Aydın'ın Karacasu ilçesinde kurulması planlanan Hacıhıdırlar Rüzgar Enerji Santrali (RES) projesine tepkiler devam ediyor. Köylülerin, ÇED onayı veren Çevre ve Şehircilik Bakanlığına karşı açtığı davada yürütmeyi durdurma kararı verilirken köylüler şimdi de Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın imzasıyla Resmi Gazete'de yayımlanan acele kamulaştırma kararına karşı mücadele ediyor.
Karacasu'da 45, Denizli'ye bağlı Babadağ'da 7 ve Sarayköy'de 5 parsel olmak üzere 57 ayrı parselde kamulaştırma kararı alınırken kamulaştırılacak alanın toplam yüz ölçümünün 2 bin dönümü bulacağı tahmin ediliyor.
RES'in tamamı tarım arazisi
Köylülerden Birol Ekşi, "Enerjisa'nın Hacıhıdırlar RES projesi var. 4 köyde tarım arazilerini kapsayan 2 bin parsel arazinin üzerinde şerh var. 3 yılı aşkındır kaldırmıyorlar. 7 köyün üzerinde kurulmak istenen RES'in tamamı tarım arazisinde. Bu projenin içinde içme suları var, kaynaklar var. O bölgede geçimini sağlayan vatandaşlardan küçükbaş büyükbaş hayvancılık yapanlar var. Ekilir dikilir arazilerin yok olmasıyla karşı karşıyayız. Vatandaşı; 'bize verirseniz dekarını 350 bin liradan alacağız vermezseniz Cumhurbaşkanlığı kamulaştırmasıyla dekar başına 40 bin liradan vermek zorunda kalacaksınız' diye tehdit ediyorlar" dedi.
Sayısız meyve sayısız ürün yetişmekte
Mehmet Ali Dedeoluk, şunları söyledi:
"Hacıhıdırlar RES için 2 bin parsele şerh konuldu. Bu şerhler üzerine bizler itirazda bulunduk. Ziraat Odaları bu işe el atmak için bize söz verdi. Ziraat Odaları bize hiçbir konuda yardımcı olmadı. Biz Aydın'a mahkemeye gittik. Bilirkişiler bu yerlerin tarım arazisi olduğunu bu yerlerin ekilip dikilebileceğini söylediler ve mahkemeyi biz kazandık. Kazandık ama Cumhurbaşkanı acil kamulaştırma adı altında 57 parsele tekrardan kamulaştırma davası açtı. Biz bunlara da itiraz ettik ama itiraz edemeyen arkadaşlarımız oldu. Gücü yetmeyenler buna itiraz edemedi. Bu davayı bireysel olarak Danıştay'a gideceği için maddi imkansızlıklar yüzünden bunu açamadı. 22-23 kişi kamulaştırmanın iptali davası açtı. Bize hiçbir konuda destekte bulunmadılar. Halbuki 7 köyün içme suları bu yaylalardan geliyor. Bu 2 bin parselin tamamı ekilebilir dikilebilir araziler. Sayısız meyve sayısız ürün yetişmekte. Buğdayı, arpası, fasulyesi, börülcesi ve susuz domates bile bu yaylalarda yetişmekte. Biz sahipsiz kaldık. Bize ne muhalefetten ne de iktidardan hiçbir destekte bulunan yok. Ne yerel yönetim ne belediye ne Ziraat odası hiçbiri bu konuda yardımcı değil. Benim tek istediğim var; Cumhurbaşkanımızın bizim sesimizi duyması. Cumhurbaşkanımızın Muğla Akbelen'de olduğu gibi 190 parselin kamulaştırmasını iptal ettiği gibi bizim yerlerimizi de gözden geçirip kamulaştırmaları iptal etmesini istiyoruz."
Çiftçilerimizin yanında kimse yok
Köylülerden Süleyman Dedeoluk ise şöyle konuştu:
"Hacıhıdırlar projesi bizim arazilerimizi etkilemektedir. Cumhurbaşkanlığı acil kamulaştırma kararıyla tarlalarımıza el koymakta. Belediye olsun, ziraat odaları olsun, milletvekilleri olsun arkamıza duracağımızı zannediyorduk. Bu arazilere her şey ekilip dikiliyor. Fasulye, börülce, elma, meyve, fındık, kestane ve daha niceleri. Buralarda çobancılık var. Hem küçükbaş hem büyükbaş hem de arıcılık var. Bunların hepsi yok olma aşamasında. 1952 doğumluyum. 1920'lerde dedem savaş gazisi olmuş. Şimdi bizim ailenin nüfusu 150'yi geçkin. Hergün ekmeğe, aşa muhtacız. Şehirde yaşayanlar aile üyeleri bile bayramlarda geldiklerinde köyden bazlama istiyorlar, börülce istiyorlar, nohut istiyorlar. Bu araziler elimizden giderse neyle yaşarız bilmiyorum. Benim bütün arazilerim yaylada. Ovada hiç yerim yok. Yayladaki tarım arazilerinin geçim kaynağımız. Yediğimiz bütün arpa, buğday hep bu arazilerden olmaktadır. Devletimiz meyilli arazileri maliye olarak aldı. Ormanı zaten aldı, elimizde sadece bu ekilir dikiler araziler kaldı. Başka bir arazi yok. Sahipsiz olduğumuzu düşünüyorum. Bütün dünya tarımı güçlendirirken çiftçinin yanında olurken bizim çiftçilerimizin yanında kimse yok. Tarım arazilerimize el konuyor. Artık biz nereye gideceğiz? Köy olarak bizi toptan mı sattılar bilmiyorum."
Köylünün anasını ağlattın
Köylülerden Ümit Söğüt şunları söyledi:
"Ziraat Odası Başkanı 25 yıl görevde kaldı şu memlekette. Şu anki görevi iktidar partisinin ilçe başkanlığı. Ödül müdür yani bu? 25 yılın sonunda köylünün anasını ağlattın. Ödül müdür yani bu? Köylü tek başına kaldı dağın başında. Biz bu röportajı dört yıl önce verdiğimizde Denizli-Aydın karayolunun dekarına 26 bin lira veriliyordu. İnsanlar devasa para olarak görüyorlardı 26 bin lirayı. Bugün Nazilli Uzun Çarşıda aileleriyle bir alışveriş yapsınlar, 26 bin liranın karşılığını görsünler. Aynısı olacak 3 sene sonra. Burada bunlara cazip gelen 100-150 bin lirayla çarşıda alışveriş yapamayacaklar. 20 tane koyun, 20 tane tavuk bakarsın ekonomini döndürülebilirsin. Buradan yaylaya çobanın evine çıktığında çobanın senin önüne koyduğu yumurta, yoğurt, tereyağı, kaymak. Her şeyin de organiğini istiyoruz. Buralar talan olduğunda nereden bulacaklar organik yumurtayı ve tereyağını. Ondan sonra süt tozuyla yaşamaya devam edecekler. Biraz cesaretli olup ya birleşecekler ya da böyle kaçak dövüşüp 3-5 kuruşa tamah edip ondan sonra 50 yıl sonra başka ülkeler de senin Filistin oluşunu izleyecek. Satmasaymışlar diyecekler. Kardeşim toprağına sahip çıkacaksın. Bilişimde, teknolojide dünyanın en zengin adamları toprağa yatırım yaparken senin ülkeni yönetenler senin elinden yok pahasına toprağını almaya çalışıyor. En sonunda müstahaktır denilecek bu insanlara."
Mahkeme köylüyü haklı buldu
Ataköy Muhtarı Hüseyin Dibek ise şunları söyledi:
"Köyümüzde yapılması planlanan Hacıhıdırlar RES projesi kapsamında bulunan 14 direklik proje söz konusu. Bazı tarım arazilerini rızayen satış yoluyla bazılarını acele kamulaştırma kararıyla işlemler hızlı bir şekilde yürüyor. Bizim açtığımız davada ÇED sürecinin durdurulması kararı verildi. Mahkeme köylüyü haklı buldu. Bu direklerin 4-5 tanesi bizim köylülerimize ait tarım arazilerinde. Ciddi zararlar vereceğinden endişeliyiz. Direklerin yapılacağı yerde 6-7 tane köyümüze ait su kaynağı var. Ataköy, Dedeler, Hacıhıdırlar, Karacaören gibi köylerimizin su kaynakları var. Köylülerimiz bu konudan ciddi şeklide rahatsız. Bu proje illa yapılacaksa direklerin tarım arazilerinden çıkarılmasını istiyoruz. Elmasından, kirazından, kestanesinden, fasulyesinden, börülcesinden, tütün tarımında, arpa, buğday aklınıza ne gelirse santralin kurulmak istendiği yerlerde yapabiliyoruz fakat rüzgar santrali adı altında tarım arazilerine direk dikiyorlar. Zaten bölgede 22 tane direk var bunlar tarım arazisinde değil ama yaşadığımız çevreye zarar verip vermediğini tam olarak bilmiyoruz. Arazilerde toz kaynaklı zararlar meydana geliyor. Her sene vatandaşlarımızdan bir sürü problemler yaşıyoruz. Yeni yapılacak çalışma zararı daha da arttıracak."
Arıları bölgeden uzaklaştıracak
Yenice Muhtarı ve Çevre Koruma Derneği Kurucu Başkanı Cavit Paksoy, "Ben bu RES'lerin bu kadar kalmayıp Karacaören, Ataköy, Palamutçuk üzerinden Yamalak'a, Aksaz'a kadar devam edeceğini düşünüyorum. Başka başka şirketler gelecek. Bu bölgede RES kaynaklı iklim değişiklikleri var. Şubat ayında gördük, Babadağ bembeyazken RES'lerin altında kar yoktu. Rüzgar güllerindeki mıknatısların oluşturduğu manyetik alan arıların bu bölgeden uzaklaşmasına neden olacak. Daha kötü günler gelecek. Tel örgüyle çevrilerek küçükbaş hayvancılık yapanların bu bölgeye girmesi engellenecek. Hayvancılık yapanların alanları daralacak. Ondan sonra etin 500-600 lira olduğundan şikayet etmenin bir anlamı yok. Bir yandan ormanlara zarar verip bir yandan elektrik üretmek zıt şeyler" dedi.