Restorasyon ve koruma üzerine yaptığı çalışmalarla tanınan Restorasyon Uzmanı İnşaat Mühendisi Mahir Kaplan, kurucusu olduğu UMART Mimarlık ile kültür varlıklarının uzun yıllar yaşayabilmesi ve doğru amaçlara hizmet edebilmesi amacıyla çalışmalar yürütüyor.
Hayat arkadaşı Restorasyon Uzmanı Mimar Burcu Kaplan ile UMART Mimarlık’ı 2007 yılında kurduklarını anlatan Mahir Kaplan, UMART’ın açılımını ise, “Bu işin içinde mimarlık, mühendislik, tarih, sanat var ve bu nedenle art kelimesi bizim için önemli. İlk evladımızın adı da Umut, kalanı da onu simgeliyor. O anki hayat mücadelemiz bizi böyle bir isme yaklaştırdı” diye ifade etti.
UMART’ın sadece koruma ve restorasyon üzerine çalıştığını ifade eden Kaplan, “Açıkçası diğer işlerden çok zevk almıyoruz. Kültür varlıkları bizim olmazsa olmazımız. Kendimizi buna adadık” dedi.
Hem kamu birimleriyle hem de özel sektörle çalıştıklarını ifade eden Kaplan, “Kamu yararına bir bakış açımız olduğu için, projelerde yer almaya çalışıyoruz. Çünkü bu ülkenin en önemli envanterleri de kamu bünyesinde olan envanterler. O yüzden onlara dokunmak da bizi ayrı bir mutlu ediyor ve heyecanlandırıyor. Bu bir denge işidir, bir de haddini bilme işidir. Bu durum ekip çalışması, meşakkatli ve çok farklı bir metodoloji gerektirdiği için; gücünün üzerinde iş yapmak veya sadece iş yapıyor gibi görünmek de yanlış. O zaman fayda yerine zarar vermiş olursunuz. Çünkü kalifiye insan problemi her sektörde olduğu gibi bizim sektörümüzde de var. Yani o yüzden biraz dikkatli olmak gerekiyor.” dedi.
Enseyi karartmadım!
İzmir’in 8 bin 500 yıllık tarihiyle, çok farklı medeniyetlere, ırklara ve dinlere ev sahipliği yapmasıyla kadim bir kent olduğunu ancak son 50-60 yılda yaşanan göçler ve çarpık kentleşme nedeniyle bir evrim geçirdiğini söyleyen Mahir Kaplan, “Planlamanın yeteri kadar yapılmaması bu tarihi dokuların kaybolmasına ya da büyük zarar görmesine neden olmuş. İzmir’in inanılmaz bir zenginliği var, her yerinde ayrı bir doku var. Bunlarla ilgili son yıllarda kültür varlığına sahip çıkma, koruma ve geleceğe taşıma bilinci tabii ki arttı. Bu konuda olumsuz, enseyi karartmış birisi değilim. Son 20 yılda kültür varlıkları üzerine vakıfların, valiliklerin, belediyelerin yapmış olduğu projeler, çalışmalar bu duyarlılığı artırdı. İzmir'de hiçbir şey yapılmıyor diyemem çok şey yapılıyor ama yeterli mi? Bence yeterli değil. Daha yapacak çok işimiz var” diye konuştu.
Mal sahiplerine çağrı
Özellikle Konak çevresinde çok görülen yıkılmaya yüz tutmuş demir kafesli yapılarla ilgili açıklamalarda bulunan Mahir Kaplan, “Maalesef bu yapıların en azından insanlara zarar vermemesi için, belediyelerin veya koruma kurullarının karar verdiği bir şey bu. Amaç, depreme karşı, o yapıların içine giren kimsesiz insanlarımızı korumak. İnsana zarar gelmesin, mala mülke, cana zarar gelmesin diye böyle bir tedbir alınıyor. Estetik mi? Hayır. Yapıyı da insanı da korumak önemlidir. Bu iki bütüncül bakıştır. Bu yapılarla ilgili mal sahiplerinden rica ediyorum, bir an önce sahip çıkamıyorsanız, lütfen sahip çıkacak insanlara devredin, satın veya bir şekilde kamunun yararına kullanacak şekilde bu mülkleri sunun. Aksi halde tarihimizi, geçmişimizi kaybetmiş oluyoruz. Kültür varlıklarının şöyle bir evrensel mantığı vardır. Onlar sizin tapulu malınız olsa da bütün insanlığındır.” ifadelerini kullandı. Mahir Kaplan, son dönemlerde Konak Belediyesi'nin bu yapılara çok yoğun bir hassasiyet gösterdiğini dile getirerek, belediye ekiplerine teşekkür etti.
O koku kaybolmamalı
Yılların yorgunluğunu taşıyan yapıların nasıl korunması gerektiğiyle ilgili soruya Mahir Kaplan, “Bazen basit ilaç tedavileriyle hastayı iyileştirmek mümkün olmayabilir. Gerekirse cerrahi operasyon yapılır. Yapılar için de böyledir. Ancak anısal ve o yaşanmışlık kokusunu, konservatif dokusunu kaybettirmeden yapmak lazım. Bu da tabi bilimsel yöntem ve teknoloji istiyor, eğitim istiyor, kalifiye insan istiyor. Biz UMART olarak bu konuda da elimizden geleni yaptık bugüne kadar. Performansımızın sonucunu da aldık. Elden geçirdiğimiz yapılarda deprem yaşadık ama çok şükür bugüne kadar bizi üzecek bir olayla karşılaşmadık” dedi.
Atatürk sayesinde
Tarihi yapıları korumanın ve ona yeniden hayat vermenin önemini vurgulayan Mahir Kaplan, “Kurtuluş Savaşı olmuş, mübadele olmuş ama Atatürk bunu kendine dert etmiş. Atatürk sayesinde yapılan tescilleri saysam şaşırırsınız. Ağaçları bile tescillemiş. Sanayi yapıları kurdurmuş, o tarihe hep sahip çıkmış. İzmir’de pek çok yapı korunmuş. Atatürk sayesinde birçok eser kurtulmuş. O yüzden bizim böyle genetiğimiz var. Gençlere bunu yeter ki sevdirelim, bu konunun önemini onlara aktaralım, tecrübelerimizi anlatalım” ifadelerini kullandı.
Sektörün sorunları
Sektörde yaşanan sorunları da anlatan Mahir Kaplan, “Her sektör gibi bizde de sorunlar var, ekonomik koşullar, piyasa koşulları, maliyetler, hızlı maliyet artışları gibi. Biz fiyat belirlerken çok zorlanıyoruz. Özellikle bizim işimiz çok belirsiz. Kalifiye insan problemi, özellikle son yılların ortak sorunu. Dijital dünya, teknoloji çağı bazı sektörleri bu konuda rahatlatıyor ama bizim gibi ruh, sevgi, sanat gibi insana yönelik duyguların olduğu işlerde biraz zorluyor. Bu işlerde hemen 3 senede usta olunmuyor. Usta denilen kişi belli bir deneyime sahip olmalı, benim nazarımda bu süre en az 15-20 yıl olmalı. Kalifiye insan sorununu çözmemiz lazım. Ayrıca mimari restorasyon mezunlarının diploma değerinin daha kabul edilebilir olması lazım. Bu kişilere restorasyon alanında özel bir yetki verilmesi lazım. Bu statüde bir düzenleme yapılmalı. Çünkü gençlerimiz mühendislerin, mimarların altında kendilerini diploma bakımından ezilmiş görüyorlar” dedi.