İzmir’de sekiz hafta boyunca sanatçılarla izleyicileri buluşturan Diyalog Temalı Mini Sergi Dizisi, final haftasında sanatçı Dicle Çiftçi’yi ağırlıyor. Monk Artroom’un ev sahipliğinde gerçekleşen sergi, güzellik normlarının kadın bedeni üzerindeki etkilerine odaklanarak izleyicilere hem düşündüren hem de etkileyen bir sanatsal deneyim sunuyor.

Projenin küratörlüğünü Aynur Tikiroğlu, proje koordinatörlüğünü ise Özge Canoğlu üstleniyor. Dizinin sekizinci ve son haftasında Dicle Çiftçi’nin kadın kimliği ve güzellik algısına dair cesur sorgulamaları, soyut ve sembolik anlatımlarla izleyiciyle buluşuyor.

Dicle Çiftçi kimdir? Eserleri neler?

1989 doğumlu Dicle Çiftçi, Dokuz Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Resim Bölümü’nden 2013 yılında mezun olduktan sonra bağımsız sanat hayatına İzmir’de devam ediyor. Çiftçi, eserlerinde özellikle Simone de Beauvoir’ın “öteki” kavramından yola çıkarak, güzellik normlarının kadınlar üzerindeki etkilerini sorguluyor. Kadın bedeninin özgürleşme mücadelesini sanatsal bir direnişe dönüştüren Çiftçi, toplumsal güzellik normlarının bireylerde yarattığı fiziksel ve psikolojik izleri soyut ve sembolik bir yaklaşımla ele alıyor. Dicle Çiftçi, sanat yolculuğunu ve eserlerindeki derin anlamları İz Gazete’nin sorularını yanıtlayarak paylaştı.

Sanat yolculuğunuz nasıl başladı ve bu süreçte sizi etkileyen en önemli faktörler nelerdi?

Sanat hayatım, Güzel Sanatlar Fakültesi’nden mezun olduktan sonra başladı. Ancak bir süre geçimimi sağlamak için farklı işler yapmak zorunda kaldım. Özel bir okulda resim öğretmenliği yaparken katıldığım Mamut Art 2016 yarışmasını kazanmam, sanat kariyerimde önemli bir dönüm noktası oldu. Bu sayede sanat dünyasında görünürlük kazandım ve kendi projelerime odaklanabildim.

Toplumsal güzellik normları ve kadın kimliğini eserlerinizde ele almanızdaki temel motivasyon nedir?

Aslında bu süreç kendimle başladı. Çocukluğumdan beri fiziksel olarak kendimi yetersiz hissettiğim birçok an oldu. Ancak bu durumun yalnızca benimle sınırlı olmadığını, çevremdeki diğer kadınları da etkilediğini fark ettiğimde, bu konu üzerine çalışmaya karar verdim. Her kadının kendini bir kalıba uydurmaya çalıştığını görmek beni derinden etkiledi.

Simone de Beauvoir’ın “öteki” kavramı çalışmalarınıza nasıl yansıyor?

Beauvoir’ın bu kavramı, benim resimlerimde güçlü bir yer buluyor. Toplumun kadınları sürekli olarak bir başkası için var olmaya zorladığını düşünüyorum. Bunu işlerimde, belirsiz yüzler, yarım kalmış portreler ve kusursuzluktan uzak detaylarla yansıtmaya çalışıyorum.

Güzellik standartlarının kadınlar üzerindeki etkisini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Medya ve tüketim kültürü, kadınları belli kalıplara sokmaya çalışıyor. Genç yaşlardan itibaren aynaya baktığımızda, aslında bize ait olan birçok özelliği kusur olarak görüyoruz. Bu algı, bizleri estetik operasyonlara ve sonsuz bir mükemmeliyet çabasına sürüklüyor.

Sanatınızın kadın bedeninin özgürlüğüne katkısını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Eserlerimle kadınların bedenleri üzerindeki baskıyı ve kusursuzluk dayatmasını sorgulamalarını sağlamayı umuyorum. İzleyicilerimden aldığım geri dönüşler, onlarda bir farkındalık yarattığını hissettiriyor. Bu da benim için çok kıymetli.

Sergi Detayları
    •    Sergi İsmi: Diyalog 08 - Dicle Çiftçi: Aynı Ama Farklı / Sameness
    •    Açılış: 14 Aralık 2024, Cumartesi, 18.00
    •    Sergileme: 14-20 Aralık 2024
    •    Yer: Monk Artroom, Kemeraltı Antikacılar Çarşısı, İzmir
    •    Küratör: Aynur Tikiroğlu
    •    Proje Koordinatörü: Özge Canoğlu

Dicle Çiftçi’nin, kadın kimliği ve estetik dayatmalara karşı sanatsal bir direniş niteliği taşıyan sergisine tüm sanatseverler davetlidir. Bu etkileyici sergiyi kaçırmayın!

Muhabir: SEMRA İĞTAÇ