Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin imzasıyla yayımlanan "2024-2025 eğitim ve öğretim yılına ilişkin iş ve işlemler" konulu genelgeye göre, 2024-2025 eğitim öğretim yılı 9 Eylül 2024 Pazartesi günü başlayacak. Yeni eğitim öğretim döneminin başlamasına sayılı günler kala velilerin okul alışverişi telaşı artan enflasyon yükü altında devam ediyor. Üniforma, çanta, kırtasiye ürünleri, okul ücretleri derken artan maliyetler karşısında veliler çocuklarının temel eğitim ihtiyaçlarını karşılamakta güçlük çekiyor.
Eğitim ve Bilim İşgörenleri Sendikası (Eğitim-İş) Başkanı Kadem Özbay ve Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası (Eğitim-Sen) Başkanı Kemal Irmak fahiş eğitim masraflarını, velilerin yaşadığı sorunları ve Milli Eğitim Bakanlığı tarafından atılması gereken adımları Anka Haber Ajansı’na anlattı.
Fahiş fiyatlar, eğitim hakkını tehdit ediyor
Ekonomik kriz derinleştikçe, veliler için çocuklarını okula hazırlamanın her geçen gün daha da zor hale geldiğini söyleyen Eğitim-İş Başkanı Kadem Özbay, eğitim masraflarındaki fahiş artış, sadece ailelerin bütçelerini değil, aynı zamanda çocukların eğitim hakkını da ciddi şekilde tehdit ediyor” dedi.
Veliler, temel ihtiyaçları karşılamakta bile güçlük çekiyor
“Kırtasiye malzemelerinden kıyafetlere, kitaplardan okul ücretlerine kadar her alanda yaşanan zamlar, özellikle birden fazla çocuğu olan aileleri daha da zor bir durumda bırakıyor” ifadelerini kullanan Özbay, sendika olarak gözlemlerine göre eğitim masraflarındaki artışın enflasyon oranlarının çok üzerinde olduğunu şu sözlerle anlattı:
“Veliler, çocuklarının temel eğitim ihtiyaçlarını karşılamakta bile güçlük çekiyor, bu da toplumun geleceğini şekillendirecek nesillerin eğitimden mahrum kalması riskini doğuruyor. Birçok aile, temel ihtiyaçlarını dahi karşılayamaz hale gelmişken, eğitim masraflarının bu denli yükselmesi, eğitimde fırsat eşitsizliğini daha da derinleştirmekte. Fiyatlandırmalar konusunda acil adımlar atılması gerekiyor. Eğitim materyallerinin fiyatlarının kontrol altında tutulması, temel ihtiyaçların devlet tarafından karşılanması ve okullarda velilerden kayıt ücreti talep edilmesinin kesinlikle yasaklanması, en öncelikli adımlar olmalı.”
Kayıt ücreti Anayasa’ya aykırı
Eğitimin her çocuğun hakkı olduğunu ve bu hakkın ekonomik kriz bahane edilerek gasp edilemeyeceğini vurgulayan Özbay, “Bu kabus gibi ekonomik tablo yüzünden eğitimden geri kalan her çocuk, ülke geleceğinin parlaklığının biraz daha yitip gitmesi demektir. Devlet okullarında ‘kayıt ücreti’ adı altında velilerden para talep edilmesi ise kabul edilemez bir durumdur. Bu, Anayasa’ya ve Milli Eğitim Temel Kanunu’na aykırı bir uygulamadır. Ücretsiz eğitim hakkı, her çocuğun temel hakkıdır ve bu hakkın ihlal edilmesine kesinlikle izin verilmemelidir” dedi.
Devlet okullarında okumak da ciddi bir maliyet haline geldi
Bazı devlet okullarında sürdürülen “kayıt ücreti” uygulamasının eğitimi zedelediğini ve toplumsal eşitsizliği derinleştirdiğini söyleyen Özbay, şunları kaydetti:
“Bu anlayış yüzünden bir veli için devlet okullarına çocuğunu kaydetmek de orada okumaya devam etmesini sağlamak da ciddi bir maliyet haline gelmiştir. Okullarda para toplanıyor olması yalnızca okul idarecilerinin üzerine atılarak geçiştirilemez, devlet okullarına yeteri kadar kaynak ayırmayan hatta neredeyse hiç ayırmayan adeta kendi kaderine terk eden ve okullarda para toplandığını bildiği halde kafasını kuma gömen, eğitimi satın alınabilir bir hizmet haline dönüştüren, kamuoyuna gerçek dışı açıklamalar yapan siyasi iktidar ve atadıkları MEB yetkilileridir.
Bakanlık aradan sıyrılmaya çalışıyor
Eskiden kayıt paraları sadece bağış adı altında ve okul aile birliği aracılığıyla toplanırken şimdi MEB’in ‘adeta ne haliniz varsa görün’ dediği okul yöneticilerinin velilerden para almak için yeni yöntemler keşfettiğini görüyoruz. Kayıt paraları genelde bağış adı altında okul aile birliği hesaplarına yatırılıyor. Okul aile birliği hesabı dışında servis, market, temizlik ürünleri mağazası gibi yerlerin hesaplarına yatırmaları isteniyor. Çeşitli mağaza ve marketler aracılığı ile kredi kartı ile ödeme alınıyor. Birçok okulda eğitim dönemi başlarken alınmayan kayıt parası, dönem başladıktan sonra aidat adı altında da alınabiliyor. Böylece sadece dönem başlangıcını inceleyen müfettişler de atlatılmış oluyor. Bakanlık, zaten kendi hallerine terk ettiği devlet okullarını bu kez ‘tüm ihtiyaçlarını giderdikleri’ söylemi üzerinden velilerle karşı karşıya getirmekte, aradan sıyrılmaya çalışmaktadır. Bu çirkin tablonun sorumlusu, devlet okullarına adeta birer özel şirketlermiş gibi kendi ekonomilerini yaratmalarını dayatan, okulların en temel ve hayati ihtiyaçlarını bile görmezden gelen, eğitimi paralı okul yönetimlerini de tüccara çeviren bakanlıktır.”
Bu durum yoksul aileleri vuruyor
Eğitim-Sen Genel Başkanı Kemal Irmak da çocukları için okul hazırlığı yapan velilerin masrafları karşılama konusunda güçlük çektiğini söyledi. Irmak, “Maalesef yüksek enflasyon yoksulluğu daha da derinleştiriyor. Bunun sonucu yoksulluk da yaygınlaşıyor. Bu durum en fazla okul çağında öğrencileri olan yoksul aileleri vuruyor” dedi.
Okuma hakkının engellendiğine tanık oluyoruz
Okul ihtiyaçlarındaki artışın enflasyonun çok üstünde seyrettiğini belirten Irmak, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Ülkemizde okumak kadar aile bütçesine çok büyük yük olan başka hiç bir kalem yok. Anayasanın 45 maddesi zorunlu eğitimin herkes için parasız olduğunu söyler. Ancak gerçek hiç de böyle değil. Ülkemizde çalışanların neredeyse yüzde altmışı, yetmişi asgari ücretle çalışıyor. Asgari ücretin 17 bin TL olduğu gerçeğinde, araştırmalar ilk ve orta okula giden her bir öğrenci için aylık, 4 bin lira ile 11 bin lira arasında okul harcaması yapıldığı gerçeğini ortaya koyuyor. Kıyafet, defter, kalem, kırtasiye giderleri, yemek, ulaşım en büyük gider kalemi. Bütün bunlar yaşanırken, Milli Eğitim Bakanlığı, önce ikili eğitim yapan okullara taşımalı gelen öğrencilerin yemeğini kesti. Sonra Köy okullarında taşıma gelen ve öğrenci sayısı 10’un altında öğrencilerle, 30 kilometre uzakta olan öğrencileri taşımayacağı kararını aldı. Bu öğrenciler ya yurtlara yerleştirilecek ya da veliler kendi paraları ile çocukları okula gönderecekler. Diğer seçenek ise bu çocuklar okul dışında kalacaklar. Bu kadar yoksulluğun içinde Devletin asli görevi bu çocukların en iyi şartlarda okullaşmasını sağlamakken, tasarruf tedbirleri doğrultusunda özellikle yoksul aile çocuklarının okuma hakkının bizzat MEB eliyle dolaylı da olsa engellendiğine tanık oluyoruz.”