanıydı.

Beydağ’ın tarihine dair en eski belgeler, bölgenin Etiler döneminden önce yerleşim gördüğünü gösteren kalıntılara dayanıyor. Bununla birlikte, kilbiannislere ait şehir devletleriyle de bağlantıları olduğu düşünülmektedir. M.Ö. 7. yüzyılda "Akrapolis" ismiyle anılan bu yer, dönemin siyasi ve kültürel merkezi konumundadır. Ayrıca, Beydağ'da antik çağlarda halk meclislerinin kurulduğu ve bu meclislerin kabile toplantılarının yerini aldığı da kaydedilmiştir. Türklerin bölgeye ilk yerleşimlerini Beyköy ve çevresindeki mahalle adları üzerinden takip etmek mümkündür. Bu adlar, Türklerin geçmişte burada varlık gösterdiğine dair ipuçları sunmaktadır. 1327 yılında Beydağ, Aydınoğlu Mehmet Bey’in oğlu İbrahim Bahadır Bey tarafından Beydağ Bademye Emirliği’ne bağlanmıştır. 1453 yılından itibaren ise Tire’ye bağlı kazalar arasında yer almıştır.

Balyambolu adı 1926 yılında İzmir Vilayeti Meclisi kararıyla Beydağ olarak değiştirilmiştir. 1955’te bucak yönetimi kaldırılmış, 1927’de nüfus azlığı nedeniyle belediyelik statüsü sona ermiştir. Ancak 1964 yılında tekrar belde olarak tanınmış ve 1988’de ilçe yönetimine kavuşmuştur. Beydağ’ın tarihi ve coğrafi özellikleri, bölgenin kültürel zenginliğini ortaya koyarken, isminin kökeni de tarihin derinliklerinde kaybolmuş izleri gün yüzüne çıkarmaktadır.

Kaynak: HABER MERKEZİ