AKP Hükümeti, 22 yıldır olduğu gibi Cumhuriyet miraslarını, kamu mallarını satmaya devam ediyor. Türkiye’nin en önemli tarihi limanlarından olan ve ‘Tarihi Liman Kenti’ olarak nitelendirilen İzmir’de bulunan Alsancak Limanı da AKP’den nasibi aldı. AKP’li Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdülkadir Uraloğlu, İzmir Alsancak Limanı’nın satışı için Körfez ülkeleri ile müzakere içinde olduklarını doğruladı. Uzun yıllardır gerekli yatırımlar yapılmadığı için özelliğini yitirme noktasına gelen İzmir Alsancak Limanı, hükümet tarafından iyileştirilmesi gerekirken satışa çıkarıldı. Limanın Arap ülkelerinden birine satılacağı ya da devredileceği konuşulurken çoktan devredildiğini de konuşulanlar arasında… Limanın satılacak olmasına tepki yağarken henüz satış rakamı veya firma ismi belirsizliğini koruyor. Limanın olası satış ya da devri halinde kentin ve ülkenin bundan nasıl etkileneceği merak konusu oldu. TBMM Kamu İktisadi Teşebbüsleri Komisyonu Üyesi ve CHP İzmir Milletvekili Mahir Polat, İzmir Ticaret Odası (İZTO) 50. Lojistik ve Gümrük Müşavirleri Komitesi Başkanı ve Gümrük Müşavirleri Derneği İzmir Şube Başkanı Taşkın Dalay, İzmir Ekonomik Kalkınma Koordinasyon Kurulu (İEKKK) önceki dönem Başkanı ve Ege Sanayicileri ve İş İnsanları Derneği (ESİAD) Yüksek İstişare Kurulu Başkanı Sıtkı Şükürer ile Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) İzmir İl Koordinasyon Kurulu (İKK) Sekreteri Aykut Akdemir, konuya ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Ölüme terk edildi
Gümrük Müşaviri olan, TBMM Kamu İktisadi Teşebbüsleri Komisyonu Üyesi ve CHP İzmir Milletvekili Mahir Polat, İzmir Alsancak Limanı’nın gerekli yatırımlar yapılmaması sebebiyle geçmişten bugüne geldiği durumu anlattı. Polat, şöyle konuştu: “İzmir Limanı, Türkiye’nin, bu iktidardan önce, 1990’lı yıllardan 2000’li yıllara kadar elleçleme kapasitesinin yüzde 50’ye yakınını taşıyan bir liman… Dolayısıyla ekonomiye katkısı inanılmaz ve tarihi bir liman… Ancak devletin yapılması gereken yatırımları yapmaması sebebiyle gün geçtikçe çürümeye, ölüme terk edilmiş, uzun yıllardır yatırım yapılmayan bir liman… Yanaşma rıhtımlarının derinlikleri 13 metreden 11 metreye, yer yer de 7 metreye düştü. B u da Süveyş Kanalı’nı geçen dev gemilerin İzmir Limanı’na gelememesini doğurdu. Dolayısıyla İzmir’deki elleçleme kapasitesi yıldan yıla düştü. Bugün ise elleçleme oranı yüzde 13-17 arasına düştü. Bu, çok düşük bir oran… İzmir Limanı’nın makine, ekipman, yanaşma kanalları ve dip derinliğinin eski haline getirilmesi için yapılacak tüm çalışmaların maliyeti 52 milyon dolar civarında… Çünkü yıllar içerisinde binaları, makineleri, ekipmanları da çürümeye terk edilmiş bir yapı haline gelmiş ve özellikle Nemrut Limanı’ndaki özel liman yatırımlarıyla beraber İzmir Limanı değerini kaybetmiş. Bunun fizibilite çalışmaları TCDD’de de mevcut, uluslararası saygın bir kuruluşa yaptırılmış. Aslında İzmir Limanı için yapılabilecek çok şey var.”
Swap anlaşması iddiası
İzmir Limanı’nın, hükümetin Birleşik Arap Emirlikleri ile yaptığı anlaşma sonucunda devredildiğini düşündüğünü belirten CHP’li Polat, “Türkiye, ekonomik kriz dönemlerinde yurtdışından swap anlaşmaları yaptı. Bu swap anlaşmalarının içerikleri ve koşulları kamuoyuna deklare edilmedi. Bu swap anlaşmalarından birini Birleşik Arap Emirlikleri ile yapıldı. Bugün İzmir Limanı’nın devredildiğinin söylendiği firma Birleşik Arap Emirlikleri Emiri’nin izniyle kurulmuş ve Emir ailesine yakın bir firma… Ben bu swap anlaşmalarının bir ürünü olarak İzmir Limanı’nın devredildiğini düşünüyorum. Liman daha önce Varlık Fonu’nda devredilmiş, 2021 yılında Dubai Port’un, ‘Türkiye Varlık Fonu’ndaki şirketlere yatırımla ilgili ilgileniyoruz’ şeklinde açıklamaları var. 2021 yılından bu yana devam eden bir süreç… Neye karşılık ne kadara ne zaman satıldığı milletten saklanarak bir devir yapılması söz konusu… AD Ports Grup’a devredildiğine dair emareleri görüyoruz. Çünkü geçtiğimiz aylarda Varlık Fonu yetkilileri ile bu firmanın yetkililerinin liman içerisinde birlikte bir çalışma yaptığına dair bilgilere sahibiz. Bunların Tayyip Bey’in kasası olarak bilinen Tosyalı Holding ile de bağının olduğunu biliyoruz” ifadelerini kullandı.
Gülünç bir rakam
Limanın satılmasının ihracatçıya da ilave mali yük getireceğini açıklayan Polat, limanın yerli konsorsiyuma satılması gerektiğini söyledi. P2021 yılında özelleştirilmiş Mersin Limanı ile özelleştirilmemiş İzmir Limanı’nı ihracatçıya yükü arasında konteyner başı 15 dolar fark ettiğini tespit ettiğini dile getiren Polat, “Bugünkü rakam daha da yüksek olabilir. O yüzden limanın yabancı sermayeye devrinin ihracatçıya da ilave bir yük getireceğini düşünüyorum. Bize kimse ‘Bu ülkenin 52 milyon doları yok, bu yatırımı yapamıyor, liman o yüzden gitti’ diye yutturmaya kalkmasın. Bu liman bilerek isteyerek birilerine peşkeş çekiliyor. 2000’li yılların başında yerli konsorsiyuma 1 milyar dolar civarına ihale edilmesi söz konusuyken o dönemde Bakanlığın bunu iptal ettiğini, yıllar içerisinde limanın değersizleştirildiğini biliyoruz. Bugün devir rakamının 600 milyon dolar civarında olduğu konuşuluyor. İzmir Limanı için bu rakam gülünç bir rakam!” dedi.
İzmirlilerde kalmalı
Liman’ın ülkenin ulusal bağımsızlığı açısından çok önemli olduğuna dikkat çeken Polat, “Bu topraklar, Düyun-u Umumiye Yasası ile birlikte limanların yabancılara devredildiği bir dönemi yaşadı. İzmir İktisat Kongresi ve Kabotaj Kanunu ile birlikte limanlarımızın kurtuluşu gerçekleştirildi. Dolayısıyla biz Düyun-u Umumiye Yasası’nı ortadan kaldırmış bir milletin çocukları olarak tekrar bununla karşı karşıyayız. Mustafa Kemal Atatürk Gençliğe Hitabe’de, ‘Memleketin bütün tersanelerine girilmiş olabilir’ der. Buradaki tersane kısmı limanlardır. Ulusal egemenliğimizin bir parçası olan limanların bugün yabancı sermayeye peşkeş çekilmesi kabul edilebilir bir şey değildir! İzmir Limanı, iyileştirilmesi, modernize edilmesi gereken bir liman… Bunu ticaret odası, sanayi odası, ihracatçılar birliği, büyükşehir belediyemizin de içinde bulunduğu yerli ve milli sermayeden oluşan bir konsorsiyuma, gerekli yatırımların yapılacağı garanti altına alınarak satılması gerektiğinden yanayım. İzmir’in malı İzmirliler de kalmalı!” açıklamalarında bulundu.
Mağduriyet yaratacaktır
Limanların, ülkelerin can damarı olduğunu vurgulayan İZTO 50. Lojistik ve Gümrük Müşavirleri Komitesi Başkanı ve Gümrük Müşavirleri Derneği İzmir Şube Başkanı Taşkın Dalay, İzmir Alsancak Limanı’nı satılmasını doğru bulmadığını ancak satılacaksa da yerli sermayeye satılması gerektiğini söyledi. Dalay, şunları söyledi: “Her şeyde yerlilikten ve millilikten bahsedildiği bir ortamda ülkenin temel ihtiyacı olan yerlerin satılmasını yanlış buluyorum. İzmir Limanı, Osmanlı Dönemi’nde İngiliz tüccarlara bırakılmış, onlar da Fransız işletmecilere vermişler. Cumhuriyet’in kurulmasıyla, olması gerektiği gibi, Liman millileştirilmiş. O zamandan bu yana da devlet eliyle hizmet ediyor. Eğer illa ki satılacaksa yerli sermayeye verilmesi gerekir. Örnek verecek olursak; Aliağa’daki limanlarda 2 tane yabancıların işlettiği liman var ve biz en büyük sorunu onlarla yaşıyoruz. Öncelikle ücretler çok yüksek, kendi ülkelerine, kendi mevzuatlarına, kendi bakış açılarına göre yönetmeye çalışıyorlar. Bu kez uyuşmazlık oluyor. Biz ilk olarak özelleşme olunca sevindik, özelleşme olunca daha çok yatırım yapılacağını, işlerin hızlanacağını düşündük. Çünkü devlet gereken yatırımları yapması çok uzun sürdüğü için eksikliklerden dolayı işler ağırlaşabiliyor. Ancak şunu gördük ki; İzmir Limanı’nda bir günde yaptığımız işlemi Aliağa’daki yabancılara ait limanlarda minimum 3-4 günde aynı işlemi yapabiliyoruz. Az ekipman, az personelle çok para kazanmaya çalışıyorlar. İzmir Limanı’nda personel, ekipman eksikliği olmasına rağmen şu an hem daha hızlı hizmet veriyor hem maliyetleri daha düşük… Aslında olması gereken devletin yatırım yaparak iyileştirilmesi ama satılacaksa da yerli işletmecilere satılsın. Yabancılara satılması mağduriyet yaratacaktır. Limanlar ülkelerin can damarıdır. Yarın bir gün olumsuz bir durum olduğunda şalteri indirirlerse ne yapacağız?”
Sembolik olarak korunmalı
İzmir Limanı’nın uzun yıllardır ihmal edildiğini söyleyen İEKK önceki dönem Başkanı ve ESİAD Yüksek İstişare Kurulu Başkanı Sıtkı Şükürer, İzmir Limanı’nın gerekli yatırımı alması halinde tarihi liman kenti unvanına fiilen de erişebileceğini belirtti. Limanın satılması halinde mutlaka liman olarak işletilmesi ve sembolik olarak muhafaza edilmesi gerektiğini ifade eden Şükürer, “İzmir, tarif edilirken Liman kenti’ denir. Dolayısıyla çok önemlidir. Coğrafi olarak da deniz fırtınalarına, dalgalarına karşı en korunaklı limanlardan biridir. Bu yönü itibarıyla da çok değerlidir. Ancak yeterli yatırımı almadığı için zaman içerisinde fonksiyonunu çok büyük bir ölçüde yitirmiştir. Bugün bile belli bir TEU kapasitesi vardır ama zaman içerisinde İzmir Limanı’na alternatif olarak Aliağa’da önemli girişimler olmuştur. Özellikle özel şirketlerin yaptığı yatırımlarla en büyük gemiler limana yanaştırılabilir hale getirilmiştir. Bu limanlar ve yatırımlar sayesinde İzmir Bölgesi, Türkiye’nin en büyük ithalat ve ihracat limanı haline dönüşecek ve bayrağı İstanbul’dan devralacaktır. İzmir Limanı, Aliağa ve Çandarlı hattı önümüzdeki 3-5 yıl içerisinde lojistik olarak gerek otoyolları gerek demiryolları itibarıyla çok daha avantajlı hale gelecektir. Dolayısıyla İzmir, tarihi liman kenti sıfatını fiilen de hak edecek, 21. yüzyıla da liman bölgesi olarak damgasını vuracaktır. Ancak şu anki haliyle, 500 binler civarında TEU kapasitesiyle, dolardaki yıpranmaya rağmen 1 milyar dolar üzerinde yatırım buluyor olması yatırımcı gözüyle çok zor gözükmektedir. Tabi ki burayı alanların farklı yatırım planları olabilir, derinleştirme çalışması yapabiliriler. Ancak bu derinleştirme hadisesi, beraberinde İzmir Körfezi’nin temizlenmesi ve çıkan çamurun değerlendirilmesiyle ilgili ekolojik problemlerin de göz önüne alınmasını gerektirir. Yerel yönetimlerden merkezi hükümete, İzmir’in sivil toplumsal kuruluşlarından meslek odalarına varıncaya kadar herkesin çok dikkatli izleyeceği bir süreç olarak gündeme gelecektir. Bu limanı alanların bunu liman olarak işletmesi de son derece önem taşır. İzmir Limanı semboldür. Her koşulda, ticari bir getiri sağlamıyor olsa bile sembol olarak tutulması gerekir. Kime satılacaksa bunun kesin bir şartname hükmü olarak konulması icap eder” açıklamalarında bulundu.
Halk mücadele etmeli
Satış konusunda AKP Hükümeti’ni eleştiren ve İzmir halkına mücadele çağrısı yapan TMMOB İzmir İKK Sekreteri Aykut Akdemir ise, “Çeşme Projesi de bu olayın bir benzeri… Orası da başkalarına peşkeş çekiliyor. Kamu mallarını satarak ekonomiyi düzeltemezsiniz. Bu mirasyediliktir! Ayrıca bu Liman satılırsa başka özelleştirmelerin de önü açılacaktır. Kamunun mülkiyetinde olan ve yine kamunun işlettiği bir yeri özel sektöre verirsen bir başkası da çıkar; ‘Ben de burada bir liman kurmak istiyorum’ der. Bunun önünü açmış olacaklar. Halkın malı satılıyor. Mal satarak bütçe açığı karşılanmaz. Bunu hiçbir tüccar yapmaz. İzmir kamuoyunun bu konuda mücadele etmesi gerekiyor. Siyasi partilerin, meslek odalarının, sendikaların, sivil toplum kuruluşlarının, halkın, limanına sahip çıkması gerekiyor” diye konuştu.
Gizem TABAN
Muhabir/İzmir haberleri/izgazete.net