25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü dolayısıyla İzTV’de gerçekleştirilen yayınlarda erkek şiddeti, iktidarın bu konuya bakışı, cezasızlık ve İstanbul Sözleşmesi’nin önemi konuşuldu. Kadına yönelik şiddetin yalnızca fiziksel olmadığını; ekonomik, psikolojik, cinsel, duygusal birçok yönünün vurgulandığı yayında kadınlar, şiddete karşı mücadele için birliktelik vurgusu yaptı. Öte yandan Halk TV’de yayınlanan İsmail Küçükkaya ile Yeni Bir Sabah Programı’na konuk olan İzmir Gazeteciler Cemiyeti (İGC) Başkanı Dilek Gappi, Nar Projesi’ni anlattı. Gappi, bu projeyle, gazetecilere şiddete karşı kullanılacak iletişim dilinin eğitimini verdiklerini ve kadına şiddete karşı çalışmalar yürüttüklerini açıkladı.
Şiddet sadece fiziksel değildir
İz TV’de yayınlanan “Esra Kavrukkoca ile Hayat Güzeldir” programına konuk olan Avukat Hayriye Değirmenci Yadel, kadına yönelik şiddetin türlerini ve bu şiddet türlerine karşı kadınların yapması gerekenleri anlattı. Değirmenci Yadel, kadına şiddetin birçok türünün olduğunu ve şiddet gören kadının derhal şikayetçi olması gerektiğini anlatarak, İstanbul Sözleşmesi’ne dönülmesi çağrısında bulundu.
Şiddet gören kadın ne yapmalıdır?
Şiddet gören kadınların ne yapması gerektiğini anlatan Değirmenci Yadel, şu ifadeleri kullandı:
“Genelde Aile Mahkemeleri’ne müracaat ediyoruz. Karşı tarafın kendisine yaklaşmaması, kendisine hakaret etmemesi, iletişim araçlarıyla kendisini rahatsız etmemesi ile ilgili tedbir ve önleyici kararları verilebiliyor. Mahkemeler genelde 6 ay gibi bir uzatma kararı veriyorlar, biz bu sürenin genelde uzatılmasını talep ediyoruz. Benim 6-7 sene sürekli bittikçe başvuru yaptığım dosyalarım var. Polis Merkezleri, Jandarma’dan da uzaklaştırma kararları talep edilebilir. İl ve İlçelerde de bu konuda birimler var. Artık KOZA adında şiddet izleme birimleri var, orada bir takım tedbiren danışmanlık desteği verilmesi gibi önleyici tedbirler var. Ülkemizde çok başarılı dernekler ve vakıflar var, buralara da başvurular yapılabilir. Boşanmalarda maddi ve manevi tazminat türleri var. Türk Ceza Kanunu’na göre ceza gerektiren hakaret gibi suçlar var. Bir kadının ister evli olsun ister olmasın hamile kalması halinde eşinin kendini yalnız bırakması halinde TCK 233’üncü maddeye göre erkek için hapis cezası söz konusudur.”
Şiddeti yok etmek için çocukları okutmalıyız
Uzman Klinik Psikolog Pırıl Bilger Özkaranfil, İz TV’de Esra Kavrukkoca’nın konuğu oldu. 25 Kasım Dünya Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Günü kapsamında kadına şiddetin türleri, kadına yönelik şiddetteki artışın nedenleri ve şiddeti bitirmek için yapılması gerekenleri anlatan Özkaranfil, “Kadına şiddet tabi ki önlenebilir. Dünya olarak kötü bir yere gidiyoruz ama istersek bu gidişi değiştirebiliriz. Şiddeti azaltmak, yok etmek için çocukları okutmalı, kendimiz de okumalıyız” diye konuştu.
Özkaranfil, kadına şiddetin artmasında sosyal medyanın da etkili olduğunu, “Kar Topu Etkisi’nin” sosyal medyada görüldüğünü aktararak, “Kadına yönelik şiddetin artma sebeplerinden biri sosyal medyadır. ‘Kar Topu Etkisi’ diye bir şey vardır. Bilirsiniz kötü bir şey gördükten sonra sanki daha fazla kötü şey görmeye başlarız. Biz sosyal medyada bunlara maruz kaldıkça sanki birileri caydırıcı cezalar olmadığı için daha da fazla şiddet görüyoruz. Bu durumda normal bir yurttaş bile seyrettiğinde psikolojik şiddete maruz kalıyor, kadınlar artık sokakta arkalarına bakarak yürüyor. İnsanlar olarak artık iyi değiliz. Cinnet halindeki çocuğu görmemek, çocuğu o cinnet haliyle büyütmek etkilerin içerisindedir” diye konuştu.
Şiddeti bitirebiliriz
Şiddetin eğitimle biteceğini aktaran Özkaranfil, şu ifadeleri kullandı:
“Kadına şiddet tabi ki önlenebilir. Dünya olarak kötü bir yere gidiyoruz ama istersek bu gidişi değiştirebiliriz. Şiddeti azaltmak, yok etmek için çocukları okutmalı, kendimiz de okumalıyız. Telefonları bırakıp, ya da uzman insanları dinlemek için kullanmalıyız. Terlikle, dayakla çocuk büyütmemek, çocuğa, ‘salaksın, sen bu kadarsın’ dememek gerek. Bir anne önce oğluna ‘insan’ olmayı öğretmeli, sonra kadın ya da erkek nasıl olunur bunu öğretmelidir.”
Failler ceza almayacağını biliyor
CHP İzmir İl Gençlik Kolları Başkanı Ruhsar Selis Çelik, İzTV’de Nil Kahramanoğlu’nun konuğu oldu. 25 Kasım Dünya Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Günü kapsamında değerlendirmelerde bulunan Çelik, “Bir hâkim ‘gece yarısı o saatte orada ne işin vardı, üstünde ne vardı?’ gibi şeyler söylediğinde cezasızlığın tabi ki önüne geçemeyiz. Bir haberde gördüm, fail eşini öldürüyor ve ifadesi alınıyor. Fail, ‘ben ceza alsam bile ya koşullu salıverileceğim ya da af çıkacak’ diyor. Failler, yarın çıkabileceğini bilerek bu suçları işliyor. Mağdurları koruyacak yasalarımız olmadığı gibi infaz yasalarımız da yok. Aslında güzel yasalar da var ama maalesef hukuk ağındaki eksiklik sebebiyle bunların önüne geçemiyoruz” ifadelerini kullandı.
Eşit temsiliyet istiyoruz
Kadın cinayetlerinin faillerinin, cezasızlığın farkında olduğunu ve ceza almayacaklarını bildikleri için rahat rahat bu cinayetleri işleyebildiğini aktaran Çelik, şöyle konuştu:
Çelik, kadınların her alanda eşit temsil edilmesi gerektiğini ve ancak bu olduktan sonra bir şeylerin değişebileceğini düşündüğünü kaydederek, “Kadınlar olarak çok güçlüyüz ama tek başımıza değil birlik olduğumuzda güçlüyüz. Birlik olmayı kadınlar kendisi başarıyor. Kendi sorunlarımızı kendimiz çözüyoruz. Biz kadınlar sözde, kâğıtta değil gerçek bir temsiliyet istiyoruz. Gerçekten söz hakkı istiyoruz, düşüncelerimizin dinlenilmesini ve ciddiye alınmasını istiyoruz. Eğitimde, siyasette, işe alımlarda, yerel yönetimlerde, mecliste, her yerde temsili değil eşit haklara sahip olmak istiyoruz. Eşit temsiliyet geldiğinde de bazı sorunların daha rahat çözüleceğini düşünüyorum” dedi.
6284’ü okumamışlar
AKP’li milletvekillerinin 6284’ü okuduğunu düşünmediğini söyleyen Çelik, şu ifadeleri kullandı:
“Aslında iktidarın İstanbul Sözleşmesi’ni ve 6284’ü hiç okumadığını anlıyorum. 6284’ü okusalardı bu kanunun gerçekten aile yapısını koruduğunu anlarlardı. Bu kanunlar tabi ki yeterli değil, bunların günümüz şartlarına yenilenip uygulanması gerekiyor. Muhteşem bir kanun yazılması da yeterli değil, bunların en iyi şekilde uygulanması gerekiyor. Bizim en başta zihniyeti değiştirmemiz gerekiyor, yoksa en güzel kanunları getirsek bile kadın cinayetlerinin önüne geçemeyiz. AKP 6284’ü tamamen kendi ideolojisi açısından yorumlayıp insanlara dayatmaya çalışıyor. Bizim Cumhuriyet Halk Partisi olarak bir vaadimiz var, iktidara geldikten sonraki 24 saat içerisinde İstanbul Sözleşmesi’ni yeniden yürürlüğe koyacağız.”
6284 sayılı kanun şu haliyle bile uygulansa yeter!
TİP Konak İlçe Kadın Sorumlusu Avukat Gülgün Gür, İz TV’de Nil Kahramanoğlu’nun konuğu oldu. Gür, kadınların taleplerini ve AKP iktidarının kadın ölümlerine bakışına yönelik yaptığı değerlendirmede, “İçişleri Bakanı diyor ki ‘kadın, evinin kapısını açtığını için öldürülüyor’. Kadın evinin kapısını o kapıya gelene güvenerek açamayacaksa o evde ne işi var?” ifadelerini kullandı.
Gür, kadın cinayetlerini ve kadına yönelik şiddeti engellemek konusunda uygulamada yetersiz kaldığımızı açıklayarak, “İstanbul Sözleşmesi kadına yönelik ve aileye yönelik şiddetle mücadele etmek ve mağdurları korumak amacıyla düzenlenmiş bir sözleşmedir. İmzacı devlet açısından kendi yasal düzenlemenin üzerindedir. Bu sözleşme daha geniş kapsamlı olarak birçok konuyu ele aldı. 6284 sayılı kanun da onunla paralel olarak çıkartıldı. İkisi arasındaki fark birinin bizim kanunumuz olmasıydı. ‘6284 sayılı kanun neyimize yetmiyor?’ diyorlar, bu kanun uygulansa bile yeter, şu haliyle bile uygulansa yeter. Bizim en büyük sorunumuz uygulamada karşılaştığımız sorunlar” dedi.
Kadına şiddetin çözümü sokakta
İGC Başkanı Dilek Gappi, Halk TV’de İGC’nin “Nar Projesi” ni anlattı. Gappi bu projeyle, gazetecilere şiddete karşı kullanılacak iletişim dilinin eğitimini verdiklerini ve kadına şiddete karşı çalışmalar yürüttüklerini açıkladı.
İzmir Gazeteciler Cemiyeti (İGC) Başkanı Dilek Gappi, 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü’nde, Halk TV’de yayınlanan İsmail Küçükkaya ile Yeni Bir Sabah Programı’nın konuğu oldu. Gappi, kadına şiddet ve kadın cinayetlerinin oldukça arttığı ülkemizde, İGC’nin “Şiddete Karşı İletişim” şiarıyla başlattığı Nar Projesi’ni anlattı.
Gappi, Nar Projesi kapsamında gazetecilere “şiddete karşı kullanılacak iletişim dilini” öğrettiklerini aktararak, “2019 yılında bir haber, 12 yaşında bir kızımız tecavüze uğruyor ve mahkemede tacizcisiyle karşılaşıyor. Kız ağlamaya başlıyor, mahkemede tecavüzcüsü onu suçluyor ve kızımız 3 gün sonra intihar ediyor. Haber şuydu, ‘Utancından intihar etti’. O neden utansın, onun utancı böyle bir memlekette yaşıyor olmasıydı. Dedik ki mağdurlar çok yalnız kalıyor ve nefret diline ve özellikle de kadına şiddete karşı eşitlikçi dil konusunda eksiklerimiz var. Bir proje oluşturduk, adı da ‘Nar olsun’ dedik. İlk etapta 200’ün üstünde meslektaşımıza şiddete karşı kullanacaklarımız karşısında eğitim verdik” dedi.
Gappi, kadına şiddete karşı çözümün sokağa inmek, meydanlarda olmak olduğunu aktararak şöyle konuştu:
“Çözüm aslında biziz. Zaten Nar aslında çözüm için var. 20 yıldır her gün daha kötüye gidiyoruz. Hatırlarsınız geçenlerde bir meslektaşımızın yüzüne yüzüne vuruluyor ve yan masadaki kimse kalkıp da ona yardım etmiyor. Peki biz ne yapacağız? İstanbul Sözleşmesi’nden çıktık, 6284 kadükleşiyor. Biz ne yapacağız? Biz sokaklara çıkacağız. Mahalle mahalle gezeceğiz. Bir kadın öldürülüyor, sokağa çıkıyoruz ondan sonra şikâyet ettiğimiz iktidardan çözüm bekliyoruz. Çözüm aslında halkın kendisidir. Başka çözümler de var. Muhtar, şiddet gören kadını alacak ve belediyeye götürecek o kadın hakkında rapor çıkacak. Artık yerel yönetimler de sorumluluk alacak.”