Türkiye, doğal güzellikleri ile ilgi görmeye devam ediyor. Turistler genelde plajları tercih ederken, ülke vatandaşları ise özellikle son yıllarda köylere ilgi göstermeye başladı.
Sakin bir gün geçirmek isteyenler, doğa ile içiçe olmak isteyenler, huzuru arayanlar köylere akın ediyor. Türkiye'de gezebileceğiniz en güzel köylerden birkaçını sizin için derledik. Bu köylerden biri de İzmir'de yer alıyor.
Koruma altında bir köy: Adatepe
Adatepe, Çanakkale ilinin Ayvacık ilçesine bağlı bir köydür. Köy, 1912 yılından beri aynı adı taşımaktadır. 1924 yılındaki nüfus mübadelesine bağlı tutulan Türkiye köylerinden biridir. Köyün denize bakan tarafında Zeus Altarı olarak bilinen sunak yeri yer almaktadır. 1989 yılında sit alanı ilan edilen Adatepe köyü günümüzde de Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından koruma altındadır.
1980'li yıllarda bir grup yazar kaderine terk edilmiş bu köyü keyfeder. Bu kişiler kimseden destek almadan buradaki evleri satın alıp restore etmeye başlarlar. Sonuçta 100'ü aşkın ev mükemmel bir şekilde restore edilmiştir.
Adatepe'de gezilecek yerler
Adatepe Taş Mektep, Zeus Altarı, Zeytin Müzesi, Kazdağları Milli Parkı, Mehmetalanı Köyü, Yeşilyurt, Assos.
Aynı zamanda köyün sokaklarını turlayarak restore edilmiş evleri ve güzellikleri görebilirsiniz.
Cennet gibi bir yer: Kaleköy
Gezebileceğiniz bir başka köy ise Antalya'nın Demre ilçesinde bulunan Kaleköy. Bu köy, caretta carettaları, muhteşem doğası, Likya medeniyetinden miras kalan lahitleri ve Simena Kalesi ile yeryüzündeki cennet misali bir yer.
Kaleköy'ü özel kılan şeylerden biri de karayolu ile ulaşımın olmaması. Bu köye gitmek için küçük bir tekne kiralamanız gerekiyor. Birinci dereceden doğal sit alanı ilan edilen köyde yapılaşmaya kesinlikle izin verilmiyor. Köyde 4 tane ev pansiyonu mevcut. Ancak buradan yer bulmak için aylar öncesinden rezervasyon yapmanız gerektiğini hatırlatalım.
Sesiz, sakin, huzurlu, deniz ve doğa ile içiçe bir gezi için mutkala gitmeniz gereken bir yer.
Buram burak tarih kokan bir köy: Doğanbey
Önereceğimiz bir başka köy ise Aydın'ın Söke ilçesinde bulunan Doğanbey köyü. Sırtını Mykale Dağlarına (Dilek Dağları) yaslamış olan köy, Kurtuluş Savaşı sırasında mübadele sonucunda Yunanistan’a göç eden Rumlardan kalma bir köydür.
Köyde bulunan konut, dükkân, hastane ve çeşme gibi yapılar geç Osmanlı dönemi mimari özelliklerini yansıtırlar.
Köy geçmişte mübadele sonucu yerleşen köylüler tarafından terk edildiğinden evleri satın alan kişiler aslına uygun restore etmektedir.
Köy, taş evleri, dar sokakları, mimarisi ile dikkat çeker. Eski adı ise Domatia'dır.
Köyde bir de müze bulunuyor. Müzede köyün tarihi ve bölgede yaşayan hayvanlar anlatılıyor. Hayvanların dondurulmuş figürleri de burada sergileniyor. Müze her gün açık ve ücretsiz bir şekilde gezilebiliyor.
Kazdağlarının eteklerinde bir köy: Yeşilyurt
Bu köy Çanakkale'nin Ayvacık ilçesinde yer almaktadır.
Köyün adı, 1946 yılına ait Türkçe kaynaklarda Büyükçetmi, 1905 yılına ait Yunanca kaynaklarda Büyük Çepni olarak geçmektedir. Antik Yunanca adı Gargara'dır.
Yeşilyurt köyü günümüzde Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından koruma altındadır. Tarihi Yeşilyurt Köyü Camii buradadır.
Köy Kazdağlarının eteklerinde sık bir bitki örtüsünün buluduğu yerdedir. Aynı zamanda denize mesafesi de 3 kmdir. Köydeki evler taş mimarisinin en güzel örneklerini sergilemektedir.
Köyde rengarenk açan sardunyalar evlerinin önünü süsleyerek harika bir görüntü oluşturmaktadır.
Dünyaca ünlü bir köy: Şirince
Son köyümüz ise İzmir'de bulunan Şirince köyü. Köyün ünü Türkiye'yi de aştı ve dünyaca ünlü bir köy oldu.
Şirince köyü, harika sokakları, yemyeşil doğası ve yaydığı huzurla dikkat çeker. Turizm açısında bayağa gelişmiş bir köydür. Köyde çok sayıda pansiyon ve kafe bulunmaktadır.
Yanı zamanda köyü şarapları ile de meşhurdur. Burada bir şarap fabrikası vardır. Aynı zamanda şarap alabileceğiniz çok sayıda dükkan de bulunmaktadır.
Şirince'de hiçbir ev diğerinin manzarasını kapatmaz.
İzmir'in Selçuk İlçesi'ne bağlı ve Selçuk'a 8 kilometre mesafede tarihi mimarisi korunmuş turistik bir köydür. Özgün adı olan Kırkınca'nın efsanevi bir çağda dağlara vuran kırk kişiye atfen verildiği rivayet edilir. Rum telaffuzunda Kirkice, Kirkince ve nihayet Çirkince gibi biçimler alan bu ad, Cumhuriyet'in ilk yıllarında dönemin İzmir valisi Kazım Dirik'in talimatıyla Şirince şeklinde resmileştirilmiştir.