Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, “Ülkemizde 1990 yılında toplam 20 milyon dekar olan baklagil ekim alanı bugüne geldiğimizde 9 milyon dekara geriledi. Yani ekim alanlarında yüzde 55,4 oranında azalma yaşandı. Aynı şekilde üretimde de yüzde 34,8 oranında bir gerileme gerçekleşti. Tarım ve Orman Bakanlığı’nın girişimleriyle 2016 yılı FAO tarafından ‘Uluslararası Bakliyat Yılı’ olarak ilan edilmişti. Bu yıldan sonra baklagillerde ekim alanlarının artırılmasına yönelik çalışmalar yapılsa da belirli ürünlerde istenilen düzeye maalesef ulaşılamadı. Halen üretim açığı yeşil mercimekte yüzde 49, kırmızı mercimekte yüzde 43 oranındadır” dedi.
Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, 10 Şubat Dünya Bakliyat günü dolayısıyla yazılı açıklama yaptı. Beslenmede baklagillerin önemine dikkat çeken Bayraktar, şunları kaydetti:
“Yağ oranı düşük, karbonhidrat oranı yüksek ve besleyici olan baklagiller, beslenmede bitkisel proteinin ana kaynağını oluşturuyor. En çok protein içeren besin gruplarından olan baklagiller günümüzde sağlıklı beslenme konusunda önemini artıran ürün grubudur. Baklagillerin her biri ayrı besin değerlerine sahip olmanın yanında ülkemizin kültürel değerleridir. Son yıllarda ülkemizde sağlıksız fast food ve hazır gıda tüketiminin artmasıyla baklagiller diyetisyen ve doktorlar tarafından daha fazla önerilmeye başlandı. Baklagillerin toplum olarak öneminin vurgulanması amacıyla, Birleşmiş Milletler tarafından 2016 yılı ‘Uluslararası Bakliyat Yılı’ olarak ilan edildi ve takip eden süreçte her yıl 10 Şubat günü ‘Dünya Bakliyat Günü’ olarak belirlendi.
Önemli bir protein kaynağı
“Baklagiller dünyada 2 milyardan fazla insan için önemli bir protein kaynağıdır. Bu rakam dünya nüfusunun yaklaşık dörtte birini oluşturuyor. Baklagiller dünyada yaklaşık 96 milyon hektar alanda 96 milyon ton üretimle, ortalama 135,2 milyar dolarlık piyasa değeri, 14,6 milyar dolar ihracat ve 16 milyar dolar ithalat değeri olmak üzere toplam 30,6 milyar dolarlık dış ticaret değerine sahip bir ürün grubudur. Dünya toplam baklagil üretiminde yüzde 28,8’lik payla Hindistan ilk sırada yer alıyor. Ülkemizin toplam baklagil üretiminden aldığı pay yaklaşık yüzde 1,3 civarındadır.
Türkiye’de üretimi gerçekleştirilen 7 çeşit yemeklik baklagiller arasında en fazla üretilenler nohut, kuru fasulye ve mercimektir. Baklagil üretimi ülke geneline yayılmış olsa da Güneydoğu Anadolu Bölgesi, İç Anadolu Bölgesi ve Marmara Bölgesi’nin güneyinde yoğunlaşmıştır. Genel olarak, kırmızı mercimek Güneydoğu’da, yeşil mercimek İç Anadolu’da, bakla Ege ve Güney Marmara’da, nohut ve kuru fasulye ise birçok bölgemizde yetiştiriliyor. Toplam yemeklik baklagil üretiminin, yüzde 44’ünü nohut, yüzde 30 buçuğunu kırmızı mercimek, yüzde 20,6’sını kuru fasulye oluşturuyor. Geri kalan yüzde 4,9’unu ise yeşil mercimek, bakla, bezelye ve börülce oluşturuyor.
Ekim alanlarında büyük azalma
Ülkemizde 1990 yılında toplam 20 milyon dekar olan baklagil ekim alanı bugüne geldiğimizde 9 milyon dekara geriledi. Yani ekim alanlarında yüzde 55,4 oranında azalma yaşandı. Aynı şekilde üretimde de yüzde 34,8 oranında bir gerileme gerçekleşti. Tarım ve Orman Bakanlığının girişimleriyle 2016 yılı FAO tarafından ‘Uluslararası bakliyat yılı’ olarak ilan edilmişti. Bu yıldan sonra baklagillerde ekim alanlarının artırılmasına yönelik yapılan çalışmalar yapılsa da belirli ürünlerde istenilen düzeye maalesef ulaşılamadı. Halen üretim açığı yeşil mercimekte yüzde 49, kırmızı mercimekte yüzde 43 oranındadır.
Et fiyatlarının yüksekliği karşısında halkımız baklagil tüketiyor. Üretim tüketimi karşılamıyor. Alternatif protein kaynağı olan baklagillerde de ithalat artarak devam ediyor. Baklagillerde son 5 yılda toplam ithalatımız yüzde 90,6 oranında artarak 702 bin ton oldu. Yine son 5 yılda baklagil ithalatına ödediğimiz tutar yüzde 227,6 oranında artarak 544 milyon dolara ulaştı. Bu kabul edilebilir bir durum değildir. İnsanımızın protein ihtiyacı karşılamasında önemli bir yere sahip olan baklagillerin üretimini artırmak zorundayız. En önemli protein kaynaklarından olan et ve baklagilde ithalatçı olmamız kabul edilemez. Halkımızın sağlıklı beslenmesi için bu temel gıda ürünlerinde üretim artırılmalı, ithalattan vazgeçilmelidir. Ayrıca tüketicilerimizin ucuz gıdaya ulaşabilmesi için üretici tüketici arasındaki makas kapatılmalıdır. Nitekim son yaptığımız çalışmada baklagillerde de bu makasın çok açık olduğu görülüyor. Üreticide 17 buçuk lira olan kırmızı mercimek 47 liraya, 29 buçuk lira olan nohut 76 liraya, 29 lira olan kuru fasulye 85 liraya, 26 lira olan yeşil mercimek 64 liraya markette satılıyor. Protein ihtiyacının yeterince karşılanması bakımından üreticide ucuz olan bu ürünleri tüketicilerin pahalı yemesi kabul edilemez. Bu gibi temel gıda ürünlerine yönelik yasal düzenlemeler yapılmalı, marketlerde tavan fiyat uygulaması getirilmelidir.