Batuhan KAYA/İz Gazete- İYİ Parti İzmir Milletvekili Hüsmen Kırkpınar, İYİ Parti İzmir İl Başkanlığı’nda İzmir ve ülke gündemine dair açıklamalarda bulundu. Kırkpınar, CHP ve AKP’ye Körfez’deki balık ölümleri ve şehri kaplayan yoğun ölü balık kokusu üzerinden yüklendi.
Kırkpınar, ana muhalefet ve iktidar partisinin sorumluluğu birbirine attığını ifade ederek, “Pencerelere çıktığımızda hissettiğimiz koku, yalnızca iktidara ya da muhalefete oy verenlerin değil, tüm İzmirlilerin sorumluluğundadır. Burada, İzmir’de yaşayanların kabahati ne? Biz bunu hak ediyor muyuz? Hem hükümet hem de yerel yönetim bunu ele alarak ortak bir akılla, bu konuyla ilgili bölümlerin eğitici hocalarıyla, çevreci bürokratlarla çözülebilir. Bu zor bir şey değildir ama çok zoru İzmirliye reva görenler her 2 iktidarın da sonları hüsran olacaktır” dedi.
6 ay sonraya MR randevusu veriliyor
Bayraklı Şehir Hastanesi’nde MR randevusunun 6 ay sonraya verildiğini ve eksik personelle çalışıldığını söyleyen Kırkpınar, “Hayatımız için önemli olan şeylerin başında sağlık gelir. Mevcut iktidarın 22 yıllık geçmişinde ‘olmazsa olmazımız’ dediği, İngiltere’den örnek aldığı şehir hastaneleri var. 22 adet şehir hastanemiz var, 4’ü İstanbul, 1 tanesi de İzmir’de. Ben buradan Sağlık Bakanı’na sesleniyorum, Bayraklı Şehir Hastanesi’nin açılmasıyla birlikte İzmir’de bulunan sağlık sisteminin hastaları Bayraklı Şehir Hastanesi’ne yönlendiriliyor. Bu durum diğer hastanelerin fonksiyonunu azaltırken şehir hastanesinde yoğunluğa neden oluyor. İnsanlar halen randevu almakta zorluk çekiyor. Diyelim ki hastaneye gitti, muayene hizmeti aldı. MR için hastaneye gitseniz, elinize tutuşturulan pusulada en az 6 ay sonrasının günü yazıyor. Bunlar İzmir’de yaşandığı gibi diğer illerde de yaşanmaktadır. Yap-işlet-devret ile inşa edilen hastaneler, eğitim ve araştırma hastaneleri varken yapıldı. Bu hastanelerde ne eksikti de Şehir Hastaneleri yapıldı?” dedi.
Şu anki Bakanın ismini hatırlamıyorum!
İzmir ve Türkiye genelinde kaç hastanenin depreme dayanıksız olduğunu Sağlık Bakanlığına sorduğunu söyleyen Kırkpınar, “İzmir’de depreme dayanıksız olan ve acil yenilenmesi gereken hastaneler hangileridir? Şu ana kadar kaç hastane yenilenmiştir. Bunları bir milletvekili olarak bakana sordum, yaklaşık 8 ay önce. Bakan Bey azledildiği için şu andaki bakanın ismini şahsen ben hatırlamıyorum. Sistemin, yani tek adam rejiminin getirdiği bir heyet var. Bunlar sorumsuz olup sorumluluk makamında oturan insanlardır. Geldikleri günden 2018’e kadar bu ülkede iyi kötü hizmetler görünüyor. Ama 2018’de ekonominin başına getirdiği damadın, başarılı olur diye iddia edilip bakanlık koltuğuna oturtulanların yetersizliği sadece ve sadece yönetim anlayışından kaynaklanıyor” diye konuştu.
İzmir’de 18 hastane depreme dayanıksız
İzmir’deki 18 devlet hastanesinin depreme dayanıksız olduğunu kaydeden Kırkpınar, şöyle konuştu:
“Birlik-Sağlık-Sen’in yaptığı açıklamaya göre İzmir’de depreme dayanıksız olan 18 hastane var. Ege Bölgesindeki sayılı hastanelerden biri, Dokuz Eylül Hastanesi’nde ciddi hekim eksikliği gündeme geldi. Mobbing, düşük ücret ve branş dışı çalışmaya zorlama, hekimlerin bu hastanede kalmak istememesine sebep olmuştur. Acil Servis depreme dayanıksız olması sebebiyle kırmızı alan hariç kapatıldı. İzmir’de depreme dayanıksız 10’un üzerinde hastane varken bu hastanenin acil servisi tadilata alınıyor. Bir acil servisin tamamen kapatıldığı görülmüş şey değildir. Hastaneler ve il sağlık müdürlüğünün liyakatsizliği sebebiyle eski müdür geri atandı.”
Sağlık sistemi yeniden tasarlanmalıdır
Aile Sağlığı Merkezleri’nin sorunlarına değinen Kırkpınar, 1. Basamak Sağlık Hizmetlerinin yeniden tasarlanması gerektiğini belirten Kırkpınar, “Bir diğer husus ASM’ler. Bu hizmete devletin bir standart getirmesi gerekiyor. Hükümet, aile hekimlerini tüm işlerle baş başa bırakmış durumdadır. Çalıştıkları yerleri kiralamak, tadilatını yapmak bu insanların sorumluluğundadır. Hükümet bu sağlık hizmetini yeniden dizayn etmeli ve bir standarda oturtulmalıdır” dedi.
2 iktidarın da sonu hüsran olacaktır
Körfez’de yaşanan kirlilik ve balık ölümleri konusunda CHP ve AKP’nin sorumluluğu birbirine attığını ve bu 2 partinin de İzmirliye yaşattıkları nedeniyle sonlarının hüsran olacağını söyleyen Kırkpınar, şu ifadeleri kullandı:
“Şehir hayatında veya kırsalda çevre, elbette ki İzmir’de yaşayanlar kadar duyarlılık gösterip hizmet beklediği bir alandır. 20 Ağustos tarihinde Bayraklı İlçesi Turan Sahili’ne ölü balıkların vurmasıyla İzmirli yeni bir kabusla uyandı. Yaklaşık 30 yıldır sosyal demokrat belediyeciliğin olduğu İzmir’de bu sorun el yordamıyla çözülmeye çalışılıyor. Yapılan şeyler değersiz ve hergün değerini kaybediyor. Denizin renginin kahverengiye döndüğünü ve ölü balıkları hepimiz gördük. Karşıyaka’dan Konak’a her tarafta bir koku, çöp havuzuna dönmüş bir körfez ve orada yaşayan canlıların öldüğünü gördük. Bu konunun sadece yerel yönetime bırakılması haksızlıktır. Neden hükümet İzmir’e şaşı gözle bakıyor? Pencerelere çıktığımızda hissettiğimiz koku, yalnızca iktidara ya da muhalefete oy verenlerin değil, tüm İzmirlilerin sorumluluğundadır. Burada, İzmir’de yaşayanların kabahati ne? Biz bunu hak ediyor muyuz? Hem hükümet hem de yerel yönetim bunu ele alarak ortak bir akılla, bu konuyla ilgili bölümlerin eğitici hocalarıyla, çevreci bürokratlarla çözülebilir. Bu zor bir şey değildir ama çok zoru İzmirliye reva görenler her 2 iktidarın da sonları hüsran olacaktır.”
6 Şubat’ta yaşadığımızı İzmir’de yaşadık
Bayraklı’daki yangınlara müdahale edilmekte gecikildiğini söyleyen Kırkpınar, “Evleri yanan, hayvanları telef olan ve açıkta kalan insanların ancak dertlerini dinleyebildik. Verdikleri desteğe baktığınız zaman 2 asgari ücreti bile geçmiyor. Bunun ardından yine İl Başkanımız ile Tire ve Bayındır’a geçtik. Olağanüstü Afet Bölgesi ilan edilen 3-4 mahalleden başka yer yoktu. Halbuki oralarda arıcılık yapan insanlar var, hayvancılık dışında işler yapan insanlar var. Bu gecikmelerin temel sebebinin nedeni, en tepeden bir talimat ve emir beklemektir. 6 Şubat’ta yaşadığımızı İzmir’de yaşadık” dedi.
Çiftçi dert ekip borç biçiyor
AKP iktidarında 1 milyon 100 bin çiftçiden 700 bininin tarımı bıraktığını söyleyen Kırkpınar, “Bugün çiftçinin hali ortada. Toprağı varsa ve tarım yapıyorsa ekecek, hasat edecek ve ailesini geçindirecek ama nasıl? Tarlada verilen emek maliyeti karşılamadığı için domates tarlaları sürüldü, ürünler kalkmadı. Hükümetin Orta ve Doğu Karadeniz’de fındık ve çay ile ilgili verdiği alım fiyatları, Çay 17 TL, Fındık 115 TL. Her alanda olduğu gibi fındık ve çay konusunda tekelleşme devam ediyor. Alım fiyatları açıklanıyor, depolarda yer yok deniyor. Üretici elindeki ürünü yok pahasına satmış oluyor. Türkiye’de 3 yıl önce 1 milyon 100 bin kişi tarım yapıyordu. Şu anda sayı 400 bin. 700 bin insan bu hükümetin tarım politikaları yüzünden tarımdan çekildi. Tarımdan çekilip ne yapıyor? İş arıyor, büyükşehirlere geliyor. Elindekini avucundakini satıp iş kurmaya çalışıyor. Yoksulluğun dip olduğu bir dönemi yaşıyoruz. Çiftçi aslında dert ekip borç biçiyor. Tezgahta limon 80 lira ama üretici dalından topladığı limonu yok pahasına satıyor” diye konuştu.
Türk Telekom’u kim denetleyebilir?
Türk Telekom’un fahiş zamlarına değinene Kırkpınar, “Recep Tayyip Erdoğan bazı kamu bankalarını, kamu kuruluşlarını ve bazı kuruluşları Varlık Fonu diye bir fonda topladı. Halk Bankası, Ziraat Bankası ve diğer bankaları. Bunun dışında Türk Telekom, İstanbul Borsası vs. On binlerce üyesinden kar eden Türk Telekom, KKM’den 7 milyar TL gelir elde etti. Peki bu kurum şimdi ne yapıyor? Müşterilerine verdiği hizmetin fiyatını yüzde 200 arttırıyor. Peki herhangi bir kurum bu konuda bir inceleme başlatabilir mi? Hayır. Çünkü Varlık Fonu’ndaki şirketler Sayıştay denetiminden muaftır” şeklinde konuştu.
Kırkpınar’dan Bakan Tekin’e 12 soru
Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin’e 12 soruluk bir soru önergesi verdiğini söyleyen Kırkpınar, şöyle konuştu:
“30 Eylül günü Türkiye’deki bütün üniversiteler eğitime başlayacak. Bu konuda geçtiğimiz yıl üniversite öğrencilerinin yurtlarda yaşadığı rezaleti, can kayıplarını dile getirdim. Eğitim komisyonunun üyesi bir milletvekili olarak bu konunun üzerine daha fazla gideceğim. Yeni dönemde Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin’e bir soru önergesi gönderdim. Bu soru önergesindeki 12 sorudan birkaçını okuyacağım.
Yurtlarda yemeklerin lezzetli ve doyurucu olması için ne gibi çalışmalar yapılmaktadır?
KYK yurtlarında asansör kazalarının sıklıkla yaşandığı bir yıl olmuştur, size gelen asansör şikayet sayısı nedir? Tespit edilen kazalardaki ölüm ve yaralanma sayısı kaçtır?”
Dilerim Çeşme’ye kıymazlar
Çeşme Projesi’nin iptaline değinen Kırkpınar, “Çeşme’ye kıymamalarını diliyorum. Seçilmiş bir milletvekili olan Can Atalay, İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nin verdiği bir kararla cezaevinde. Anayasa Mahkemesi, ‘bu kararda hak ihlali var’ dendi. Bu hak ihlali, meclis kürsüsünde okunarak son buldu. Ana muhalefet bu konuda bir çağrı yaptık ancak Can Atalay’a destek veren kişi ve kişilerin bir tiyatrosunu izledik. Çeşme için bir karar çıkmışsa bu karara direnmek önce Çeşmelilerin ve İzmirlilerin görevidir” dedi.
Özlale’nin ayrılışı kan kaybı olmadı
Son olarak İYİ Parti’den istifa eden İzmir Milletvekili Ümit Özlale hakkında konuşan Kırkpınar, “Partiden ayrılan hiçbir milletvekilimizin arkasından olumsuz konuşmadık. Kendisinin ayrılışını da kan kaybı olarak görmüyorum” ifadelerini kullandı.